Zühtü Akar
Köşe Yazarı
Zühtü Akar
 

6284''ün yarattığı havayla başlayan iftira furyası

6284''ün yarattığı havayla başlayan iftira furyası          6284 sayılı yasa ile başlayan süreç pratik yan etkilere sahiptir.Kadınların beyanlarının mutlak bir doğru kabul ediliyor olmasının yarattığı ruh hali artık açık bir şekilde diğer davaları da etkilemektedir. Bu nedenle 6284 sayılı yasadan bağımsız olarak aşağıda yer alan  (1) numaralı haber örnek olarak alındı.Ancak bunun nedeni vahim sonuçlarının olması değil.          Her satırı okumanızı tavsiye ediyoruz. Dikkatinizden  kaçmamıştır, adli tıp, tecavüz bulgusuna rastlamıyor. Yani yargılamalar somut fiziki, işitsel, görsel..... adına ne derseniz deyin elle tutulur, kanıtlara dayanarak sonuçlandırmıyor.Günlükte yazanların normal bir yargılamada delil olmaması gerekir Zira Örnek olay da açıkça görüleceği üzere işin iftira boyutu var.Günlük iftirayı somutlaştırmak için yazılmış ancak bu fiil iftirayı atana ait olduğu için bir delil olmaması gerekiyor.          Empati yapmak için somutlaştıralım.          Bir komşunuz olduğunu düşünün. siz bilmiyorsunuz ancak takıntılı bir şekilde size zarar vermek istiyor olsun ....Size aşık olabilir, otomobilinizi onun yerine park etmiş olabilirsiniz, daha zengin olabilirsiniz ,bir sohbet esnasında farkında olmadan onu küçük düşürmüş olabilirsiniz.Şimdi o komşunuzun sizin aslında nasıl alçak bir insan olduğunuzu ve sadece onun gördüğü anlarda birçok suç işlediğinizi günlüğüne yazsa bu günlükler delil olur mu? Bu Delilerle yargılanmanız adalete uygun mudur ?        Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için Yukarıdaki (1) Nolu örnek olayı geliştirelim. Örneğin;Kızın eniştesinin Yakınları da bir günlük yazsalar ve deseler ki hakim bizden açıkça para istedi ancak ispatlayamıyoruz.......Ardından da günlüklerini ifşa etseler..( Bu örneği empati kurulması için verdiğimizi özellikle hatırlatıyoruz .)          Hakimler bu durumlarda nedensellik bağını kullanıyorlar.Örnek olay da mağdurun kadın,zanlı olan olan eniştesinin de erkek olması yeterli kabul ediliyor.Günlükler de ek kanıt ....          İyi ama kapitalist sistemde paradan daha nesnel bir kanıt var mı? Savcıların para için bu davaları açıyor olmadığını kabul etmek akla yakın kabul edilmesinde bir problem olmaması lazım .Bir kez daha hatırlatmak istiyoruz ki bu örneği hakim ve savcıları suçlamak için değil, sadece konunun iyi anlaşılması için veriyoruz. Sorumuz çok basit:Adaletin herkes için geçerli norm ve  kurallarla yürümesi gerekmez miydi?!          Şimdi geriye yaslanın ve herkesin herkesi suçladığı bir Dünya hayal edin.(1) nolu Örnek olayda, gazete haberine göre adli tıbbın bir kanıt bulamadığını düşünün....Tüm bunların Kendi başınıza geldiğini düşünün...         Bu örneği okuduktan sonra zorda kalmış bir kadına ya da genç kıza elinizi uzatır mıydınız?         Haklısınız.........Yaşanabilir bir dünya için yargılamaların somut deliller üzerinden yapılması elzemdir ama biz yine de aynı örnek üzerinden devam edelim ve Madem empati fikirlerimizin ve duygularımızın sağlamasıdır, biraz empati yapalım .         Örnek olay üzerinde zorlama mantık yürütmelerle değil,olabilecek en doğal hale dair bir mantık uygulayalım.           