Nihat Güç
Köşe Yazarı
Nihat Güç
 

Adil Olmak Gerek, Ama Neye Göre, Kime Göre?

Adil olun, adaletten yana olun, haksızlığa ve hukuksuzluğa da karşı olun! İdama götürülecek olsanız dahi haktan, hukuktan haklıdan yana; haksızlığa, hukuksuzluğa, yolsuzluğa da karşı durun. Siz siz olun asla zalimden ve zulümden yana olmayın! “Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size de ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra size yardım da edilmez.” (Hud/113) Hak ve hukuk yanlış tanımlandığında insanlar farklılaşır. Bakış açıları değiştiği vakit adalet anlayışı da farklılaşır. Aynı olaya, aynı konuya kimisi siyah der kimisi beyaz, kimisi haklı der kimisi haksız, kimisi zulüm der kimisi adalet. Böylesi bir durumun ortaya çıkmasının en önemli sebebi insanların hak ve hukuku kendilerine göre yorumlamalarından kaynaklandığını rahatlıkla söyleyebilirim. “Öyle ise emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Beraberindeki tövbe edenler de dosdoğru olsunlar. Hak ve adalet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz O, yaptıklarınızı hakkıyla görür.” (Hud/112) O halde hak ve hukuk bana göre, sana göre, ona göre değişiklik göstermemelidir. Emrolunduğumuz gibi. Çünkü hak ve hukuk ünsanlar üstü bir konumda olmalı. İnsanlar üstü bir konumu da ancak Allah tarif eder. O halde hak ve hukuk Allah’ın Kur’an’da belirttiği, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hadislerinde vurguladığı bir şekilde olmalıdır. Gerisi lafügüzaftır, akıntıya kürek çekmekten başka bir şey değildir. Evet! Devletlere, bölgelere ve insanlara göre değişiklik gösteren bir adaletten bahsetmiyorum. Çünkü insanlara, bölgelere veya ırklara göre değişiklik gösteren hiçbir adalet tam manasıyla adalet olmayacaktır. Bu olsa olsa o bölgede hüküm süren güçlülerin hakimiyetini ifade edecektir. Kuralları ortaya koyan insanların tahakkümünden bahsetmek adalet değildir. “Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa, Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun. (Şahitlik ettikleriniz) zengin veya fakir de olsalar (adaletten ayrılmayın). Çünkü Allah ikisine de daha yakındır. (Onları sizden çok kayırır.) Öyle ise adaleti yerine getirmede nefsinize uymayın. Eğer (şahitlik ederken gerçeği) çarpıtırsanız veya (şahitlikten) çekinirseniz (bilin ki) şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” (Nisa/135) Benim üzerinde durduğum asıl konu bu. Tüm insanlığı var eden Yüce Allah’ın insanlık için ortaya koyduğu bir adaletten bahsediyorum. Ayırım-kayırım yok bu konuda, torpil yok, zengin fakir, memur esnaf ayırımı da yok, hakim savcı avukat farkı da yok, başbakan milletvekili veya rütbeli ayırımı hiç yok. Namazda secdeye kapanırken herkesin alnının yere değdiği gibi üstünlüğü ve statüyü ortadan kaldıran bir eşitlikten, bir adaletten, bir hak ve hukuktan bahsediyorum. Çünkü ortaya konulan her bir kural ilahi kelamın emirleri ve yasakları çerçevesinde serdedilmiş, insanlar üstü bir konumda olacaktır. İşte adalet budur. Adalet, insanlar üstü bir konudur. Taraf olacağınız, savunacağınız bu adalet; insanlara, ülkelere, ırklara, dillere veya bölgelere göre değişkenlik gösteren bir adalet olmamalıdır. Allah'ın istediği, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in tarif ettiği ve çerçevesini çizdiği bir adaletten bahsediyorum. Çünkü katışıksız, saf ve berrak bir şekilde “Dosdoğru olmak” bu demektir. Siz, siz olun haksızlığa ve hukuksuzluğa kol kanat germeyin ve yeltenmeyin! Aleyhinizde de olsa hak ve hukuku ayakta tutacak bir şekilde şahitler olun. Haksızlığı serdeden insanlara kanmayın, aldanmayın. Herkes bu dünyada kendi hesabına geldiği, ahirette katlanabildiği kadarıyla iş görür. Zevk-ü sefasını süreceğin kadar adaletten, hak ve hukuktan yana, acı ve ıstırabına katlanacağın kadar da zulüm ve haksızlığa taraf ol. Hangi olay, hangi konu olursa olsun taraf tutarak bakmayın ve bu minvalde de yorumlamayın. Şahıs veya konu üzerinden