Nihat Güç
Köşe Yazarı
Nihat Güç
 

Kime Göre, Neye Göre Konuşalım?

Kur’an-ı Kerim’de yer alan her ayet bugünü anlatır. Ancak bazı ayetler günümüzü anlatırken bir adım daha önde durur. “Haddi aşan bir topluluk oldunuz diye vazgeçip Zikir’le (Kur’an’la) sizi uyarmaktan geri mi duralım?” (Zuhruf/5) ayeti günümüze ışık tutan nadide ayetlerden biridir. Evet! Birileri kızıyor diye, alınıyor, burun kıvırıyor ya da salya sümük ağlayarak göz yaşı döküyor, bas bas bağırıyor diye bazı konuları dile getirilmekten vaz mı geçelim? Bizim hem safımız belli hem de yerimiz. Hem duruşumuz belli hem de sonuna kadar savunacaklarımız. Ne pahasına olursa olsun destek vereceklerimiz belli olduğu gibi uğrunda can vereceğimiz noktalar da Allah tarafından belirlenmiştir. Çünkü bizler Allah’a teslim olmuş Müslümanlarız. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e benzemek üzere iman eden, ahirette hesaba çekilmeyi kabullenmiş, Kur’an’a göre bir yaşam şeklini savunan ve dile getiren insanlarız. Unutulmaması gerekir ki bir Müslümanın atacağı her adım, söyleyeceği her söz Kur’an ve Sünnetle belirlenmiştir. Allah'a, kitaba, Peygambere, özellikle de ahiret gününe inanmayanlara göre söylememiz gerekenleri söylemekten vazgeçecek ya da takınmamız gereken tavırlardan vazgeçecek, yepyeni bir enstrümanı çalacak değiliz. Allah’ı mı kızdıralım yoksa insanları mı? Dünyadan mı vazgeçelim yoksa ahiretten mi? Allah’ın emirlerini hayatından çıkarmış insanların kaşığıyla yemek yiyecek değiliz. Bazı Müslümanların yapılan işlere karşı çıkmak, olmadık yerde, olmadık şekliyle eleştirmek ya da laik kesime şirin gözükmek gibi bir huyları var. “Şunu söyleyeceğine niye bunu söylemedi? O işi yapacağına niye bu işi yapmadı? Bu söylediklerinin zamanı mı şimdi? Anlattığı bu konudan daha önemli konular dururken bu konuya değinmek doğru değil. Fincancı katırları ürkütmenin vakti değil.” gibi salt eleştiri kokan, yol ve yordam göstermekten fersah fersah uzak işlerle uğraşmayı çook seviyorlar. Sanırım bunu söylemekle veya böyle davranmakla yapmadıklarının üstünü örtmek, kendilerini daha doğru yolda olduklarına inandırmak, bak ben de varım demek istiyorlar. Belki de vicdanlarını rahatlatmanın peşindedirler. Kirleri halının altına süpürmek gibi bir şey bu. Be hey güzel kardeşim! Dikilen soğandan yakınacağına bir sarımsak da sen dik, olmaz mı? Senin elinden de nadide bir işin çıktığına gözleriyle, kulaklarıyla şahit olsun bu ümmet. Neymiş efendim, kimseye dokunmayan, etliye sütlüye karışmayan, ağaç ve hayvan sevgisinden ibaret, dil ucuyla kimsenin duymayacağı bir şekilde fısıldanan, camiye ve vicdana mahpus edilmiş bir din olmalıymış... Maalesef kasaba manava karışmayan bir din henüz icat edilmiş değil. Peh Peh Peh... Beyefendiler(!) Hanımefendiler(!) öyle istiyorlarmış... Ne yapalım canları öyle çekmiş… Dini bir konu açıldığında ya da dini vecibelerden biri ileri sürüldüğünde hemen vaveylayı basan bu kesim ellerinden gelse: “Ey Muhammed! Şimdi sen, sana emrolunanı açıkça ortaya koy ve Allah’a ortak koşanlara aldırış etme." (Hicr/94) ayetini Kur'an'dan çıkarırlar. Allah bu gibi insanlara fırsat vermesin! Hani camiler açıktı, hani camiye gidip gelenlere kimsecikler(!) karışmıyordu, hani okunan Kur'an'a müdahale eden yoktu? Hani dinin teminatı laiklikti? Birileri camiye hapsedilmiş, sosyal ve siyasal hayata karışmayan, ekonomi ve eğitim alanını