Mağdur kız bir bağımlı ve uyuşturucuya rahatça ulaşabilmek için her yolu denemesi muhtemel ancak çoğu zaman olduğu gibi oluşturulan kamuoyu ile bu problemi de çözülüyor .Eğer her şey normal ve objektif ilerleseydi, iftirayı atan ve gerçekten de zor durumdaki kızımızın içinde bulunduğu hal,yani Uyuşturucu bağımlısı olmasının bu davada güvenilirliği azaltan bir karine olması gerekmez miydi ?!     Ya da bir başka soru: Benzer davalarda Eğer Uyuşturucu bağımlısı erkek ve iftira atılan kadın olsaydı mahkemenin vereceği karar ne yönde olurdu ?         Üzerinde düşünmek gerekiyor.          Konunun önemini kavramak için mağdur bir babanın anlattıklarını aktarmam yerinde olacaktır. Bu Baba yıllar önce siyasi suçlamalar nedeniyle 14 gün kadar göz altında kalmış ve sonucunda devlet güvenlik mahkemesi'nde yargılanmış.Yargılamalar biter bitmez bu kez de yargıtayda temyiz süreci başlamış ve sonuçta aklanmış.Sevinmiş doğal olarak ve iş başvurularında bulunmaya başlamış .Öyle ya, mahkeme sonuçları elindeymiş artık büyük bir zevkle sınavları hazırlanmaya başlamış .Ne var ki birkaç sınavı kazansa da sözlüleri asla geçememiş.....Kötüye yormamış önce..... Tam pes etmek üzereyken şimdi çalıştığı Kurumu'nun sınavında kazanmış ve sözlüye girmiş.Şanslıymış Çünkü o dönemin hükümeti siyasi baskılar nedeniyle Sözlüye  giren herkesi kazanmış kabul etmiş ama o da ne ?! Bir süre sonra yaşadığı yargılamalardan beraat etmiş olmasına rağmen sırf yargılanmış olması nedeniyle devlet memuru olarak çalışamayacağı bildiren bir tebligat almış .Yine uzun süren mahkemeler ve temyizler sonucunda neyse ki işbaşı yapmış. Mağdur baba ,"Bilemiyorum ancak şu ana kadar Kendinden daha iyi bir memura rastlamadım. Yani devlet bu işte olsa  olsa  kârlıdır," demişti .       O da tıpkı diğer babalar gibi yaşadıklarına anlam veremiyordu. Boşanma sürecinde birçok mağdur baba ile tanışma fırsatı bulmuştu. WhatsApp grupları olsun, Twitter grupları olsun....Özellikle taciz ve istismar iftirası ile suçlanan babaların perişan halleri,uğradıkları haksızlıklar ......          Sohbetin sonunda,şöyle demişti."istismarla suçlanan babaları tanıdıktan sonra ,yaklaşık 30 yıl önce yargılandığım davanın bir siyasi dava olmasına ne kadar çok şükür ettiğimi anlatamam. istismar suçlamasına uğrayan babaların durumunu hayal dahi edemiyorum. Artık her attıkları adımda karşılarına çıkacak bu davalar suçsuz olmaları hiçbir şeyi değiştirmeyecek. Çünkü pratikte yaşamlarının bir kâbusa dönmesi için suçlu olmamalarının bir önemi yok .         Lütfen empati yapar mısınız ?!           Elbette, kadın derneklerinin bu hassas konudaki çığırtkanlıklarını da takdir etmek gerekir.Dökülen kanı öne sürerek istemekten vazgeçmediler ve ödüllerini de aldılar. Rahatsız edici bu özgüvenlerini kimsenin sesini çıkaramayacağı bir noktalar artık.Kadın dernek ve oluşumları yarattıkları kamuoyu baskısıyla sadece hayatın akışına müdahale etmiyorlar..... Bu onları tatmin etmiyor.Mahkeme kapıların da artık sadece onlar var .Olur ya beklentilerin aksine berat sonuçlarıyla karşılaşırlarsa temyiz aşamasını garantiye almak istiyorlar.        Aşağıda (2) numaralı haber küpürü incelendiğinde görüleceği üzere beraat kararı kadın hakları savunucuları için yeterli değil.Adet olduğu üzere mahkeme kararına saygı duymuyor ve bu işin peşini bırakmayacaklarını gözyaşları içinde açıklıyorlar.