Fatih YILMAZ
Köşe Yazarı
Fatih YILMAZ
 

EĞİTİMDE TEKNOLOJİ ENTEGRASYONU SORUNU

Eğitim, en basit tanımıyla belli bir bilim dalında, belli bir konuda, bilgi ve beceri kazandırma, yetiştirme ve geliştirme süreci olarak ifade edilir. Eğitim denildiği zaman ilk akla gelen bir okul, okul idaresi, öğretmenler, sınıflar, masa ve sıralar, akıllı tahtalar, öğrenciler ve onların kullandığı materyallerdir. Hâlbuki zaman değişti, artık eğitim yöntem ve stratejileri, mekanları, araç ve gereçleri bambaşka bir hal aldı. Online eğitim, uzaktan eğitim, dijital eğitim gibi teknoloji çağının modern tanımları hayatımızda çoktan yerini almış oldu. Artık sosyal medyanın eğitim süreçlerindeki rolü tartışılıyor ve sosyal medyanın eğitime katkıları anlamında araştırma ve uygulamalar deneniyor. Batıda bazı okullar bu bağlamda proje okulu olarak denemeler yapıyor.      Bütün bu gelişmeler yaşanırken, hala sosyal medya kullanımını bilinçsizce eleştiren, gençlerin sosyal medya kullanımına laf etmekten başka bir şey yapmayan, yeniliğe kapalı, teknolojik gelişmelerden uzak bir toplumla ve bir kısım öğretmenlerle karşı karşıyayız. Bugün teknoloji akıl almaz boyutlara ulaştı. Artık her şey cebimizde. Bir tıkla yapılamayacak iş kalmadı. Gelişen teknoloji hayatımızın değişmez bir parçası haline geldi. Genç nüfusu dünya ortalamasının çok üstünde olan bir ülkenin vatandaşlarıyız. Yapılan araştırmalar gençlerin günde ortalama 6-7 saatini sosyal medyada geçirdiğini, saatte ortalama 16 kez telefonuna baktığını gösteriyor. Bu da gençlerin her dört dakikada bir telefonunun ekranını açıp kapattığını ve sosyal medya kanallarını kontrol ettiğini gösteriyor.       Dünyanın en fazla sosyal medya takipçisi olan ülkelerinden birisi olarak özellikle genç nüfus dikkate alındığında eğitim ve sosyal medya konularının, milli eğitime entegrasyonu sağlanmalı ve bu konuda gerekli adımlar geç de olsa atılmalıdır. Yeni medya ve iletişim araçlarının genelindeki gelişimler dikkate alındığında eğitim dünyasının sosyal medyadan ayrı düşünülmesi akla ve mantığa aykırı bir durum haline gelmiştir. Sosyal medya artık sadece fotoğrafların değil, bilginin de paylaşılıp, en kolay şekilde ulaşıldığı bir mecra haline gelmiştir.      Şimdi dikkate almamız gereken can alıcı problemlerden biri de şudur; X, Y kuşaklarının ve özellikle öğretmenlerin önemli bir bölümünün sosyal medya ve yeni iletişim araçlarına olan ilgisizliği, duyarsızlığı ve yabancılığı. Daha ergenlik dönemine girmeden takipçi olarak sosyal medya aleminin birer temsilcisi olan gençlerimize, onların yaşadığı topraklara, nefes aldıkları iklime o kadar yabancıyız ki, bir türlü içinde bulundukları psikolojiyi anlamıyoruz, anlayamıyoruz, anlamak istemiyoruz. Bilmediğimiz toprakları nasıl sürebiliriz, yabancı olduğumuz bir araziye ne ekip kaldıracağımızı nerden bilebiliriz, hiç solumadığımız bir havada ne zaman ne yapacağımızı nasıl kestirebiliriz ki?       Özellikle eğitimle uğraşan kişilerin sosyal medya dünyasını, orada olup bitenleri bilmesi artık bir tercih meselesi değil bir zorunluluktur. Bugünün gençlerini tanımak, onların nelerden hoşlandığını, neleri sevmediğini, nasıl bir düşünce yapısına sahip olduklarını, onlarla nasıl iletişime geçilebileceğini kestirmek için, kısacası onları anlamak ve onlara bir şeyler anlatmak, öğretmek için onların dünyasına girmek zorundayız.       Buna ilk olarak sosyal medyanın, bazı fotoğraf ve videoların paylaşıldığı ve insanların bir birini takip edip paylaşımlarını beğendiği bir alandan daha fazlası olduğunu öğrenerek başlayabiliriz. Artık geleneksel eğitim metotlarının ötesinde bir dünyanın varlığını kabul etmek durumundayız. Bilgiye ulaşma hızının eski dönemlere nazaran milyon kat arttığı bir dönemdeyiz. Öğretmen bir konuyu anlatırken araştırmaya başlama imkânına sahip olunan bir dönemdeyiz. Tüm bu araştırmaların, bırakın masa üstü ve diz üstü bilgisayarları, artık cebimizde taşıdığımız akıllı telefonlardan yapıldığı bir dönemin içerisinden geçiyoruz. Bir başka araştırma Google üzerinden yapılan 100 milyar araştırmanın %50’den fazlasının mobil telefonlardan yapıldığını gösteriyor. Artık sadece batı ülkelerinde değil doğu ülkelerinde bile hükümetler tarafından teknolojiyi ve sosyal medyayı eğitimde daha iyi kullanmanın yolları araştırılıyor ve yatırımlar yapılıyor.  