Hakan Kanber / KöşeliYorum
Köşe Yazarı
Hakan Kanber / KöşeliYorum
 

Gençlik ‘umudumuz’ değil ‘yük’ümüz oldu!

Gençliğimiz umutsuz, dolayısıyla geleceğimiz sisli… 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı kutlanıyor ama gençlerin gerçeği; yoksulluk, fırsat eşitsizliği ve sistematik ihlallerle gölgeleniyor. Her partiden siyasetçi ve yerel bürokratik yöneticiler, bayramlarda kurulan kürsülerde her yıl hamasi nutuklar atıyorlar, biz de toplum olarak dinliyoruz. Hatta gırla kıyamet alkışlıyoruz. Dolayısıyla “Bayram mı, ironi mi?” sorusu her 19 Mayıs’ta cevapsız kalmaya devam ediyor. Bayramın tam isminde geçen ‘Atatürk’ü anma’ kısmı ise ayrı bir köşe yazısı konusu… Ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, artık dualarda bile ‘anılmıyor’, kazandığı savaşlardan ismi silinmek, unutturulmak isteniyor! Aşağıda ara başlıklar halinde yaptığım değerlendirmelerimin hepsi açık kaynaklardaki istatistikî sonuçların özetidir. İşkembe-i Kübra’dan olan şeyler değil! Okuyucuyu rakamlarla sıkmamak için sadece matematiksel değerlerin yorumlarını köşe yazıma taşıdım. BAYRAM, GERÇEKLERİ ÖRTMÜYOR Her yıl 19 Mayıs geldiğinde ekranlarda coşkulu törenler, protokol konuşmaları ve "geleceğimiz gençlerdir" klişeleri izliyoruz. Ancak tören alanlarının dışında bambaşka bir gerçek var. Bu gerçek, her geçen gün daha da derinleşen hak ihlalleri, eğitimde adaletsizlik ve ekonomik çıkmazlarla yüzleşen bir gençliği barındırıyor. Sözde onlara adanmış bu bayram, gençliğin içinde bulunduğu trajediyi sadece perdelemeye yarıyor. Bayram değil, inkâr töreni gibi. EĞİTİMDE FIRSAT EŞİTSİZLİĞİ DERİNLEŞİYOR Gençlerin en temel hakkı olan eğitime erişim artık bir ayrıcalığa dönüştü. Özel okulların ücretleri uçmuş, devlet okulları ise kaynak yoksunluğundan kırılıyor. LGS ve YKS maratonları, bir eşitlik sınavı değil; daha çok ekonomik gücün başarıya dönüştüğü bir yarış. Üniversite kazanan gençlerin çoğu okurken çalışmak zorunda kalıyor. Barınma, beslenme gibi en temel ihtiyaçlarını karşılayamayan öğrenciler, eğitime değil hayatta kalmaya odaklanıyor. Bu yazıyı hazırlarken, kulağımın biri televizyondaki haberlerdeydi. Yapılan anonsla yazımı bırakıp televizyona odaklandım; üniversiteli gençler piyasanın yarı fiyatına ev temizliğine gidiyorlarmış! Öyle asparagas-mizansen haber falan değildi. Canlı-kanlı, gerçek bir haberdi. İçim cız etti… GENÇLİK İŞSİZ, UMUTSUZ, GÖÇ HAZIRLIĞINDA… TÜİK her ne kadar makyajlasa da, gerçek işsizlik oranı gençler arasında yüzde 30’lara dayanmış durumda. Üniversite mezunu bir genç, artık asgari ücretle iş bulmayı bile şans sayıyor! İşi bulsa da umduğunu bulamıyor. Ne sosyal güvence var ne kariyer umudu. Çalışan gençler haklarını aradığında ise ya işten atılıyorlar ya da kara listelere alınıyorlar. Bu nedenle gençlerin büyük kısmı yurt dışı hayali kuruyor. Zekâsını, emeğini başka ülkelere taşımaya kararlı bir kuşak yetişiyor. SUSTURULAN GENÇ SESLER VE HAK İHLALLERİ Gençlerin demokratik hak arayışları da sistematik şekilde bastırılıyor. Protesto eden üniversite öğrencileri gözaltına alınıyor, burslar kesiliyor, yurtlardan atılıyorlar. En temel anayasal hakları bile fiilen tanınmıyor. Gençlik artık sadece ekonomik değil, siyasal olarak da baskı altında. Susmayan cezalandırılıyor, konuşan dışlanıyor. GENÇLİK UMUTSUZ, GELECEK SİSLİ… Her dört gençten biri işsiz… Mezun olan gençler bile kendi alanında iş bulamıyor. Bulanlar da sosyal güvenlikten ve insanca yaşamdan uzak, güvencesiz işlerde sürünüyor. İşsiz gençler umutsuzluk içinde yaşıyor, çalışanlar ise sessizce istifayı düşünüyor. Umut kalmayınca bavullar toplanıyor; gelecek, başka ülkelere taşınıyor. SOSYAL HAYATLARI BASKI ALTINDA Gençler sadece okulda veya işte değil, sokakta da baskı altında. Konser yasakları, festival iptalleri, kıyafet denetimleri ve yaşam tarzına yönelik müdahaleler artık olağan hale geldi. Toplumsal muhafazakârlık bahanesiyle gençlerin eğlenme, toplanma, kendini ifade etme hakları sistematik biçimde kısıtlanıyor. Parkta gitar çalan da hedefte, dans eden de, şarkı söyleyen de. Gençliğe dair “özgürlük” sadece anma konuşmalarında var. Gerçek hayatta ise yasak, baskı ve gözetimle karşılaşıyorlar. KONUŞAN GENÇ SUSTURULUYOR Siyasi ya da sosyal konularda ses çıkaran gençler hedefte... Protestolara katılanlar gözaltına alınıyor, bursları kesiliyor, yurtlardan atılıyor. Sosyal medyada fikir beyan edenler bile ‘fişlenme’ korkusuyla yaşıyorlar. Toplumun en dinamik kesimi olan gençlik, sistematik biçimde sessizleştiriliyor. Onlara bayram armağan edilirken, gerçekte anayasal hakları yok sayılıyor. HAMASİ NUTUKLAR YERİNE GERÇEKLERİ KONUŞMALI 19 Mayıs, gençliğe atfedilen bir bayram olabilir. Ancak o gençliğin gerçekliği; yoksulluk, eşitsizlik ve baskıdır. Törenlerle bu sorunlar çözülmez. Aksine, bu sorunları konuşmadıkça gençler aramızdan sessizce çekilip gitmeye devam eder. Artık bayramlarda hamasi nutuklar atmak değil, bayramın öznesi olan gençliğin hayatta kalma mücadelesini konuşmak zorundayız. Çünkü geleceği kurtarmanın tek yolu, bugünün gençliğini gerçekten görmekten geçiyor.
Ekleme Tarihi: 18 May 2025 - Sunday

