Ergün DUR
Köşe Yazarı
Ergün DUR
 

EĞİTİM… AMA NASIL?

“Kitap okuyunca ne değişecek ki?” diye düşünüyorsan, elindeki kitaba iyi bak! O da bir zamanlar odundu.. Çocuklarımız… Öğrencilerimiz.. Geleceğimiz. Unutmayalım ki çocuklar kulaklarından değil, gözlerinden eğitilir. Çocuğumuz, çok güzel üç bilinmeyenli denklem çözebilir… Havuz problemlerini hiç kaçırmayabilir. Hatta günde 400 soru çözebilir. Ama eğitim yanı eksikse, hiçbir kıymetinin olmadığı, hayata atılınca görülür. Yani bilgi yüklü hamal olmak da var işin içinde… Eğitim nedir? Hayatın kendisidir. Sevgidir… Saygıdır… Vefadır.. Farkında olmaktır… Empati yapabilmektir. Birgün sabah belediye otobüsünde giderken kucağında bebeği olan bir annenin ayakta, hemen yanıbaşında formasından lise öğrencisi olduğunu anladığım bir öğrenci de oturduğunu görmek bir eğitimci olarak beni derinden üzmüştü.. Eminim ki okulda toplu taşıma kuralları nelerdir? Diye öğretmeni sorsa en güzel cümleleri kurar. Ama uygulamadıktan sonra nafile… Bu bilgi neye yarar? Eğitim şart. Farkındalık önemli bir kavramdır ve iki şeyi unutmayacağız; okuyarak öğreniriz… Severek anlarız… Bu arada ülkemizdeki okullaşma oranından da bahsetmek de fayda var. İlkokulda okullaşma oranı erkeklerde yüzde 98,81, kızlarda yüzde 98,92’dir. Ortaokulda okullaşma oranı yüzde 93,09’dur. Ortaokulda okullaşma oranı erkeklerde yüzde 93,19, kızlarda yüzde 92,98’dir. Ortaöğretimde ise okullaşma oranı yüzde 70,06’dır. Ortaöğretimde okullaşma oranı erkeklerde yüzde 70,77, kızlarda yüzde 69,31’dir.Eğitim-öğretim sürecinin en önemli bileşenlerinden biri olan derslik kapasitesi itibarıyla ortaöğretim düzeyinde son on yılda önemli bir artış sağlanmıştır. Bununla beraber ortaöğretimin süresinin dört yıla çıkarılmış olması, bu kademenin zorunlu eğitim kapsamına alınması ve okullaşma oranlarındaki artış trendi derslik başına öğrenci sayısındaki iyileşmenin bazı bölgelerde sınırlı düzeyde kalmasına neden olmuştur. 2012-2013’te Türkiye geneli itibarıyla 31 olan derslik başına öğrenci sayısının en yüksek olduğu bölgeler, Güneydoğu Anadolu (38) ve İstanbul (37) bölgeleridir. Kalkınma Planı Ortaöğretim İzleme ve Değerlendirme Raporu hedefleri ile uyumlu olarak 2018 ve 2023’e kadar olan dönemlerde gerçekleştirilecek derslik yatırımının zaman ve mekânsal önceliklendirme perspektifini içeren bir yaklaşımla planlanması önemlidir. Ortaöğretim düzeyindeki okulların yaşları itibarıyla analizi hem fiziki altyapı geliştirme hızı hem de büyük onarım ihtiyacının değerlendirilmesi açısından önem taşımaktadır. Bu çerçevede okulların % 35’inin son on yılda hizmete girmiş olması fizikî altyapı yatırım hızının büyüklüğünü göstermektedir. Bu oran bölgeler itibarıyla ise Güneydoğu Anadolu’da % 49,4, Ortadoğu Anadolu’da % 44,4 ve İstanbul’da % 39,6 olarak gerçekleşmiştir. Ortaöğretimde ülke genelinde öğretmen başına öğrenci sayısı 2011 yılında 18 iken 2013’te 16 olmuştur. Söz konusu oranın OECD ortalaması ise 14’tür. Öğrenci sayısındaki artışa rağmen gerçekleşen bu iyileşmenin oldukça önemli olduğu düşünülmektedir. Ancak öğretmen başına öğrenci oranı bölgelere göre önemli farklılıklar arz etmektedir. Batı Marmara ve Batı Karadeniz’de öğretmen başına  öğrenci oranı 14 iken bu oran Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde 21, İstanbul’da 18’dir. Bu kadar akademik bilgiden sonra neden çok fazla kitap okumadığımızdan da dem vurmak isterim.TÜİK, Türkiye’de okuma oranlarıyla ilgili raporda. Raporda, Türkiye’nin kitap okumada dünya ülkeleri arasında 86. sırada yer aldığı belirtilmektedir. Araştırmada bireylerin kitap okuma süreleri de incelenmiş, buna göre, Türkiye’de günde 6 saat televizyon izleyip, 3 saat internet kullanılırken kitap okumaya günde 1 dakika zaman ayrıldığı ortaya çıkmıştır. Yılda 6 saat (günde bir dakika) kitap okuduklarını söyleyen katılımcılar, ihtiyaç listesinde 235. sırada yer vermesi