Çünkü kendi yargılarını çoktan yapmış ve bitirmişler.İlgili haberi merak edenlerin internetten bulmasını ve okumasını öneriyoruz Zira mahkeme heyetinin oy çokluğu değil,oy birliği ile verilmiş bir kararı var.Ancak dökülen gözyaşlarına bakarsanız bunun hiçbir önemi yok yapılan açıklamalar hukuka müdahale olarak kabul edilmemiş. o zaman mahkeme konusu olmuş ve benzeri haberlere metinde değnilmesini de hukuka bir müdahale olarak kabul etmeyeceklerini umuyorum. Davanın peşini bırakmayacaklarına dair beyanlarını ve döktükleri gözyaşlarını görmek için bu haberi mutlaka okumanızı tavsiye ediyorum.        İftira mevzuunda basına da yansıyan bir haber bu konuda oldukça aydınlatıcı.... Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının 15. 03. 2018 tarihinde yaptığı açıklamaya göre ihmal,istismar ve şiddet vakaları için hizmet veren,acil hizmet hattı 183'e son aylarda cinsel istismar telefonları yağmış.(3) 183'e her gün gelen 4000 bini aşkın aramadan(1000) bini çocuk istismarı ile ilgiliymiş ve 1000 cinsel istismar ihbarından 15'i gerçekten istismarmış.Geriye kalan 985 ihbar gerçek değilmiş yani iftiraymış.          Bu haberi okuduğumda aslında her 1000 iftiradan 985'nin gerçek dışı olmasına değil 15'inin gerçek olmasına takıldığımı İtiraf etmeliyim.Bu 15' gerçek' istismar Vakası'nın gerçekliğini nasıl belirlemiştir acaba? 1 ve 2 numaralı haber küpürleri bakarsak durum biraz karışık gibi. Öyle ya ,eğer mahkumiyetle sonuçlanmış ve sonuçlanmamış bu iki dava hangi gruba dahil acaba? Düşünmek gerekmez mi ?! Peki,  kamuoyu yargısının,adaletin olması gereken doğasına uygun bir süreçte yürümediği gerçeğini nereye koyacağız?!       Bu arada gözünüzden kaçmış olabilir ancak günde 1000 cinsel istismar ihbarı yılda 365.000 ihbar ediyor .Yani aslında hapishanelerin kadınlarla doldurulması gerekiyor .Eğer erkekler kadınlarla eşit şartlarda yargılanıyor olsaydı,bu asılsız ihbarlar yapanlar hiçbir şekilde sosyal hayatın içinde olamazlardı.Çocukların velayetlerini de alamazlar zira gözü dönmüş bir şekilde,sırf kocalarından intikam almak için çocukların ortaya sürüyor, onları kullanıyorlar. Yani asıl istismarcılar,bizzat bu iftiracı kadınların kendisi.......             Neden mi?!              Bu Cinsel istismar iftiraları,ileride sadece kocalarının değil, çocuklarının da yaşamını zorlaştıracak.... Birkaç mesleği isteseler de  yapamayacaklar.. Bu nedenle -elbette Eğer erkeklerle kadınlar eşit olarak yargılanıyor olsalardı- bu iftiracı kadınların mutlak bir şekilde cezalandırılması gerekirdi.           Empati fiillerimizin ve duygularımızın sağlamasıdır dedik. Madem, buyurun yine örnekler üzerinden gidelim.         Hayal edin lütfen,ülkenin en önemli şahsiyetleri asılsız bir cinsel istismarla suçlanmış olsaydı.ihbarda bulunanarın hapis cezası ile cezalandırılmamış olması mümkün olur muydu?! Ya da aynı şekilde yargı görevlerinden,örneğin bir hakim aynı suçlamayla karşılaşsaydı ve ihbar asılsız çıksaydı sonuç ne olurdu?! Oysa Sayın bakana göre günde 985 kadın,asılsız cinsel istismar iftirasında iddiasında bulunuyor.          Günde 985,yılda 395.525 asılsız İddaa asılsız cinsel istismar iftirası.......         