1. Enflasyon Düşüşte, Hayat Pahalılığı Sürüyor
Haziran 2025 itibarıyla TÜİK verilerine göre yıllık enflasyon %35,05’e geriledi. Bu oran, yılın ilk aylarında %47’yi aşan seviyelerden sonra piyasalarda bir nefes aldırsa da sokakta etkisi sınırlı kaldı. Gıda enflasyonu, kira artışları ve temel ihtiyaç kalemlerindeki çift haneli artışlar, asıl yükün hâlâ vatandaşın sırtında olduğunu gösteriyor.
Üstelik bağımsız akademik araştırmalar ve bazı sendikaların hesaplamalarına göre, halkın hissettiği gerçek enflasyon %60’a yakın. Yani resmi oranlar düşse bile mutfaktaki yangın henüz sönmedi.
2. Asgari Ücret ve Gerçek Alım Gücü Kaybı
Ocak 2025’te net ₺22.104 olarak belirlenen asgari ücret, ilk anda %30 artış gibi görünse de haziran sonu itibarıyla dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı ₺85.066’ya; tek başına yaşayan bir çalışanın yaşam maliyeti ₺33.586’ya ulaştı. Açlık sınırı bile ₺26.115 oldu ve bu, asgari ücretin üstüne çıktı.
Bu tablo, resmi maaş artışlarının halkın gerçek ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak kaldığını ortaya koyuyor. Ekonomistler, özellikle gıda ve kira gibi zorunlu kalemlerdeki yüksek artışlar nedeniyle reel ücretlerin eridiğine, ücretli çalışanların yılın ilk yarısında yaklaşık ₺4.000’e yakın alım gücü kaybı yaşadığına dikkat çekiyor.
3. Kira Krizi ve Borç Sarmalı
Büyükşehirlerde kira artışları, enflasyonun da ötesine geçerek bir kriz boyutuna ulaştı. İstanbul’da ortalama kira bedelinin ₺23.000-25.000 aralığına çıkması, asgari ücretli bir çalışanın gelirinin neredeyse tamamının kiraya gitmesine neden oluyor. Bu durum, ailelerin borçlanarak ayakta kalmaya çalışmasını ve tüketici kredilerindeki artışı tetikledi.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verileri de yılın ilk yarısında bireysel kredi kartı borçlarının %34 arttığını; toplam hane halkı borcunun ise ₺2,4 trilyona yaklaştığını gösteriyor. Yani, vatandaş cebindeki boşluğu banka kredisiyle dolduruyor.
4. Çocuk İşçiliği ve Sosyal Riskler
Derinleşen geçim sıkıntısı, yalnızca ekonomik değil; aynı zamanda sosyal bir yara hâline geldi. İstanbul ve büyükşehirlerde bazı mahallelerde çocuk işçiliği artıyor. Sokakta mendil satan, hurdalıkta çalışan ya da gündelik işlerde koşturan çocukların sayısı, eğitimden kopma riskini artırıyor.
Sosyologlara göre bu durum, yalnız bugünün değil, önümüzdeki on yılın da en büyük toplumsal sorunlarından biri olma potansiyeline sahip. Kaybedilen eğitim yılları, ileride yoksulluk döngüsünün devam etmesine zemin hazırlıyor.
5. Para Politikası: Faiz İndirimi ve Etkileri
Temmuz sonunda Merkez Bankası politika faizini 300 baz puan indirerek %43’e çekti. Ekonomi yönetimi, döviz kurlarında istikrar sağlandığı ve rezervlerin güçlendiği gerekçesiyle daha “normal” bir para politikasına dönüş mesajı verdi. Hükümet yetkilileri, 2025 sonunda enflasyonu %30’un altına indirmeyi hedefliyor.
Ancak faiz indirimlerinin vatandaşın cebine etkisi kısa vadede sınırlı kalıyor. Kredi faiz oranları hâlâ yüksek; özellikle konut kredilerinde aylık faiz oranları %3-3,5 civarında. Dolayısıyla ne yeni ev almak ne de evini yenilemek çoğu kişi için hâlâ hayal.
6. Büyüme, Beklentiler ve Gerçek Hayat
Hükümetin 2025 yılı için büyüme hedefi %4 olsa da Reuters Temmuz anketine göre beklenti %2,8 seviyesinde. Üstelik işsizliğin %9-10 bandında kalacağı tahmin ediliyor. Büyüme düşük, işsizlik yüksek, enflasyon ise hâlâ can yakıcı: tam bir “düşük büyüme-yüksek maliyet” sarmalı.
