Zafer Özcivan
Köşe Yazarı
Zafer Özcivan
 

TARIMDA DENETİMSİZLİĞİN FATURASI AĞIRLAŞIYOR

Türkiye'de tarım sektöründe yıllardır kronikleşmiş olan denetimsizlik, bilinçsiz üretim ve kontrolsüz zirai ilaç kullanımı, sonunda Avrupa kapılarından dönen tarım ürünleriyle tekrar tokat gibi yüzümüze çarptı. Son 45 günde Avrupa Birliği ülkeleri, Türkiye'den gönderilen tam 54 farklı tarım ürününü “zehirli madde” ve “kanserojen kalıntı” nedeniyle geri gönderdi. Üstelik bu ürünlerin arasında fındıktan Antep fıstığına, kuru incirden tahine kadar ihracatın bel kemiğini oluşturan önemli kalemler var. Bu tablo, tarımın sadece iklimle ya da toprakla değil, sistemle, eğitimle ve devlet denetimiyle şekillendiğini bize bir kez daha hatırlatıyor. GÖRÜNEN O Kİ KÂĞITTAKİ YÖNETMELİKLER, TARLADAKİ GERÇEĞE ULAŞAMIYOR Tarım ve Orman Bakanlığı, 7 Ocak 2025'te bir yönetmelik yayımlayarak pestisit kalıntı sınırlarını AB ile uyumlu hale getirdi. Bu hamle, Avrupa standartlarını yakalama açısından olumlu bir adımdı. Ancak sorun şu ki: kâğıt üzerinde yapılan düzenlemeler, sahadaki uygulamaya yansımıyor. Üç ay içinde geçiş sağlanacak denilen bu yeni limitler, çiftçiye zamanında ulaştırılmadı, bilgilendirme eksik kaldı, en önemlisi de bu sürecin denetimi yapılmadı. Sonuç? Avrupa’nın sınır kapılarından geri dönen, üzerinde pestisit kalıntısı olan tarım ürünleri. Demek ki mesele sadece yasa çıkarmak değil; uygulamayı denetlemek, üreticiyi doğru şekilde bilgilendirmek ve süreci takip etmek. KAÇAK İLAÇLARLA TARIM OLMAZ: UCUZUN BEDELİ AĞIR OLUYOR Çiftçi cephesinde durum daha da çetrefilli. Mazot, gübre, tohum, ilaç... Tarımsal girdi maliyetleri her geçen gün artarken, birçok üretici çareyi “kaçak ilaç” kullanmakta buluyor. TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Baki Remzi Suiçmez'in de dediği gibi, çiftçi bazen bu ilaçların neye yaradığını, nasıl kullanılması gerektiğini bile bilmiyor. Zirai ilacı doğru zamanda, doğru dozda, doğru şekilde kullanmazsanız; bırakın ihracatı, iç piyasada bile zehirli ürün satmış olursunuz. Bekleme süresine uyulmadan yapılan hasat ise yasal olan ilacı bile tehlikeli hale getiriyor. Bu sadece ihraç ürünlerinin değil, soframıza gelen meyve ve sebzenin de sağlığımız için bir tehdit haline gelmesi demek. DENETİM MEKANİZMASI YETERSİZ: KADRO VAR MI? YOK İşin can alıcı noktası şu: Bu sistemin denetlenmesi gerekiyor ama Tarım Bakanlığı’nın elinde yeterli kadro