Murat Fidan
Köşe Yazarı
Murat Fidan
 

BEDİÜZZAMAN’IN TBMM’DE RESMİ TÖRENLE KARŞILANMASI VE NAMAZLA İLGİLİ BEYANATI.

Büyük İslam alimi Bediüzzaman Said Nursi (r.a.) hazretleri Ankara’ya Meclise davet edildi ve resmi törenle karşılandı. TBMM'de kürsüye çıkıp dua etti. O günün resmi tutanaklarında törenle ilgili ka­yıtlar: Ulemâdan Bediüzzaman Said Efendi Hazretlerine beyan-ı hoşâmedi: Reis: "Efendim, Bitlis Mebusu Arif Bey'le rüfekasının takriri var.” Riyaset-i Celileye: "Vilâyat-ı Şarkiye ulemâ-yı benamından olup Anadolu gazilerini ve Meclis-i Âli'yi ziyaret etmek üzere İstanbul'dan buraya gelerek samiin locasında bulunan Bediüzzaman Molla Said Efendi Hazretlerine hoşâme­di edilmesini teklif ediyoruz.” "Bitlis-Arif, Bitlis-Derviş, Muş-Kasım, Muş-(İlyas Sami), Siirt- Salih, Bitlis-Resul, Ergani-Hakkı" (Milletvekilkerinin Alkışları) Rasih Efendi (Antalya): "Kürsüye teşriflerini ve dua etmelerini ken­dilerinden rica ederiz." Bediüzzaman Said Nursî (r.a.) hazretleri bunun üzerine kürsüye çıkar, Millî Mücadele gazilerini tebrik eder ve dua eder. Bu merasim, tebrik konuşması ve duadan bir sonraki gün çıkan Hâkimiyet-i Milliye Gazetesi de şöyle bahseder: "Vilayet-i Şarkiyye ulema-ı beyamından olup Anadolu gazilerini ve meclis-i âliyi ziyaret etmek üzere İstanbul'dan buraya gelen ve samiin locasında bulunan Bediüzzaman Molla Said Efendi Hazretlerine beyan-ı hoşamedi edilmesi hakkındaki Bitlis Mebusu Arif Bey ve rüfekasının takriri alkışlar arasından kıraat edildi."  Bediüzzaman hazretleri, Meclisteki mebusların çoğunun, dinî vecibelerini yerine getirmede gevşek ve lakayt bir tutum sergilediklerini müşahede etti ve çok endişelendi. Ankara'ya gelmek­teki asıl maksadı, Kur'ân'ı ve İslâm şeriatını esas alan bir hükümetin tesi­siydi. Meclis'te, sadece dine karşı lakaytlık yoktu. Ayrıca, dinsizlik ve ateiizm fikirlerinin de propagandası da yapılıyordu. Bu dehşetli cereyanı Bediüzzaman hazretleri şöyle anlatır: “1338'de Ankara'ya gittim. İslâm Ordusu'nun Yunan'a galebesinden neşe alan ehl-i imanın kuvvetli efkârı içinde, gayet müthiş bir zmdıka fikri, içine girmek ve bozmak ve zehirlendirmek için dessasâne çalıştığı­nı gördüm. "Eyvah," dedim. "Bu ejderha imanın erkânına ilişecek!" Bediüzzaman hazretleri, Meclis'te gözlemlediği dine karşı lakaytlık ve "dinsizlik cereyanı" karşısında, Hubab ve Zeylü'l-Zeyl adlarında inkârcılığı ve din­sizlik fikrini çürüten Arapça iki eser telif etti. Fakat kendi ifadeleriyle "maatteessüf Arabî bilen az ve ehemmiyetle bakanlar da nadir olmakla beraber, gayet muhta­sar ve mücmel bir surette o kuvvetli burhan tesirini göstermedi. Maattees­süf, o dinsizlik fikri, hem inkişaf etti, hem kuvvet buldu." Bununla bir­likte, Bediüzzaman hazretlerinin Ankara'daki esas gayesi, mebuslara İslâm'a bağlı kalmalarını ve dinî vazifelerini eda etmelerini, böylesi kritik bir dönemde tekrar hatırlatmaktan ibaretti. Bu istikamette on maddelik bir beyanname hazırladı ve bütün mebuslara dağıttı. Bu beyanname, Kazım Karabekir Paşa tarafından M. Kemal'e de okundu. Bediüzzaman hazretleri ilk olarak, halkı yö­neten liderlerin ve halkın temsilcisi konumundaki vekillerin dinî vecibele­rini yerine getirmeleri gerektiğini; bunu yapmamaları hâlinde halka bü­yük zarar vereceklerini dile getirir. Meclis'e sunduğu bu beyanname ve yaptığı şiddetli teşvik ve tavsiyeler oldukça etkili oldu ve 60'tan fazla mebus, düzenli olarak namaz kılmaya başladılar. Bu yoğun alakadan dolayı, mescit ola­rak kullanılan küçük odanın yerine, daha büyük bir oda kullanılmaya baş­landı. Mebuslar üzerinde ciddi tesir bırakan bu beyanname, Meclis Baş­kanı M. Kemal’in tepkisini çekti. Çok sayıda mebu­sun bulunduğu bir zeminde Bediüzzaman hazretlerine şöy­le dedi: "Sizin gibi kahraman bir hoca bize lâzımdır. Sizi, yüksek fikirlerizden istifade etmek için buraya çağırdık. Geldiniz, en evvel namaza da­ir şeyleri yazdınız, aramıza ihtilaf verdiniz." Bediüzzaman hazretleri çok kızgın ve şiddetli bir cevap verdi: "Paşa! Paşa! İslâmiyette, imandan sonra en yüksek hakikat namazdır. Namaz kılmayan haindir, hainin hükmü merduttur." O esnada hazır bulunan mebuslar, Bediüzzaman hazretleri için endişeye ka­pılmışlardı. Bu sözlerinden dolayı ona bir zarar verilebilirdi. Fakat M. Kemal Bediüzzaman hazretlerinden zımnen özür diledi ve iki gün sonra, maka­mında  iki saatlik tekrar bir görüşme yaptı.  
Ekleme Tarihi: 23 Nisan 2022 - Cumartesi

