Zafer Özcivan
Köşe Yazarı
Zafer Özcivan
 

SANAYİ SEKTÖRÜNÜN AB NİN TEK PAZAR SRTATEJİSİNE BAKIŞI

Avrupa Birliği, uzun yıllardır hedeflediği ancak tam anlamıyla gerçekleştiremediği “tek pazarın derinleştirilmesi” yönünde yeni bir stratejiyle dikkatleri üzerine çekti. Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Stéphane Séjourné tarafından açıklanan bu yeni strateji, üye ülkeler arasındaki ticari ve düzenleyici engelleri azaltarak işletmelerin Avrupa genelinde daha serbest ve etkili bir şekilde faaliyet gösterebilmesini amaçlıyor. Ancak, Avrupa sanayi sektörü ve iş dünyası temsilcileri bu girişime ihtiyatla ve temkinli bir şekilde yaklaşıyor. 1. Reformlara Dair Geçmişin Gölgesi: Somut Sonuç Eksikliği Eurochambres CEO’su Ben Butters’ın sözleri, iş dünyasının geçmiş deneyimlerden kaynaklanan hayal kırıklığını net bir şekilde ortaya koyuyor. 2010 yılında Mario Monti tarafından hazırlanan ve tek pazarın yeniden canlandırılmasını hedefleyen rapordan bu yana benzer birçok reform önerisinin gündeme geldiği, ancak iş dünyası için sahada gözle görülür, kalıcı iyileştirmelere dönüşmediği belirtiliyor. Komisyon’un bu yeni girişimi, sınır ötesi mesleki yeterliliklerin tanınmasından hizmet sektöründeki ulusal düzenlemelerin uyumlaştırılmasına kadar birçok başlık içeriyor. Ancak, önerilerin kapsamlılığı kadar, uygulanabilirliği ve siyasi kararlılık düzeyi de sorgulanıyor. 2. Yasa Eklemek Yerine Uygulama ve Denetim Vurgusu Strateji kapsamında öne çıkan en önemli beklenti, yeni yasa üretmekten ziyade mevcut kuralların etkin bir biçimde uygulanması ve denetlenmesi yönünde. Ben Butters’ın da altını çizdiği gibi, sorun çoğu zaman eksik düzenleme değil, mevcut düzenlemelerin uygulanmaması veya uygulamada yaşanan tutarsızlıklar. Bu da AB düzeyinde reformların sadece Brüksel'deki bürokratik süreçlerle sınırlı kalmaması gerektiğini, üye ülkelerin de iç politika düzeyinde kararlılık göstermeleri gerektiğini ortaya koyuyor. 3. Jeopolitik Dönüşüm ve Şirketlerin Hazır Olması Komisyon Başkan Yardımcısı Séjourné ise reformun zamanlamasının ve içeriğinin iş dünyasıyla uyumlu olduğunu savunuyor. Günümüzün jeopolitik ve ekonomik ortamında, özellikle tedarik zincirlerindeki kırılganlık, enerji güvenliği ve dijitalleşme gibi konular, AB iç pazarının daha entegre ve esnek bir yapıya kavuşmasını zorunlu kılıyor. Séjourné’ye göre şirketler bu yönde harekete geçmeye hazır, ancak süreçteki en kritik adım, üye devletlerin siyasi irade göstermesi olacak. 