düşündürücü..Avrupa'da yüzde 21 olan kitap okuma alışkanlığı Türkiye'de yok denecek kadar az. Birkaç yıl önce okul kültürü karşılaştırması için Fransa ya giden eğitimciler arasındaydım. Soğuk bir Aralık ayında Paris te bir okulu ziyaret için metroya doğru hızlı giderken, evsiz, yurtsuz saçı sakalı birbirine karışmış, elbiseleri hırpani bir adam gördüm. Elinde KİTAP vardı. Şok olmuştum. Eğer fotoğrafını çekmeyi akıl edebilseydim POLİTZER ödülü alırdım heralde. Düşünsenize kitap okumaması için onlarca nedeni var…Ama okumak kültür olarak yerleşmiş. Bu harika bir olay. "Genelde aşk kitapları okuyoruz”Konuyla ilgili açıklama yapan Dokuz Eylül Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr. Gülmira Kuruoğlu, "Türkiye'de on binde bir kişi kitap okuyor yılda. Yani bizim çok geride olduğumuzu çevremize baktığımızda da görüyoruz. Okuma türlerine baktığımızda da genelde aşk kitapları okunuyor" dedi. Eğitime bu kadar değinmişken çok ciddi fedakarlıkla görev yapan öğretmenlerimizden de bahsetmeden geçmek olmaz. Ülkemizde kaç öğretmen var diye bir soru aklınıza gelirse,Milli Eğitim Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı 2015 Mali Yılı Performans Programına göre; MEB'de 850 bin 960 öğretmen görev yapıyor. Topluma yön veren en önemli unsurlardandır okullarda görev yapan öğretmenler. Ama gerekli saygıyı görüyor mu? İşte bu tartışılır. Çocuğunu hesapsızca seven kişiye Anne ya da Baba denir. Bunu başkasının çocuğu için yapana ÖĞRETMEN denir. Sümüklü bir çocuğun yanağından öpendir ÖĞRETMEN… Dedim ya gerekli saygıyı görüyor mu tartışılır. Hazır yeri gelmişken keyifli bir hikayeyle yazımı sonlandırmak isterim… Fatih Sultan Mehmet Han çocukken çok yaramaz bir öğrenciydi. Ders esnasında yaptığı şımarıklıklarla Hocası Akşemseddin’i çileden çıkarırdı. Hocası kendisine kızdığı zaman hemen “Ben Padişahın oğluyum bana bir şey yapamazsın” deyip tehdit ediyordu. Padişaha şikâyet etmeyi edepsizlik sayan Akşemseddin, durumu II. Murat’a anlatamıyordu. Ancak gün geldi artık küçük Mehmet’in yaptığı yaramazlıklar çekilmez hale geldi. Bunun üzerine destur dileyip II. Murat’ın huzuruna çıktı. “Padişahım size bir hususu arz edeceğim ancak hayâ ediyorum” deyince II. Murat “Buyur çekinmeden anlatabilirsin” dedi. Bu söz Akşemseddin’i rahatlattı ve başladı olayı anlatmaya. Padişahım oğlunuz, ciğerpareniz Mehmet çok yaramaz, onun yaramazlıkları yüzünden ders işleyemiyorum, kendisine kızdığım zamanda hemen sizinle beni tehdit ediyor deyince II. Murat Akşemseddin’in yanına gelerek kulağına bir şeyler fısıldar. II. Murad’ın kulağına söylediği sözleri duyan Akşemseddin çok şaşırdı. Bu ne plandı, mümkün değildi bu planı uygulamak. Akşemseddin plan konusundaki rahatsızlığını padişaha ilettiyse de Padişah onu dinlemedi ve bu iş olacak dedi. Ülkemizde ki okullaşma oranlarından Ertesi gün yine derste Mehmet yaramazlık yapıyordu. Akşemseddin’in uyarısına aynı tehdit cevabını verdiği sırada Padişah ansızın kapıyı açıp içeri girdi. Bu olay karşısında Akşemseddin hiddetlenerek Padişaha bağırdı ve bir tokat atarak, bu şekilde sınıfa giremeyeceğini izin istemesi gerektiğini söyleyerek derhal dışarı çıkmasını istedi. Padişah mahcup bir şekilde boynunu bükerek özür diledi ve dışarı çıktı. Olaylar karşısında Fatih Sultan Mehmet’in nutku tutulmuş ne yapacağını şaşırmıştı. Güvendiği babası tokat yemişti. Fatih Sultan Mehmet allak bullak olmuştu. Az sonra kapı vuruldu ve Padişah mahçup bir şekilde içeri özür dileyerek girdi. Plan muhteşem bir şekilde işlemişti. O günden sonra Fatih Sultan Mehmet asla yaramazlık yapmadı. Çünkü güvendiği dağlara kar yağmıştı. Eğitimin ne olduğunu II.Murat kadar olamasa da; en azından kendi çocuğunu yanlış yollara süreklemeyecek kadar idrak etmiş anne ve babalara ihtiyaç var. Unutmayalım, Çocuklar şımarık doğmaz; ebeveynler tarafından şımartılır.....
Ekleme Tarihi: 05 Mart 2018 - Pazartesi

