Fatih YILMAZ
Köşe Yazarı
Fatih YILMAZ
 

Yeni nesil sizin eseriniz!

• Aile tarlasının verimli topraklarından koparılan yüzbinlerce genimiz, çiftçi babaların hünerli ellerinden alınan çiçeklerimiz onlar. Modern ötesi dünyanın, teknolojinin, acımasız sohbet ortamlarına hapsedilen muhabbet kuşları. Anaokulu çağından itibaren gelir kaynağı olarak görülen taze güller. Medya, dizi, oyuncak ve eğlence sektörünün dolar avro olarak gördüğü inci taneleri. Ebeveynlerin ve öğretmenlerin elinde oyuncak olmuş, bütün sorunların birincil kaynağı olarak gösterilen melekler. Taşa, betona, trafiğe, apartman aralarına hapsedilmiş, seke seke oynayacakları, hoplaya zıplaya gezecekleri yem yeşil meralardan uzak tutulan ceylanlar. Telefon, tablet, bilgisayar ve televizyon dünyasının, renkli, hareketli bir o kadar da sinsi ve acımasız ekranlarına prangalarla bağlanmış körpecik yavrular. On, on iki yaşlarında sigara, içki ve uyuşturucu ile buluşturulan canlar, yavrular, evlatlar, gençler, çocuklarımız. Siz bizim geleceğimizsiniz. • Ya siz! Siz anne ve babalar. Önce iş diye yatıp kalkan, sevgi ve merhamet isteyen evlatlarına banka hesabı açan babalar. Kariyer belgeleri ile duvarları dolduran, evlatlarına iki satır okumaktan aciz, onları baba hasretiyle yakan, kavuran babalar. Yeni ev alma, araba modelini yenileme, yeni yatırımlar geliştirme sevdası ile zamanı tüketirken, gözlerinin içine bakarak sessizce feryat eden evlatlarının farkına varmayan babalar. Biraz daha uyku, biraz daha gezme ya da çalışma hayatında var olma uğruna üç-dört yaşındaki yavrucakları kreşlere terk eden anneler. Gün, moda, sosyal medya gibi sanal ve geçici dünya meşgalelerini çocuklarına tercih eden anneler. Keşfedilmeyi bekleyen çocuklar dururken yeni yemek tarifleri, moda akımları ve internet alış verişi peşinde koşturan anneler. Evladını bir defa olsun bağrına basmayan, öpüp koklamayan, sarılıp “annem” diyemeyen anneler. • Ya siz! Öğretmenler. Mesai ve ek ders konusunda hesap uzmanına dönüşen, öğrenci adına atılması gereken her faydalı adımın saat ücretini soran öğretmenler. Milletin, memleketin derdiyle dertlenmeyen, “bana ne” diyen, “ben mi uğraşacağım” diyen, “anası babası adam etsin” diyen vicdansız ilgisiz aylıkçılar. Allah için kılını kıpırdatmayan, hayatında bir gence bir çay dahi ısmarlamayan, tek bir öğrencisinin bile başını okşayıp, sırtını sıvazlamayan öğretmenler. Her biri ayrı bir âlem olan bu aziz milletin evlatlarına işe yaramaz gözüyle bakanlar. Meslek hayatı bir üst kademeye geçişin hesaplarıyla geçen, makam uğruna onur, izzet ve dik duruşunu katledenler. Üç kuruş, bir koltuk uğruna kırk yıllık inançlarından vazgeçenler! • Ve sen ey eğitim sistemi! Bir yılı dahi belli bir programla geçiremeyen, adeta yapboz tahtasına dönen, akıl, fikir ve hikmetten yoksun zavallı eğitim sistemi. Eğer seni bu millet bir eline geçirirse vay haline. Sen nasıl bir sistemsin? Sen bu milletin evlatlarından yana mısın yoksa başka bir tarafta mısın? Geleceğimiz diye üzerine titrediğimiz güllerimiz soldu. Oturup, dertli dertli, hisli hisli ağlamak ve dua etmekten başka da yapacak bir şeyimiz kalmadı. Şimdilik, tüm mazlumların sahibinin hükmünü açıklayacağı günü bekliyoruz. Seni de O’na havale ediyoruz.  • Şöyle bir bakalım. Bir annenin dokuz ay karnında taşıyıp dünyaya getirdiği, ardından ortalama beş yaşına kadar aile içerisinde anne baba elinde yetişen, eğitilen ve 7/24 anne babasını izleyen bir yavrumuz daha sonra ilkokul ile eğitim hayatına başlıyor. Bu sefer milli eğitim sisteminde, sistemin uygulayıcıları olan öğretmenler eliyle yetiştiriliyor. İlk okul, orta okul, lise ve ardından üniversite. Bu şekilde milyonlarca gencimiz yeni nesli oluştururken herkes onlardan şikayetçi oluyor ve kimse kendinde bir suç bulmuyor öyle mi? Anneler, babalar, öğretmenler ve eğitim sistemi, şunu unutmayın, yeni nesil sizin eseriniz!
Ekleme Tarihi: 03 Haziran 2019 - Pazartesi

Yeni nesil sizin eseriniz!



