Türkiye’nin gündemine son günlerde öyle bir mesele oturdu ki, konuşulmadan geçilecek gibi değil: sahte diploma skandalı. Üstelik bu öyle küçük bir dolandırıcılık vakası değil; devletin en kritik koltuklarına kadar uzanan, liyakat sistemini kökünden sarsan bir tabloyla karşı karşıyayız.
Bazı belediyelerde, kamu kurumlarında, hatta üst düzey bürokratlar arasında diplomalarının sahte olduğu iddia edilen isimler var. İnsan ister istemez soruyor: Bu ülkede gerçekten emek veren, yıllarca ders çalışan, sınav stresi yaşayan milyonlarca gencin hakkı kimin elinde?
Liyakatin İflası
Yurt dışındaki kimi üniversitelerden (!) alınan diplomaların, ilgili kurum kayıtlarında izine rastlanmıyor. Kuzey Makedonya’dan Kosova’ya, Azerbaycan’dan adı sanı duyulmamış özel üniversitelere kadar uzanan bu ağ, aslında tek bir şeyi gösteriyor: Liyakat değil, kurnazlık ödüllendiriliyor.
Bugün bu sahte belgelerle koltuk kapmak mümkünse, yarın dürüst ve çalışkan insanlara ne mesaj veriyoruz? "Sen uğraşma, yolunu bul" mu?
Siyasetle Gölgelendi
Daha vahimi, bu sahte diplomalı isimlerin bazılarının belirli siyasi partilere yakın olduğuna dair iddialar… Bu, sadece eğitim sistemine değil, siyasete olan güveni de paramparça ediyor. Toplumun adalet duygusu yara aldığında, o yarayı kapatmak kolay olmaz.
Çözüm Yasa Değil, Vicdan
YÖK denklik süreçlerini inceliyor, savcılıklar soruşturma açıyor. Elbette bunlar gerekli ama yeterli değil. Çünkü bu mesele sadece yasal boşlukların değil, ahlaki çöküşün ürünüdür. Yeni düzenlemeler yapılır, denklik sistemi güçlendirilir; ancak vicdanlar onarılmadıkça aynı sahneleri yine izleriz.
Bir Ülkenin İmtihanı
Diploma, sadece bir kâğıt parçası değildir. O, yılların emeğinin, gecelerin uykusuzluğunun, alın terinin simgesidir. Sahte diploma ise sadece bir yalan değil; toplumun geleceğine atılmış bir hançerdir.
Şimdi soruyorum: Bu ülke, hak edenin hakkını alacağı, liyakatin ödüllendirileceği bir düzene mi yürüyecek, yoksa sahte umutlara mı?