düzenlemeyen, yaşam alanına müdahale etmeyen, giyim ve kuşamı dile getirmeyen bir dinin anlatılmasını istiyor bu memlekette. Geçenlerde imamın biri faizi anlattı. Bremen mızıkacıları gibi “olamaz” diye koro tutanların sesi gür çıktı. Diğer bir imam tesettürü dile getirdi. “Seni bu ülkeden kovarız” diye avazı çıktığı kadar bağıranlar bile oldu. Ben, laik kesimin dini meselelere karşı sergiledikleri bu ve bunun gibi tavırlardan hiç gocunmadım, gocunmuyorum da. Çünkü herkes kendi dini vecibelerine göre bir tavır sergilemesi beklenendir. Bu durum doğal olandır, olması gerekendir de. Ancak eksiğiyle fazlasıyla dile getirilen her dini vecibe karşısında laf yetiştirmeye çalışan, “bu vecibenin yeri de zamanı da değildi,” diyerek eleştiri bombardımanına pervasızca sarılan, üstüne üstlük ben de Müslümanım diyerek ortalıkta gezinen kesimi anlamakta zorlanıyorum. Nasıl bir ortamda yaşadıklarını, ne yediklerini ve neyi okuduklarını çok merak ediyorum. Laik kesimden daha çok sus pus olmayı arzulayan bu kesim için açıkçası hangi cümleleri kuracağımı şaşırmış durumdayım? Şayet Musa (a.s.) bugün yaşıyor olsaydı; Firavun’un karşısında hak ve hakikati korkusuzca dile getirirken, sihirbazlarla ölümüne mücadele ederken; “Sen Firavun’un sarayında büyüdün. O’na karşı çıkman şık ve doğru değildir. İsrailoğullarını benimle beraber gönder demenin yeri ve zamanı mı şimdi.” diye fetva dizecekleri daha ağır basıyor sanki. Son olarak şunu da ilave etmeden geçmek olmazdı. Hristiyan kültürüyle büyümüş kimi insanın İslam’ı anlamasını beklemek safdillikten öte başka bir şey değildir.
Ekleme Tarihi: 29 Temmuz 2022 - Cuma

Kime Göre, Neye Göre Konuşalım?

Kur’an-ı Kerim’de yer alan her ayet bugünü anlatır. Ancak bazı ayetler günümüzü anlatırken bir adım daha önde durur. “Haddi aşan bir topluluk oldunuz diye vazgeçip Zikir’le (Kur’an’la) sizi uyarmaktan geri mi duralım?” (Zuhruf/5) ayeti günümüze ışık tutan nadide ayetlerden biridir. Evet! Birileri kızıyor diye, alınıyor, burun kıvırıyor ya da salya sümük ağlayarak göz yaşı döküyor, bas bas bağırıyor diye bazı konuları dile getirilmekten vaz mı geçelim? Bizim hem safımız belli hem de yerimiz. Hem duruşumuz belli hem de sonuna kadar savunacaklarımız. Ne pahasına olursa olsun destek vereceklerimiz belli olduğu gibi uğrunda can vereceğimiz noktalar da Allah tarafından belirlenmiştir. Çünkü bizler Allah’a teslim olmuş Müslümanlarız. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e benzemek üzere iman eden, ahirette hesaba çekilmeyi kabullenmiş, Kur’an’a göre bir yaşam şeklini savunan ve dile getiren insanlarız. Unutulmaması gerekir ki bir Müslümanın atacağı her adım, söyleyeceği her söz Kur’an ve Sünnetle belirlenmiştir. Allah'a, kitaba, Peygambere, özellikle de ahiret gününe inanmayanlara göre söylememiz gerekenleri söylemekten vazgeçecek ya da takınmamız gereken tavırlardan vazgeçecek, yepyeni bir enstrümanı çalacak değiliz. Allah’ı mı kızdıralım yoksa insanları mı? Dünyadan mı vazgeçelim yoksa ahiretten mi? Allah’ın emirlerini hayatından çıkarmış insanların kaşığıyla yemek yiyecek değiliz. Bazı Müslümanların yapılan işlere karşı çıkmak, olmadık yerde, olmadık şekliyle eleştirmek ya da laik kesime şirin gözükmek gibi bir huyları var. “Şunu söyleyeceğine niye bunu söylemedi? O işi yapacağına niye bu işi yapmadı? Bu söylediklerinin zamanı mı şimdi? Anlattığı bu konudan daha önemli