Empati,empati, empati .......          Bir an için asılsız olduğu anlaşılan cinsel istismar ihbarlarının sanığı olduğunuzu düşünün lütfen.           Ne hissedersiniz?                 Yukarıda  da değinildiği üzere boşanma sürecinde cinsel istismarla suçlananların durumu içler acısı ama kimsenin umurunda bile değil maalesef.           Genel olarak boşanma sürecinde cinsel istismar suçlamaları şu şekilde meydana geliyor.           Belki inanması güç gelebilir ancak özellikle boşanmış ya da boşanma sürecindeki ailelerde cinsel istismar iftirası atan anneleri buna  iten en büyük neden, kızlarının babalarını ayın belirli günlerinde gördükten sonra yaşadıkları mutluluk ve gözlerindeki pırıltıdır.Bu mutluluğu hazmedemeyen anneler,tabiri caizse vites yükseltmekte kötülükten sınır tanımamaktalar.Açıktır ki bu hal ,bir delilik halidir ancak maalesef mahkemeler bu delilik halini umursamamaktadır. Sonuçta ,iftira atmak serbesttir zira bir müeyyide ile karşılaşmamaktadır.        Şimdi bir kez daha derin nefes alın ve düşünün lütfen.        Eşiniz sizden intikam almak için öz kızınız ya da oğlunuzla cinsel istismarda bulunduğunuz iftirasında bulunsaydı,ne hissederdiniz?!       Ve şu soruyu sorun;bu iftira bana atılsaydı ve asılsız çıksaydı iftira atanın cezalandırılmamasını nasıl karşılardınız?      Ya da şöyle düşünün; bu iftirayı atan kadının cezalandırılmamasını nasıl karşılardınız?       Bu şekilde iftira atan bir kadına O çocuğun velayetinin verilmesi akılcı bir davranış mıdır?                     Maalesef bu soruları kimse cevaplamıyor. Ne Hakimler ne politikacılar ne diğer yetkililer... Umurlarında dahi değil Zira yasalar nedeniyle müsterihler .Ne diyelim konunun ne kadar önemli olduğunu kavramları için illa başlarına gelmesi mi gerekiyor?! Lütfen saygıdeğer hakim ve savcılar,biliyoruz sizlerin de elleri kolları bağlı ama lütfen; aynı iftara size yapılırsa ne hissederdiniz? İçinizi öfke kaplar mıydı?      Düşünün ki Türkiye, sosyal olarak hala bol feodal kalıntıya sahip bir ülke... Birileri erkekleri özellikle şiddete davet ediyorsa eğer, Sizlerde bu şiddetin suç ortağı olmuş olmuyor musunuz? Bakın bu gidişle, herkesin suçlandığı günler çok uzakta değil .Çünkü sayın Kadın Bakanı dalga geçer gibi her gün 1000 cinsel istismar ihbarı yapıldığını ve bunun 985 asılsız olduğunu söylüyor.     Zühtü Akar  Fuat Tosun (Kadınlar cehennemi adlı eserden derlenmiştir) 1- https://m.haberler.com/izmir-de-genc-kizdan-enistesine-tecavuz-iftirasi-9710383-haberi/ 2- https://www.google.com/amp/s/www.sozcu.com.tr/2018/gundem/cinsel-istismar-davasinda-aglatan-karar-2336503/amp/ 3- https://www.haberturk.com/tv/gundem/haber/1877121-alo-183-sosyal-destek-hatti-na-istismar-telefonu-yagdi
Ekleme Tarihi: 28 Ağustos 2019 - Çarşamba

6284''ün yarattığı havayla başlayan iftira furyası

6284''ün yarattığı havayla başlayan iftira furyası

         6284 sayılı yasa ile başlayan süreç pratik yan etkilere sahiptir.Kadınların beyanlarının mutlak bir doğru kabul ediliyor olmasının yarattığı ruh hali artık açık bir şekilde diğer davaları da etkilemektedir. Bu nedenle 6284 sayılı yasadan bağımsız olarak aşağıda yer alan  (1) numaralı haber örnek olarak alındı.Ancak bunun nedeni vahim sonuçlarının olması değil.