yok. Ziraat mühendisi, veteriner hekim, gıda mühendisi sayısı yetersiz. Kâğıt üstünde “denetliyoruz” denilen şeyin, sahada tam olarak uygulanmadığını herkes biliyor. Denetimsizliğin sonucu sadece gıda iadesi değil, Türkiye'nin tarımda güven kaybı yaşaması. Tarımda “denetim şart” cümlesi artık klişe değil, bir zorunluluk. Üretimin her aşaması kamu eliyle izlenmeli. Denetimden geçen ürünlere “temiz ürün” sertifikası verilmeli. Hatta gerekirse, bilinçli olarak yasa dışı uygulama yapan üreticiler kamuoyuna açıklanmalı, üretimden men edilmeli. İHRACATIN LOKOMOTİF ÜRÜNLERİ TEHLİKEDE Bu işin en can yakıcı kısmı şu: Geri çevrilen ürünler arasında Türkiye'nin dünya pazarında lider olduğu ürünler var. Fındık, Antep fıstığı, kuru incir, tahin... Bu ürünlerdeki sorun, sadece Avrupa’dan bir red almayla sınırlı kalmaz. Bu, marka değerinin çökmesi, ülke imajının bozulması ve gelecek siparişlerin azalması anlamına gelir. Bazı örneklerde pestisit kalıntısı AB’nin izin verdiği sınırın 67 katı. Bu oran artık hata değil, açık bir skandal. Ve bu ürünlerin iç piyasaya sürülmediğinin garantisi yok. Yani konu sadece “ihracatçı çiftçi” meselesi değil; bu hepimizin sağlığını doğrudan ilgilendiriyor. EN ÇOK ÜRÜNÜ ALMANYA VE YUNANİSTAN GERİ GÖNDERDİ Verilere göre en fazla iade Almanya’dan geldi. Ayçiçeği tohumu, kuru incir, üzüm yaprağı, Antep fıstığı, organik ürünler... Almanya tam 11 farklı ürünü iade etti. Yunanistan da benzer şekilde; helva, kuru incir, susam gibi ürünleri reddetti. Bu ülkelerin hassasiyeti, diğer AB ülkelerine de örnek olabilir ve Türkiye'nin tarımsal ihracatı ciddi biçimde darbe alabilir. SON SÖZ: TARIMDA ARTIK YAMA YETMEZ, KÖKTEN DÖNÜŞÜM ŞART Bu yaşananlar bize bir gerçeği daha açık şekilde gösterdi: Tarım artık sadece “ekmek ve biçmek” meselesi değil. Tarım, bir sistem işi. İçinde eğitim var, denetim var, halk sağlığı var, dış ticaret var. Türkiye’de tarım politikaları hâlâ günü kurtarma üzerine kurulu. Oysa bu yaklaşım hem çiftçiyi hem tüketiciyi hem de ülkenin dış ticaretini felakete sürüklüyor. Tarım Bakanlığı'nın artık pasif yönetmelikler yayımlamak yerine, aktif bir denetim ağı kurması, çiftçiye gerçek destek vermesi, ucuz ilacın değil sağlıklı üretimin yollarını açması gerekiyor. Yoksa Avrupa’dan geri dönen sadece ürünler değil, ülke olarak itibarımız da olur. ZAFER ÖZCİVAN Ekonomist-Yazar zozcivan@hotmail.com
Ekleme Tarihi: 03 July 2025 - Thursday

