Yusuf Aktaş
Köşe Yazarı
Yusuf Aktaş
 

HAK ILE BATILIN, VATANSEVER İLE HAİNİN MÜCADELESİ...

Hak; kelime anlamı ile doğru, gerçek, adil, kazanılmış olan anlamlarını içermektedir. (TDK) Batıl; kelime anlamı ile boş, lüzumsuz, gerçek olmayan, beyhude, çürük, asılsız anlamlarını içermektedir (TDK) Bu tanımları yapmamdaki asıl gaye çok bilmişlik, ukalalık yapmak değil, konuyu daha iyi anlaşılır hale getirmek için resmi tanımlarla kuvvetlendirmektir. Malumunuz son zamanlarda sapla saman birbirine karışmış olmakla beraber, hak ile batıl da birbirine karıştırılmaya başlamıştır. İnsanoğlunun yeryüzüne gönderilmeden evvel hak ile batılın mücadelesi başlamıştır. İnsana dost gibi yaklaşan şeytan onun merakından ve nefsi dürtülerinden faydalanarak yasaklı bir meyve ile kandırmıştır. İnsanoğlu yeryüzüne  gönderildiğinde ise ilk hak ile batıl savaşı da Habil ile Kâbil arasında yaşanmış ve batılın zulmü ilk defa Kâbil’in katilliği ile başlanmıştır. O günden bu yana hak ile batılın mücadelesi devam etmektedir.  Günümüzde dünyayı yakan kavuran milyonlarca insanı yerinden yuvasından, vatanından, toprağından eden emperyalizmin doymak bilmeyen ihtirasları yanında Kâbil’in zalimliği bile masum kalır. Merhametin ve iyiliğin enayilik gibi göründüğü, zulmün ve gücün daha çok destek ve takdir edildiği günümüzde bizler kendi çapımızda hangisine daha yatkın ve tarafız acaba ?! Böyle zamanlarda güçlü olanın değil de haklı olanın, zalimin değil de mazlumun yanında olabilmek her kişinin değil, er kişinin işidir.  Dünyada nerede mazlum ve savunmasız, ezilen ve zulme maruz kalmış bir topluluk varsa onlara ilk yardıma koşan, gerek bulunduğu yerde, gerekse ülkesinde kucak açan barındıran bir ülke olarak bu merhametini imanından, töresinden alan bir millet olarak tüm dünyaya Kabil'in değil Habil'in tarafında olduğunu göstermiştir ve gösterecektir.  Millet ve devlet olarak batıl olan değil de hak tarafında olduğumuz müddetçe de, hak yolunun sahibi Allah bu millete yâr ve yardımcı olacaktır. Günümüz koşullarında devlet olarak da, millet olarak da hak yolunda tavizsiz yürümek ve ayakta kalabilmek zordur. Ama bunu başaran milletler ve devletler de her zaman ayakta ve güçlü olarak, kimsenin boyunduruluğuna girmemişler, özgür ve saygın bir şekilde hayatlarına devam etmişlerdir. Merhamet etmeyene, merhamet edilmez düsturu ile merhamet fukaraları da gün gelip zulme uğradıklarında kendilerine el uzatacak merhametli bir el arayacaklardır. Devletimiz içeride ve dışarıda Kâbil'in yandaşlarına karşı canla, başla ve sabırlar mücadele etmektedir. Etrafı içeriden bu kadar hain, dışarıdan namlusu üzerine çevrilmiş hiç bir ülke böylesine, kararlı ve sabırlı dirayet göstermemiştir, gösteremez de ... Buna rağmen yine de dünyaya mazlumun yanında olduğunu tek başına, cesurca haykıran bir devletimiz var. Bunu yaparken de diğer taraftan ülkemizin etrafını dört koldan sinsi bir şekilde sarmış emperyalist, kan emici, merhametsizlere karşı da uyanık olup, tedbirli olup, dışa bağlı olmadan teknolojik yönden gelişmiş kendi savunma sanayimizi ve askeri techizatlarımızı sürekli kendi imkanlarımız ile geliştirmek zorundayız. Ve çok geç kalmış olsak da bugün bunu nispeten yapıyor olmak da ülkesini seven her Türk ferdi için bir onurdur .  Bir tarafta 40 yıllık bitmeyen, emperyalist ülkelerin taşeronluğunu yapan kan dökmekten haz alan alçak bir terör örgütüne karşı içeride ve sınır ötesinde mücadele edip, bir taraftan her fırsatta dizlerinin üzerine çökmesini bekleyip işgal etmek için pusuda bekleyen büyük şeytan ve onun avanelerine karşı dik durabilmek bu asırda her devletin ve milletin harcı değildir.  Ama ne yazık ki, hala bunun farkında olmayan, özgürlüğü yemek, içmek, tatil yapmak, nefsi arzularına göre yaşamak olarak algılayan, bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantığı ile şuursuz yaşamayı özgürlük zanneden tiplerin olması insana zül geliyor.  Ama bizler Akif’in ... “Arkadaş, yurduma alacakları uğratma sakın; Siper et gövdeni dursun bu hayasızca akın, Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk’ın... Kim bilir belki yarın, belki de yarından da yakın” Diye hitap ettiği nesiller olarak her durumda ve her daim devletimizin, milletimizin yanındayız ve olmaya devam edeceğiz... Vatanımın her başarısı benim başarımdır diye onur duymak ancak vatanseverlere mahsus bir duygudur. 
Ekleme Tarihi: 27 Eylül 2019 - Cuma

HAK ILE BATILIN, VATANSEVER İLE HAİNİN MÜCADELESİ...

