Anne olmak…
Belki de insanın kendi benliğinden sıyrılıp bir başkasına yeniden can olmasıdır. Bir kadın, anne olduğunda sadece bir çocuk dünyaya getirmez; kendi içindeki sabrı, sevgiyi, merhameti, gücü de yeniden doğurur. Anne olmak bir unvandan, bir sorumluluktan çok daha fazlasıdır. Bir çocuğun ilk öğretmeni, ilk sığınağı, ilk duasıdır anne. Ve çoğu zaman o çocuk büyüse de, annesinin dizinin dibinde kendini çocuk hisseder.
Kadın olmak…
Bazen ne kadar zor bir kelimedir. Kadın olmak, çoğu zaman “yapamazsın” denileni yapmak, “dayanamaz” denilene göğüs germektir. Kimi zaman sessiz bir direniştir, kimi zaman gür bir haykırış. Kadın olmak; toplumsal kalıpların arasında, “öyle olmalı”, “böyle olmalı” diyenlere inat kendi olabilmektir. Çalışmaktan, üretmekten, öğrenmekten ve öğretmekten hiç vazgeçmemektir.
Anne olmakla kadın olmak çoğu kez birbirinin içinde erir. Bir kadın sadece anne olduğunda anne değildir; kimi zaman anne olamayan bir kadın da binlerce çocuğa annelik eder. Bazen bir öğretmen olur, bazen bir abla, bazen bir komşu, bazen bir arkadaş… Dünyanın dört bir yanında nice kadın, yüreğinin derinliklerinden gelen anne şefkatiyle nice cana umut olur.
Kadın olmak, bir toplumun temelidir. Eğer bir toplum güçlü kadınlara sahipse, o toplum yarınlara umutla bakabilir. Çünkü kadın; hayatın her alanında emeğiyle, aklıyla, vicdanıyla var olur. Bazen bir tarlada toprağı eker, bazen bir laboratuvarda yeni bir fikir üretir, bazen bir sınıfta çocuğun gözlerine ışık olur. Kimi zaman kendi ayakları üzerinde durmak için nice engeli tek başına aşar, kimi zaman omzunda bir evi, bir aileyi taşır.
Anne olmak, çocuğunun gözyaşını kendi gözünde biriktirmektir. Kadın olmak, başkasının derdiyle dertlenmeyi bilmek demektir. İkisi de kocaman bir kalbin iki farklı yansımasıdır. Anne olmak da kadın olmak da, sevgiyi, sabrı, adanmışlığı, fedakârlığı içinde taşır.
Bugün baktığımızda, her kadın bir toplumun aynasıdır. Annesinden ne gördüyse onu aktarır, yeni nesilleri onun sevgisi büyütür. O yüzden güçlü kadın güçlü anne, güçlü anne güçlü çocuk, güçlü çocuk güçlü toplum demektir.
Belki de tam bu yüzden, kadına değer veren, anneliği kutsal bilen her millet, ayakta kalmayı başarır. Çünkü bilir ki, bir kadının gözündeki umut sönerse bir milletin yarınları kararır.
Bizler biliyoruz ki bu topraklar, anaların dualarıyla, kadınların emeğiyle yoğrulmuştur. Kurtuluş Savaşı’nda cepheye mermi taşıyan annelerden, bugün her alanda başarı hikâyeleri yazan kadınlara kadar nice emek var bu topraklarda.
Bugün bu yazıyı okuyan her kadına seslenmek istiyorum: Siz, birinin annesi olmasanız da, bu dünyaya kattığınız her değerle bir anne şefkatini yaşatıyorsunuz. Emeğiniz, varlığınız, sesiniz, direnciniz, sabrınız, umut ışığımızdır.
Ve her anneye… Evladınız büyürken ona kattığınız her güzel duygu, bu ülkenin geleceğine ekilmiş bir tohumdur. O tohumlar yeşerip fidan, fidanlar orman olur. Bir annenin duası, bir kadının emeği, dünyayı güzelleştirir.
Anne olmak, kadın olmak… İkisi de zordur, ama bir o kadar da onurludur. Ne mutlu ki her biriniz, kendi hikâyenizle bu onuru yaşatıyor, dünyayı değiştiriyorsunuz.
Sevgiyle, umutla, dayanışmayla nice güzel yarınlara…
Varsınız, iyi ki varsınız.