Ergün DUR
Köşe Yazarı
Ergün DUR
 

SÖZ bazen öyle faydasız olur ki; SÖYLEMESE DE olur İNSAN..

Vaktiyle fakir bir keçi çobanı yaşarmış. Her gün keçileri otlatmak için köyü gören bir tepeye götürürmüş. Sağırmış ama bunu umursamazmış. Bir gün karısı yitecek çıkınını vermeyi unutmuş, çocuğuyla da göndermemiş. Halbuki, vakit ilerlemiş bile olsa mutlaka çocuğukla gönderirmiş azığını. Çoban “Burada akşama kadar birşey yemeden durumam eve gidip çıkınımı alayım” demiş. O sırada tepenin yamacında ot kesen bir adam görmüş. Yanına gitmiş “Kardeş, bir zahmet şu keçilere göz kulak ol da dağılmasınlar. Karım öğle yemeğini koymayı unutmuş, onun için köye inmem lazım.” Ancak diğer adamın da kulakları işitmiyormuş ve çobanın dediklerini tamamen yanlış anlamış. “Hayvanlarım için kestiğim otları neden sana verecekmişim? Evde bir ineğim, bir de koyunum var. Onlara yiyecek götürmek için bir sürü yol teptim. Beni rahat bırak, senin gibilerle alışverişim olmaz” demiş ve kabaca gülerek elini şöyle sallamış. Keçi çobanı adamın dediklerini işitmediği için “Razı olduğun için sağol değerli dostum, merak etme, hemen dönerim. Sayende içim rahat olacak” demiş. Çoban, köye koşup, küçük barakasına gidip, yiyecek çıkınını alıp hemen tepeye geri koşmuş. Keçileri tastamam oradaymış. Diğer adamın hala ot biçtiğini görünce kendi kendine “Yaa ne güvenilir bir insan, hayvanlarıma göz kulak oldu, teşekkür bile beklemiyor. Şu topal keçiyi ona vereyim, akşam ailesi ile beraber pişirip yesinler” demiş. Böylece küçük topal keçiyi sırtlayıp, bayır aşağı inerken seslenmiş “Heey kardeş, keçilerime baktığın için sana bir hediye getirdim. Akşama bununla güzel bir yahni yaparsın. Zaten kesecektim, bak bir ayağı da topal.” Fakat diğeri onun dediklerini işitmeyip, öfkeyle bağırmış “Seni rezil çoban, sen gittiğinden beridir burada ot biçiyorum. Senin keçinin kırılan ayağından ben mi sorumluyum? Keçinin ayağının nasıl kırıldığından haberim bile yok. Defol git yoksa patlatırım bir tane !” Çoban, adamın yüzündeki öfkeli ifadeye şaşırdıysa da  söylediklerini duyamıyormuş. Bunun için oradan atı ile geçmekte olan bir adama ricacı olmuş. “Beyim, kurbanın olayım, bu adamın ne konuştuğunu bana bir söyle, ben sağarım, bu keçiyi ona hediye etmeme niye bu kadar kızdı anlıyamadım.” Hem çoban, hem de ot biçen adam bağırarak yolcuya birşeyler anlatmaya başlamışlar. Yolcu meğer at hırsızıymış ve o da sağırmış. iki adamın söylediklerini işitmediğinden, yolunu da kaybettiğinden, derdi bizimkilere yol sormakmış. Ancak, ikisinin yüzünü görünce altan alıp “Evet kardeşler, atı çaldım ama size ait olduğunu bilmiyordum, lütfen beni bağışlayın, şeytana uyup düşünmeden hareket ettim” diye konuşmuş. Ot biçen adam, “Keçinin ayağının sakatlanmasıyla bir ilgim yok” demiş tekrar, çoban “Hediyemi niçin kabul etmediğini söylesin, yalnızca yardımına teşekkür ettiğimi söyledim” demiş. Hırsız “Atı çaldığımı itiraf ediyorum, ancak ben sağırım, atın hanginize ait olduğunu bilemiyorum” demiş. O sırada toprak yoldan köye doğru yürümekte olan yaşlı bir derviş gözükmüş. Ot biçen adam ona koşup, hırkasına yapışarak “Muhterem derviş, ben sağır bir adamım, bunların söylediklerinden hiçbirşey anlamıyorum. Kimin niçin bağırdığını bize bilgeliğinle açıklayabilir misin lütfen?” demiş. Ancak derviş de dilsizmiş, üç sağırın yüzlerine dikkatlice bakmış. Önce birine, sonra diğerine öyle uzun bakmış ki rahatsız olmaya başlamışlar. Derviş siyah gözlerini diğerlerinin gözlerine dikmiş, durumun iç yüzüyle ilgili bir ipucu arıyormuş. Fakat diğerleri, dervişin onlara büyü yapacağından veya iradelerini ele geçireceğinden korkup kaçmış. Derviş yoluna devam ederken içinden şöyle geçirmiş “Söz bazen öyle faydasız oluyor ki, insana hiç verilmese de olurdu…“
Ekleme Tarihi: 21 Haziran 2018 - Perşembe

SÖZ bazen öyle faydasız olur ki; SÖYLEMESE DE olur İNSAN..

