Ergün DUR
Köşe Yazarı
Ergün DUR
 

BU GİDİŞ NEREYE..

Bu gidiş nereye?..Eve çift maaşın girdiği... Çiftlerin boşandığı... Güzel evlerin YUVA olamadığı.. Kısa seyahatlerin.. Kağıt mendil gibi ilişkilerin... Yıka çık gönüllerin.. Her derde deva vitaminlerin..  Vitrinlerin dolu, GÖNÜLLERİN BOŞ olduğu günlerde yaşıyoruz... Ciddi bir çözülme gençlerimizde almış başını gidiyor.. Hayattaki insana özgü bir çok güzellikten habersiz.. Çünkü çocuklarımızı ihmal ettik. Otobus durağında yaşı en fazla 11-12 olan kız çocuğu bağırarak telefonda karşısındakine "Bana sevgili mi yok? Sen gidersin bir başkası gelir" cümlesini ben ve duraktaki birkaç kişi şaşkınlıkla izledi.Burada Maarif Müfettişi Doğan Ceylan 'ın tespitlerine yer vermek sanırım doğru olur. Eğer ciddi tedbirler alınmazsa, gelecek adına çok olumlu güzellikler hayal olur. Hayâtın gerçekliklerinden habersiz, duygusuz ve bencil bir nesil geliyor. Şehitler için gözyaşı döken kendi ana babalarını anlamıyorlar. Başkalarının çocukları için ağlamaya anlam veremiyorlar. Yanı başımızdaki savaşlar, acı çeken çocuklar, ölen on binlerce insan, onları hiç ilgilendirmiyor. Tüm acı gerçekleri çizgi film tadında izliyorlar ve yürekleri hiç acımıyor. Hayatlarının odağındaki tek şey eğlenmek. Eğlenemedikleri tüm zamanları kendilerine bir işkence olarak görüyorlar. Kendileri için yapılan fedakârlıkların hiç farkında değiller. Kıymet bilmiyorlar ve vefâsızlar. Herkesi kendilerine hizmet etmek için yaratılmış görüyorlar. İnsanlara verdikleri değer, onların isteklerini yerine getirebildikleri ve ne kadar eğlendirdikleriyle orantılı. Hayatlarında eğlenmekten başka bir amaç olmadığı için artık tek eğlence kaynağına dönmüş olan telefon ve tabletlerini ellerinden aldığınızda dünyânın sonunun geldiğini zannediyorlar. Geçmiş onları pek ilgilendirmiyor, atalarımıza karşı vefâsızlar. Dedelerinin canları, kanları pahasına vermediği vatan toprağını en iyi fiyatı verene satacak kadar maneviyattan yoksunlar. Vatan, onlar için son model bir cep telefonundan daha değersiz. Milletimizin geleceği açısından endişeleniyorum. 20 yıl sonra bu nesil, nasıl ana-baba olacak? Kendine hayrı olmayan bu nesil nasıl çocuk yetiştirecek? Evlerini nasıl idâre edebilecek? Ülkeyi nasıl yönetecek? Vatanı nasıl savunup can verecek? Bütün bunlar neden oluyor izah edeyim. Altın kafeslerde çocuklar yetiştiriyoruz artık. Uçmayı bilmeyen kuşlar gibi. Çocuklar hayattan bihaber. Açlık nedir bilmiyorlar, yedikleri önlerinde yemedikleri arkalarında. Acıkmalarına fırsat bile vermiyoruz. Öyle ki, yemek yemeyi bile işkence görür hâle geliyorlar. Susuzluk nedir hiç bilmiyorlar. Hiç susuz kalmamışlar. Üç adımlık yolda bile susarlar diye yanımızda içecek taşıyoruz. Çocuk daha “susadım” demeden ağzına suyu dayıyoruz. Çocuklar hiç üşümüyorlar. Soğuk havalarda evden çıkarmıyoruz. Okula giderken kırk kat sarmalayıp çıkarıyoruz dışarı, hiç titremiyorlar. Çocuklar hiç ıslanmıyorlar. Evden arabaya kadar