Erol Aydın
Köşe Yazarı
Erol Aydın
 

KAZA EDERKEN, KAZAYA KURBAN GİTMEK DE VAR!

Bir Müslüman günlük hayatını tanzim ederken dinin direği olan namazı da her daim plana dâhil etmek zorundadır. Namaz kılmayanlar çok kolay ve rahat bir şekilde “aman, sende kaza edersin!” demek suretiyle meseleyi hafife alırlar. Bunu duyan Müslüman eğer şuursuz ise bu teklife boyun eğecektir. Oysaki namazı kazaya bırakmak hafife alınamayacak kadar mühim bir meseledir. Beş vakit namaz kılıp ta namazı hayatının merkezine koymayan/koyamayan Müslümanlar için birkaç laf etmek vazifemizdir diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Bir Müslüman evinin dışına çıktığı zaman gerek yolda gerekse gideceği yerde namazını eda etmenin derdine düşmek zorundadır. Bazı kişiler namaz kılıyor olsa bile namazın ve vaktin yok olup gitmesine çok ehemmiyet vermezler. Olursa kılarım, olmazsa kaza ederim fikri yaygındır. Mesela, tam ezan okunurken evden çıkan, alışverişe veya yola giden insanları anlamak mümkün değildir.  Hele akşam namazı ise geçmesi kesin gibi olduğu halde bunu önemsemeyen Müslümanlar ziyandadırlar. Oysaki ibadetlerin en makbulü vaktinde yapılanıdır. Günümüz şartlarında namazın kazaya bırakılması asla kabul edilebilir değildir. Çünkü Müslümanlar için tüm yeryüzü mescittir. Sevgili Peygamberimiz (sav) savaşta bile namazını kazaya bırakmamışsa bizim böyle bir lüksümüz olamaz. İslam’ın kolaylık dini olduğu hep söylenir dolayısı ile hasta olsak bile sonsuz seçenekle namazımızı kılmamızın yolu açıktır. Su olmasa bile teyemmüm çare olarak karşımızda durmaktadır, yani bahane ve kaçış yok.  Namaz konusunda başka bir zafiyet ise sünneti gayrimüekke olan ikindi ve yatsının ilk sünnetleri meselesidir. Bu sünnetler bazı durumlarda terk edilebilir. Mesela vaktin daralıp kerahete kalması gibi durumlarda terk edilebilir. Fakat bu husus yanlış anlaşılmakta olup bu bir ruhsatmış gibi sürekli bunu terk eden insanların olması düşündürücüdür. Bu alışkanlık zaman içerisinde yerleşerek artık karakteriniz halini almaktadır. Bunu gören yeni nesil “demek ki bu şekilde de olabiliyormuş” diyerek dine yeni bir boyut katmaktadırlar. Bu durum çok tehlikeli ve sevap kazanayım derken günaha da sebep olabilecek mahsurlu bir tutumdur. Sonuç olarak; namaz kılmak farz bir ibadet olup son nefese kadar terk edilmemesi gereken bir görevdir. Kazaya bırakırım, kaza ederim diye savsaklamak kazaya kurban gitmemize sebep olabilecek bir ihmaller zinciri oluşturabilir. Belki kıldığınız bu son namazınız olabilir düşüncesiyle, borçlu gitmemek adına, aman dikkat diğer tarafta hesap çetin olabilir. Esenlik dileklerimle, Erol Aydın
Ekleme Tarihi: 04 Kasım 2019 - Pazartesi

KAZA EDERKEN, KAZAYA KURBAN GİTMEK DE VAR!

Bir Müslüman günlük hayatını tanzim ederken dinin direği olan namazı da her daim plana dâhil etmek zorundadır. Namaz kılmayanlar çok kolay ve rahat bir şekilde “aman, sende kaza edersin!” demek suretiyle meseleyi hafife alırlar. Bunu duyan Müslüman eğer şuursuz ise bu teklife boyun eğecektir. Oysaki namazı kazaya bırakmak hafife alınamayacak kadar mühim bir meseledir. Beş vakit namaz kılıp ta namazı hayatının merkezine koymayan/koyamayan Müslümanlar için birkaç laf etmek vazifemizdir diye düşünmekten kendimi alamıyorum.

Bir Müslüman evinin dışına çıktığı zaman gerek yolda gerekse gideceği yerde namazını eda etmenin derdine düşmek zorundadır. Bazı kişiler namaz kılıyor olsa bile namazın ve vaktin yok olup gitmesine çok ehemmiyet vermezler. Olursa kılarım, olmazsa kaza ederim fikri yaygındır. Mesela, tam ezan okunurken evden çıkan, alışverişe veya yola giden insanları anlamak mümkün değildir.  Hele akşam namazı ise geçmesi kesin gibi olduğu halde bunu önemsemeyen Müslümanlar ziyandadırlar.

Oysaki ibadetlerin en makbulü vaktinde yapılanıdır. Günümüz şartlarında namazın kazaya bırakılması asla kabul edilebilir değildir. Çünkü Müslümanlar için tüm yeryüzü mescittir. Sevgili Peygamberimiz (sav) savaşta bile namazını kazaya bırakmamışsa bizim böyle bir lüksümüz olamaz.

İslam’ın kolaylık dini olduğu hep söylenir dolayısı ile hasta olsak bile sonsuz seçenekle namazımızı kılmamızın yolu açıktır. Su olmasa bile teyemmüm çare olarak karşımızda durmaktadır, yani bahane ve kaçış yok. 

Namaz konusunda başka bir zafiyet ise sünneti gayrimüekke olan ikindi ve yatsının ilk sünnetleri meselesidir. Bu sünnetler bazı durumlarda terk edilebilir. Mesela vaktin daralıp kerahete kalması gibi durumlarda terk edilebilir. Fakat bu husus yanlış anlaşılmakta olup bu bir ruhsatmış gibi sürekli bunu terk eden insanların olması düşündürücüdür. Bu alışkanlık zaman içerisinde yerleşerek artık karakteriniz halini almaktadır. Bunu gören yeni nesil “demek ki bu şekilde de olabiliyormuş” diyerek dine yeni bir boyut katmaktadırlar. Bu durum çok tehlikeli ve sevap kazanayım derken günaha da sebep olabilecek mahsurlu bir tutumdur.

Sonuç olarak; namaz kılmak farz bir ibadet olup son nefese kadar terk edilmemesi gereken bir görevdir. Kazaya bırakırım, kaza ederim diye savsaklamak kazaya kurban gitmemize sebep olabilecek bir ihmaller zinciri oluşturabilir. Belki kıldığınız bu son namazınız olabilir düşüncesiyle, borçlu gitmemek adına, aman dikkat diğer tarafta hesap çetin olabilir.

Esenlik dileklerimle,

Erol Aydın

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.