BEDİÜZZAMAN’IN TBMM’DE RESMİ TÖRENLE KARŞILANMASI VE NAMAZLA İLGİLİ BEYANATI.

Büyük İslam alimi Bediüzzaman Said Nursi (r.a.) hazretleri Ankara’ya Meclise davet edildi ve resmi törenle karşılandı. TBMM'de kürsüye çıkıp dua etti.

O günün resmi tutanaklarında törenle ilgili ka­yıtlar:

Ulemâdan Bediüzzaman Said Efendi Hazretlerine beyan-ı hoşâmedi:

Reis:

"Efendim, Bitlis Mebusu Arif Bey'le rüfekasının takriri var.”

Riyaset-i Celileye:

"Vilâyat-ı Şarkiye ulemâ-yı benamından olup Anadolu gazilerini ve Meclis-i Âli'yi ziyaret etmek üzere İstanbul'dan buraya gelerek samiin locasında bulunan Bediüzzaman Molla Said Efendi Hazretlerine hoşâme­di edilmesini teklif ediyoruz.”

"Bitlis-Arif, Bitlis-Derviş, Muş-Kasım, Muş-(İlyas Sami), Siirt- Salih, Bitlis-Resul, Ergani-Hakkı"

(Milletvekilkerinin Alkışları)

Rasih Efendi (Antalya): "Kürsüye teşriflerini ve dua etmelerini ken­dilerinden rica ederiz."

Bediüzzaman Said Nursî (r.a.) hazretleri bunun üzerine kürsüye çıkar, Millî Mücadele gazilerini tebrik eder ve dua eder. Bu merasim, tebrik konuşması ve duadan bir sonraki gün çıkan Hâkimiyet-i Milliye Gazetesi de şöyle bahseder:

"Vilayet-i Şarkiyye ulema-ı beyamından olup Anadolu gazilerini ve meclis-i âliyi ziyaret etmek üzere İstanbul'dan buraya gelen ve samiin locasında bulunan Bediüzzaman Molla Said Efendi Hazretlerine beyan-ı hoşamedi edilmesi hakkındaki Bitlis Mebusu Arif Bey ve rüfekasının takriri alkışlar arasından kıraat edildi." 