EĞİTİM… AMA NASIL?

“Kitap okuyunca ne değişecek ki?” diye düşünüyorsan, elindeki kitaba iyi bak! O da bir zamanlar odundu..

Çocuklarımız… Öğrencilerimiz.. Geleceğimiz. Unutmayalım ki çocuklar kulaklarından değil, gözlerinden eğitilir. Çocuğumuz, çok güzel üç bilinmeyenli denklem çözebilir… Havuz problemlerini hiç kaçırmayabilir. Hatta günde 400 soru çözebilir. Ama eğitim yanı eksikse, hiçbir kıymetinin olmadığı, hayata atılınca görülür. Yani bilgi yüklü hamal olmak da var işin içinde… Eğitim nedir? Hayatın kendisidir. Sevgidir… Saygıdır… Vefadır.. Farkında olmaktır… Empati yapabilmektir.

Birgün sabah belediye otobüsünde giderken kucağında bebeği olan bir annenin ayakta, hemen yanıbaşında formasından lise öğrencisi olduğunu anladığım bir öğrenci de oturduğunu görmek bir eğitimci olarak beni derinden üzmüştü.. Eminim ki okulda toplu taşıma kuralları nelerdir? Diye öğretmeni sorsa en güzel cümleleri kurar. Ama uygulamadıktan sonra nafile… Bu bilgi neye yarar? Eğitim şart. Farkındalık önemli bir kavramdır ve iki şeyi unutmayacağız; okuyarak öğreniriz… Severek anlarız…