Madalyonun diğer yüzüne baktığımızda ise öğrencilerin sosyal medya kanallarında boşa zaman harcadıkları, oyun oynadıkları, arkadaşları ile lüzumsuz uzun süreli konuşmalar yaptıkları, saatlerce video izledikleri doğrudur ama eğitimciler bu durumu düzeltebilir. Yani onların sosyal medya mecrasında öğrencileri ile aynı ortamda olması, birbirlerini takip etmeleri, onlarla sürekli iletişim halinde olmaları çözüme yönelik önemli adımlar olarak görülmektedir. İşte size okul dışında öğrencilerle vakit geçirecek bir alan; sosyal medya. Eğer öğretmenler öğrencileri ile birer arkadaş gibi ilgilenirse belki de kötü alışkanlık edinmelerine, uygunsuz ortamlarda bulunmalarına, yanlış kişilerle arkadaşlık etmelerine engel olabilirler. Yine öğrencilerin birer telefon bağımlısı olarak görülmesi de rahatsız edici durumlardan bir tanesi. Fakat şöyle bir gerçeği de göz ardı etmemek lazım. Artık akıllı telefonlarla o kadar çok iş hallediliyor ki, bu telefonların sürekli insanların elinde olması çok da yadırganacak bir durum olmasa gerek. Ya da en azından uygun olmayan ortamlar dışında, mesela tek başına bir gencin akıllı telefonu ile vakit geçirmesinden daha doğal bir şey olamaz.       Bugünkü okullarımızı ve okullarımızın sahip olduğu fiziki şartları bir düşünün. Özellikle devlet okullarından bahsediyorum. Bir de sosyal medya dünyasının renkli ve eğlenceli alanlarını düşünün. Bugün çocuklarımızın okula giderken neden bitkin ve yılgın okuldan çıkarken neşeli ve heyecanlı olduklarını düşünün. Post modern dünyayı, dijital çağı, web 2.0, 3.0 ve 4.0 teknolojilerini, Big Data yani büyük veriyi bilmek, tanımak ve bu gerçeklere uygun, aynı zamanda hazırlıklı yaşamak zorundayız. Sosyal medyayı, yeni medya ve ileri teknoloji aygıtlarını tanımak, bu çağın gereksinimlerine ayak uydurmak zorundayız. Dijital dünyanın eğitim süreçlerinde ne büyük katkılar sağlayabileceğini araştırmak öğrenmek suretiyle öğrencilerimizin eğitim öğretim dünyasına en büyük katkıları sağlayabiliriz.      Artık teknoloji dünyasının internet üzerinden canlı görüşme ve toplantı imkânlarını, Word, Exell ve PDF dosyaları başta olmak üzere birçok eğitim dosyasının paylaşımının kolaylığını, anında iletişim sistemleri ile ders dinleme, soru sorma olanaklarını ve buna benzer sayısız imkânı tanıyıp kullanmak, kaçınılmaz apaçık gerçekler olarak önümüzde durmaktadır. Öğrencilerimiz 3-5 MB’lık programlarla anadil ya da yabancı dil sözlük sorununu, slayt sunum problemlerini, ödev yapımlarında destek hizmetlerini kolaylıkla sağlayabilmektedirler. İstedikleri konularda belgesel, bilimsel veri ya da anlatımlara kolaylıkla hem yazılı, hem görsel ve işitsel ulaşabilmektedirler. YouTube gibi bazı sosyal medya kanalları artık koca koca okullar haline gelmiştir. Hatta biraz araştırma yapan ve biraz da teknik destek alan bir öğretmen kolaylıkla sosyal medya üzerinden kendi eğitim dünyasını kurgulayabilir, nitekim buna yüzlerce örnek bulunmaktadır.      Sonuç olarak, bugün internet dünyasında bulunan sosyal medya mecralarının tamamı teknik olarak eğitim alanında kullanılmaya uygun şekildedir. Asıl mesele bu mecralara bir öcü gibi bakmadan ve zaten içinden çıkaramayacağımız gençlerin arasına girerek onların kullanımlarını faydalı hale dönüştürebilmeyi başarmaktan geçmektedir. Sosyal medya ve yeni iletişim teknolojileri her öğretmene kendi okulunu kurabilme imkânı sunmaktadır. Eğer öğretmenlerimi gayret eder, araştırır, öğrenir ve planlarsa. Yani tek yapacakları yıllardır öğrencilerine anlattıklarını uygulamak. Okumak, araştırmak, çalışmak. Fatih Yılmaz (@agdfatihyilmaz)   https://twitter.com/agdfatihyilmaz?s=08
Ekleme Tarihi: 05 Aralık 2017 - Salı

