Nihat Güç
Köşe Yazarı
Nihat Güç
 

Günaha Düşmek mi? Günahta Yüzmek mi? -4-

“Günahta yüzmek” durumunu anlayabilmek ve zihinlerimize kazıyabilmek adına fâsık kavramını irdelemekte fayda mülahaza ediyorum. Her konuda olduğu gibi dini düşüncelerimizi şekillendiren kavramlarımızın manasını da Kur’an’a sunmaktan başka bir çıkış ve kurtuluş kapımız yoktur. İlahi kelamdan esinlenerek yola çıkacağız; zihnimizi, düşüncemizi ve fiillerimizi bu denklemle düzenleyeceğiz. Fikirlerimizin ana menbaı olan kavramlarımızı da bu minvalde anlamaya ve yorumlamaya çalışacağız. Fâsık kavramını ayetler çerçevesinde anlamamız ve zihnimize olması gereken şekliyle kazımamız ve oturtmamız ölüm tüneline girmeden evvel davranışlarımızın düzelmesi açısından kaçırılmayacak bir fırsat olacaktır. Günümüz insanlarının zihninde fâsık kavramı her ne kadar günahkar (günah işleyen Müslüman) olarak biliniyor ve anlaşılıyor olsa da dini literatörde bu kavram, günahları aleni bir şekilde, hem de sıkılmadan ve uslanmadan işleyen kişi manasında kullanıldığını belirtmekte fayda vardır. Bu kavramı Kur’an’ı Kerim sayfalarında tarattığımız vakit yaklaşık otuz yerde rast geleceğimiz kesin. Fâsık kavramının kullanıldığı ayetlere, doğru bir anlamak vermek ve güzel bir şekilde yorumlamak adına ciddi bir eğilim gösterdiğimizde bu kavramın birbirinden farklı manalarda kullanıldığına da şahit oluruz. Bu kavramın kullanıldığı konulara dikkatlice baktığımız vakit; “Kafir, Yahudi, Hristiyan, Münafık ve açıkça günah işleyen şahıs”larla alakalı olarak kullanıldığını rahatlıkla görebiliriz, anlayabiliriz. Bu kavramı birkaç ayet üzerinden tanımak istersek şu ayetlere odaklanmamızda fayda mülahaza ediyorum: “Bilin ki, aranızda Allah’ın elçisi bulunmaktadır. Eğer o, birçok işlerde size uysaydı, sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah, size imanı sevdirmiş ve onu gönüllerinize güzel göstermiş; inkârı, fâsıklığı ve (İslâm’ın emirlerine) karşı çıkmayı da çirkin göstermiştir. İşte bunlar doğru yolda olanların ta kendileridir.” (Hücurat/7) “Allah, hakikatleri beyân için bir sivrisineği, hatta küçüklük ve kıymetsizlikte ondan daha aşağı bir şeyi misal getirmekten çekinmez. İman edenler, bunun Rablerinden gelen bir gerçek olduğunu hemen bilirler. Kâfirler ise: “Allah böyle bir misal ile ne demek istiyor, acaba?” derler. Allah onunla bir çok kimseyi sapıklığa düşürür, yine onunla pek çoklarını da doğru yola erdirir. Aslında Allah, onunla ancak fâsıkları sapıklığa düşürür.” (Bakara/26) “Bunun ardından yüz çeviren var ya, işte onlar fâsık olanlardır.” (Al-i İmran/82) Bir başka ayeti kerimede de fâsık kavramı şöyle kullanılmaktadır: “Andolsun, biz sana apaçık âyetler indirdik. Bunları ancak fâsıklar inkâr eder.” (Bakara/99) “Münafık erkekler ve münafık kadınlar birbirlerindendir (birbirlerinin benzeridir). Kötülüğü emredip iyiliği yasaklarlar, ellerini de sıkı tutarlar. Onlar Allah’ı unuttular; Allah da onları unuttu. Şüphesiz münafıklar, fâsıkların ta kendileridir.” (Tevbe/67) “Namuslu kadınlara zina isnat edip sonra da dört şahit getiremeyenlere seksen değnek vurun. Artık onların şahitliğini asla kabul etmeyin. İşte bunlar fâsık kimselerdir.” (Nur/4) Bizlere yol göstermesi açısından bu ayetlerin yeterli olduğunu düşünüyorum. Özellikle gayr-i müslim kişilerin fâsık olarak niteleniyor olmasının en bariz göstergesinin Allah’ın