Gençlik ‘umudumuz’ değil ‘yük’ümüz oldu!

Gençliğimiz umutsuz, dolayısıyla geleceğimiz sisli…

19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı kutlanıyor ama gençlerin gerçeği; yoksulluk, fırsat eşitsizliği ve sistematik ihlallerle gölgeleniyor. Her partiden siyasetçi ve yerel bürokratik yöneticiler, bayramlarda kurulan kürsülerde her yıl hamasi nutuklar atıyorlar, biz de toplum olarak dinliyoruz. Hatta gırla kıyamet alkışlıyoruz. Dolayısıyla “Bayram mı, ironi mi?” sorusu her 19 Mayıs’ta cevapsız kalmaya devam ediyor.

Bayramın tam isminde geçen ‘Atatürk’ü anma’ kısmı ise ayrı bir köşe yazısı konusu…

Ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, artık dualarda bile ‘anılmıyor’, kazandığı savaşlardan ismi silinmek, unutturulmak isteniyor!

Aşağıda ara başlıklar halinde yaptığım değerlendirmelerimin hepsi açık kaynaklardaki istatistikî sonuçların özetidir. İşkembe-i Kübra’dan olan şeyler değil! Okuyucuyu rakamlarla sıkmamak için sadece matematiksel değerlerin yorumlarını köşe yazıma taşıdım.

BAYRAM, GERÇEKLERİ ÖRTMÜYOR

Her yıl 19 Mayıs geldiğinde ekranlarda coşkulu törenler, protokol konuşmaları ve "geleceğimiz gençlerdir" klişeleri izliyoruz. Ancak tören alanlarının dışında bambaşka bir gerçek var. Bu gerçek, her geçen gün daha da derinleşen hak ihlalleri, eğitimde adaletsizlik ve ekonomik çıkmazlarla yüzleşen bir gençliği barındırıyor. Sözde onlara adanmış bu bayram, gençliğin içinde bulunduğu trajediyi sadece perdelemeye yarıyor. Bayram değil, inkâr töreni gibi.