         Her satırı okumanızı tavsiye ediyoruz. Dikkatinizden  kaçmamıştır, adli tıp, tecavüz bulgusuna rastlamıyor. Yani yargılamalar somut fiziki, işitsel, görsel..... adına ne derseniz deyin elle tutulur, kanıtlara dayanarak sonuçlandırmıyor.Günlükte yazanların normal bir yargılamada delil olmaması gerekir Zira Örnek olay da açıkça görüleceği üzere işin iftira boyutu var.Günlük iftirayı somutlaştırmak için yazılmış ancak bu fiil iftirayı atana ait olduğu için bir delil olmaması gerekiyor.
         Empati yapmak için somutlaştıralım.
         Bir komşunuz olduğunu düşünün. siz bilmiyorsunuz ancak takıntılı bir şekilde size zarar vermek istiyor olsun ....Size aşık olabilir, otomobilinizi onun yerine park etmiş olabilirsiniz, daha zengin olabilirsiniz ,bir sohbet esnasında farkında olmadan onu küçük düşürmüş olabilirsiniz.Şimdi o komşunuzun sizin aslında nasıl alçak bir insan olduğunuzu ve sadece onun gördüğü anlarda birçok suç işlediğinizi günlüğüne yazsa bu günlükler delil olur mu? Bu Delilerle yargılanmanız adalete uygun mudur ?
       Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için Yukarıdaki (1) Nolu örnek olayı geliştirelim. Örneğin;Kızın eniştesinin Yakınları da bir günlük yazsalar ve deseler ki hakim bizden açıkça para istedi ancak ispatlayamıyoruz.......Ardından da günlüklerini ifşa etseler..( Bu örneği empati kurulması için verdiğimizi özellikle hatırlatıyoruz .)
         Hakimler bu durumlarda nedensellik bağını kullanıyorlar.Örnek olay da mağdurun kadın,zanlı olan olan eniştesinin de erkek olması yeterli kabul ediliyor.Günlükler de ek kanıt ....
         İyi ama kapitalist sistemde paradan daha nesnel bir kanıt var mı? Savcıların para için bu davaları açıyor olmadığını kabul etmek akla yakın kabul edilmesinde bir problem olmaması lazım .Bir kez daha hatırlatmak istiyoruz ki bu örneği hakim ve savcıları suçlamak için değil, sadece konunun iyi anlaşılması için veriyoruz. Sorumuz çok basit:Adaletin herkes için geçerli norm ve  kurallarla yürümesi gerekmez miydi?! 
        Şimdi geriye yaslanın ve herkesin herkesi suçladığı bir Dünya hayal edin.(1) nolu Örnek olayda, gazete haberine göre adli tıbbın bir kanıt bulamadığını düşünün....Tüm bunların Kendi başınıza geldiğini düşünün...
        Bu örneği okuduktan sonra zorda kalmış bir kadına ya da genç kıza elinizi uzatır mıydınız?
        Haklısınız.........Yaşanabilir bir dünya için yargılamaların somut deliller üzerinden yapılması elzemdir ama biz yine de aynı örnek üzerinden devam edelim ve Madem empati fikirlerimizin ve duygularımızın sağlamasıdır, biraz empati yapalım .
        Örnek olay üzerinde zorlama mantık yürütmelerle değil,olabilecek en doğal hale dair bir mantık uygulayalım.