4. ‘Omnibus Paketi’ ve Yeni Şirket Kategorisi: Orta Ölçekli İşletmelere Nefes Alma Alanı mı? Aynı gün tanıtılan “dördüncü omnibus paketi”, tek pazar stratejisinin tamamlayıcı bir parçası olarak öne çıktı. Bu pakette en dikkat çeken önerilerden biri, “small mid-caps” olarak adlandırılan yeni bir şirket kategorisinin oluşturulması oldu. Bu kategorideki şirketler — 250 ila 750 çalışanı olan ve yıllık cirosu 150 milyon euronun altında kalanlar — bazı AB düzenlemelerinden muaf tutulabilecek. Amaç, küçük ve büyük işletmeler arasında sıkışıp kalan bu şirketlerin üzerindeki idari ve mali yükü hafifletmek, onları daha rekabetçi ve büyüme odaklı hale getirmek. Özellikle dijitalleşme ve sürdürülebilirlik gibi yoğun regülasyon içeren alanlarda esneklik sağlanması hedefleniyor. Ancak bu girişim de tam anlamıyla beklentileri karşılamış değil. CCIA Europe temsilcisi Claudia Canelles Quaroni, önerinin sadece AB şirketlerinin yüzde 0,2’sini kapsayacağını ve bu haliyle dijital rekabet gücüne anlamlı bir katkı sağlamayacağını belirtti. Yani öneri, potansiyel taşısa da kapsam ve etkisi açısından oldukça sınırlı bulunuyor. 5. Tüketici Hakları ve Hukuki Belirsizlik Riski Önerilen sadeleştirmeler sadece iş dünyasını değil, tüketici haklarını savunan kuruluşları da ilgilendiriyor. Avrupa Tüketici Birliği BEUC’un Genel Direktörü Agustín Reyna, sadeleştirmenin tüketicilere dolaylı faydaları olabileceğini kabul etse de özellikle GDPR gibi temel tüketici haklarını güvence altına alan düzenlemelerde yapılacak esnekliklerin tehlikeli olabileceği uyarısında bulundu. Reyna’ya göre, bu tür düzenlemelerde yapılacak değişiklikler yalnızca tüketici haklarını zayıflatmakla kalmaz, aynı zamanda şirketler için hukuki belirsizlik yaratır ve uyum süreçlerini karmaşık hale getirerek maliyetleri artırabilir. Bu nedenle, reformlarda denge ve özen kritik hale geliyor. Sonuç: Strateji Kapsamlı, Ama Uygulama Belirsiz Avrupa Komisyonu’nun tek pazar stratejisini güncelleme çabası, AB ekonomisinin dayanıklılığını artırmak ve uluslararası rekabette elini güçlendirmek için kritik öneme sahip. Ancak bu hedeflerin gerçekleşebilmesi için, sadece planların açıklanması değil, uygulama iradesinin gösterilmesi, bürokratik yükün azaltılması ve üye devletlerin ortak hareket etmesi gerekiyor. İş dünyası için bu strateji, geçmiş reformların gölgesinde temkinli bir umut anlamına geliyor. Eğer bu kez, sadece plan yapmakla kalmayıp gerçekçi uygulama adımları atılırsa, Avrupa’nın uzun süredir eksik kalan iç pazar entegrasyonu önemli bir ivme kazanabilir. Ancak aksi takdirde, bu yeni strateji de önceki reformlar gibi bir “niyet beyanı” olarak kalabilir. Bu nedenle önümüzdeki dönemde, Komisyon’un vaatlerini nasıl somutlaştıracağı ve üye ülkelerin bu sürece ne ölçüde sahip çıkacağı belirleyici olacak. Kaynak: Euronews ZAFER ÖZCİVAN Ekonomist-Yazar zozcivan@hotmail.com
Ekleme Tarihi: 14 June 2025 - Saturday

