Ravza Zeybek
Köşe Yazarı
Ravza Zeybek
 

DOST KİM? DÜŞMAN KİM?

       En güzel sözlerin sahibinin adıyla…       Allah’ın adıyla…   Geçen hafta ülke gündemine oturan bir cinayete tanıklık ettik…Tanıklık ettik çünkü olayın video görüntüsü yaşanılan olayın ne kadar vahşice ve acı olduğunu  iliklerimize kadar hissettirdi. Video görüntüsü olmayıp da aynı korku ve endişelerle, hatta şiddeti adeta içen kadınlarımız var. Kadın cinayetlerinin hepsi birbirinden farklı ama aynı acı ve aynı trajedi karşımıza çıkıyor ve bu son ile kimse’ Benim başıma gelmez’ diyemiyor.    Ben bu konuda yazmayı hiç düşünmüyordum. Böylesi zor bir konu nasıl dillendirilir?  Acı ve  bu üzüntü,  nasıl yazılır biraz  endişe ettim  açıkçası. Aile üzerine yazdığım kitabımın içinde bahsetmekte çok zorlandığım  ve en kısa tuttuğum konu aslında şiddet bölümleriydi. İyilikler nasıl ki görerek, duyarak çoğalıyorsa; kötülük ve kötü davranışlarda aynı şekilde çoğalıyor. Özellikle;  haberlerde defalarca tekrarlanan görüntü ve haberler aslında bu gibi suçlara meyyal olanların hafızalarında yer edip öğrenilmiş davranışlara ve sonucu çok üzücü fiillere dönüşebiliyor.   Ben bu olayları sadece kadın cinayeti olarak  ele almak istemiyorum. Bu konu bir insanlık sorunudur. Bu sorun sadece ülkemizde değil, gelişmiş Avrupa ve Amerika’da çok büyük bir sorun ve bu sorunu çözümleme her geçen gün zorlaşmaktadır. Avrupa’nın aile hayatını yok eden politikası ve yaşam şeklinin başlarına nasıl bir sorun açtığının farkındalar örneğin:    New York Times’ta yer alan bir haberde, ülkenin en büyük sığınma evi kurumu olan Sığınma Hareketi Müdürlüğü’nden alınan bilgiler göre Norveç’te on beş yaşından büyük her kadının birinin tecavüze uğradığı belirtiliyor.  Norveç’te 2005-2011 yılları arasında aile içi şiddet vakaları  %500 oranında artmış ve rapor edilmiştir. Başka bir Avrupa ülkesi olan İsveç’te her yıl 170 bin civarında kadın şiddet ve tecavüze uğruyor.13 Bin kadın şiddetten korunmak için adını değiştirerek gizli yaşamak zorunda kalıyor. Her yıl  12,000 ile 14,000 arasında ki kadınlar, eşleri veya birlikte yaşadıkları kişilerden gelen şiddetten dolayı ayakta tedavi edilmekte.18- 84 yaş aralığındaki % 41 kadın akşamları tek başına dışarı çıkmak istemiyor. Buraya sadece çok az bir örnek aldım. (Konuyla ilgili bilgi  edinmek isteyenler,  SEKAM Sosyal, Ekonomik ve Kültürel Araştırmalar Merkezi’nin yapmış olduğu araştırmalara  bakabilirler.)   Buradan da anlaşılacağı üzere,  dünyanın genelinde son yirmi yılda kadına verilen özgürlük veya erkekten bağımsız bir yaşam anlayışı kadını ve erkeği birbirine  rakip ve düşman etmiştir. Bu düşmanlıkta erkek kendi güç ve otoritesini kadın üzerinde şiddet ve tecavüz  ile göstermeye çalışmış, kadın ise kendisinin erkekten farklı olmadığını göstermek adına fıtri birçok özelliğinin önüne bu rekabeti geçirmiş durumdadır. SEKAM  verilerini okurken gelişmiş bu ülkelerde  İzlanda, Finlandiya, Norveç ve İsveç’te İslam’ın daha gelmediği İslam tarihinde cahiliye dönemi diye adlandırdığımız dönem aklıma geldi. İslam’ın emirleri iyi anlaşılıp yaşantıya geçirilmezse  bu ülkelerde olanlar her geçen gün ülkemizde artacak ve bir çözüm oluşturamayacağız.    Çözüm ne olur peki? Çözüm İslam’ın bize öğrettiği gibi önce kendimiz yani şahsiyetler üzerinden iyileşeceğiz. İslam tarihi cahiliye döneminin insanlarının İman ile birlikte nasılda gökteki yıldızlara dönüşünü açık açık yazar. Şahsiyetlerin ve karakterlerin İslam terazisinde olmadıktan sonra,  erkekler kadını sadece cinsellik üzerinden değerlendirir ve bu değerlendirmenin bir sınırı yoktur. Tecavüz, ensest veya birçok sapkınlık devamında gelecektir. Şahısların düzelmesi demek aile olmanın ne demek olduğunu ve aile içindeki sıkıntıları da ortadan kaldıracaktır. Yaşam şeklinden kaynaklanan çatışma ve kavgaların önüne geçilmiş olacaktır.    ‘Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında,acımasız, güçlü, Allah’ın kendilerine buyurduğunduğuna karşı gelmeyen kendilerine emredileni  yerine getiren melekler vardır.’( Tahrim suresi: 6. Ayet )   Buradan da anladığımız şekilde kendimizi ve ailemize karşı sadece maddi sorumluluklarımız yok. Manevi olarak onların,  İslami bir kimlik ve anlayış ve yaşantıları içinde sorumluluklarımız  var. İhya olan bir aile her anlamda sorunsuz toplumları doğurur. Bunun için çok çabalamamız ve ülkemizdeki kadın ve aile üzerine oynana oyunları bozmamız lazım.  İslam kadın ve erkeğe cinsiyetler üzerinden değil şahsiyetleri ve davranışları,  üzerinden değer verir.    Yapılan her bir yanlış ve günahın veya sevabın erkek ve kadın olarak değil iman etmiş bir birey olarak değerlendirir. Kadın ve erkeği birbirine düşman değil birbirinin eksiğini tamamlayan olarak görür ve bizim de öyle görmemizi ister.   Günümüzdeki aile üzerine atılan tüm adımlar kadın ve erkek birbirine düşman edilmiştir. Unutmamak gerekir ki bir aile bize sunulan haklar üzerine bina edilmez. Aileyi oluşturan tüm fertlerin birbirlerine karşı merhameti, sevgisi o aileyi ayakta tutar. Merhamet bittiği zaman orada bencillik ve nefret oluşur. Sonucunda ise insanlığa hiç de yakışmayan ve üzücü olaylar baş göstermeye başlar. İnsanın gerçek düşmanın bilmesi onun vesveselerine karşı uyanık olması, her şeyin hukukunu  bize öğreten kaynaktan beslenmemiz lazım…                                                                                                 Ravza Zeybek
Ekleme Tarihi: 28 Ağustos 2019 - Çarşamba