EĞİTİMDE TEKNOLOJİ ENTEGRASYONU SORUNU

Eğitim, en basit tanımıyla belli bir bilim dalında, belli bir konuda, bilgi ve beceri kazandırma, yetiştirme ve geliştirme süreci olarak ifade edilir. Eğitim denildiği zaman ilk akla gelen bir okul, okul idaresi, öğretmenler, sınıflar, masa ve sıralar, akıllı tahtalar, öğrenciler ve onların kullandığı materyallerdir. Hâlbuki zaman değişti, artık eğitim yöntem ve stratejileri, mekanları, araç ve gereçleri bambaşka bir hal aldı. Online eğitim, uzaktan eğitim, dijital eğitim gibi teknoloji çağının modern tanımları hayatımızda çoktan yerini almış oldu. Artık sosyal medyanın eğitim süreçlerindeki rolü tartışılıyor ve sosyal medyanın eğitime katkıları anlamında araştırma ve uygulamalar deneniyor. Batıda bazı okullar bu bağlamda proje okulu olarak denemeler yapıyor.

     Bütün bu gelişmeler yaşanırken, hala sosyal medya kullanımını bilinçsizce eleştiren, gençlerin sosyal medya kullanımına laf etmekten başka bir şey yapmayan, yeniliğe kapalı, teknolojik gelişmelerden uzak bir toplumla ve bir kısım öğretmenlerle karşı karşıyayız. Bugün teknoloji akıl almaz boyutlara ulaştı. Artık her şey cebimizde. Bir tıkla yapılamayacak iş kalmadı. Gelişen teknoloji hayatımızın değişmez bir parçası haline geldi. Genç nüfusu dünya ortalamasının çok üstünde olan bir ülkenin vatandaşlarıyız. Yapılan araştırmalar gençlerin günde ortalama 6-7 saatini sosyal medyada geçirdiğini, saatte ortalama 16 kez telefonuna baktığını gösteriyor. Bu da gençlerin her dört dakikada bir telefonunun ekranını açıp kapattığını ve sosyal medya kanallarını kontrol ettiğini gösteriyor. 