          Mağdur kız bir bağımlı ve uyuşturucuya rahatça ulaşabilmek için her yolu denemesi muhtemel ancak çoğu zaman olduğu gibi oluşturulan kamuoyu ile bu problemi de çözülüyor .Eğer her şey normal ve objektif ilerleseydi, iftirayı atan ve gerçekten de zor durumdaki kızımızın içinde bulunduğu hal,yani Uyuşturucu bağımlısı olmasının bu davada güvenilirliği azaltan bir karine olması gerekmez miydi ?!
    Ya da bir başka soru: Benzer davalarda Eğer Uyuşturucu bağımlısı erkek ve iftira atılan kadın olsaydı mahkemenin vereceği karar ne yönde olurdu ?
        Üzerinde düşünmek gerekiyor.
         Konunun önemini kavramak için mağdur bir babanın anlattıklarını aktarmam yerinde olacaktır. Bu Baba yıllar önce siyasi suçlamalar nedeniyle 14 gün kadar göz altında kalmış ve sonucunda devlet güvenlik mahkemesi'nde yargılanmış.Yargılamalar biter bitmez bu kez de yargıtayda temyiz süreci başlamış ve sonuçta aklanmış.Sevinmiş doğal olarak ve iş başvurularında bulunmaya başlamış .Öyle ya, mahkeme sonuçları elindeymiş artık büyük bir zevkle sınavları hazırlanmaya başlamış .Ne var ki birkaç sınavı kazansa da sözlüleri asla geçememiş.....Kötüye yormamış önce..... Tam pes etmek üzereyken şimdi çalıştığı Kurumu'nun sınavında kazanmış ve sözlüye girmiş.Şanslıymış Çünkü o dönemin hükümeti siyasi baskılar nedeniyle Sözlüye  giren herkesi kazanmış kabul etmiş ama o da ne ?! Bir süre sonra yaşadığı yargılamalardan beraat etmiş olmasına rağmen sırf yargılanmış olması nedeniyle devlet memuru olarak çalışamayacağı bildiren bir tebligat almış .Yine uzun süren mahkemeler ve temyizler sonucunda neyse ki işbaşı yapmış. Mağdur baba ,"Bilemiyorum ancak şu ana kadar Kendinden daha iyi bir memura rastlamadım. Yani devlet bu işte olsa  olsa  kârlıdır," demişti .
      O da tıpkı diğer babalar gibi yaşadıklarına anlam veremiyordu. Boşanma sürecinde birçok mağdur baba ile tanışma fırsatı bulmuştu. WhatsApp grupları olsun, Twitter grupları olsun....Özellikle taciz ve istismar iftirası ile suçlanan babaların perişan halleri,uğradıkları haksızlıklar ......
         Sohbetin sonunda,şöyle demişti."istismarla suçlanan babaları tanıdıktan sonra ,yaklaşık 30 yıl önce yargılandığım davanın bir siyasi dava olmasına ne kadar çok şükür ettiğimi anlatamam. istismar suçlamasına uğrayan babaların durumunu hayal dahi edemiyorum. Artık her attıkları adımda karşılarına çıkacak bu davalar suçsuz olmaları hiçbir şeyi değiştirmeyecek. Çünkü pratikte yaşamlarının bir kâbusa dönmesi için suçlu olmamalarının bir önemi yok .
        Lütfen empati yapar mısınız ?!
          Elbette, kadın derneklerinin bu hassas konudaki çığırtkanlıklarını da takdir etmek gerekir.Dökülen kanı öne sürerek istemekten vazgeçmediler ve ödüllerini de aldılar. Rahatsız edici bu özgüvenlerini kimsenin sesini çıkaramayacağı bir noktalar artık.Kadın dernek ve oluşumları yarattıkları kamuoyu baskısıyla sadece hayatın akışına müdahale etmiyorlar..... Bu onları tatmin etmiyor.Mahkeme kapıların da artık sadece onlar var .Olur ya beklentilerin aksine berat sonuçlarıyla karşılaşırlarsa temyiz aşamasını garantiye almak istiyorlar.
