Erol Aydın
Köşe Yazarı
Erol Aydın
 

DEĞİŞEN VE DÖNÜŞEN KINA GECELERİ

 Yaşadığımız çağın en büyük özelliklerinden birisi de her şeyi çok hız bir şekilde değiştirip, dönüştürmesidir. Bu farkındalık hayatın her alanını olduğu gibi kına gecelerini de etkisi altına alarak yozlaştırmıştır.  Düğün öncesinde yapılan kına geceleri yalnızca kadınlar arasında yapılan bir törendir. Kına yakmanın çiftleri hem nazarlardan koruduğu hem de gelinin damada kendisini adamasının bir sembolüdür. Kına gecelerinde hüzün ve sevinç bir arada yaşanır. “Hem giderim, hem ağlarım” havası kına gecelerinin özeti gibidir. Yine kına geceleri evlerde yapılır, buralara tabir caizse “erkek sineğin “girmesine dahi müsaade edilmezdi. Bu törenlerin başka bir anlamı ise gelinin yakın arkadaşları ile yaptığı “bekârlığa veda partisi “olmasıdır.  Hiçbir masraf gerektirmemesi ile de ailelere yük olmaması bakımından sıkıntının olmadığı bir süreçtir. Müziği, eğlencesi, oyunları ile “kendi yağıyla kavrulmak” olarak ifade edilebilir bir etkinlik olması ile orijinal ve özgündür. Sabaha kadar süren eğlence sonrasında mükellef bir sofra ile kahvaltı ile son bulan bir törendir. Tabi tüm bu anlattıklarımız değişim öncesine ait ve günümüzde sadece köylerde rastlayabileceğimiz bir ritüeldir.   Günümüze baktığımızda ise kına gecelerini düğünden ayırmanın imkânı ve ihtimali yoktur. Gelinlik giyilmediği için tek ipucunu buradan yakalayabilirsiniz. Bunun dışında salonlarda yapılması, kadın-erkek karışık olması, orkestranın olması ve damadın bulunması bakımından düğünden farkı yoktur. Geleneksel kına geceleri ile tek ortak noktası “yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar, aşrı aşrı memleketlere kız vermesinler” den ibarettir.   Günümüzde kına gecesi ve düğün olmak üzere birbirinin tekrarı aynı törenin iki kez yapılmasını kimse sorgulamadığı için de devam edip gidiyor. Bu uygulama o kadar kanıksanmış ki kimse çıkıp ta “ne gereği var” demiyor. Çünkü mahalle baskısı ile aforoz edilmekten korkuluyor.   Günümüzde dört dörtlük bir düğün salonunun maliyeti 20 bin liradır. Aileler ne büyük yükün altına girdiklerini anladıklarında ay bacayı savuşmuş oluyor. Salonların kullanım süresi sadece 3 saattir. Üç saat için ödenen bedelle evin bütün eşyalarını alırsınız. Fakat “el âlem ne der” düşüncesi ile yapılan şatafatta sadece salonlar kazanmaktadır, bunun dışında herkes kaybedenler safındadır. Biz ülke olarak çok zengin olmadığımız için bu kadar lüksü kaldırmamız söz konusu değildir. Üç gün sonra yeni çiftler ayrıldığında ezilen yine aileler olmaktadır.   Sonuç olarak; millet olarak “ifrat ve tefritte” sınır tanımıyoruz. Bunu da ne için, sadece gösteriş için yapıyoruz, vasatı yakalayamadığımız sürece iki yakamız bir araya gelemeyecektir bilesiniz.  Esenlik dileklerimle,
Ekleme Tarihi: 18 Temmuz 2019 - Perşembe

DEĞİŞEN VE DÖNÜŞEN KINA GECELERİ

 Yaşadığımız çağın en büyük özelliklerinden birisi de her şeyi çok hız bir şekilde değiştirip, dönüştürmesidir. Bu farkındalık hayatın her alanını olduğu gibi kına gecelerini de etkisi altına alarak yozlaştırmıştır.

 Düğün öncesinde yapılan kına geceleri yalnızca kadınlar arasında yapılan bir törendir. Kına yakmanın çiftleri hem nazarlardan koruduğu hem de gelinin damada kendisini adamasının bir sembolüdür. Kına gecelerinde hüzün ve sevinç bir arada yaşanır. “Hem giderim, hem ağlarım” havası kına gecelerinin özeti gibidir. Yine kına geceleri evlerde yapılır, buralara tabir caizse “erkek sineğin “girmesine dahi müsaade edilmezdi. Bu törenlerin başka bir anlamı ise gelinin yakın arkadaşları ile yaptığı “bekârlığa veda partisi “olmasıdır.

 Hiçbir masraf gerektirmemesi ile de ailelere yük olmaması bakımından sıkıntının olmadığı bir süreçtir. Müziği, eğlencesi, oyunları ile “kendi yağıyla kavrulmak” olarak ifade edilebilir bir etkinlik olması ile orijinal ve özgündür. Sabaha kadar süren eğlence sonrasında mükellef bir sofra ile kahvaltı ile son bulan bir törendir. Tabi tüm bu anlattıklarımız değişim öncesine ait ve günümüzde sadece köylerde rastlayabileceğimiz bir ritüeldir. 

 Günümüze baktığımızda ise kına gecelerini düğünden ayırmanın imkânı ve ihtimali yoktur. Gelinlik giyilmediği için tek ipucunu buradan yakalayabilirsiniz. Bunun dışında salonlarda yapılması, kadın-erkek karışık olması, orkestranın olması ve damadın bulunması bakımından düğünden farkı yoktur. Geleneksel kına geceleri ile tek ortak noktası “yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar, aşrı aşrı memleketlere kız vermesinler” den ibarettir. 

 Günümüzde kına gecesi ve düğün olmak üzere birbirinin tekrarı aynı törenin iki kez yapılmasını kimse sorgulamadığı için de devam edip gidiyor. Bu uygulama o kadar kanıksanmış ki kimse çıkıp ta “ne gereği var” demiyor. Çünkü mahalle baskısı ile aforoz edilmekten korkuluyor. 

 Günümüzde dört dörtlük bir düğün salonunun maliyeti 20 bin liradır. Aileler ne büyük yükün altına girdiklerini anladıklarında ay bacayı savuşmuş oluyor. Salonların kullanım süresi sadece 3 saattir. Üç saat için ödenen bedelle evin bütün eşyalarını alırsınız. Fakat “el âlem ne der” düşüncesi ile yapılan şatafatta sadece salonlar kazanmaktadır, bunun dışında herkes kaybedenler safındadır. Biz ülke olarak çok zengin olmadığımız için bu kadar lüksü kaldırmamız söz konusu değildir. Üç gün sonra yeni çiftler ayrıldığında ezilen yine aileler olmaktadır. 

 Sonuç olarak; millet olarak “ifrat ve tefritte” sınır tanımıyoruz. Bunu da ne için, sadece gösteriş için yapıyoruz, vasatı yakalayamadığımız sürece iki yakamız bir araya gelemeyecektir bilesiniz. 

Esenlik dileklerimle,

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.