Ekonomistlere göre bu kısır döngü, yapısal reformlar ve toplumsal güven yeniden sağlanmadan kırılmaz.
7. Siyaset, Sendikalar ve Talepler
DİSK ve Türk-İş gibi büyük işçi konfederasyonları, Temmuz'da ara zam talebini yineledi. Hükümet ise Temmuz’da zam yapmaktan yana mesafeli bir tavır aldı; yıl sonu enflasyonun düşeceğini öne sürdü.
Sendikalara göre çözüm, asgari ücretin yılda bir kez değil, 6 ayda bir gerçek enflasyon oranına göre güncellenmesi; gelir vergisi dışında kalan tüm kesintilerin azaltılması ve temel gıda ürünlerinde KDV’nin düşürülmesi.
8. Çözüm Önerileri ve Uzman Görüşleri
Ekonomi yazarları ve akademisyenler, şu başlıklara dikkat çekiyor:
Düzenli ara zam: En az yılda iki kez, gerçek enflasyon oranına göre.
Vergi reformu: Dolaylı vergilerin (KDV, ÖTV) dar gelirliyi daha az etkileyecek şekilde düzenlenmesi.
Gıda ve kira fiyatlarının kontrolü: Tarımsal destek, sosyal konut projeleri ve kirada üst sınır politikaları.
Hukuk devleti ve siyasi istikrar: Yatırım güveni ve uzun vadeli plan için en kritik unsur.
Sonuç: Rakamlar Düşse de Hayat Hâlâ Pahalı
Temmuz sonunda resmi enflasyon %35’e kadar düşmüş olsa da gerçek hayatta pahalılık hâlâ derin bir nefes aldırmıyor. Asgari ücretliler, emekliler ve sabit gelirli milyonlarca insan için geçim sıkıntısı, hâlâ günlük hayatın en ağır yükü.
Türkiye’nin sadece sayısal hedeflere değil, toplumsal refaha ve adalete odaklı bir ekonomi politikasına ihtiyacı var. Yoksa, düşen enflasyon oranları bile mutfaktaki yangını söndürmeye yetmez.
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar
Zaferozcivan59@gmail.com
Anasayfa
Yazarlar
Zafer Özcivan
Yazı Detayı
Bu yazı 236 kez okundu.
TÜRKİYE’DE GEÇİM PROBLEMLERİ
1. Enflasyon Düşüşte, Hayat Pahalılığı Sürüyor
Haziran 2025 itibarıyla TÜİK verilerine göre yıllık enflasyon %35,05’e geriledi. Bu oran, yılın ilk aylarında %47’yi aşan seviyelerden sonra piyasalarda bir nefes aldırsa da sokakta etkisi sınırlı kaldı. Gıda enflasyonu, kira artışları ve temel ihtiyaç kalemlerindeki çift haneli artışlar, asıl yükün hâlâ vatandaşın sırtında olduğunu gösteriyor.
Üstelik bağımsız akademik araştırmalar ve bazı sendikaların hesaplamalarına göre, halkın hissettiği gerçek enflasyon %60’a yakın. Yani resmi oranlar düşse bile mutfaktaki yangın henüz sönmedi.
2. Asgari Ücret ve Gerçek Alım Gücü Kaybı
Ocak 2025’te net ₺22.104 olarak belirlenen asgari ücret, ilk anda %30 artış gibi görünse de haziran sonu itibarıyla dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı ₺85.066’ya; tek başına yaşayan bir çalışanın yaşam maliyeti ₺33.586’ya ulaştı. Açlık sınırı bile ₺26.115 oldu ve bu, asgari ücretin üstüne çıktı.
Bu tablo, resmi maaş artışlarının halkın gerçek ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak kaldığını ortaya koyuyor. Ekonomistler, özellikle gıda ve kira gibi zorunlu kalemlerdeki yüksek artışlar nedeniyle reel ücretlerin eridiğine, ücretli çalışanların yılın ilk yarısında yaklaşık ₺4.000’e yakın alım gücü kaybı yaşadığına dikkat çekiyor.
3. Kira Krizi ve Borç Sarmalı
Büyükşehirlerde kira artışları, enflasyonun da ötesine geçerek bir kriz boyutuna ulaştı. İstanbul’da ortalama kira bedelinin ₺23.000-25.000 aralığına çıkması, asgari ücretli bir çalışanın gelirinin neredeyse tamamının kiraya gitmesine neden oluyor. Bu durum, ailelerin borçlanarak ayakta kalmaya çalışmasını ve tüketici kredilerindeki artışı tetikledi.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verileri de yılın ilk yarısında bireysel kredi kartı borçlarının %34 arttığını; toplam hane halkı borcunun ise ₺2,4 trilyona yaklaştığını gösteriyor. Yani, vatandaş cebindeki boşluğu banka kredisiyle dolduruyor.