     Dünyanın en fazla sosyal medya takipçisi olan ülkelerinden birisi olarak özellikle genç nüfus dikkate alındığında eğitim ve sosyal medya konularının, milli eğitime entegrasyonu sağlanmalı ve bu konuda gerekli adımlar geç de olsa atılmalıdır. Yeni medya ve iletişim araçlarının genelindeki gelişimler dikkate alındığında eğitim dünyasının sosyal medyadan ayrı düşünülmesi akla ve mantığa aykırı bir durum haline gelmiştir. Sosyal medya artık sadece fotoğrafların değil, bilginin de paylaşılıp, en kolay şekilde ulaşıldığı bir mecra haline gelmiştir.

     Şimdi dikkate almamız gereken can alıcı problemlerden biri de şudur; X, Y kuşaklarının ve özellikle öğretmenlerin önemli bir bölümünün sosyal medya ve yeni iletişim araçlarına olan ilgisizliği, duyarsızlığı ve yabancılığı. Daha ergenlik dönemine girmeden takipçi olarak sosyal medya aleminin birer temsilcisi olan gençlerimize, onların yaşadığı topraklara, nefes aldıkları iklime o kadar yabancıyız ki, bir türlü içinde bulundukları psikolojiyi anlamıyoruz, anlayamıyoruz, anlamak istemiyoruz. Bilmediğimiz toprakları nasıl sürebiliriz, yabancı olduğumuz bir araziye ne ekip kaldıracağımızı nerden bilebiliriz, hiç solumadığımız bir havada ne zaman ne yapacağımızı nasıl kestirebiliriz ki? 

     Özellikle eğitimle uğraşan kişilerin sosyal medya dünyasını, orada olup bitenleri bilmesi artık bir tercih meselesi değil bir zorunluluktur. Bugünün gençlerini tanımak, onların nelerden hoşlandığını, neleri sevmediğini, nasıl bir düşünce yapısına sahip olduklarını, onlarla nasıl iletişime geçilebileceğini kestirmek için, kısacası onları anlamak ve onlara bir şeyler anlatmak, öğretmek için onların dünyasına girmek zorundayız. 

     Buna ilk olarak sosyal medyanın, bazı fotoğraf ve videoların paylaşıldığı ve insanların bir birini takip edip paylaşımlarını beğendiği bir alandan daha fazlası olduğunu öğrenerek başlayabiliriz. Artık geleneksel eğitim metotlarının ötesinde bir dünyanın varlığını kabul etmek durumundayız. Bilgiye ulaşma hızının eski dönemlere nazaran milyon kat arttığı bir dönemdeyiz. Öğretmen bir konuyu anlatırken araştırmaya başlama imkânına sahip olunan bir dönemdeyiz. Tüm bu araştırmaların, bırakın masa üstü ve diz üstü bilgisayarları, artık cebimizde taşıdığımız akıllı telefonlardan yapıldığı bir dönemin içerisinden geçiyoruz. Bir başka araştırma Google üzerinden yapılan 100 milyar araştırmanın %50’den fazlasının mobil telefonlardan yapıldığını gösteriyor. Artık sadece batı ülkelerinde değil doğu ülkelerinde bile hükümetler tarafından teknolojiyi ve sosyal medyayı eğitimde daha iyi kullanmanın yolları araştırılıyor ve yatırımlar yapılıyor. 