Hak; kelime anlamı ile doğru, gerçek, adil, kazanılmış olan anlamlarını içermektedir. (TDK)
Batıl; kelime anlamı ile boş, lüzumsuz, gerçek olmayan, beyhude, çürük, asılsız anlamlarını içermektedir (TDK)
Bu tanımları yapmamdaki asıl gaye çok bilmişlik, ukalalık yapmak değil, konuyu daha iyi anlaşılır hale getirmek için resmi tanımlarla kuvvetlendirmektir.
Malumunuz son zamanlarda sapla saman birbirine karışmış olmakla beraber, hak ile batıl da birbirine karıştırılmaya başlamıştır. İnsanoğlunun yeryüzüne gönderilmeden evvel hak ile batılın mücadelesi başlamıştır. İnsana dost gibi yaklaşan şeytan onun merakından ve nefsi dürtülerinden faydalanarak yasaklı bir meyve ile kandırmıştır.
İnsanoğlu yeryüzüne  gönderildiğinde ise ilk hak ile batıl savaşı da Habil ile Kâbil arasında yaşanmış ve batılın zulmü ilk defa Kâbil’in katilliği ile başlanmıştır.
O günden bu yana hak ile batılın mücadelesi devam etmektedir. 
Günümüzde dünyayı yakan kavuran milyonlarca insanı yerinden yuvasından, vatanından, toprağından eden emperyalizmin doymak bilmeyen ihtirasları yanında Kâbil’in zalimliği bile masum kalır.
Merhametin ve iyiliğin enayilik gibi göründüğü, zulmün ve gücün daha çok destek ve takdir edildiği günümüzde bizler kendi çapımızda hangisine daha yatkın ve tarafız acaba ?!
Böyle zamanlarda güçlü olanın değil de haklı olanın, zalimin değil de mazlumun yanında olabilmek her kişinin değil, er kişinin işidir. 
Dünyada nerede mazlum ve savunmasız, ezilen ve zulme maruz kalmış bir topluluk varsa onlara ilk yardıma koşan, gerek bulunduğu yerde, gerekse ülkesinde kucak açan barındıran bir ülke olarak bu merhametini imanından, töresinden alan bir millet olarak tüm dünyaya Kabil'in değil Habil'in tarafında olduğunu göstermiştir ve gösterecektir. 
Millet ve devlet olarak batıl olan değil de hak tarafında olduğumuz müddetçe de, hak yolunun sahibi Allah bu millete yâr ve yardımcı olacaktır.
Günümüz koşullarında devlet olarak da, millet olarak da hak yolunda tavizsiz yürümek ve ayakta kalabilmek zordur. Ama bunu başaran milletler ve devletler de her zaman ayakta ve güçlü olarak, kimsenin boyunduruluğuna girmemişler, özgür ve saygın bir şekilde hayatlarına devam etmişlerdir.
Merhamet etmeyene, merhamet edilmez düsturu ile merhamet fukaraları da gün gelip zulme uğradıklarında kendilerine el uzatacak merhametli bir el arayacaklardır.
Devletimiz içeride ve dışarıda Kâbil'in yandaşlarına karşı canla, başla ve sabırlar mücadele etmektedir.
Etrafı içeriden bu kadar hain, dışarıdan namlusu üzerine çevrilmiş hiç bir ülke böylesine, kararlı ve sabırlı dirayet göstermemiştir, gösteremez de ...
Buna rağmen yine de dünyaya mazlumun yanında olduğunu tek başına, cesurca haykıran bir devletimiz var.
Bunu yaparken de diğer taraftan ülkemizin etrafını dört koldan sinsi bir şekilde sarmış emperyalist, kan emici, merhametsizlere karşı da uyanık olup, tedbirli olup, dışa bağlı olmadan teknolojik yönden gelişmiş kendi savunma sanayimizi ve askeri techizatlarımızı sürekli kendi imkanlarımız ile geliştirmek zorundayız.
Ve çok geç kalmış olsak da bugün bunu nispeten yapıyor olmak da ülkesini seven her Türk ferdi için bir onurdur . 
Bir tarafta 40 yıllık bitmeyen, emperyalist ülkelerin taşeronluğunu yapan kan dökmekten haz alan alçak bir terör örgütüne karşı içeride ve sınır ötesinde mücadele edip, bir taraftan her fırsatta dizlerinin üzerine çökmesini bekleyip işgal etmek için pusuda bekleyen büyük şeytan ve onun avanelerine karşı dik durabilmek bu asırda her devletin ve milletin harcı değildir. 
Ama ne yazık ki, hala bunun farkında olmayan, özgürlüğü yemek, içmek, tatil yapmak, nefsi arzularına göre yaşamak olarak algılayan, bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantığı ile şuursuz yaşamayı özgürlük zanneden tiplerin olması insana zül geliyor. 
Ama bizler Akif’in ...
“Arkadaş, yurduma alacakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni dursun bu hayasızca akın,
Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk’ın...
Kim bilir belki yarın, belki de yarından da yakın”
Diye hitap ettiği nesiller olarak her durumda ve her daim devletimizin, milletimizin yanındayız ve olmaya devam edeceğiz...
Vatanımın her başarısı benim başarımdır diye onur duymak ancak vatanseverlere mahsus bir duygudur. 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.