TARIMDA DENETİMSİZLİĞİN FATURASI AĞIRLAŞIYOR

Türkiye'de tarım sektöründe yıllardır kronikleşmiş olan denetimsizlik, bilinçsiz üretim ve kontrolsüz zirai ilaç kullanımı, sonunda Avrupa kapılarından dönen tarım ürünleriyle tekrar tokat gibi yüzümüze çarptı. Son 45 günde Avrupa Birliği ülkeleri, Türkiye'den gönderilen tam 54 farklı tarım ürününü “zehirli madde” ve “kanserojen kalıntı” nedeniyle geri gönderdi. Üstelik bu ürünlerin arasında fındıktan Antep fıstığına, kuru incirden tahine kadar ihracatın bel kemiğini oluşturan önemli kalemler var. Bu tablo, tarımın sadece iklimle ya da toprakla değil, sistemle, eğitimle ve devlet denetimiyle şekillendiğini bize bir kez daha hatırlatıyor.
GÖRÜNEN O Kİ KÂĞITTAKİ YÖNETMELİKLER, TARLADAKİ GERÇEĞE ULAŞAMIYOR
Tarım ve Orman Bakanlığı, 7 Ocak 2025'te bir yönetmelik yayımlayarak pestisit kalıntı sınırlarını AB ile uyumlu hale getirdi. Bu hamle, Avrupa standartlarını yakalama açısından olumlu bir adımdı. Ancak sorun şu ki: kâğıt üzerinde yapılan düzenlemeler, sahadaki uygulamaya yansımıyor.
Üç ay içinde geçiş sağlanacak denilen bu yeni limitler, çiftçiye zamanında ulaştırılmadı, bilgilendirme eksik kaldı, en önemlisi de bu sürecin denetimi yapılmadı. Sonuç? Avrupa’nın sınır kapılarından geri dönen, üzerinde pestisit kalıntısı olan tarım ürünleri. Demek ki mesele sadece yasa çıkarmak değil; uygulamayı denetlemek, üreticiyi doğru şekilde bilgilendirmek ve süreci takip etmek.
KAÇAK İLAÇLARLA TARIM OLMAZ: UCUZUN BEDELİ AĞIR OLUYOR
Çiftçi cephesinde durum daha da çetrefilli. Mazot, gübre, tohum, ilaç... Tarımsal girdi maliyetleri her geçen gün artarken, birçok üretici çareyi “kaçak ilaç” kullanmakta buluyor. TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Baki Remzi Suiçmez'in de dediği gibi, çiftçi bazen bu ilaçların neye yaradığını, nasıl kullanılması gerektiğini bile bilmiyor.
Zirai ilacı doğru zamanda, doğru dozda, doğru şekilde kullanmazsanız; bırakın ihracatı, iç piyasada bile zehirli ürün satmış olursunuz. Bekleme süresine uyulmadan yapılan hasat ise yasal olan ilacı bile tehlikeli hale getiriyor. Bu sadece ihraç ürünlerinin değil, soframıza gelen meyve ve sebzenin de sağlığımız için bir tehdit haline gelmesi demek.
DENETİM MEKANİZMASI YETERSİZ: KADRO VAR MI? YOK
İşin can alıcı noktası şu: Bu sistemin denetlenmesi gerekiyor ama Tarım Bakanlığı’nın elinde yeterli kadro yok. Ziraat mühendisi, veteriner hekim, gıda mühendisi sayısı yetersiz. Kâğıt üstünde “denetliyoruz” denilen şeyin, sahada tam olarak uygulanmadığını herkes biliyor.
Denetimsizliğin sonucu sadece gıda iadesi değil, Türkiye'nin tarımda güven kaybı yaşaması. Tarımda “denetim şart” cümlesi artık klişe değil, bir zorunluluk. Üretimin her aşaması kamu eliyle izlenmeli. Denetimden geçen ürünlere “temiz ürün” sertifikası verilmeli. Hatta gerekirse, bilinçli olarak yasa dışı uygulama yapan üreticiler kamuoyuna açıklanmalı, üretimden men edilmeli.
İHRACATIN LOKOMOTİF ÜRÜNLERİ TEHLİKEDE
Bu işin en can yakıcı kısmı şu: Geri çevrilen ürünler arasında Türkiye'nin dünya pazarında lider olduğu ürünler var. Fındık, Antep fıstığı, kuru incir, tahin... Bu ürünlerdeki sorun, sadece Avrupa’dan bir red almayla sınırlı kalmaz. Bu, marka değerinin çökmesi, ülke imajının bozulması ve gelecek siparişlerin azalması anlamına gelir.
Bazı örneklerde pestisit kalıntısı AB’nin izin verdiği sınırın 67 katı. Bu oran artık hata değil, açık bir skandal. Ve bu ürünlerin iç piyasaya sürülmediğinin garantisi yok. Yani konu sadece “ihracatçı çiftçi” meselesi değil; bu hepimizin sağlığını doğrudan ilgilendiriyor.
EN ÇOK ÜRÜNÜ ALMANYA VE YUNANİSTAN GERİ GÖNDERDİ
Verilere göre en fazla iade Almanya’dan geldi. Ayçiçeği tohumu, kuru incir, üzüm yaprağı, Antep fıstığı, organik ürünler... Almanya tam 11 farklı ürünü iade etti. Yunanistan da benzer şekilde; helva, kuru incir, susam gibi ürünleri reddetti. Bu ülkelerin hassasiyeti, diğer AB ülkelerine de örnek olabilir ve Türkiye'nin tarımsal ihracatı ciddi biçimde darbe alabilir.
SON SÖZ: TARIMDA ARTIK YAMA YETMEZ, KÖKTEN DÖNÜŞÜM ŞART
Bu yaşananlar bize bir gerçeği daha açık şekilde gösterdi: Tarım artık sadece “ekmek ve biçmek” meselesi değil. Tarım, bir sistem işi. İçinde eğitim var, denetim var, halk sağlığı var, dış ticaret var. Türkiye’de tarım politikaları hâlâ günü kurtarma üzerine kurulu. Oysa bu yaklaşım hem çiftçiyi hem tüketiciyi hem de ülkenin dış ticaretini felakete sürüklüyor.
Tarım Bakanlığı'nın artık pasif yönetmelikler yayımlamak yerine, aktif bir denetim ağı kurması, çiftçiye gerçek destek vermesi, ucuz ilacın değil sağlıklı üretimin yollarını açması gerekiyor. Yoksa Avrupa’dan geri dönen sadece ürünler değil, ülke olarak itibarımız da olur.
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar
zozcivan@hotmail.com

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.