asla yürümeyin. İlke ve kaide sahibi olun. Kişiler üzerinden haklılığı veya haksızlığı tespite de çalışmayın. Yazdığınız, çizdiğiniz, hak ve hukuktan bahsettiğiniz, hüküm bildiren, yol ve yordam gösteren her olayı mutlaka ilahi kelam ile delillendirmeye çalışın. Ancak dikkatli olun ileri sürdüğünüz hiçbir ilkeniz beşeri kaynaklı, yarı yolda yapayalnız bırakan bir konumda olmasın. Delilleriniz, mantıklı, kurallı, hak ve hukuka dayalı olsun ancak en önemlisi de birbiriyle tutarlı olsun. Düşünceleriniz, ileri sürdüğünüz fikirleriniz, adalet adına serdettikleriniz ayetten veya hadisten nemalansın her daim. Hiçbir şeyi bu iki delilin önüne koymayın. Yoksa yanlı ve yanlış davranmış olursunuz ki karar verdiğiniz her konuda ahirette mutlaka sorguya çekilirsiniz. Oradaki sorguyu dünyadaki sorguya benzetmeyin. Çok farklıdır öbür taraf. Vicdanınızı köreltmeyin yoksa doğruya hiçbir zaman erişemezsiniz. Doğru ile beslenmeyen her vicdan körelmiştir, haktan hukuktan sapmıştır. İlahi kelamdan uzaklaşan her vicdan; batıl ve atıl sistemlerle her daim körelebilir. Vicdanınız köreldiğinde artık hiçbir şeyi doğru göremezsiniz ve doğru yorumlayamazsınız. Bozuk bir teraziyle, kesik bir metreyle düzgün bir ölçüm yapamazsınız. Doğru sanırsınız verdiğiniz her kararı ancak hiçbiri doğru çıkmayabilir. Bu dünyada paçayı kurtardığınızı farz edelim ya ahiret, ya hakimi de savcısı de şahidi de Yüce Allah olan o mahkleme-i kübra da ne yapacaksınız? Ortaya serdiğiniz bir konudan, ileri sürdüğünüz bir fikirden, verdiğiniz bir karardan kaç kişi etkilenmişse (iyi veya kötü anlamda) o kadar karşılık bulacağınızı unutmayın. Sözlerinizi onlarca, binlerce hatta milyonlarca kişi üzerinde etkili olduğunu farzedin. Hesap ne kadar da kabarık çıkıyor öyle değil mi? Siz bilirsiniz, ister hak ve hukuktan yana olun, ister hak ve hukuka karşı olun, ölünceye kadar sürdürebilirsiniz bu şatafatlı, bu göz boyayan ve nefsi pohpohlayan hayatı.
Ekleme Tarihi: 26 Ağustos 2022 - Cuma

Adil Olmak Gerek, Ama Neye Göre, Kime Göre?

Adil olun, adaletten yana olun, haksızlığa ve hukuksuzluğa da karşı olun! İdama götürülecek olsanız dahi haktan, hukuktan haklıdan yana; haksızlığa, hukuksuzluğa, yolsuzluğa da karşı durun. Siz siz olun asla zalimden ve zulümden yana olmayın! “Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size de ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra size yardım da edilmez.” (Hud/113) Hak ve hukuk yanlış tanımlandığında insanlar farklılaşır. Bakış açıları değiştiği vakit adalet anlayışı da farklılaşır. Aynı olaya, aynı konuya kimisi siyah der kimisi beyaz, kimisi haklı der kimisi haksız, kimisi zulüm der kimisi adalet. Böylesi bir durumun ortaya çıkmasının en önemli sebebi insanların hak ve hukuku kendilerine göre yorumlamalarından kaynaklandığını rahatlıkla söyleyebilirim. “Öyle ise emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Beraberindeki tövbe edenler de dosdoğru olsunlar. Hak ve adalet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz O, yaptıklarınızı hakkıyla görür.” (Hud/112) O halde hak ve hukuk bana göre, sana göre, ona göre değişiklik göstermemelidir. Emrolunduğumuz gibi. Çünkü hak ve hukuk ünsanlar üstü bir konumda olmalı. İnsanlar üstü bir konumu da ancak Allah tarif eder. O halde hak ve hukuk Allah’ın Kur’an’da belirttiği, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hadislerinde vurguladığı bir şekilde olmalıdır. Gerisi lafügüzaftır, akıntıya kürek çekmekten başka bir şey değildir. Evet! Devletlere, bölgelere ve insanlara göre değişiklik gösteren bir adaletten bahsetmiyorum. Çünkü insanlara, bölgelere veya ırklara göre değişiklik gösteren hiçbir adalet tam manasıyla adalet olmayacaktır. Bu olsa olsa o bölgede hüküm süren güçlülerin hakimiyetini ifade edecektir. Kuralları ortaya koyan insanların tahakkümünden bahsetmek adalet değildir. “Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa, Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun. (Şahitlik