Hakan Kanber / KöşeliYorum
Köşe Yazarı
Hakan Kanber / KöşeliYorum
 

‘Helal’ olsun mu?

Dünyadaki tüm Müslüman ülkeler gibi Türkiye de son yıllarda yeni bir ticaret türüyle tanıştı: ‘Helal Pazar…’ Küresel ölçekte; gıdadan kozmetiğe, tekstilden deriye, lojistikten makineye ve turizme kadar sayısız ticaret alanında bu kriteri ön plana çıkaran firmalar var. Helal havayolları, helal araç kiralama, helal giyim, helal market, helal finans, helal sağlık, helal ilaç, helal fuar, helal tatil vs vs… Mal ya da hizmet alım-satımı yapan çok sayıda marka, ürünlerinin üzerine helal sertifikalı olduğunu belirten ibareler yapıştırıyor. Hal böyle olunca yurdum girişimcisi boş durur mu? Durmaz. Mevcut siyasi iklim de buna oldukça elverişli olunca… Onlar da bu kervana katıldı. Hatta “Helal olsun!” dedirtecek türden, bu işin üstüne adeta balıklama atladı. Piyasa ‘helal’ damgalı mal ve hizmetten geçilmiyor. İnsan düşünmeden edemiyor: “Bundan önce meğer ne kadar da çok harama el uzatmışız?”   ***   Peki, nedir bu helal pazar? Helal sertifikalama, literatürde şu şekilde tanımlanıyor: ‘Helal’ kavramı; dini yanı olmakla birlikte uluslararası ticaretin önemli dinamikleri arasında yer alıyor. Muteber, ehil ve tarafsız bir kurumun, söz konusu üretimi denetlemesini, helal standartlarla uygunluk içerisinde üretimin yapıldığını teyit etmesini ve buna bağlı olarak, onaylanmış bir belge vermesini kapsayan bir yöntem. Gıdalarda helal olma şartı ile birlikte, sağlığa uygunluk ve safiyet de olması gerekiyor. Ayrıca Helal Sertifikalama, ülke yönetiminin kontrol birimlerine gıda emniyeti konusunda destek hizmeti de sağlıyor.   ***   “Dini yanı olmakla birlikte” deniliyor, “Helal olma şartı” deniliyor. Oldukça kapalı ifadeler bana göre… Ancak şöyle bir gerçek var: Bu ticaret türünün Müslüman ülkelerde önemli bir şekilde din temelli karşılığı var. Yaşamını İslami temeller üzerine kuran ve buna katı bir şekilde uyan bu tüketici grubu, mal ve hizmet alımında bu sertifikaya hassasiyet gösteriyor. Başta gıda olmak üzere her şeyde ‘helal’ etiketi arıyor. Hatta tatilini dahi bu sertifikaya sahip olan otel vs turizm işletmelerinde geçiriyor. Yani bu tüketici sınıfı için o ‘sihirli’ kelimenin, aldığı mal veya hizmet üzerine damgalanmış olması yeterli! Bir gayrimüslim markanın ‘helal’ etiketiyle bir şeyler üretebileceğini/satabileceğini akıllarına bile getirmediklerini düşünüyorum. Satın aldıkları ürünün hangi ülkede, hangi sermaye grubuna ait olduğuyla pek ilgilenen olduğunu da sanmıyorum.   ***   “Sanmıyorum” diyorum. Çünkü bu pazarı oluşturan küresel rakamlara bakıldığında yukarıdaki tezimin ne kadar güçlü ve doğru olduğu anlaşılıyor: Kamuoyu ile paylaşılan veriler, küresel helal pazarının her yıl gözle görülür bir şekilde büyüdüğünü ortaya koyuyor. 2022 yıl sonu verilerine göre; küresel helal pazarı 10 trilyon dolarlık bir ticaret ivmesine doğru koşuyor. Oldukça hatırı sayılır bir değer… Buraya kadar tamam, genel ekonomik verileri içeren tabloda göze çarpan herhangi bir anormallik yok… Anormallik, ‘pazar pastası’nın dağılımında görülüyor! Nasıl mı? Anlatayım;   ***   Nihat Zeybekci’nin Ekonomi Bakanı olduğu yıllarda, 2017’de ‘Helal Pazar’ ile ilgili çok çarpıcı, dikkat çekici bir açıklama gelmişti kendisinden... Bu açıklamada yer alan pazar pastasının dağılımı, medyada eleştirilmiş, çokça yazılıp çizilmişti! Zeybekci, demişti ki; “Yaklaşık 4 trilyon dolarlık (2017) helal ürün pazarının yüzde 80’i gayrimüslim ülke firmalarının. Helal ürünlerin sadece belgelendirme pazarının büyüklüğü ise 6 milyar dolar. Bu pazarda Türkiye ve diğer Müslüman ülkelerin daha fazla paya sahip olması gerektiğini düşünüyoruz.” Bakan Zeybekci’nin o zaman ki açıklamalarında; işte ‘zurnanın zırt dediği’ yer, tam da burasıydı.   ***   Dünyanın ‘Müslüman’ kesimine hitap eden pazarın yüzde 80’i neden gayrimüslimlerin elinde oluyordu ki? Garip olan, anlaşılmaz olan buydu… Müslüman girişimcilerin 2023yılı Şubat ayı itibariyle bu pazardaki paylarının ne kadar olduğunu bütün araştırmalarıma rağmen öğrenemedim. Elimdeki tek veri; o dönemin Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin 2017 yılında yaptığı açıklamada ifade ettiği; yüzde 80…   ***   Bu tüketici grubu, pazar payı rakamlarını biliyor mudur? Bu da dillerden düşmeyen ve fakat kaynağı henüz tespit edilemeyen ‘küresel derin güç(!)’ ahtapotunun kollarından biri olan kapitalizmin bir oyunu mudur? Yukarıda, genel tanımı yapılan ticaretteki bu helal kavramı; kime göre, neye göre helaldir? Tek başına o damga nereye kadar yeterlidir? İçi ne kadar doludur? Bu iş ihdas edilmeden önce Müslümanlar ‘haram’ mı yiyordu, içiyordu, giyiniyordu veya tatil yapıyordu? Örneğin; Türkiye gündemine sıkça gelen bir et ithalatı meselesi var. Gayrimüslim ülkelerden alınan etler ne kadar helaldir? O hayvanların kesimi yapılırken başlarında bir Müslüman din adamı mı vardır? Helal et kesimi nasıl sağlanmaktadır? Bilmiyoruz. Bilmek de olası değil. Türk insanı olarak, diğer birçok uygulamada olduğu gibi burada da ‘ortaya karışık’ vaziyetlerindeyiz. Yoksa pazarın yüzde 80’ine sahip, din maskesi takmış bu ‘gâvur’lar ‘helal’ gibi kutsal bir kavram üzerinden milleti mi söğüşlüyorlar?     ***   İroni bir yana… Bireysel olarak yaşamın bütün alanlarında, gerçek anlamda ‘helal ile haramı’ ayırt ettiğimizde, meselenin zaten kendiliğinden çözüleceğini düşünüyorum. Bu realite gerçekleşmediği sürece; gerisi laf-ü güzaf…
Ekleme Tarihi: 06 Mart 2023 - Pazartesi

