Yaz ayları Türkiye için artık sadece tatil, deniz ve güneş anlamına gelmiyor.
Her yıl, neredeyse takvim gibi işleyen bir kâbus tekrarlanıyor:
Orman yangını.
Ve ne zaman o alevler dağları yutmaya başlasa, ne zaman gökyüzü is koksa, biz hep aynı soruyla karşılaşıyoruz:
“Uçak nerede?”
Sorunun cevabı ise yıllardır değişmiyor:
Ya yok, ya arızalı, ya da kiralanmayı bekliyor…
Yangın Söndürme Uçakları: Vardı, Ama Yok Muydu?
Türkiye bir dönem, özellikle Türk Hava Kurumu (THK) bünyesindeki Canadair CL-215 tipi yangın söndürme uçaklarıyla övünüyordu.
Ama zamanla o uçaklar gökyüzünden sessizce kayboldu.
Kimilerine göre bu uçaklar artık işe yaramazdı.
Bakımı yapılmamıştı, teknolojileri eskiydi, su kapasiteleri düşük kalıyordu.
Peki öyleyse neden o uçaklar hâlâ bazı ülkelerde kullanılabiliyor?
Çünkü gerçek şu:
Bakım yapılmadı, modernizasyon için yatırım yapılmadı.
Ve sonra da "uçmuyorlar" denilerek kaderlerine terk edildiler.
Bir kısmı hurdaya ayrıldı, bazıları sessizce elden çıkarıldı.
Bu tablo, halkın zihninde acı bir algıya yol açtı:
“Elimizdeki yangın uçaklarını bile koruyamadık.”
Devlet Neden Kendi Filosunu Kurmadı?
Tarım ve Orman Bakanlığı yıllarca geçici çözümlere yöneldi.
Yani “kiralama” yöntemi...
Yangın sezonu yaklaşınca telaşla helikopter ve uçak arayışına girildi.
Rusya’dan, Ukrayna’dan, Avrupa’dan araçlar getirildi.
Ama bir sorun vardı:
Yangın da kiralık değil, bu topraklar da.
Bir ülkenin ormanları, yangın sezonu başlayınca hatırlanacak bir detay değildir.
Hele ki Akdeniz Havzası gibi yangına açık bir coğrafyada yaşıyorsak,
kalıcı bir filo kurmak, bir tercih değil zorunluluktur.
Yeni Adımlar: Yeterli mi?
Son birkaç yılda bazı gelişmeler oldu.
Yerli ve milli İHA’larla yangın tespiti için teknoloji devreye sokuldu.
Baykar gibi firmalar sürece katkı sundu.
Yeni uçak alımları gündeme geldi.
Ancak hâlâ kalıcı bir, güçlü ve modern yangın söndürme uçak filosu Türkiye’nin elinde yok.
Evet, birkaç yeni uçak alındı, birkaç eski uçak modernize edildi.
Ama bu, ülkenin risk haritasına, orman varlığına ve iklim krizinin hızına kıyasla yetersiz kalıyor.
Gerçek Bir Filo Şart
Şimdi şu soruyu soralım:
Eğer yarın ülkenin dört bir yanında aynı anda yangınlar çıksa,
Türkiye’nin kendi uçağıyla müdahale kapasitesi ne kadar?
Yanıtı bilen yok.
Ama hisseden çok.
Her yaz alevleri izleyen insanlar, “neden daha önce önlem alınmadı” diye soruyor.
Her yıl aynı kısır döngü yaşanıyor.
Ve her yıl, biz bu sorunun cevabını bir sonraki felakete erteliyoruz.
Bu Sadece Bir Orman Meselesi Değil
Bu mesele sadece ağaçlar, kuşlar ve doğa değil.
Bu mesele, bir ülkenin kriz anlarında ne kadar hazırlıklı olduğunu gösteren bir aynadır.
Yangın söndürme uçağınız yoksa, aslında başka hiçbir şeye tam olarak sahip değilsiniz demektir.
Çünkü kriz yönetimi, günü kurtarmak değil, günü gelmeden hazırlıklı olmaktır.
Uçak Gökyüzünde Değilse, Devlet Nerede?
Her yıl aynı şeyi söylüyoruz:
Uçak lazım.
Filo kurulmalı.
Ormanlar yanmadan harekete geçilmeli.
Ama hâlâ bu ülkenin gökyüzünde güvenle dolaşan, kendi sahibi olduğu, hazır bekleyen modern bir yangın uçağı filosu yok.
Bir daha yangın çıktığında,
bir daha ormanlar yandığında,
bir daha gökyüzü kapkara olduğunda,
bu milletin artık sorusu şu olmayacak: “Uçak nerede?”
Soru şu olacak:
“Bu devlet neyi bekliyor?”