ettikleriniz) zengin veya fakir de olsalar (adaletten ayrılmayın). Çünkü Allah ikisine de daha yakındır. (Onları sizden çok kayırır.) Öyle ise adaleti yerine getirmede nefsinize uymayın. Eğer (şahitlik ederken gerçeği) çarpıtırsanız veya (şahitlikten) çekinirseniz (bilin ki) şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” (Nisa/135) Benim üzerinde durduğum asıl konu bu. Tüm insanlığı var eden Yüce Allah’ın insanlık için ortaya koyduğu bir adaletten bahsediyorum. Ayırım-kayırım yok bu konuda, torpil yok, zengin fakir, memur esnaf ayırımı da yok, hakim savcı avukat farkı da yok, başbakan milletvekili veya rütbeli ayırımı hiç yok. Namazda secdeye kapanırken herkesin alnının yere değdiği gibi üstünlüğü ve statüyü ortadan kaldıran bir eşitlikten, bir adaletten, bir hak ve hukuktan bahsediyorum. Çünkü ortaya konulan her bir kural ilahi kelamın emirleri ve yasakları çerçevesinde serdedilmiş, insanlar üstü bir konumda olacaktır. İşte adalet budur. Adalet, insanlar üstü bir konudur. Taraf olacağınız, savunacağınız bu adalet; insanlara, ülkelere, ırklara, dillere veya bölgelere göre değişkenlik gösteren bir adalet olmamalıdır. Allah'ın istediği, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in tarif ettiği ve çerçevesini çizdiği bir adaletten bahsediyorum. Çünkü katışıksız, saf ve berrak bir şekilde “Dosdoğru olmak” bu demektir. Siz, siz olun haksızlığa ve hukuksuzluğa kol kanat germeyin ve yeltenmeyin! Aleyhinizde de olsa hak ve hukuku ayakta tutacak bir şekilde şahitler olun. Haksızlığı serdeden insanlara kanmayın, aldanmayın. Herkes bu dünyada kendi hesabına geldiği, ahirette katlanabildiği kadarıyla iş görür. Zevk-ü sefasını süreceğin kadar adaletten, hak ve hukuktan yana, acı ve ıstırabına katlanacağın kadar da zulüm ve haksızlığa taraf ol. Hangi olay, hangi konu olursa olsun taraf tutarak bakmayın ve bu minvalde de yorumlamayın. Şahıs veya konu üzerinden asla yürümeyin. İlke ve kaide sahibi olun. Kişiler üzerinden haklılığı veya haksızlığı tespite de çalışmayın. Yazdığınız, çizdiğiniz, hak ve hukuktan bahsettiğiniz, hüküm bildiren, yol ve yordam gösteren her olayı mutlaka ilahi kelam ile delillendirmeye çalışın. Ancak dikkatli olun ileri sürdüğünüz hiçbir ilkeniz beşeri kaynaklı, yarı yolda yapayalnız bırakan bir konumda olmasın. Delilleriniz, mantıklı, kurallı, hak ve hukuka dayalı olsun ancak en önemlisi de birbiriyle tutarlı olsun. Düşünceleriniz, ileri sürdüğünüz fikirleriniz, adalet adına serdettikleriniz ayetten veya hadisten nemalansın her daim. Hiçbir şeyi bu iki delilin önüne koymayın. Yoksa yanlı ve yanlış davranmış olursunuz ki karar verdiğiniz her konuda ahirette mutlaka sorguya çekilirsiniz. Oradaki sorguyu dünyadaki sorguya benzetmeyin. Çok farklıdır öbür taraf. Vicdanınızı köreltmeyin yoksa doğruya hiçbir zaman erişemezsiniz. Doğru ile beslenmeyen her vicdan körelmiştir, haktan hukuktan sapmıştır. İlahi kelamdan uzaklaşan her vicdan; batıl ve atıl sistemlerle her daim körelebilir. Vicdanınız köreldiğinde artık hiçbir şeyi doğru göremezsiniz ve doğru yorumlayamazsınız. Bozuk bir teraziyle, kesik bir metreyle düzgün bir ölçüm yapamazsınız. Doğru sanırsınız verdiğiniz her kararı ancak hiçbiri doğru çıkmayabilir. Bu dünyada paçayı kurtardığınızı farz edelim ya ahiret, ya hakimi de savcısı de şahidi de Yüce Allah olan o mahkleme-i kübra da ne yapacaksınız? Ortaya serdiğiniz bir konudan, ileri sürdüğünüz bir fikirden, verdiğiniz bir karardan kaç kişi etkilenmişse (iyi veya kötü anlamda) o kadar karşılık bulacağınızı unutmayın. Sözlerinizi onlarca, binlerce hatta milyonlarca kişi üzerinde etkili olduğunu farzedin. Hesap ne kadar da kabarık çıkıyor öyle değil mi? Siz bilirsiniz, ister hak ve hukuktan yana olun, ister hak ve hukuka karşı olun, ölünceye kadar sürdürebilirsiniz bu şatafatlı, bu göz boyayan ve nefsi pohpohlayan hayatı.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.