DOST KİM? DÜŞMAN KİM?

 

  

  En güzel sözlerin sahibinin adıyla…       Allah’ın adıyla…

  Geçen hafta ülke gündemine oturan bir cinayete tanıklık ettik…Tanıklık ettik çünkü olayın video görüntüsü yaşanılan olayın ne kadar vahşice ve acı olduğunu  iliklerimize kadar hissettirdi. Video görüntüsü olmayıp da aynı korku ve endişelerle, hatta şiddeti adeta içen kadınlarımız var. Kadın cinayetlerinin hepsi birbirinden farklı ama aynı acı ve aynı trajedi karşımıza çıkıyor ve bu son ile kimse’ Benim başıma gelmez’ diyemiyor.

   Ben bu konuda yazmayı hiç düşünmüyordum. Böylesi zor bir konu nasıl dillendirilir?  Acı ve  bu üzüntü,  nasıl yazılır biraz  endişe ettim  açıkçası. Aile üzerine yazdığım kitabımın içinde bahsetmekte çok zorlandığım  ve en kısa tuttuğum konu aslında şiddet bölümleriydi. İyilikler nasıl ki görerek, duyarak çoğalıyorsa; kötülük ve kötü davranışlarda aynı şekilde çoğalıyor. Özellikle;  haberlerde defalarca tekrarlanan görüntü ve haberler aslında bu gibi suçlara meyyal olanların hafızalarında yer edip öğrenilmiş davranışlara ve sonucu çok üzücü fiillere dönüşebiliyor.

  Ben bu olayları sadece kadın cinayeti olarak  ele almak istemiyorum. Bu konu bir insanlık sorunudur. Bu sorun sadece ülkemizde değil, gelişmiş Avrupa ve Amerika’da çok büyük bir sorun ve bu sorunu çözümleme her geçen gün zorlaşmaktadır. Avrupa’nın aile hayatını yok eden politikası ve yaşam şeklinin başlarına nasıl bir sorun açtığının farkındalar örneğin: 