Aile tarlasının verimli topraklarından koparılan yüzbinlerce genimiz, çiftçi babaların hünerli ellerinden alınan çiçeklerimiz onlar. Modern ötesi dünyanın, teknolojinin, acımasız sohbet ortamlarına hapsedilen muhabbet kuşları. Anaokulu çağından itibaren gelir kaynağı olarak görülen taze güller. Medya, dizi, oyuncak ve eğlence sektörünün dolar avro olarak gördüğü inci taneleri. Ebeveynlerin ve öğretmenlerin elinde oyuncak olmuş, bütün sorunların birincil kaynağı olarak gösterilen melekler. Taşa, betona, trafiğe, apartman aralarına hapsedilmiş, seke seke oynayacakları, hoplaya zıplaya gezecekleri yem yeşil meralardan uzak tutulan ceylanlar. Telefon, tablet, bilgisayar ve televizyon dünyasının, renkli, hareketli bir o kadar da sinsi ve acımasız ekranlarına prangalarla bağlanmış körpecik yavrular. On, on iki yaşlarında sigara, içki ve uyuşturucu ile buluşturulan canlar, yavrular, evlatlar, gençler, çocuklarımız. Siz bizim geleceğimizsiniz.

Ya siz! Siz anne ve babalar. Önce iş diye yatıp kalkan, sevgi ve merhamet isteyen evlatlarına banka hesabı açan babalar. Kariyer belgeleri ile duvarları dolduran, evlatlarına iki satır okumaktan aciz, onları baba hasretiyle yakan, kavuran babalar. Yeni ev alma, araba modelini yenileme, yeni yatırımlar geliştirme sevdası ile zamanı tüketirken, gözlerinin içine bakarak sessizce feryat eden evlatlarının farkına varmayan babalar. Biraz daha uyku, biraz daha gezme ya da çalışma hayatında var olma uğruna üç-dört yaşındaki yavrucakları kreşlere terk eden anneler. Gün, moda, sosyal medya gibi sanal ve geçici dünya meşgalelerini çocuklarına tercih eden anneler. Keşfedilmeyi bekleyen çocuklar dururken yeni yemek tarifleri, moda akımları ve internet alış verişi peşinde koşturan anneler. Evladını bir defa olsun bağrına basmayan, öpüp koklamayan, sarılıp “annem” diyemeyen anneler.

Ya siz! Öğretmenler. Mesai ve ek ders konusunda hesap uzmanına dönüşen, öğrenci adına atılması gereken her faydalı adımın saat ücretini soran öğretmenler. Milletin, memleketin derdiyle dertlenmeyen, “bana ne” diyen, “ben mi uğraşacağım” diyen, “anası babası adam etsin” diyen vicdansız ilgisiz aylıkçılar. Allah için kılını kıpırdatmayan, hayatında bir gence bir çay dahi ısmarlamayan, tek bir öğrencisinin bile başını okşayıp, sırtını sıvazlamayan öğretmenler. Her biri ayrı bir âlem olan bu aziz milletin evlatlarına işe yaramaz gözüyle bakanlar. Meslek hayatı bir üst kademeye geçişin hesaplarıyla geçen, makam uğruna onur, izzet ve dik duruşunu katledenler. Üç kuruş, bir koltuk uğruna kırk yıllık inançlarından vazgeçenler!

Ve sen ey eğitim sistemi! Bir yılı dahi belli bir programla geçiremeyen, adeta yapboz tahtasına dönen, akıl, fikir ve hikmetten yoksun zavallı eğitim sistemi. Eğer seni bu millet bir eline geçirirse vay haline. Sen nasıl bir sistemsin? Sen bu milletin evlatlarından yana mısın yoksa başka bir tarafta mısın? Geleceğimiz diye üzerine titrediğimiz güllerimiz soldu. Oturup, dertli dertli, hisli hisli ağlamak ve dua etmekten başka da yapacak bir şeyimiz kalmadı. Şimdilik, tüm mazlumların sahibinin hükmünü açıklayacağı günü bekliyoruz. Seni de O’na havale ediyoruz. 

Şöyle bir bakalım. Bir annenin dokuz ay karnında taşıyıp dünyaya getirdiği, ardından ortalama beş yaşına kadar aile içerisinde anne baba elinde yetişen, eğitilen ve 7/24 anne babasını izleyen bir yavrumuz daha sonra ilkokul ile eğitim hayatına başlıyor. Bu sefer milli eğitim sisteminde, sistemin uygulayıcıları olan öğretmenler eliyle yetiştiriliyor. İlk okul, orta okul, lise ve ardından üniversite. Bu şekilde milyonlarca gencimiz yeni nesli oluştururken herkes onlardan şikayetçi oluyor ve kimse kendinde bir suç bulmuyor öyle mi? Anneler, babalar, öğretmenler ve eğitim sistemi, şunu unutmayın, yeni nesil sizin eseriniz!

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.