‘Helal’ olsun mu?

Dünyadaki tüm Müslüman ülkeler gibi Türkiye de son yıllarda yeni bir ticaret türüyle tanıştı: ‘Helal Pazar…’

Küresel ölçekte; gıdadan kozmetiğe, tekstilden deriye, lojistikten makineye ve turizme kadar sayısız ticaret alanında bu kriteri ön plana çıkaran firmalar var.

Helal havayolları, helal araç kiralama, helal giyim, helal market, helal finans, helal sağlık, helal ilaç, helal fuar, helal tatil vs vs…

Mal ya da hizmet alım-satımı yapan çok sayıda marka, ürünlerinin üzerine helal sertifikalı olduğunu belirten ibareler yapıştırıyor.

Hal böyle olunca yurdum girişimcisi boş durur mu?

Durmaz.

Mevcut siyasi iklim de buna oldukça elverişli olunca…

Onlar da bu kervana katıldı.

Hatta “Helal olsun!” dedirtecek türden, bu işin üstüne adeta balıklama atladı.

Piyasa ‘helal’ damgalı mal ve hizmetten geçilmiyor.

İnsan düşünmeden edemiyor: “Bundan önce meğer ne kadar da çok harama el uzatmışız?”

 

***

 

Peki, nedir bu helal pazar?

Helal sertifikalama, literatürde şu şekilde tanımlanıyor: ‘Helal’ kavramı; dini yanı olmakla birlikte uluslararası ticaretin önemli dinamikleri arasında yer alıyor. Muteber, ehil ve tarafsız bir kurumun, söz konusu üretimi denetlemesini, helal standartlarla uygunluk içerisinde üretimin yapıldığını teyit etmesini ve buna bağlı olarak, onaylanmış bir belge vermesini kapsayan bir yöntem. Gıdalarda helal olma şartı ile birlikte, sağlığa uygunluk ve safiyet de olması gerekiyor. Ayrıca Helal Sertifikalama, ülke yönetiminin kontrol birimlerine gıda emniyeti konusunda destek hizmeti de sağlıyor.

 

***

 

“Dini yanı olmakla birlikte” deniliyor, “Helal olma şartı” deniliyor.

Oldukça kapalı ifadeler bana göre…

Ancak şöyle bir gerçek var: Bu ticaret türünün Müslüman ülkelerde önemli bir şekilde din temelli karşılığı var.