yasakladığı günahları sıkılmadan, utanmadan ve arlanmadan hem de aleni bir şekilde işliyor olmalarından kaynaklandığını görüyoruz. O halde bir Müslüman Allah’ın yasakladığı bir yasağı açıkça işleyemez, ahlak haline getiremez, rutin olarak yaptığı iş ve işlemlerine eklemleyemez, günün yirmi dört saati böylesi bir pislik havuzunda yüzemez. İçki haramdır. Şeytana aldanmak suretiyle bir Müslüman hayatında bir seferlik de olsa içki içebilir. Bu haramı işlemenin hesabını ahirette mutlaka verecektir. Dua eder, pişmanlık duyar, bir daha dönmemek üzere içten ve samimi bir şekilde söz verirse rabbine, Allah kendisini affedebilir. Bunun önünde hiçbir engel yoktur. Ancak bir Müslüman aleni bir şekilde, ulu orta, hem de insanların gözü önünde Allah’ın haram kıldığı bu melaneti içemez, bir günaha dalamaz, böylesi bir havuzda yüzemez. Eğer haram bir içeceği içecek olursa ayetlerin tarif ettiği üzere fâsık kavramının manasını davranışlarıyla sergilemiş olur, yani fâsık olur. Bir Müslüman faiz işleyemez. Faiz işlemenin Allah ve Rasulüne açılmış bir savaş olduğunu bilmesi ve öğrenmesi her Müslümanın üzerinde farzı ayndır. Bilmiyordum, duymadım, okumadım, farkına varamadım, kanunen suç değildi manasındaki özürler kabulden uzaktır. Ancak kişinin insan ve beşer olması hasebiyle bir seferlik de olsa ayağı sürçebilir ve bu günaha düşerek Allah ve Rasulüne savaş açabilir. Tövbe ve istiğfar etmediği müddetçe bu iş ve işlemin hesabını ahirette vereceğinden kuşku duymamak gerek. Ancak bir Müslüman, tüm kazancını faizden sağlayamaz. Faizli iş ve işlemlerde bir hayat boyu ilerleyemez. Tüm kazancını faizden bekleyemez. Hiçbir şekilde isteyerek ya da ismini değiştirerek bu melanete bulaşamaz. Faizden geçimini temin eden kişi fâsıktır. Namaz kılmak tek tek her Müslümana ilahi emir gereği farzı ayndır. Ergenlik yaşına ulaşmış her kul, bu emri ifa etmekle mükelleftir. Duymadım, bilmiyorum, okumadım, okulda öğretmediler, camide anlatmadılar deme hakkına sahip değildir. O halde bir Müslüman vakit namazlarını kılıyor iken herhangi bir sebepten dolayı, istemsizce bir vakit namazı kaçırabilir. Bu bir günahtır ve hesaba dahildir. Allah dilerse affeder o kişiyi, dilerse de cezasını verir. Ancak bir Müslüman: “Ben namazı terk ettim, artık kılmıyorum.” demez/diyemez. Namazı aleni bir şekilde terk ettiğini söyleyen her insan bir fâsıktır. Bu gibi örnekleri çoğaltabiliriz. Ancak şöyle toparlayacak olursak, gerek farzları aleni olarak yerine getirmiyorum diyen her insan, gerek haramlara aleni olarak hem de çevresindeki bütün insanları şahit kılarak dalan kişi ayetlerden yola çıkarak fâsık olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Kur’an’da emredilen farzları yerine getirmeyenleri bu kategoriye koyabileceğimiz gibi nehyedilen fiilleri yani günahları aleni olarak işleyen her insanı bu kategoriye katabiliriz. O halde sergilediğimiz davranışlarımızı yeniden anlamlandırmak için Kur’anî bir gözlüğe ihtiyaç hissettiğimizi dile getirmekte fayda vardır. Aleni bir şekilde işlediğimiz fiiller veya ilanen yerine getirmediğimiz farzlar hakkında bir karara varmamız, hesaba çekilmeden evvel zifiri karanlıkta ilerlediğimiz bu dünya serüveninden başı dik bir şekilde aydınlığa çıkmamız adına önemli bir adım olacaktır. Unutmayınız ki! Kendimize soracağımız şu soru son derece önemlidir: “Günaha mı düştüm, yoksa günahta mı yüzdüm?”
