Anasayfa
Yazarlar
Erol Aydın
Yazı Detayı
Bu yazı 305 kez okundu.
DİN GÖREVLİSİ Mİ, DİN GÖNÜLLÜSÜ MÜ?
Din konusu her daim polemik konusu olmaya devam etmektedir. Bu kapsamda doğal olarak din görevlileri ve Diyanet de bu çekişmelerden nasibini almaktadır. Cami, cemaat ve din ile ilgisi olmayan seküler kesimin art niyetli eleştirilerini bir tarafa bırakarak hüsnüzan ile meseleye bakmak yapıcı eleştiri kapsamında faydalı olacaktır.
Muhafazakâr birisi olarak bugüne kadar dinlediğim sohbet ve vaazlardan istifade etsem de “Vav!” diyebileceğim bir durum bugüne kadar gerçekleşmedi. Diyanet gibi çok büyük teşkilat ve personele sahip bir kurumun caminin dışında varlığının olmaması acıdır. Dışarıda ateist ve deist sayısında sürekli artışa rağmen, imkânları ile büyük bir camia bilişim çağının gereklerini yeterince kullanamadığı için sürekli kan kaybetmektedir. Bazı din görevlilerinin bireysel çabası ise sadra şifa bir durum ortaya koymaktan uzaktır.
Camilerde görevli personelin büyük çoğunluğu bir memur zihniyeti ile sadece görevini yaparken, çok azı çizgi ötesine geçerek farkındalık ortaya koymaktadır. Cemaatte buna teşne olduğu için karşılıklı durum idare edilerek kimse, “Eski köye yeni adet!” getirmeye teşebbüs bile etmiyor. Oysaki din görevlisi sıradan bir namaz kıldırma memuru değildir, bunun ötesinde bir vizyonda ve misyonu olmalıdır! Din görevlisinin mevzuatla belirlenmiş olan görev tanımı ile kendisini sınırlandırmaması gerekiyor. Bunun ötesine geçerek din gönüllüsü olma yolunda bir tutum ortaya koyması hem vicdani hem de ahlâki olarak elzemdir. Görevini hakkıyla yapanları tenzih ederken, kaptı-kaçtı yapanları da kınamak onları mükemmele ulaşması yolunda kaçınılmazdır.
Her meslekte olduğu gibi imamlıkta da herkesi memnun etmek mümkün olmadığı için bir orta yol mutlaka bulunmalıdır. Camiye gelen cemaat zaten cepte olduğu için önemli olan dışarıda olanlara ulaşmak aynı zamanda beka meselesi olmaktadır. Bugün camilerin bahçeleri bile işgal altındayken özellikle gençlerin ilgisini camiye çekecek aksiyonlara ihtiyaç vardır. Camilerin bu kadar çoğaldığı bir memlekette sadece cuma cemaati bile yavaş yavaş elini eteğini çekmiş durumdadır. Diyanet kurumsal olarak bu kadar akademi, televizyon, dergi, eğitim merkezi ve de kampları varken bu gidişatı tersine çevirecek çalıştaylar yaparak meselenin bilimsel olarak irdelenmesi gerekmektedir. Yoksa yakın gelecekte cemaati olmadığı için bir çok caminin kapısına kilit vurulması sürpriz olmayacaktır.
Sonuç olarak; camiler tekrar eskiden olduğu gibi cazibe merkezi olmak zorundadır. Camileri sadece namaz mekânları olmanın ötesinde hayatın merkezi konumuna getirmek gerekmektedir. Bunu din görevlileri ile yapmak mümkün olmadığına göre acilen din gönüllülerine ihtiyaç vardır. Yoksa din kültürel bir motif olarak sembolik bir yok olma süreci yaşayacaktır ki bu çözülmenin önüne geçmek mümkün olmayacaktır.
Esenlik dileklerimle,
Erol Aydın
Ekleme
Tarihi: 23 June 2025 - Monday
DİN GÖREVLİSİ Mİ, DİN GÖNÜLLÜSÜ MÜ?
