Erol Aydın
Köşe Yazarı
Erol Aydın
 

SOSYAL DAYANIŞMANIN, SOSYOLOJİK SONUÇLARI

Dayanışma ve yardımlaşma bizim millet olarak en önemli hasletlerimizdendir. Bunun kodlarını hem kültür hem de inancımızda görmemiz mümkündür. Biz de bencillik ve nemelazımcılık olmadığı için düşenin elinden tutmak kutsal görevdir. Bu özelliklerimizden dolayı “kol kırılır, yen içinde kalır” düsturu ile meseleleri kendi içerisinde hal ve yoluna koyarız. Bu düşünce çerçevesinde büyük mağduriyetler yaşanmaz. Hele batıda örneklerini gördüğümüz sosyal patlamalar vaki değildir. Vandallık, kırmak, dökmek ve yağmalamak bizim dışımızda olan vahşi tutumlardır. Çünkü bizde, sadaka ve zekât müessesesi bu dengeyi kurmaktadır. Böylece sosyal barış ve adaleti sağlanmak suretiyle güven ortamı tesis edilmiş olacaktır. Bunun sonucunda zengin vicdanen rahat ve huzurlu fakir ise mutlu ve umutlu olarak yaşantısına devam etmiş olacaktır. Geçmişte sadaka taşlarını yaşamış bir neslin torunları olarak hedeften biraz sapma göstermiş olabiliriz. Fakat her şeye rağmen genetik kodlarımızın yok olması mümkün olmadığına göre katkı sunmaya devam ettiğimizde bir gerçektir. Bunun yanında başka kültürlerde olmayan vakıflar yine bize has bir gelenektir. Bunlar sivil toplum örgütleri olarak devletin dışında dayanışmaya katkı sağlayan kurumlardır. Kâr amacı gütmeyen bu vakıflar, kuruluş amaçları doğrultusunda garip/gurabanın yanında her zaman yer almışlardır. Kendi dışımızda bize sığınan muhacirlere ensar olmakta yine inancımızın bir uzantısıdır. Zalime karşı mazlumun yanında olmak ve ona destek vermek bizi biz yapan özelliklerimizdendir. Hayatın her döneminde ve her anlamda sıkıntı çeken muhtaç kişilere önce aileler sahip çıkmaktadırlar. Bunun yeterli olmadığı durumlarda sivil toplu örgütleri son olarak ta devlet sahip çıkmaktadır. Birey olarak ise, elimizi taşın altına koyarak gerekli desteği sağlamak kaçınılmazdır. Ben kazandım, benim malın, birlikte mi kazandık söylemleri kimseye yarar sağlamadığı gibi kutuplaşmayı artıran unsurlardandır. Bundan uzak durmak ve paylaşmak hepimize iyi gelecektir. Sonuç olarak; toplumun barış ve huzuru bireylerin mutluğundan geçmektedir. En temel düzeyde sosyal dayanışmayı sağlamak sosyolojik olarak ta biriken enerjiyi absorbe edeceği için huzura katkı sağlayacaktır. Ben değil, biz diyen kültürün insanları olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonrada dayanışma içinde olmamız sadra şifa olacaktır. Saygılarımla,  Erol Aydın
Ekleme Tarihi: 28 Ekim 2019 - Pazartesi

SOSYAL DAYANIŞMANIN, SOSYOLOJİK SONUÇLARI

Dayanışma ve yardımlaşma bizim millet olarak en önemli hasletlerimizdendir. Bunun kodlarını hem kültür hem de inancımızda görmemiz mümkündür. Biz de bencillik ve nemelazımcılık olmadığı için düşenin elinden tutmak kutsal görevdir.

Bu özelliklerimizden dolayı “kol kırılır, yen içinde kalır” düsturu ile meseleleri kendi içerisinde hal ve yoluna koyarız. Bu düşünce çerçevesinde büyük mağduriyetler yaşanmaz. Hele batıda örneklerini gördüğümüz sosyal patlamalar vaki değildir. Vandallık, kırmak, dökmek ve yağmalamak bizim dışımızda olan vahşi tutumlardır. Çünkü bizde, sadaka ve zekât müessesesi bu dengeyi kurmaktadır. Böylece sosyal barış ve adaleti sağlanmak suretiyle güven ortamı tesis edilmiş olacaktır. Bunun sonucunda zengin vicdanen rahat ve huzurlu fakir ise mutlu ve umutlu olarak yaşantısına devam etmiş olacaktır.

Geçmişte sadaka taşlarını yaşamış bir neslin torunları olarak hedeften biraz sapma göstermiş olabiliriz. Fakat her şeye rağmen genetik kodlarımızın yok olması mümkün olmadığına göre katkı sunmaya devam ettiğimizde bir gerçektir.

Bunun yanında başka kültürlerde olmayan vakıflar yine bize has bir gelenektir. Bunlar sivil toplum örgütleri olarak devletin dışında dayanışmaya katkı sağlayan kurumlardır. Kâr amacı gütmeyen bu vakıflar, kuruluş amaçları doğrultusunda garip/gurabanın yanında her zaman yer almışlardır.

Kendi dışımızda bize sığınan muhacirlere ensar olmakta yine inancımızın bir uzantısıdır. Zalime karşı mazlumun yanında olmak ve ona destek vermek bizi biz yapan özelliklerimizdendir.

Hayatın her döneminde ve her anlamda sıkıntı çeken muhtaç kişilere önce aileler sahip çıkmaktadırlar. Bunun yeterli olmadığı durumlarda sivil toplu örgütleri son olarak ta devlet sahip çıkmaktadır.

Birey olarak ise, elimizi taşın altına koyarak gerekli desteği sağlamak kaçınılmazdır. Ben kazandım, benim malın, birlikte mi kazandık söylemleri kimseye yarar sağlamadığı gibi kutuplaşmayı artıran unsurlardandır. Bundan uzak durmak ve paylaşmak hepimize iyi gelecektir.

Sonuç olarak; toplumun barış ve huzuru bireylerin mutluğundan geçmektedir. En temel düzeyde sosyal dayanışmayı sağlamak sosyolojik olarak ta biriken enerjiyi absorbe edeceği için huzura katkı sağlayacaktır. Ben değil, biz diyen kültürün insanları olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonrada dayanışma içinde olmamız sadra şifa olacaktır.

Saygılarımla,

 Erol Aydın

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.