Ekleme Tarihi: 16 Mayıs 2022 - Pazartesi

Günaha Düşmek mi? Günahta Yüzmek mi? -4-

“Günahta yüzmek” durumunu anlayabilmek ve zihinlerimize kazıyabilmek adına fâsık kavramını irdelemekte fayda mülahaza ediyorum. Her konuda olduğu gibi dini düşüncelerimizi şekillendiren kavramlarımızın manasını da Kur’an’a sunmaktan başka bir çıkış ve kurtuluş kapımız yoktur. İlahi kelamdan esinlenerek yola çıkacağız; zihnimizi, düşüncemizi ve fiillerimizi bu denklemle düzenleyeceğiz. Fikirlerimizin ana menbaı olan kavramlarımızı da bu minvalde anlamaya ve yorumlamaya çalışacağız. Fâsık kavramını ayetler çerçevesinde anlamamız ve zihnimize olması gereken şekliyle kazımamız ve oturtmamız ölüm tüneline girmeden evvel davranışlarımızın düzelmesi açısından kaçırılmayacak bir fırsat olacaktır. Günümüz insanlarının zihninde fâsık kavramı her ne kadar günahkar (günah işleyen Müslüman) olarak biliniyor ve anlaşılıyor olsa da dini literatörde bu kavram, günahları aleni bir şekilde, hem de sıkılmadan ve uslanmadan işleyen kişi manasında kullanıldığını belirtmekte fayda vardır. Bu kavramı Kur’an’ı Kerim sayfalarında tarattığımız vakit yaklaşık otuz yerde rast geleceğimiz kesin. Fâsık kavramının kullanıldığı ayetlere, doğru bir anlamak vermek ve güzel bir şekilde yorumlamak adına ciddi bir eğilim gösterdiğimizde bu kavramın birbirinden farklı manalarda kullanıldığına da şahit oluruz. Bu kavramın kullanıldığı konulara dikkatlice baktığımız vakit; “Kafir, Yahudi, Hristiyan, Münafık ve açıkça günah işleyen şahıs”larla alakalı olarak kullanıldığını rahatlıkla görebiliriz, anlayabiliriz. Bu kavramı birkaç ayet üzerinden tanımak istersek şu ayetlere odaklanmamızda fayda mülahaza ediyorum: “Bilin ki, aranızda Allah’ın elçisi bulunmaktadır. Eğer o, birçok işlerde size uysaydı, sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah, size imanı sevdirmiş ve onu gönüllerinize güzel göstermiş; inkârı, fâsıklığı ve (İslâm’ın emirlerine) karşı çıkmayı da çirkin göstermiştir. İşte bunlar doğru yolda olanların ta kendileridir.” (Hücurat/7) “Allah, hakikatleri beyân için bir sivrisineği, hatta küçüklük ve kıymetsizlikte ondan daha aşağı bir şeyi misal getirmekten çekinmez. İman edenler, bunun Rablerinden gelen bir gerçek olduğunu hemen bilirler. Kâfirler ise: “Allah böyle bir misal ile ne demek istiyor, acaba?” derler. Allah onunla bir çok kimseyi sapıklığa düşürür, yine onunla pek çoklarını da doğru yola erdirir. Aslında Allah, onunla ancak fâsıkları sapıklığa düşürür.” (Bakara/26) “Bunun ardından yüz çeviren var ya, işte onlar fâsık olanlardır.” (Al-i İmran/82) Bir başka ayeti kerimede de fâsık kavramı şöyle kullanılmaktadır: “Andolsun, biz sana apaçık âyetler indirdik. Bunları ancak fâsıklar inkâr eder.” (Bakara/99) “Münafık erkekler ve münafık kadınlar birbirlerindendir (birbirlerinin benzeridir). Kötülüğü emredip iyiliği yasaklarlar, ellerini de sıkı tutarlar. Onlar Allah’ı unuttular; Allah da onları unuttu. Şüphesiz münafıklar, fâsıkların ta kendileridir.” (Tevbe/67) “Namuslu kadınlara zina isnat edip sonra da dört şahit getiremeyenlere seksen değnek vurun. Artık onların şahitliğini asla kabul etmeyin. İşte bunlar fâsık kimselerdir.” (Nur/4) Bizlere yol göstermesi açısından bu ayetlerin yeterli olduğunu düşünüyorum. Özellikle gayr-i müslim kişilerin fâsık olarak niteleniyor olmasının en bariz göstergesinin Allah’ın yasakladığı günahları