  New York Times’ta yer alan bir haberde, ülkenin en büyük sığınma evi kurumu olan Sığınma Hareketi Müdürlüğü’nden alınan bilgiler göre Norveç’te on beş yaşından büyük her kadının birinin tecavüze uğradığı belirtiliyor.  Norveç’te 2005-2011 yılları arasında aile içi şiddet vakaları  %500 oranında artmış ve rapor edilmiştir. Başka bir Avrupa ülkesi olan İsveç’te her yıl 170 bin civarında kadın şiddet ve tecavüze uğruyor.13 Bin kadın şiddetten korunmak için adını değiştirerek gizli yaşamak zorunda kalıyor. Her yıl  12,000 ile 14,000 arasında ki kadınlar, eşleri veya birlikte yaşadıkları kişilerden gelen şiddetten dolayı ayakta tedavi edilmekte.18- 84 yaş aralığındaki % 41 kadın akşamları tek başına dışarı çıkmak istemiyor. Buraya sadece çok az bir örnek aldım. (Konuyla ilgili bilgi  edinmek isteyenler,  SEKAM Sosyal, Ekonomik ve Kültürel Araştırmalar Merkezi’nin yapmış olduğu araştırmalara  bakabilirler.)

  Buradan da anlaşılacağı üzere,  dünyanın genelinde son yirmi yılda kadına verilen özgürlük veya erkekten bağımsız bir yaşam anlayışı kadını ve erkeği birbirine  rakip ve düşman etmiştir. Bu düşmanlıkta erkek kendi güç ve otoritesini kadın üzerinde şiddet ve tecavüz  ile göstermeye çalışmış, kadın ise kendisinin erkekten farklı olmadığını göstermek adına fıtri birçok özelliğinin önüne bu rekabeti geçirmiş durumdadır. SEKAM  verilerini okurken gelişmiş bu ülkelerde  İzlanda, Finlandiya, Norveç ve İsveç’te İslam’ın daha gelmediği İslam tarihinde cahiliye dönemi diye adlandırdığımız dönem aklıma geldi. İslam’ın emirleri iyi anlaşılıp yaşantıya geçirilmezse  bu ülkelerde olanlar her geçen gün ülkemizde artacak ve bir çözüm oluşturamayacağız.

   Çözüm ne olur peki? Çözüm İslam’ın bize öğrettiği gibi önce kendimiz yani şahsiyetler üzerinden iyileşeceğiz. İslam tarihi cahiliye döneminin insanlarının İman ile birlikte nasılda gökteki yıldızlara dönüşünü açık açık yazar. Şahsiyetlerin ve karakterlerin İslam terazisinde olmadıktan sonra,  erkekler kadını sadece cinsellik üzerinden değerlendirir ve bu değerlendirmenin bir sınırı yoktur. Tecavüz, ensest veya birçok sapkınlık devamında gelecektir. Şahısların düzelmesi demek aile olmanın ne demek olduğunu ve aile içindeki sıkıntıları da ortadan kaldıracaktır. Yaşam şeklinden kaynaklanan çatışma ve kavgaların önüne geçilmiş olacaktır. 

  ‘Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında,acımasız, güçlü, Allah’ın kendilerine buyurduğunduğuna karşı gelmeyen kendilerine emredileni  yerine getiren melekler vardır.’( Tahrim suresi: 6. Ayet )

  Buradan da anladığımız şekilde kendimizi ve ailemize karşı sadece maddi sorumluluklarımız yok. Manevi olarak onların,  İslami bir kimlik ve anlayış ve yaşantıları içinde sorumluluklarımız  var. İhya olan bir aile her anlamda sorunsuz toplumları doğurur. Bunun için çok çabalamamız ve ülkemizdeki kadın ve aile üzerine oynana oyunları bozmamız lazım.  İslam kadın ve erkeğe cinsiyetler üzerinden değil şahsiyetleri ve davranışları,  üzerinden değer verir.

   Yapılan her bir yanlış ve günahın veya sevabın erkek ve kadın olarak değil iman etmiş bir birey olarak değerlendirir. Kadın ve erkeği birbirine düşman değil birbirinin eksiğini tamamlayan olarak görür ve bizim de öyle görmemizi ister.

  Günümüzdeki aile üzerine atılan tüm adımlar kadın ve erkek birbirine düşman edilmiştir. Unutmamak gerekir ki bir aile bize sunulan haklar üzerine bina edilmez. Aileyi oluşturan tüm fertlerin birbirlerine karşı merhameti, sevgisi o aileyi ayakta tutar. Merhamet bittiği zaman orada bencillik ve nefret oluşur. Sonucunda ise insanlığa hiç de yakışmayan ve üzücü olaylar baş göstermeye başlar. İnsanın gerçek düşmanın bilmesi onun vesveselerine karşı uyanık olması, her şeyin hukukunu  bize öğreten kaynaktan beslenmemiz lazım…

                                                                                                Ravza Zeybek

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.