Bu arada ülkemizdeki okullaşma oranından da bahsetmek de fayda var. İlkokulda okullaşma oranı erkeklerde yüzde 98,81, kızlarda yüzde 98,92’dir. Ortaokulda okullaşma oranı yüzde 93,09’dur. Ortaokulda okullaşma oranı erkeklerde yüzde 93,19, kızlarda yüzde 92,98’dir. Ortaöğretimde ise okullaşma oranı yüzde 70,06’dır. Ortaöğretimde okullaşma oranı erkeklerde yüzde 70,77, kızlarda yüzde 69,31’dir.Eğitim-öğretim sürecinin en önemli bileşenlerinden biri olan derslik kapasitesi itibarıyla ortaöğretim düzeyinde son on yılda önemli bir artış sağlanmıştır. Bununla beraber ortaöğretimin süresinin dört yıla çıkarılmış olması, bu kademenin zorunlu eğitim kapsamına alınması ve okullaşma oranlarındaki artış trendi derslik başına öğrenci sayısındaki iyileşmenin bazı bölgelerde sınırlı düzeyde kalmasına neden olmuştur. 2012-2013’te Türkiye geneli itibarıyla 31 olan derslik başına öğrenci sayısının en yüksek olduğu bölgeler, Güneydoğu Anadolu (38) ve İstanbul (37) bölgeleridir. Kalkınma Planı Ortaöğretim İzleme ve Değerlendirme Raporu hedefleri ile uyumlu olarak 2018 ve 2023’e kadar olan dönemlerde gerçekleştirilecek derslik yatırımının zaman ve mekânsal önceliklendirme perspektifini içeren bir yaklaşımla planlanması önemlidir. Ortaöğretim düzeyindeki okulların yaşları itibarıyla analizi hem fiziki altyapı geliştirme hızı hem de büyük onarım ihtiyacının değerlendirilmesi açısından önem taşımaktadır. Bu çerçevede okulların % 35’inin son on yılda hizmete girmiş olması fizikî altyapı yatırım hızının büyüklüğünü göstermektedir. Bu oran bölgeler itibarıyla ise Güneydoğu Anadolu’da % 49,4, Ortadoğu Anadolu’da % 44,4 ve İstanbul’da % 39,6 olarak gerçekleşmiştir. Ortaöğretimde ülke genelinde öğretmen başına öğrenci sayısı 2011 yılında 18 iken 2013’te 16 olmuştur. Söz konusu oranın OECD ortalaması ise 14’tür. Öğrenci sayısındaki artışa rağmen gerçekleşen bu iyileşmenin oldukça önemli olduğu düşünülmektedir. Ancak öğretmen başına öğrenci oranı bölgelere göre önemli farklılıklar arz etmektedir. Batı Marmara ve Batı Karadeniz’de öğretmen başına  öğrenci oranı 14 iken bu oran Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde 21, İstanbul’da 18’dir.

Bu kadar akademik bilgiden sonra neden çok fazla kitap okumadığımızdan da dem vurmak isterim.TÜİK, Türkiye’de okuma oranlarıyla ilgili raporda. Raporda, Türkiye’nin kitap okumada dünya ülkeleri arasında 86. sırada yer aldığı belirtilmektedir. Araştırmada bireylerin kitap okuma süreleri de incelenmiş, buna göre, Türkiye’de günde 6 saat televizyon izleyip, 3 saat internet kullanılırken kitap okumaya günde 1 dakika zaman ayrıldığı ortaya çıkmıştır. Yılda 6 saat (günde bir dakika) kitap okuduklarını söyleyen katılımcılar, ihtiyaç listesinde 235. sırada yer vermesi düşündürücü..Avrupa'da yüzde 21 olan kitap okuma alışkanlığı Türkiye'de yok denecek kadar az. Birkaç yıl önce okul kültürü karşılaştırması için Fransa ya giden eğitimciler arasındaydım. Soğuk bir Aralık ayında Paris te bir okulu ziyaret için metroya doğru hızlı giderken, evsiz, yurtsuz saçı sakalı birbirine karışmış, elbiseleri hırpani bir adam gördüm. Elinde KİTAP vardı. Şok olmuştum. Eğer fotoğrafını çekmeyi akıl edebilseydim POLİTZER ödülü alırdım heralde. Düşünsenize kitap okumaması için onlarca nedeni var…Ama okumak kültür olarak yerleşmiş. Bu harika bir olay.

"Genelde aşk kitapları okuyoruz”Konuyla ilgili açıklama yapan Dokuz Eylül Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr. Gülmira Kuruoğlu, "Türkiye'de on binde bir kişi kitap okuyor yılda. Yani bizim çok geride olduğumuzu çevremize baktığımızda da görüyoruz. Okuma türlerine baktığımızda da genelde aşk kitapları okunuyor" dedi.