Yaşamını İslami temeller üzerine kuran ve buna katı bir şekilde uyan bu tüketici grubu, mal ve hizmet alımında bu sertifikaya hassasiyet gösteriyor. Başta gıda olmak üzere her şeyde ‘helal’ etiketi arıyor. Hatta tatilini dahi bu sertifikaya sahip olan otel vs turizm işletmelerinde geçiriyor.

Yani bu tüketici sınıfı için o ‘sihirli’ kelimenin, aldığı mal veya hizmet üzerine damgalanmış olması yeterli!

Bir gayrimüslim markanın ‘helal’ etiketiyle bir şeyler üretebileceğini/satabileceğini akıllarına bile getirmediklerini düşünüyorum.

Satın aldıkları ürünün hangi ülkede, hangi sermaye grubuna ait olduğuyla pek ilgilenen olduğunu da sanmıyorum.

 

***

 

“Sanmıyorum” diyorum. Çünkü bu pazarı oluşturan küresel rakamlara bakıldığında yukarıdaki tezimin ne kadar güçlü ve doğru olduğu anlaşılıyor:

Kamuoyu ile paylaşılan veriler, küresel helal pazarının her yıl gözle görülür bir şekilde büyüdüğünü ortaya koyuyor. 2022 yıl sonu verilerine göre; küresel helal pazarı 10 trilyon dolarlık bir ticaret ivmesine doğru koşuyor. Oldukça hatırı sayılır bir değer…

Buraya kadar tamam, genel ekonomik verileri içeren tabloda göze çarpan herhangi bir anormallik yok…

Anormallik, ‘pazar pastası’nın dağılımında görülüyor! Nasıl mı? Anlatayım;

 

***

 

Nihat Zeybekci’nin Ekonomi Bakanı olduğu yıllarda, 2017’de ‘Helal Pazar’ ile ilgili çok çarpıcı, dikkat çekici bir açıklama gelmişti kendisinden... Bu açıklamada yer alan pazar pastasının dağılımı, medyada eleştirilmiş, çokça yazılıp çizilmişti!

Zeybekci, demişti ki; “Yaklaşık 4 trilyon dolarlık (2017) helal ürün pazarının yüzde 80’i gayrimüslim ülke firmalarının. Helal ürünlerin sadece belgelendirme pazarının büyüklüğü ise 6 milyar dolar. Bu pazarda Türkiye ve diğer Müslüman ülkelerin daha fazla paya sahip olması gerektiğini düşünüyoruz.

Bakan Zeybekci’nin o zaman ki açıklamalarında; işte ‘zurnanın zırt dediği’ yer, tam da burasıydı.

 

***

 

Dünyanın ‘Müslüman’ kesimine hitap eden pazarın yüzde 80’i neden gayrimüslimlerin elinde oluyordu ki? Garip olan, anlaşılmaz olan buydu…

Müslüman girişimcilerin 2023yılı Şubat ayı itibariyle bu pazardaki paylarının ne kadar olduğunu bütün araştırmalarıma rağmen öğrenemedim.

Elimdeki tek veri; o dönemin Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin 2017 yılında yaptığı açıklamada ifade ettiği; yüzde 80…

 

***

 

Bu tüketici grubu, pazar payı rakamlarını biliyor mudur?

Bu da dillerden düşmeyen ve fakat kaynağı henüz tespit edilemeyen ‘küresel derin güç(!)’ ahtapotunun kollarından biri olan kapitalizmin bir oyunu mudur?

Yukarıda, genel tanımı yapılan ticaretteki bu helal kavramı; kime göre, neye göre helaldir?

Tek başına o damga nereye kadar yeterlidir? İçi ne kadar doludur?

Bu iş ihdas edilmeden önce Müslümanlar ‘haram’ mı yiyordu, içiyordu, giyiniyordu veya tatil yapıyordu?

Örneğin; Türkiye gündemine sıkça gelen bir et ithalatı meselesi var. Gayrimüslim ülkelerden alınan etler ne kadar helaldir? O hayvanların kesimi yapılırken başlarında bir Müslüman din adamı mı vardır? Helal et kesimi nasıl sağlanmaktadır?

Bilmiyoruz. Bilmek de olası değil.

Türk insanı olarak, diğer birçok uygulamada olduğu gibi burada da ‘ortaya karışık’ vaziyetlerindeyiz.

Yoksa pazarın yüzde 80’ine sahip, din maskesi takmış bu ‘gâvur’lar ‘helal’ gibi kutsal bir kavram üzerinden milleti mi söğüşlüyorlar?

 

 

***

 

İroni bir yana…

Bireysel olarak yaşamın bütün alanlarında, gerçek anlamda ‘helal ile haramı’ ayırt ettiğimizde, meselenin zaten kendiliğinden çözüleceğini düşünüyorum.

Bu realite gerçekleşmediği sürece; gerisi laf-ü güzaf…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.