Vaktiyle fakir bir keçi çobanı yaşarmış. Her gün keçileri otlatmak için köyü gören bir tepeye götürürmüş. Sağırmış ama bunu umursamazmış. Bir gün karısı yitecek çıkınını vermeyi unutmuş, çocuğuyla da göndermemiş. Halbuki, vakit ilerlemiş bile olsa mutlaka çocuğukla gönderirmiş azığını. Çoban “Burada akşama kadar birşey yemeden durumam eve gidip çıkınımı alayım” demiş. O sırada tepenin yamacında ot kesen bir adam görmüş. Yanına gitmiş “Kardeş, bir zahmet şu keçilere göz kulak ol da dağılmasınlar. Karım öğle yemeğini koymayı unutmuş, onun için köye inmem lazım.”

Ancak diğer adamın da kulakları işitmiyormuş ve çobanın dediklerini tamamen yanlış anlamış. “Hayvanlarım için kestiğim otları neden sana verecekmişim? Evde bir ineğim, bir de koyunum var. Onlara yiyecek götürmek için bir sürü yol teptim. Beni rahat bırak, senin gibilerle alışverişim olmaz” demiş ve kabaca gülerek elini şöyle sallamış. Keçi çobanı adamın dediklerini işitmediği için “Razı olduğun için sağol değerli dostum, merak etme, hemen dönerim. Sayende içim rahat olacak” demiş.

Çoban, köye koşup, küçük barakasına gidip, yiyecek çıkınını alıp hemen tepeye geri koşmuş. Keçileri tastamam oradaymış. Diğer adamın hala ot biçtiğini görünce kendi kendine “Yaa ne güvenilir bir insan, hayvanlarıma göz kulak oldu, teşekkür bile beklemiyor. Şu topal keçiyi ona vereyim, akşam ailesi ile beraber pişirip yesinler” demiş. Böylece küçük topal keçiyi sırtlayıp, bayır aşağı inerken seslenmiş “Heey kardeş, keçilerime baktığın için sana bir hediye getirdim. Akşama bununla güzel bir yahni yaparsın. Zaten kesecektim, bak bir ayağı da topal.” Fakat diğeri onun dediklerini işitmeyip, öfkeyle bağırmış “Seni rezil çoban, sen gittiğinden beridir burada ot biçiyorum. Senin keçinin kırılan ayağından ben mi sorumluyum? Keçinin ayağının nasıl kırıldığından haberim bile yok. Defol git yoksa patlatırım bir tane !”

Çoban, adamın yüzündeki öfkeli ifadeye şaşırdıysa da  söylediklerini duyamıyormuş. Bunun için oradan atı ile geçmekte olan bir adama ricacı olmuş. “Beyim, kurbanın olayım, bu adamın ne konuştuğunu bana bir söyle, ben sağarım, bu keçiyi ona hediye etmeme niye bu kadar kızdı anlıyamadım.” Hem çoban, hem de ot biçen adam bağırarak yolcuya birşeyler anlatmaya başlamışlar. Yolcu meğer at hırsızıymış ve o da sağırmış. iki adamın söylediklerini işitmediğinden, yolunu da kaybettiğinden, derdi bizimkilere yol sormakmış. Ancak, ikisinin yüzünü görünce altan alıp “Evet kardeşler, atı çaldım ama size ait olduğunu bilmiyordum, lütfen beni bağışlayın, şeytana uyup düşünmeden hareket ettim” diye konuşmuş. Ot biçen adam, “Keçinin ayağının sakatlanmasıyla bir ilgim yok” demiş tekrar, çoban “Hediyemi niçin kabul etmediğini söylesin, yalnızca yardımına teşekkür ettiğimi söyledim” demiş. Hırsız “Atı çaldığımı itiraf ediyorum, ancak ben sağırım, atın hanginize ait olduğunu bilemiyorum” demiş.

O sırada toprak yoldan köye doğru yürümekte olan yaşlı bir derviş gözükmüş. Ot biçen adam ona koşup, hırkasına yapışarak “Muhterem derviş, ben sağır bir adamım, bunların söylediklerinden hiçbirşey anlamıyorum. Kimin niçin bağırdığını bize bilgeliğinle açıklayabilir misin lütfen?” demiş. Ancak derviş de dilsizmiş, üç sağırın yüzlerine dikkatlice bakmış. Önce birine, sonra diğerine öyle uzun bakmış ki rahatsız olmaya başlamışlar. Derviş siyah gözlerini diğerlerinin gözlerine dikmiş, durumun iç yüzüyle ilgili bir ipucu arıyormuş. Fakat diğerleri, dervişin onlara büyü yapacağından veya iradelerini ele geçireceğinden korkup kaçmış.

Derviş yoluna devam ederken içinden şöyle geçirmiş “Söz bazen öyle faydasız oluyor ki, insana hiç verilmese de olurdu…“

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.