EĞİTİMDE FIRSAT EŞİTSİZLİĞİ DERİNLEŞİYOR

Gençlerin en temel hakkı olan eğitime erişim artık bir ayrıcalığa dönüştü. Özel okulların ücretleri uçmuş, devlet okulları ise kaynak yoksunluğundan kırılıyor. LGS ve YKS maratonları, bir eşitlik sınavı değil; daha çok ekonomik gücün başarıya dönüştüğü bir yarış. Üniversite kazanan gençlerin çoğu okurken çalışmak zorunda kalıyor. Barınma, beslenme gibi en temel ihtiyaçlarını karşılayamayan öğrenciler, eğitime değil hayatta kalmaya odaklanıyor. Bu yazıyı hazırlarken, kulağımın biri televizyondaki haberlerdeydi. Yapılan anonsla yazımı bırakıp televizyona odaklandım; üniversiteli gençler piyasanın yarı fiyatına ev temizliğine gidiyorlarmış! Öyle asparagas-mizansen haber falan değildi. Canlı-kanlı, gerçek bir haberdi. İçim cız etti…

GENÇLİK İŞSİZ, UMUTSUZ, GÖÇ HAZIRLIĞINDA…

TÜİK her ne kadar makyajlasa da, gerçek işsizlik oranı gençler arasında yüzde 30’lara dayanmış durumda. Üniversite mezunu bir genç, artık asgari ücretle iş bulmayı bile şans sayıyor! İşi bulsa da umduğunu bulamıyor. Ne sosyal güvence var ne kariyer umudu. Çalışan gençler haklarını aradığında ise ya işten atılıyorlar ya da kara listelere alınıyorlar. Bu nedenle gençlerin büyük kısmı yurt dışı hayali kuruyor. Zekâsını, emeğini başka ülkelere taşımaya kararlı bir kuşak yetişiyor.

SUSTURULAN GENÇ SESLER VE HAK İHLALLERİ

Gençlerin demokratik hak arayışları da sistematik şekilde bastırılıyor. Protesto eden üniversite öğrencileri gözaltına alınıyor, burslar kesiliyor, yurtlardan atılıyorlar. En temel anayasal hakları bile fiilen tanınmıyor. Gençlik artık sadece ekonomik değil, siyasal olarak da baskı altında. Susmayan cezalandırılıyor, konuşan dışlanıyor.

GENÇLİK UMUTSUZ, GELECEK SİSLİ…

Her dört gençten biri işsiz… Mezun olan gençler bile kendi alanında iş bulamıyor. Bulanlar da sosyal güvenlikten ve insanca yaşamdan uzak, güvencesiz işlerde sürünüyor. İşsiz gençler umutsuzluk içinde yaşıyor, çalışanlar ise sessizce istifayı düşünüyor. Umut kalmayınca bavullar toplanıyor; gelecek, başka ülkelere taşınıyor.

SOSYAL HAYATLARI BASKI ALTINDA

Gençler sadece okulda veya işte değil, sokakta da baskı altında. Konser yasakları, festival iptalleri, kıyafet denetimleri ve yaşam tarzına yönelik müdahaleler artık olağan hale geldi. Toplumsal muhafazakârlık bahanesiyle gençlerin eğlenme, toplanma, kendini ifade etme hakları sistematik biçimde kısıtlanıyor. Parkta gitar çalan da hedefte, dans eden de, şarkı söyleyen de. Gençliğe dair “özgürlük” sadece anma konuşmalarında var. Gerçek hayatta ise yasak, baskı ve gözetimle karşılaşıyorlar.

KONUŞAN GENÇ SUSTURULUYOR

Siyasi ya da sosyal konularda ses çıkaran gençler hedefte... Protestolara katılanlar gözaltına alınıyor, bursları kesiliyor, yurtlardan atılıyor. Sosyal medyada fikir beyan edenler bile ‘fişlenme’ korkusuyla yaşıyorlar. Toplumun en dinamik kesimi olan gençlik, sistematik biçimde sessizleştiriliyor. Onlara bayram armağan edilirken, gerçekte anayasal hakları yok sayılıyor.

HAMASİ NUTUKLAR YERİNE GERÇEKLERİ KONUŞMALI

19 Mayıs, gençliğe atfedilen bir bayram olabilir. Ancak o gençliğin gerçekliği; yoksulluk, eşitsizlik ve baskıdır. Törenlerle bu sorunlar çözülmez. Aksine, bu sorunları konuşmadıkça gençler aramızdan sessizce çekilip gitmeye devam eder. Artık bayramlarda hamasi nutuklar atmak değil, bayramın öznesi olan gençliğin hayatta kalma mücadelesini konuşmak zorundayız. Çünkü geleceği kurtarmanın tek yolu, bugünün gençliğini gerçekten görmekten geçiyor.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

05
January
03
April
06
February
23
January
09
January
28
November
14
November
31
October
19
October
20
September
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.