konular dururken bu konuya değinmek doğru değil. Fincancı katırları ürkütmenin vakti değil.” gibi salt eleştiri kokan, yol ve yordam göstermekten fersah fersah uzak işlerle uğraşmayı çook seviyorlar. Sanırım bunu söylemekle veya böyle davranmakla yapmadıklarının üstünü örtmek, kendilerini daha doğru yolda olduklarına inandırmak, bak ben de varım demek istiyorlar. Belki de vicdanlarını rahatlatmanın peşindedirler. Kirleri halının altına süpürmek gibi bir şey bu. Be hey güzel kardeşim! Dikilen soğandan yakınacağına bir sarımsak da sen dik, olmaz mı? Senin elinden de nadide bir işin çıktığına gözleriyle, kulaklarıyla şahit olsun bu ümmet. Neymiş efendim, kimseye dokunmayan, etliye sütlüye karışmayan, ağaç ve hayvan sevgisinden ibaret, dil ucuyla kimsenin duymayacağı bir şekilde fısıldanan, camiye ve vicdana mahpus edilmiş bir din olmalıymış... Maalesef kasaba manava karışmayan bir din henüz icat edilmiş değil. Peh Peh Peh... Beyefendiler(!) Hanımefendiler(!) öyle istiyorlarmış... Ne yapalım canları öyle çekmiş… Dini bir konu açıldığında ya da dini vecibelerden biri ileri sürüldüğünde hemen vaveylayı basan bu kesim ellerinden gelse: “Ey Muhammed! Şimdi sen, sana emrolunanı açıkça ortaya koy ve Allah’a ortak koşanlara aldırış etme." (Hicr/94) ayetini Kur'an'dan çıkarırlar. Allah bu gibi insanlara fırsat vermesin! Hani camiler açıktı, hani camiye gidip gelenlere kimsecikler(!) karışmıyordu, hani okunan Kur'an'a müdahale eden yoktu? Hani dinin teminatı laiklikti? Birileri camiye hapsedilmiş, sosyal ve siyasal hayata karışmayan, ekonomi ve eğitim alanını düzenlemeyen, yaşam alanına müdahale etmeyen, giyim ve kuşamı dile getirmeyen bir dinin anlatılmasını istiyor bu memlekette. Geçenlerde imamın biri faizi anlattı. Bremen mızıkacıları gibi “olamaz” diye koro tutanların sesi gür çıktı. Diğer bir imam tesettürü dile getirdi. “Seni bu ülkeden kovarız” diye avazı çıktığı kadar bağıranlar bile oldu. Ben, laik kesimin dini meselelere karşı sergiledikleri bu ve bunun gibi tavırlardan hiç gocunmadım, gocunmuyorum da. Çünkü herkes kendi dini vecibelerine göre bir tavır sergilemesi beklenendir. Bu durum doğal olandır, olması gerekendir de. Ancak eksiğiyle fazlasıyla dile getirilen her dini vecibe karşısında laf yetiştirmeye çalışan, “bu vecibenin yeri de zamanı da değildi,” diyerek eleştiri bombardımanına pervasızca sarılan, üstüne üstlük ben de Müslümanım diyerek ortalıkta gezinen kesimi anlamakta zorlanıyorum. Nasıl bir ortamda yaşadıklarını, ne yediklerini ve neyi okuduklarını çok merak ediyorum. Laik kesimden daha çok sus pus olmayı arzulayan bu kesim için açıkçası hangi cümleleri kuracağımı şaşırmış durumdayım? Şayet Musa (a.s.) bugün yaşıyor olsaydı; Firavun’un karşısında hak ve hakikati korkusuzca dile getirirken, sihirbazlarla ölümüne mücadele ederken; “Sen Firavun’un sarayında büyüdün. O’na karşı çıkman şık ve doğru değildir. İsrailoğullarını benimle beraber gönder demenin yeri ve zamanı mı şimdi.” diye fetva dizecekleri daha ağır basıyor sanki. Son olarak şunu da ilave etmeden geçmek olmazdı. Hristiyan kültürüyle büyümüş kimi insanın İslam’ı anlamasını beklemek safdillikten öte başka bir şey değildir.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
İstanbul
(29.07.2022 20:04 - #221)
Allah razı olsun hocam
Nihat güç Hepimizden Allah razı olsun
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.