bile üç metrelik mesâfede şemsiyesini başına tutuyoruz. Saçına bir tek yağmur damlası düşürmüyoruz. Bu yüzden çocuklar ıslanmak nedir bilmiyorlar. Yorgunluk nedir bilmiyor çocuklar. İki adımlık mesâfelere bile arabayla götürüyoruz onları yorulmasınlar diye. Birazcık parkta koşsalar, hasta olacak diye engel oluyoruz. Onlar takatleri tükenecek kadar hiç yorulmuyorlar. Yokluk nedir bilmiyorlar, daha istemeden her şeyi önlerine sunuyoruz. Bu yüzden varlığın kıymetini bilmiyorlar. Onlar bir yanığın veya bıçak kesiğinin acısını bilmiyorlar.  Elleri yanmasın, kesilmesin sakın diye onlara ne bıçak tutturuyor ne ocak yaktırıyoruz. Çocuklar hissetmiyor yaşamı. Açlığı bilmediği için açlara acımıyorlar. Üşümek nedir bilmedikleri için sokaktaki evsizleri umursamıyor. Yokluk nedir bilmedikleri için ekmeğe gelen zam onların dikkatini bile çekmiyor, haber kalabalığı olarak görüyor, gülüp geçiyorlar. Sıcak odalarında yaşadıkları için evsizlik nedir, sürgün nedir anlamıyor, savaşları, kurşunlanan ölen insanları umursamıyorlar. Acımıyorlar. Kıymetini bilmiyorlar ekmeğin, elbisenin, barışın ve huzûrun, ana-babanın… Müdahâle edilmezse gelecek iyi şeyler getirmeyecek güzel ülkemize. Bu sorunu devlet derinden hissetmelidir. Bu sorunun çözümü için ciddî çalıştaylar düzenlenmelidir. Öğretim programları ve ders materyalleri revize edilmelidir. Okulların duygu eğitimi konusunda rolleri artırılmalıdır. Geç kalınmadan bu sorun mutlaka çözülmelidir.
Ekleme Tarihi: 19 Şubat 2020 - Çarşamba

BU GİDİŞ NEREYE..


Bu gidiş nereye?..Eve çift maaşın girdiği... Çiftlerin boşandığı... Güzel evlerin YUVA olamadığı..
Kısa seyahatlerin.. Kağıt mendil gibi ilişkilerin... Yıka çık gönüllerin.. Her derde deva vitaminlerin.. 
Vitrinlerin dolu, GÖNÜLLERİN BOŞ olduğu günlerde yaşıyoruz...
Ciddi bir çözülme gençlerimizde almış başını gidiyor.. Hayattaki insana özgü bir çok güzellikten
habersiz.. Çünkü çocuklarımızı ihmal ettik. Otobus durağında yaşı en fazla 11-12 olan kız
çocuğu bağırarak telefonda karşısındakine "Bana sevgili mi yok? Sen gidersin bir başkası gelir"
cümlesini ben ve duraktaki birkaç kişi şaşkınlıkla izledi.Burada Maarif Müfettişi Doğan Ceylan
'ın tespitlerine yer vermek sanırım doğru olur. Eğer ciddi tedbirler alınmazsa, gelecek adına çok
olumlu güzellikler hayal olur.
Hayâtın gerçekliklerinden habersiz, duygusuz ve bencil bir nesil geliyor. Şehitler için gözyaşı
döken kendi ana babalarını anlamıyorlar. Başkalarının çocukları için ağlamaya anlam
veremiyorlar.
Yanı başımızdaki savaşlar, acı çeken çocuklar, ölen on binlerce insan, onları hiç ilgilendirmiyor.
Tüm acı gerçekleri çizgi film tadında izliyorlar ve yürekleri hiç acımıyor.
Hayatlarının odağındaki tek şey eğlenmek. Eğlenemedikleri tüm zamanları kendilerine bir işkence
olarak görüyorlar.
Kendileri için yapılan fedakârlıkların hiç farkında değiller. Kıymet bilmiyorlar ve vefâsızlar.
Herkesi kendilerine hizmet etmek için yaratılmış görüyorlar.
