Bir kent lideri düşünün…
Belediye binasının en üst katında oturmak yerine, halkın çöp biriktirdiği sokağa inip eline kürek alıyor.
Kriz büyüyor, sendika yöneticileri rest çekiyor, grev kararlarıyla kent felç ediliyor…
Ama o, “halka karşı sorumluluğum var” diyerek bir çift eldiveni geçirip çöpleri toplamaya başlıyor.
Ve halk, siyasi parti ayırt etmeksizin onun yanında saf tutuyor. Çünkü samimiyet, söylemle değil eylemle kendini belli eder.
Grevdeki Sessizlik, Çöpteki Hakikat
Cemil Tugay, İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin bütçesini tek tek rakamlarla sendika temsilcilerine anlattı. “Bu kadar verebiliriz, aksi halde belediye hizmet veremez” dedi. Ama sendika yöneticileri “anlaşmak” yerine “grev” dedi.
Yetmedi. Grev sırasındaki bazı açıklamalar ne sendika onuruna ne de emek mücadelesine yakışmadı. Bazı temsilciler, halkın seçtiği belediye başkanına karşı ağza alınmayacak ifadeler kullandı. Sendikaya yakın olduğu bilinen bazı milletvekilleri ise bu durum karşısında derin bir suskunluğa gömüldü.
Halk Ne Dedi?
Ve halk konuştu.
Sosyal medya adeta patladı:
“İzmir’i çöpe teslim eden değil, çöpten temizleyen başkanımızın yanındayız.”
“Cemil Tugay yalnız değildir.”
“İşçiler değil, yöneticiler bizi greve mahkûm etti.”
“çöpler toplanmasın başkan dikdur egilme”
“gerekirse otobus kullanmalım ama kendini ezdirme”
Binlerce yorum, yüz binlerce beğeni… Oy vermemiş olanlar bile açık açık yazdı:
“Ben başka partiye oy verdim ama Cemil Tugay’ın hakkını yemem. Adam İzmir’i düşünüyor.”
Bu Bir Yükseliş Değil, Bu Bir Kırılma Noktasıdır
Cemil Tugay’ın İzmir’deki duruşu artık sıradan bir başkan profiline sığmaz.
Bu duruş, “korkmadan halkın tarafında olma cesareti”dir.
Bu duruş, “kendi elleriyle hizmeti sahiplenme kararlılığı”dır.
Bu duruş, “suskun vekillere rağmen, sesi halktan alan bir liderlik”tir.
Ve şimdi o yükseliyor.
Sadece CHP’nin değil, İzmirli her bir bireyin temsilcisi olarak.
Çünkü halk, her şeyin ötesinde samimiyeti görüyor, sahiciliği takdir ediyor.
Liderlik Bir Sandıkta Başlar, Sokakta Büyür
Bugün Cemil Tugay hakkında yazılan her yorum, yalnızca bir belediye başkanını değil, aynı zamanda yeni bir siyaset anlayışını işaret ediyor:
Popülizm değil, gerçeklik.
Propaganda değil, şeffaflık.
Kürsü değil, sokak.
İzmir, tarih boyunca birçok simge başkana tanık oldu.
Ama bu kez, bir başkan çöp kokusunun içinden ahlaki bir liderlik çıkarıyor.
Üstelik sadece halk değil, yıllardır İzmir’i yöneten Cumhuriyet Halk Partisi de artık şunu fark ediyor:
Kazananlar kürsüde değil, sokakta olanlar.
Elbette bu gerçeği hâlâ göremeyenler yok değil.
Ancak onlar da sessizlikleri içinde boğulmaya ve halktan uzaklaştıkça etkisizleşmeye devam edecekler.
Ne diyelim…
Zaman, sahaya inenlerin; zaman, elini taşın altına koyanların zamanı.