Eğitime bu kadar değinmişken çok ciddi fedakarlıkla görev yapan öğretmenlerimizden de bahsetmeden geçmek olmaz. Ülkemizde kaç öğretmen var diye bir soru aklınıza gelirse,Milli Eğitim Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı 2015 Mali Yılı Performans Programına göre; MEB'de 850 bin 960 öğretmen görev yapıyor. Topluma yön veren en önemli unsurlardandır okullarda görev yapan öğretmenler. Ama gerekli saygıyı görüyor mu? İşte bu tartışılır. Çocuğunu hesapsızca seven kişiye Anne ya da Baba denir. Bunu başkasının çocuğu için yapana ÖĞRETMEN denir. Sümüklü bir çocuğun yanağından öpendir ÖĞRETMEN… Dedim ya gerekli saygıyı görüyor mu tartışılır. Hazır yeri gelmişken keyifli bir hikayeyle yazımı sonlandırmak isterim…

Fatih Sultan Mehmet Han çocukken çok yaramaz bir öğrenciydi. Ders esnasında yaptığı şımarıklıklarla Hocası Akşemseddin’i çileden çıkarırdı. Hocası kendisine kızdığı zaman hemen “Ben Padişahın oğluyum bana bir şey yapamazsın” deyip tehdit ediyordu. Padişaha şikâyet etmeyi edepsizlik sayan Akşemseddin, durumu II. Murat’a anlatamıyordu. Ancak gün geldi artık küçük Mehmet’in yaptığı yaramazlıklar çekilmez hale geldi.
Bunun üzerine destur dileyip II. Murat’ın huzuruna çıktı. “Padişahım size bir hususu arz edeceğim ancak hayâ ediyorum” deyince II. Murat “Buyur çekinmeden anlatabilirsin” dedi. Bu söz Akşemseddin’i rahatlattı ve başladı olayı anlatmaya. Padişahım oğlunuz, ciğerpareniz Mehmet çok yaramaz, onun yaramazlıkları yüzünden ders işleyemiyorum, kendisine kızdığım zamanda hemen sizinle beni tehdit ediyor deyince II. Murat Akşemseddin’in yanına gelerek kulağına bir şeyler fısıldar.
II. Murad’ın kulağına söylediği sözleri duyan Akşemseddin çok şaşırdı. Bu ne plandı, mümkün değildi bu planı uygulamak. Akşemseddin plan konusundaki rahatsızlığını padişaha ilettiyse de Padişah onu dinlemedi ve bu iş olacak dedi. Ülkemizde ki okullaşma oranlarından
Ertesi gün yine derste Mehmet yaramazlık yapıyordu. Akşemseddin’in uyarısına aynı tehdit cevabını verdiği sırada Padişah ansızın kapıyı açıp içeri girdi. Bu olay karşısında Akşemseddin hiddetlenerek Padişaha bağırdı ve bir tokat atarak, bu şekilde sınıfa giremeyeceğini izin istemesi gerektiğini söyleyerek derhal dışarı çıkmasını istedi. Padişah mahcup bir şekilde boynunu bükerek özür diledi ve dışarı çıktı.
Olaylar karşısında Fatih Sultan Mehmet’in nutku tutulmuş ne yapacağını şaşırmıştı. Güvendiği babası tokat yemişti. Fatih Sultan Mehmet allak bullak olmuştu. Az sonra kapı vuruldu ve Padişah mahçup bir şekilde içeri özür dileyerek girdi. Plan muhteşem bir şekilde işlemişti. O günden sonra Fatih Sultan Mehmet asla yaramazlık yapmadı. Çünkü güvendiği dağlara kar yağmıştı.
Eğitimin ne olduğunu II.Murat kadar olamasa da; en azından kendi çocuğunu yanlış yollara süreklemeyecek kadar idrak etmiş anne ve babalara ihtiyaç var. Unutmayalım, Çocuklar şımarık doğmaz; ebeveynler tarafından şımartılır.....

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.