İnsanlara verdikleri değer, onların isteklerini yerine getirebildikleri ve ne kadar eğlendirdikleriyle
orantılı. Hayatlarında eğlenmekten başka bir amaç olmadığı için artık tek eğlence kaynağına
dönmüş olan telefon ve tabletlerini ellerinden aldığınızda dünyânın sonunun geldiğini
zannediyorlar.
Geçmiş onları pek ilgilendirmiyor, atalarımıza karşı vefâsızlar. Dedelerinin canları, kanları pahasına
vermediği vatan toprağını en iyi fiyatı verene satacak kadar maneviyattan yoksunlar. Vatan, onlar
için son model bir cep telefonundan daha değersiz.
Milletimizin geleceği açısından endişeleniyorum. 20 yıl sonra bu nesil, nasıl ana-baba olacak?
Kendine hayrı olmayan bu nesil nasıl çocuk yetiştirecek? Evlerini nasıl idâre edebilecek? Ülkeyi
nasıl yönetecek? Vatanı nasıl savunup can verecek?
Bütün bunlar neden oluyor izah edeyim.
Altın kafeslerde çocuklar yetiştiriyoruz artık. Uçmayı bilmeyen kuşlar gibi. Çocuklar hayattan
bihaber.
Açlık nedir bilmiyorlar, yedikleri önlerinde yemedikleri arkalarında. Acıkmalarına fırsat bile
vermiyoruz. Öyle ki, yemek yemeyi bile işkence görür hâle geliyorlar. Susuzluk nedir hiç
bilmiyorlar. Hiç susuz kalmamışlar. Üç adımlık yolda bile susarlar diye yanımızda içecek
taşıyoruz. Çocuk daha “susadım” demeden ağzına suyu dayıyoruz.
Çocuklar hiç üşümüyorlar. Soğuk havalarda evden çıkarmıyoruz. Okula giderken kırk kat
sarmalayıp çıkarıyoruz dışarı, hiç titremiyorlar.
Çocuklar hiç ıslanmıyorlar. Evden arabaya kadar bile üç metrelik mesâfede şemsiyesini başına
tutuyoruz. Saçına bir tek yağmur damlası düşürmüyoruz. Bu yüzden çocuklar ıslanmak nedir
bilmiyorlar.
Yorgunluk nedir bilmiyor çocuklar. İki adımlık mesâfelere bile arabayla götürüyoruz onları
yorulmasınlar diye. Birazcık parkta koşsalar, hasta olacak diye engel oluyoruz. Onlar takatleri
tükenecek kadar hiç yorulmuyorlar.
Yokluk nedir bilmiyorlar, daha istemeden her şeyi önlerine sunuyoruz. Bu yüzden varlığın kıymetini
bilmiyorlar.
Onlar bir yanığın veya bıçak kesiğinin acısını bilmiyorlar.  Elleri yanmasın, kesilmesin sakın diye onlara ne bıçak tutturuyor ne ocak yaktırıyoruz.
Çocuklar hissetmiyor yaşamı. Açlığı bilmediği için açlara acımıyorlar. Üşümek nedir bilmedikleri
için sokaktaki evsizleri umursamıyor.
Yokluk nedir bilmedikleri için ekmeğe gelen zam onların dikkatini bile çekmiyor, haber kalabalığı
olarak görüyor, gülüp geçiyorlar.
Sıcak odalarında yaşadıkları için evsizlik nedir, sürgün nedir anlamıyor, savaşları, kurşunlanan ölen
insanları umursamıyorlar.
Acımıyorlar. Kıymetini bilmiyorlar ekmeğin, elbisenin, barışın ve huzûrun, ana-babanın…
Müdahâle edilmezse gelecek iyi şeyler getirmeyecek güzel ülkemize. Bu sorunu devlet derinden
hissetmelidir. Bu sorunun çözümü için ciddî çalıştaylar düzenlenmelidir. Öğretim programları ve
ders materyalleri revize edilmelidir. Okulların duygu eğitimi konusunda rolleri artırılmalıdır. Geç
kalınmadan bu sorun mutlaka çözülmelidir.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.