       Aşağıda (2) numaralı haber küpürü incelendiğinde görüleceği üzere beraat kararı kadın hakları savunucuları için yeterli değil.Adet olduğu üzere mahkeme kararına saygı duymuyor ve bu işin peşini bırakmayacaklarını gözyaşları içinde açıklıyorlar.Çünkü kendi yargılarını çoktan yapmış ve bitirmişler.İlgili haberi merak edenlerin internetten bulmasını ve okumasını öneriyoruz Zira mahkeme heyetinin oy çokluğu değil,oy birliği ile verilmiş bir kararı var.Ancak dökülen gözyaşlarına bakarsanız bunun hiçbir önemi yok yapılan açıklamalar hukuka müdahale olarak kabul edilmemiş. o zaman mahkeme konusu olmuş ve benzeri haberlere metinde değnilmesini de hukuka bir müdahale olarak kabul etmeyeceklerini umuyorum. Davanın peşini bırakmayacaklarına dair beyanlarını ve döktükleri gözyaşlarını görmek için bu haberi mutlaka okumanızı tavsiye ediyorum.
       İftira mevzuunda basına da yansıyan bir haber bu konuda oldukça aydınlatıcı.... Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının 15. 03. 2018 tarihinde yaptığı açıklamaya göre ihmal,istismar ve şiddet vakaları için hizmet veren,acil hizmet hattı 183'e son aylarda cinsel istismar telefonları yağmış.(3) 183'e her gün gelen 4000 bini aşkın aramadan(1000) bini çocuk istismarı ile ilgiliymiş ve 1000 cinsel istismar ihbarından 15'i gerçekten istismarmış.Geriye kalan 985 ihbar gerçek değilmiş yani iftiraymış.
         Bu haberi okuduğumda aslında her 1000 iftiradan 985'nin gerçek dışı olmasına değil 15'inin gerçek olmasına takıldığımı İtiraf etmeliyim.Bu 15' gerçek' istismar Vakası'nın gerçekliğini nasıl belirlemiştir acaba? 1 ve 2 numaralı haber küpürleri bakarsak durum biraz karışık gibi. Öyle ya ,eğer mahkumiyetle sonuçlanmış ve sonuçlanmamış bu iki dava hangi gruba dahil acaba? Düşünmek gerekmez mi ?! Peki,  kamuoyu yargısının,adaletin olması gereken doğasına uygun bir süreçte yürümediği gerçeğini nereye koyacağız?!
      Bu arada gözünüzden kaçmış olabilir ancak günde 1000 cinsel istismar ihbarı yılda 365.000 ihbar ediyor .Yani aslında hapishanelerin kadınlarla doldurulması gerekiyor .Eğer erkekler kadınlarla eşit şartlarda yargılanıyor olsaydı,bu asılsız ihbarlar yapanlar hiçbir şekilde sosyal hayatın içinde olamazlardı.Çocukların velayetlerini de alamazlar zira gözü dönmüş bir şekilde,sırf kocalarından intikam almak için çocukların ortaya sürüyor, onları kullanıyorlar. Yani asıl istismarcılar,bizzat bu iftiracı kadınların kendisi.......
            Neden mi?!
             Bu Cinsel istismar iftiraları,ileride sadece kocalarının değil, çocuklarının da yaşamını zorlaştıracak.... Birkaç mesleği isteseler de  yapamayacaklar.. Bu nedenle -elbette Eğer erkeklerle kadınlar eşit olarak yargılanıyor olsalardı- bu iftiracı kadınların mutlak bir şekilde cezalandırılması gerekirdi.
          Empati fiillerimizin ve duygularımızın sağlamasıdır dedik. Madem, buyurun yine örnekler üzerinden gidelim.
        Hayal edin lütfen,ülkenin en önemli şahsiyetleri asılsız bir cinsel istismarla suçlanmış olsaydı.ihbarda bulunanarın hapis cezası ile cezalandırılmamış olması mümkün olur muydu?! Ya da aynı şekilde yargı görevlerinden,örneğin bir hakim aynı suçlamayla karşılaşsaydı ve ihbar asılsız çıksaydı sonuç ne olurdu?! Oysa Sayın bakana göre günde 985 kadın,asılsız cinsel istismar iftirasında iddiasında bulunuyor.