SANAYİ SEKTÖRÜNÜN AB NİN TEK PAZAR SRTATEJİSİNE BAKIŞI

Avrupa Birliği, uzun yıllardır hedeflediği ancak tam anlamıyla gerçekleştiremediği “tek pazarın derinleştirilmesi” yönünde yeni bir stratejiyle dikkatleri üzerine çekti. Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Stéphane Séjourné tarafından açıklanan bu yeni strateji, üye ülkeler arasındaki ticari ve düzenleyici engelleri azaltarak işletmelerin Avrupa genelinde daha serbest ve etkili bir şekilde faaliyet gösterebilmesini amaçlıyor. Ancak, Avrupa sanayi sektörü ve iş dünyası temsilcileri bu girişime ihtiyatla ve temkinli bir şekilde yaklaşıyor.
1. Reformlara Dair Geçmişin Gölgesi: Somut Sonuç Eksikliği
Eurochambres CEO’su Ben Butters’ın sözleri, iş dünyasının geçmiş deneyimlerden kaynaklanan hayal kırıklığını net bir şekilde ortaya koyuyor. 2010 yılında Mario Monti tarafından hazırlanan ve tek pazarın yeniden canlandırılmasını hedefleyen rapordan bu yana benzer birçok reform önerisinin gündeme geldiği, ancak iş dünyası için sahada gözle görülür, kalıcı iyileştirmelere dönüşmediği belirtiliyor.
Komisyon’un bu yeni girişimi, sınır ötesi mesleki yeterliliklerin tanınmasından hizmet sektöründeki ulusal düzenlemelerin uyumlaştırılmasına kadar birçok başlık içeriyor. Ancak, önerilerin kapsamlılığı kadar, uygulanabilirliği ve siyasi kararlılık düzeyi de sorgulanıyor.
2. Yasa Eklemek Yerine Uygulama ve Denetim Vurgusu
Strateji kapsamında öne çıkan en önemli beklenti, yeni yasa üretmekten ziyade mevcut kuralların etkin bir biçimde uygulanması ve denetlenmesi yönünde. Ben Butters’ın da altını çizdiği gibi, sorun çoğu zaman eksik düzenleme değil, mevcut düzenlemelerin uygulanmaması veya uygulamada yaşanan tutarsızlıklar.
Bu da AB düzeyinde reformların sadece Brüksel'deki bürokratik süreçlerle sınırlı kalmaması gerektiğini, üye ülkelerin de iç politika düzeyinde kararlılık göstermeleri gerektiğini ortaya koyuyor.
3. Jeopolitik Dönüşüm ve Şirketlerin Hazır Olması
Komisyon Başkan Yardımcısı Séjourné ise reformun zamanlamasının ve içeriğinin iş dünyasıyla uyumlu olduğunu savunuyor. Günümüzün jeopolitik ve ekonomik ortamında, özellikle tedarik zincirlerindeki kırılganlık, enerji güvenliği ve dijitalleşme gibi konular, AB iç pazarının daha entegre ve esnek bir yapıya kavuşmasını zorunlu kılıyor. Séjourné’ye göre şirketler bu yönde harekete geçmeye hazır, ancak süreçteki en kritik adım, üye devletlerin siyasi irade göstermesi olacak.
4. ‘Omnibus Paketi’ ve Yeni Şirket Kategorisi: Orta Ölçekli İşletmelere Nefes Alma Alanı mı?
Aynı gün tanıtılan “dördüncü omnibus paketi”, tek pazar stratejisinin tamamlayıcı bir parçası olarak öne çıktı. Bu pakette en dikkat çeken önerilerden biri, “small mid-caps” olarak adlandırılan yeni bir şirket kategorisinin oluşturulması oldu. Bu kategorideki şirketler — 250 ila 750 çalışanı olan ve yıllık cirosu 150 milyon euronun altında kalanlar — bazı AB düzenlemelerinden muaf tutulabilecek.
Amaç, küçük ve büyük işletmeler arasında sıkışıp kalan bu şirketlerin üzerindeki idari ve mali yükü hafifletmek, onları daha rekabetçi ve büyüme odaklı hale getirmek. Özellikle dijitalleşme ve sürdürülebilirlik gibi yoğun regülasyon içeren alanlarda esneklik sağlanması hedefleniyor.
Ancak bu girişim de tam anlamıyla beklentileri karşılamış değil. CCIA Europe temsilcisi Claudia Canelles Quaroni, önerinin sadece AB şirketlerinin yüzde 0,2’sini kapsayacağını ve bu haliyle dijital rekabet gücüne anlamlı bir katkı sağlamayacağını belirtti. Yani öneri, potansiyel taşısa da kapsam ve etkisi açısından oldukça sınırlı bulunuyor.
5. Tüketici Hakları ve Hukuki Belirsizlik Riski
Önerilen sadeleştirmeler sadece iş dünyasını değil, tüketici haklarını savunan kuruluşları da ilgilendiriyor. Avrupa Tüketici Birliği BEUC’un Genel Direktörü Agustín Reyna, sadeleştirmenin tüketicilere dolaylı faydaları olabileceğini kabul etse de özellikle GDPR gibi temel tüketici haklarını güvence altına alan düzenlemelerde yapılacak esnekliklerin tehlikeli olabileceği uyarısında bulundu.
Reyna’ya göre, bu tür düzenlemelerde yapılacak değişiklikler yalnızca tüketici haklarını zayıflatmakla kalmaz, aynı zamanda şirketler için hukuki belirsizlik yaratır ve uyum süreçlerini karmaşık hale getirerek maliyetleri artırabilir. Bu nedenle, reformlarda denge ve özen kritik hale geliyor.
Sonuç: Strateji Kapsamlı, Ama Uygulama Belirsiz
Avrupa Komisyonu’nun tek pazar stratejisini güncelleme çabası, AB ekonomisinin dayanıklılığını artırmak ve uluslararası rekabette elini güçlendirmek için kritik öneme sahip. Ancak bu hedeflerin gerçekleşebilmesi için, sadece planların açıklanması değil, uygulama iradesinin gösterilmesi, bürokratik yükün azaltılması ve üye devletlerin ortak hareket etmesi gerekiyor.
İş dünyası için bu strateji, geçmiş reformların gölgesinde temkinli bir umut anlamına geliyor. Eğer bu kez, sadece plan yapmakla kalmayıp gerçekçi uygulama adımları atılırsa, Avrupa’nın uzun süredir eksik kalan iç pazar entegrasyonu önemli bir ivme kazanabilir.
Ancak aksi takdirde, bu yeni strateji de önceki reformlar gibi bir “niyet beyanı” olarak kalabilir. Bu nedenle önümüzdeki dönemde, Komisyon’un vaatlerini nasıl somutlaştıracağı ve üye ülkelerin bu sürece ne ölçüde sahip çıkacağı belirleyici olacak.
Kaynak: Euronews
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar
zozcivan@hotmail.com

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.