Bir ülkenin toprağını sadece çiftçisi değil, madencisi de vatan bilir. Çünkü toprağın üstü kadar altı da kaderdir.”
Bu söz, sadece bir hatırlatma değil, aynı zamanda bir uyanış çağrısıdır. Türkiye uzun yıllardır yerli maden potansiyelini tartışıyor. Fakat bu tartışmalar genellikle çevresel kaygılarla ya da kısa vadeli ekonomik değerlendirmelerle sınırlı kalıyor. Oysa ortada daha büyük bir soru var:
Kendi yer altı kaynaklarını tam anlamıyla değerlendiremeyen bir ülke, gerçekten bağımsız olabilir mi?
Kömür Sadece Isıtmaz, Ayakta Tutar
Bugün Türkiye, özellikle linyit açısından önemli bir rezerve sahip. Ancak bu kaynakların büyük kısmı hâlâ yerin altında duruyor. Buna karşılık dışarıdan ithal edilen doğalgaz ve taş kömürüne milyarlarca dolar ödeniyor.
2024 yılı verilerine göre yalnızca taş kömürü ve doğalgaz ithalatına ayrılan bütçe, bazı bakanlıkların yıllık ödeneklerini aştı. Bu tablo, sadece ekonomik değil, aynı zamanda stratejik bir kırılganlık demek.
Yerli kömür ne sağlar?
Dışa bağımlılığı azaltır
Bölgesel istihdam yaratır
Enerji arz güvenliği sağlar
Kriz anlarında fişi başkasının eline vermez
Dünya, enerji krizleriyle örülü yeni bir döneme giriyor. Bugün “karbon salınımı” bahanesiyle kömüre mesafe koyanlar, yarın LNG taşıyan gemilerle kıtaları birbirine zincirleyecek.
Zenginliğin Altı, Zihinle Kazılır
Türkiye, bor madeninde dünya lideri. Altın ve nadir toprak elementlerinde potansiyel büyük. Ancak hâlâ kamuoyunda şu cümle dolaşıyor:
“Bizde zaten doğru düzgün maden yok.”
Oysa sorun kaynakta değil, zihniyette. Yerin altını kazmak kadar, zihnin üstünü de kazmak gerekiyor. Asıl ihtiyaç, bilimsel, planlı, çevreye duyarlı ama yerli ve milli üretimi önceleyen bir madencilik politikasıdır.
Çevre Duyarlılığı mı, Enerji Oyunu mu?
Elbette çevresel hassasiyetler önemlidir. Ancak sormak gerekir:
– İthal doğalgaz santrallerinden yayılan emisyon neden gündem yapılmazken, yerli linyit sürekli hedef tahtasına konuyor?
– LNG gemilerinin bıraktığı karbon izi neden tartışma dışı kalıyor?
Bu bir çifte standarttır. Ve bu çifte standardın arkasında küresel enerji şirketlerinin ve lobilerin etkili olduğu açıktır.
Enerji Değil, Mesele Milli Onurdur
Madencilik, sadece toprakla değil, milletle kurulan bağın adıdır. Yerin 600 metre altında çalışan bir madencinin teri; dövize, ithalata ve dış borca karşı direncimizin sembolüdür.
Yerli kömür:
Bir yakıt değil;
Bir direnç noktasıdır.
Bağımsızlıktır.
İstihdamdır.
Milli sigortadır.
Toprağın Altını Tanımadan, Üstünü Kalkındıramayız
Türkiye, geleceğini garanti altına almak istiyorsa, yerli kaynaklarına sırtını dönememeli. Eleştiriyle birlikte strateji, çevre duyarlılığıyla birlikte üretim politikası geliştirilmeli.
Bu topraklar bize ne veriyor diye sormadan önce,biz bu topraklara ne veriyoruz diye düşünmeliyiz