         Günde 985,yılda 395.525 asılsız İddaa asılsız cinsel istismar iftirası.......
        Empati,empati, empati .......
         Bir an için asılsız olduğu anlaşılan cinsel istismar ihbarlarının sanığı olduğunuzu düşünün lütfen.
          Ne hissedersiniz?     
           Yukarıda  da değinildiği üzere boşanma sürecinde cinsel istismarla suçlananların durumu içler acısı ama kimsenin umurunda bile değil maalesef.
          Genel olarak boşanma sürecinde cinsel istismar suçlamaları şu şekilde meydana geliyor.
          Belki inanması güç gelebilir ancak özellikle boşanmış ya da boşanma sürecindeki ailelerde cinsel istismar iftirası atan anneleri buna  iten en büyük neden, kızlarının babalarını ayın belirli günlerinde gördükten sonra yaşadıkları mutluluk ve gözlerindeki pırıltıdır.Bu mutluluğu hazmedemeyen anneler,tabiri caizse vites yükseltmekte kötülükten sınır tanımamaktalar.Açıktır ki bu hal ,bir delilik halidir ancak maalesef mahkemeler bu delilik halini umursamamaktadır. Sonuçta ,iftira atmak serbesttir zira bir müeyyide ile karşılaşmamaktadır.
       Şimdi bir kez daha derin nefes alın ve düşünün lütfen.
       Eşiniz sizden intikam almak için öz kızınız ya da oğlunuzla cinsel istismarda bulunduğunuz iftirasında bulunsaydı,ne hissederdiniz?!
      Ve şu soruyu sorun;bu iftira bana atılsaydı ve asılsız çıksaydı iftira atanın cezalandırılmamasını nasıl karşılardınız?
     Ya da şöyle düşünün; bu iftirayı atan kadının cezalandırılmamasını nasıl karşılardınız?
      Bu şekilde iftira atan bir kadına O çocuğun velayetinin verilmesi akılcı bir davranış mıdır?              
      Maalesef bu soruları kimse cevaplamıyor. Ne Hakimler ne politikacılar ne diğer yetkililer... Umurlarında dahi değil Zira yasalar nedeniyle müsterihler .Ne diyelim konunun ne kadar önemli olduğunu kavramları için illa başlarına gelmesi mi gerekiyor?! Lütfen saygıdeğer hakim ve savcılar,biliyoruz sizlerin de elleri kolları bağlı ama lütfen; aynı iftara size yapılırsa ne hissederdiniz? İçinizi öfke kaplar mıydı?
     Düşünün ki Türkiye, sosyal olarak hala bol feodal kalıntıya sahip bir ülke... Birileri erkekleri özellikle şiddete davet ediyorsa eğer, Sizlerde bu şiddetin suç ortağı olmuş olmuyor musunuz? Bakın bu gidişle, herkesin suçlandığı günler çok uzakta değil .Çünkü sayın Kadın Bakanı dalga geçer gibi her gün 1000 cinsel istismar ihbarı yapıldığını ve bunun 985 asılsız olduğunu söylüyor.
 
  Zühtü Akar

 Fuat Tosun (Kadınlar cehennemi adlı eserden derlenmiştir)

1- https://m.haberler.com/izmir-de-genc-kizdan-enistesine-tecavuz-iftirasi-9710383-haberi/

2- https://www.google.com/amp/s/www.sozcu.com.tr/2018/gundem/cinsel-istismar-davasinda-aglatan-karar-2336503/amp/

3- https://www.haberturk.com/tv/gundem/haber/1877121-alo-183-sosyal-destek-hatti-na-istismar-telefonu-yagdi

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (2)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
recep haksever
(08.12.2022 11:49 - #301)
Allah razı olsun. .güzel yazmışsınız
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
recep haksever
(08.12.2022 11:49 - #302)
Allah razı olsun. .güzel yazmışsınız
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.