Din konusu her daim polemik konusu olmaya devam etmektedir. Bu kapsamda doğal olarak din görevlileri ve Diyanet de bu çekişmelerden nasibini almaktadır. Cami, cemaat ve din ile ilgisi olmayan seküler kesimin art niyetli eleştirilerini bir tarafa bırakarak hüsnüzan ile meseleye bakmak yapıcı eleştiri kapsamında faydalı olacaktır.
Muhafazakâr birisi olarak bugüne kadar dinlediğim sohbet ve vaazlardan istifade etsem de “Vav!” diyebileceğim bir durum bugüne kadar gerçekleşmedi. Diyanet gibi çok büyük teşkilat ve personele sahip bir kurumun caminin dışında varlığının olmaması acıdır. Dışarıda ateist ve deist sayısında sürekli artışa rağmen, imkânları ile büyük bir camia bilişim çağının gereklerini yeterince kullanamadığı için sürekli kan kaybetmektedir. Bazı din görevlilerinin bireysel çabası ise sadra şifa bir durum ortaya koymaktan uzaktır.
Camilerde görevli personelin büyük çoğunluğu bir memur zihniyeti ile sadece görevini yaparken, çok azı çizgi ötesine geçerek farkındalık ortaya koymaktadır. Cemaatte buna teşne olduğu için karşılıklı durum idare edilerek kimse, “Eski köye yeni adet!” getirmeye teşebbüs bile etmiyor. Oysaki din görevlisi sıradan bir namaz kıldırma memuru değildir, bunun ötesinde bir vizyonda ve misyonu olmalıdır! Din görevlisinin mevzuatla belirlenmiş olan görev tanımı ile kendisini sınırlandırmaması gerekiyor. Bunun ötesine geçerek din gönüllüsü olma yolunda bir tutum ortaya koyması hem vicdani hem de ahlâki olarak elzemdir. Görevini hakkıyla yapanları tenzih ederken, kaptı-kaçtı yapanları da kınamak onları mükemmele ulaşması yolunda kaçınılmazdır.
Her meslekte olduğu gibi imamlıkta da herkesi memnun etmek mümkün olmadığı için bir orta yol mutlaka bulunmalıdır. Camiye gelen cemaat zaten cepte olduğu için önemli olan dışarıda olanlara ulaşmak aynı zamanda beka meselesi olmaktadır. Bugün camilerin bahçeleri bile işgal altındayken özellikle gençlerin ilgisini camiye çekecek aksiyonlara ihtiyaç vardır. Camilerin bu kadar çoğaldığı bir memlekette sadece cuma cemaati bile yavaş yavaş elini eteğini çekmiş durumdadır. Diyanet kurumsal olarak bu kadar akademi, televizyon, dergi, eğitim merkezi ve de kampları varken bu gidişatı tersine çevirecek çalıştaylar yaparak meselenin bilimsel olarak irdelenmesi gerekmektedir. Yoksa yakın gelecekte cemaati olmadığı için bir çok caminin kapısına kilit vurulması sürpriz olmayacaktır.
Sonuç olarak; camiler tekrar eskiden olduğu gibi cazibe merkezi olmak zorundadır. Camileri sadece namaz mekânları olmanın ötesinde hayatın merkezi konumuna getirmek gerekmektedir. Bunu din görevlileri ile yapmak mümkün olmadığına göre acilen din gönüllülerine ihtiyaç vardır. Yoksa din kültürel bir motif olarak sembolik bir yok olma süreci yaşayacaktır ki bu çözülmenin önüne geçmek mümkün olmayacaktır.
Esenlik dileklerimle,
Erol Aydın
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(1)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.
Burhanettin aydın
(23.06.2025 10:15 -
#601)
Maaş ı bir ay almasın namazını bile kılmayan imamlar bilirim. Üstelik birde bedava lojman da oturur. İçler acısı durum.