Bediüzzaman hazretleri, Meclisteki mebusların çoğunun, dinî vecibelerini yerine getirmede gevşek ve lakayt bir tutum sergilediklerini müşahede etti ve çok endişelendi. Ankara'ya gelmek­teki asıl maksadı, Kur'ân'ı ve İslâm şeriatını esas alan bir hükümetin tesi­siydi.

Meclis'te, sadece dine karşı lakaytlık yoktu. Ayrıca, dinsizlik ve ateiizm fikirlerinin de propagandası da yapılıyordu. Bu dehşetli cereyanı Bediüzzaman hazretleri şöyle anlatır:

“1338'de Ankara'ya gittim. İslâm Ordusu'nun Yunan'a galebesinden neşe alan ehl-i imanın kuvvetli efkârı içinde, gayet müthiş bir zmdıka fikri, içine girmek ve bozmak ve zehirlendirmek için dessasâne çalıştığı­nı gördüm. "Eyvah," dedim. "Bu ejderha imanın erkânına ilişecek!"

Bediüzzaman hazretleri, Meclis'te gözlemlediği dine karşı lakaytlık ve "dinsizlik cereyanı" karşısında, Hubab ve Zeylü'l-Zeyl adlarında inkârcılığı ve din­sizlik fikrini çürüten Arapça iki eser telif etti. Fakat kendi ifadeleriyle "maatteessüf Arabî bilen az ve ehemmiyetle bakanlar da nadir olmakla beraber, gayet muhta­sar ve mücmel bir surette o kuvvetli burhan tesirini göstermedi. Maattees­süf, o dinsizlik fikri, hem inkişaf etti, hem kuvvet buldu."

Bununla bir­likte, Bediüzzaman hazretlerinin Ankara'daki esas gayesi, mebuslara İslâm'a bağlı kalmalarını ve dinî vazifelerini eda etmelerini, böylesi kritik bir dönemde tekrar hatırlatmaktan ibaretti. Bu istikamette on maddelik bir beyanname hazırladı ve bütün mebuslara dağıttı. Bu beyanname, Kazım Karabekir Paşa tarafından M. Kemal'e de okundu.

Bediüzzaman hazretleri ilk olarak, halkı yö­neten liderlerin ve halkın temsilcisi konumundaki vekillerin dinî vecibele­rini yerine getirmeleri gerektiğini; bunu yapmamaları hâlinde halka bü­yük zarar vereceklerini dile getirir.

Meclis'e sunduğu bu beyanname ve yaptığı şiddetli teşvik ve tavsiyeler oldukça etkili oldu ve 60'tan fazla mebus, düzenli olarak namaz kılmaya başladılar. Bu yoğun alakadan dolayı, mescit ola­rak kullanılan küçük odanın yerine, daha büyük bir oda kullanılmaya baş­landı. Mebuslar üzerinde ciddi tesir bırakan bu beyanname, Meclis Baş­kanı M. Kemal’in tepkisini çekti. Çok sayıda mebu­sun bulunduğu bir zeminde Bediüzzaman hazretlerine şöy­le dedi:

"Sizin gibi kahraman bir hoca bize lâzımdır. Sizi, yüksek fikirlerizden istifade etmek için buraya çağırdık. Geldiniz, en evvel namaza da­ir şeyleri yazdınız, aramıza ihtilaf verdiniz."

Bediüzzaman hazretleri çok kızgın ve şiddetli bir cevap verdi:

"Paşa! Paşa! İslâmiyette, imandan sonra en yüksek hakikat namazdır. Namaz kılmayan haindir, hainin hükmü merduttur."

O esnada hazır bulunan mebuslar, Bediüzzaman hazretleri için endişeye ka­pılmışlardı. Bu sözlerinden dolayı ona bir zarar verilebilirdi. Fakat M. Kemal Bediüzzaman hazretlerinden zımnen özür diledi ve iki gün sonra, maka­mında  iki saatlik tekrar bir görüşme yaptı.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (2)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Şener sönmez
(23.04.2022 13:50 - #185)
Rabbim şehâdetini kabul etsin #Üstadımızın İnşallah
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Bilal
(23.04.2022 18:07 - #186)
Çok manidar... Tekrar meclisi mebusan Osmanlı dönemindeki milli ve yerli hüviyetini kazanacaktır inşaallah
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.