4. Çocuk İşçiliği ve Sosyal Riskler
Derinleşen geçim sıkıntısı, yalnızca ekonomik değil; aynı zamanda sosyal bir yara hâline geldi. İstanbul ve büyükşehirlerde bazı mahallelerde çocuk işçiliği artıyor. Sokakta mendil satan, hurdalıkta çalışan ya da gündelik işlerde koşturan çocukların sayısı, eğitimden kopma riskini artırıyor.
Sosyologlara göre bu durum, yalnız bugünün değil, önümüzdeki on yılın da en büyük toplumsal sorunlarından biri olma potansiyeline sahip. Kaybedilen eğitim yılları, ileride yoksulluk döngüsünün devam etmesine zemin hazırlıyor.
5. Para Politikası: Faiz İndirimi ve Etkileri
Temmuz sonunda Merkez Bankası politika faizini 300 baz puan indirerek %43’e çekti. Ekonomi yönetimi, döviz kurlarında istikrar sağlandığı ve rezervlerin güçlendiği gerekçesiyle daha “normal” bir para politikasına dönüş mesajı verdi. Hükümet yetkilileri, 2025 sonunda enflasyonu %30’un altına indirmeyi hedefliyor.
Ancak faiz indirimlerinin vatandaşın cebine etkisi kısa vadede sınırlı kalıyor. Kredi faiz oranları hâlâ yüksek; özellikle konut kredilerinde aylık faiz oranları %3-3,5 civarında. Dolayısıyla ne yeni ev almak ne de evini yenilemek çoğu kişi için hâlâ hayal.
6. Büyüme, Beklentiler ve Gerçek Hayat
Hükümetin 2025 yılı için büyüme hedefi %4 olsa da Reuters Temmuz anketine göre beklenti %2,8 seviyesinde. Üstelik işsizliğin %9-10 bandında kalacağı tahmin ediliyor. Büyüme düşük, işsizlik yüksek, enflasyon ise hâlâ can yakıcı: tam bir “düşük büyüme-yüksek maliyet” sarmalı.
Ekonomistlere göre bu kısır döngü, yapısal reformlar ve toplumsal güven yeniden sağlanmadan kırılmaz.
7. Siyaset, Sendikalar ve Talepler
DİSK ve Türk-İş gibi büyük işçi konfederasyonları, Temmuz'da ara zam talebini yineledi. Hükümet ise Temmuz’da zam yapmaktan yana mesafeli bir tavır aldı; yıl sonu enflasyonun düşeceğini öne sürdü.
Sendikalara göre çözüm, asgari ücretin yılda bir kez değil, 6 ayda bir gerçek enflasyon oranına göre güncellenmesi; gelir vergisi dışında kalan tüm kesintilerin azaltılması ve temel gıda ürünlerinde KDV’nin düşürülmesi.
8. Çözüm Önerileri ve Uzman Görüşleri
Ekonomi yazarları ve akademisyenler, şu başlıklara dikkat çekiyor:
Düzenli ara zam: En az yılda iki kez, gerçek enflasyon oranına göre.
Vergi reformu: Dolaylı vergilerin (KDV, ÖTV) dar gelirliyi daha az etkileyecek şekilde düzenlenmesi.
Gıda ve kira fiyatlarının kontrolü: Tarımsal destek, sosyal konut projeleri ve kirada üst sınır politikaları.
Hukuk devleti ve siyasi istikrar: Yatırım güveni ve uzun vadeli plan için en kritik unsur.
Sonuç: Rakamlar Düşse de Hayat Hâlâ Pahalı
Temmuz sonunda resmi enflasyon %35’e kadar düşmüş olsa da gerçek hayatta pahalılık hâlâ derin bir nefes aldırmıyor. Asgari ücretliler, emekliler ve sabit gelirli milyonlarca insan için geçim sıkıntısı, hâlâ günlük hayatın en ağır yükü.
Türkiye’nin sadece sayısal hedeflere değil, toplumsal refaha ve adalete odaklı bir ekonomi politikasına ihtiyacı var. Yoksa, düşen enflasyon oranları bile mutfaktaki yangını söndürmeye yetmez.
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar
Zaferozcivan59@gmail.com
Ekleme
Tarihi: 10 Ağustos 2025 -Pazar
TÜRKİYE’DE GEÇİM PROBLEMLERİ
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.