sıkılmadan, utanmadan ve arlanmadan hem de aleni bir şekilde işliyor olmalarından kaynaklandığını görüyoruz. O halde bir Müslüman Allah’ın yasakladığı bir yasağı açıkça işleyemez, ahlak haline getiremez, rutin olarak yaptığı iş ve işlemlerine eklemleyemez, günün yirmi dört saati böylesi bir pislik havuzunda yüzemez. İçki haramdır. Şeytana aldanmak suretiyle bir Müslüman hayatında bir seferlik de olsa içki içebilir. Bu haramı işlemenin hesabını ahirette mutlaka verecektir. Dua eder, pişmanlık duyar, bir daha dönmemek üzere içten ve samimi bir şekilde söz verirse rabbine, Allah kendisini affedebilir. Bunun önünde hiçbir engel yoktur. Ancak bir Müslüman aleni bir şekilde, ulu orta, hem de insanların gözü önünde Allah’ın haram kıldığı bu melaneti içemez, bir günaha dalamaz, böylesi bir havuzda yüzemez. Eğer haram bir içeceği içecek olursa ayetlerin tarif ettiği üzere fâsık kavramının manasını davranışlarıyla sergilemiş olur, yani fâsık olur. Bir Müslüman faiz işleyemez. Faiz işlemenin Allah ve Rasulüne açılmış bir savaş olduğunu bilmesi ve öğrenmesi her Müslümanın üzerinde farzı ayndır. Bilmiyordum, duymadım, okumadım, farkına varamadım, kanunen suç değildi manasındaki özürler kabulden uzaktır. Ancak kişinin insan ve beşer olması hasebiyle bir seferlik de olsa ayağı sürçebilir ve bu günaha düşerek Allah ve Rasulüne savaş açabilir. Tövbe ve istiğfar etmediği müddetçe bu iş ve işlemin hesabını ahirette vereceğinden kuşku duymamak gerek. Ancak bir Müslüman, tüm kazancını faizden sağlayamaz. Faizli iş ve işlemlerde bir hayat boyu ilerleyemez. Tüm kazancını faizden bekleyemez. Hiçbir şekilde isteyerek ya da ismini değiştirerek bu melanete bulaşamaz. Faizden geçimini temin eden kişi fâsıktır. Namaz kılmak tek tek her Müslümana ilahi emir gereği farzı ayndır. Ergenlik yaşına ulaşmış her kul, bu emri ifa etmekle mükelleftir. Duymadım, bilmiyorum, okumadım, okulda öğretmediler, camide anlatmadılar deme hakkına sahip değildir. O halde bir Müslüman vakit namazlarını kılıyor iken herhangi bir sebepten dolayı, istemsizce bir vakit namazı kaçırabilir. Bu bir günahtır ve hesaba dahildir. Allah dilerse affeder o kişiyi, dilerse de cezasını verir. Ancak bir Müslüman: “Ben namazı terk ettim, artık kılmıyorum.” demez/diyemez. Namazı aleni bir şekilde terk ettiğini söyleyen her insan bir fâsıktır. Bu gibi örnekleri çoğaltabiliriz. Ancak şöyle toparlayacak olursak, gerek farzları aleni olarak yerine getirmiyorum diyen her insan, gerek haramlara aleni olarak hem de çevresindeki bütün insanları şahit kılarak dalan kişi ayetlerden yola çıkarak fâsık olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Kur’an’da emredilen farzları yerine getirmeyenleri bu kategoriye koyabileceğimiz gibi nehyedilen fiilleri yani günahları aleni olarak işleyen her insanı bu kategoriye katabiliriz. O halde sergilediğimiz davranışlarımızı yeniden anlamlandırmak için Kur’anî bir gözlüğe ihtiyaç hissettiğimizi dile getirmekte fayda vardır. Aleni bir şekilde işlediğimiz fiiller veya ilanen yerine getirmediğimiz farzlar hakkında bir karara varmamız, hesaba çekilmeden evvel zifiri karanlıkta ilerlediğimiz bu dünya serüveninden başı dik bir şekilde aydınlığa çıkmamız adına önemli bir adım olacaktır. Unutmayınız ki! Kendimize soracağımız şu soru son derece önemlidir: “Günaha mı düştüm, yoksa günahta mı yüzdüm?”
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.