Madalyonun diğer yüzüne baktığımızda ise öğrencilerin sosyal medya kanallarında boşa zaman harcadıkları, oyun oynadıkları, arkadaşları ile lüzumsuz uzun süreli konuşmalar yaptıkları, saatlerce video izledikleri doğrudur ama eğitimciler bu durumu düzeltebilir. Yani onların sosyal medya mecrasında öğrencileri ile aynı ortamda olması, birbirlerini takip etmeleri, onlarla sürekli iletişim halinde olmaları çözüme yönelik önemli adımlar olarak görülmektedir. İşte size okul dışında öğrencilerle vakit geçirecek bir alan; sosyal medya. Eğer öğretmenler öğrencileri ile birer arkadaş gibi ilgilenirse belki de kötü alışkanlık edinmelerine, uygunsuz ortamlarda bulunmalarına, yanlış kişilerle arkadaşlık etmelerine engel olabilirler. Yine öğrencilerin birer telefon bağımlısı olarak görülmesi de rahatsız edici durumlardan bir tanesi. Fakat şöyle bir gerçeği de göz ardı etmemek lazım. Artık akıllı telefonlarla o kadar çok iş hallediliyor ki, bu telefonların sürekli insanların elinde olması çok da yadırganacak bir durum olmasa gerek. Ya da en azından uygun olmayan ortamlar dışında, mesela tek başına bir gencin akıllı telefonu ile vakit geçirmesinden daha doğal bir şey olamaz. 

     Bugünkü okullarımızı ve okullarımızın sahip olduğu fiziki şartları bir düşünün. Özellikle devlet okullarından bahsediyorum. Bir de sosyal medya dünyasının renkli ve eğlenceli alanlarını düşünün. Bugün çocuklarımızın okula giderken neden bitkin ve yılgın okuldan çıkarken neşeli ve heyecanlı olduklarını düşünün. Post modern dünyayı, dijital çağı, web 2.0, 3.0 ve 4.0 teknolojilerini, Big Data yani büyük veriyi bilmek, tanımak ve bu gerçeklere uygun, aynı zamanda hazırlıklı yaşamak zorundayız. Sosyal medyayı, yeni medya ve ileri teknoloji aygıtlarını tanımak, bu çağın gereksinimlerine ayak uydurmak zorundayız. Dijital dünyanın eğitim süreçlerinde ne büyük katkılar sağlayabileceğini araştırmak öğrenmek suretiyle öğrencilerimizin eğitim öğretim dünyasına en büyük katkıları sağlayabiliriz.

     Artık teknoloji dünyasının internet üzerinden canlı görüşme ve toplantı imkânlarını, Word, Exell ve PDF dosyaları başta olmak üzere birçok eğitim dosyasının paylaşımının kolaylığını, anında iletişim sistemleri ile ders dinleme, soru sorma olanaklarını ve buna benzer sayısız imkânı tanıyıp kullanmak, kaçınılmaz apaçık gerçekler olarak önümüzde durmaktadır. Öğrencilerimiz 3-5 MB’lık programlarla anadil ya da yabancı dil sözlük sorununu, slayt sunum problemlerini, ödev yapımlarında destek hizmetlerini kolaylıkla sağlayabilmektedirler. İstedikleri konularda belgesel, bilimsel veri ya da anlatımlara kolaylıkla hem yazılı, hem görsel ve işitsel ulaşabilmektedirler. YouTube gibi bazı sosyal medya kanalları artık koca koca okullar haline gelmiştir. Hatta biraz araştırma yapan ve biraz da teknik destek alan bir öğretmen kolaylıkla sosyal medya üzerinden kendi eğitim dünyasını kurgulayabilir, nitekim buna yüzlerce örnek bulunmaktadır.

     Sonuç olarak, bugün internet dünyasında bulunan sosyal medya mecralarının tamamı teknik olarak eğitim alanında kullanılmaya uygun şekildedir. Asıl mesele bu mecralara bir öcü gibi bakmadan ve zaten içinden çıkaramayacağımız gençlerin arasına girerek onların kullanımlarını faydalı hale dönüştürebilmeyi başarmaktan geçmektedir. Sosyal medya ve yeni iletişim teknolojileri her öğretmene kendi okulunu kurabilme imkânı sunmaktadır. Eğer öğretmenlerimi gayret eder, araştırır, öğrenir ve planlarsa. Yani tek yapacakları yıllardır öğrencilerine anlattıklarını uygulamak. Okumak, araştırmak, çalışmak.

Fatih Yılmaz

(@agdfatihyilmaz) 

 https://twitter.com/agdfatihyilmaz?s=08

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.