Ravza Zeybek
Köşe Yazarı
Ravza Zeybek
 

BİZ KİMİN ÇOCUKLARIYIZ

   En güzel sözlerin sahibinin adıyla… Allah’ın adıyla… ‘’İman etmedikçe cennete giremezseniz. Birbirinizi sevmedikçe gerçek manada iman etmiş olmasınız..’’ Buyuruyor Allah Rasûlü efendimiz. En sevdiğim hadisi şeriflerden birisidir. Sevginin, Allah(c.c) için sevmenin önemini en güzel  şekilde anlatır bu hadis-i şerif…   Yetmişli yıların sonlarında gözünü dünyaya açmış biri olarak seksenli yılları pek  hatırlayamıyorum. Kendimi bilmem bir kimliğimin farkında olmam, doksanların başıydı. Müslüman bir kimse olmanın şuurunda davranmak nasıl olur bilmediğimiz günlerde bizler  en çok savaşlarda şehit olan yada yurtlarından edilen Müslüman kardeşlerimiz için ‘Ne yapabilirizin derdine düşmekti’. Üzülürdük o dönem Filistin için yumruklarımızı sıkar, Bosna’da bir pazar yerine düşen  bombalarla şehit olanları görünce, genzimize birikirdi sözcükler. Çeçenistan için dualar eder ama tüm bunları yaparken ‘Müslümanlar birbirinin kardeşi olduğu ‘şuurundan ayrılmazdık. Sevgiyle birbirimize duyduğumuz güvenle birçok  güzel  işlere imza atmayı başarabilmiştik; el ele, gönül gönüle verdiğimizde. Sadece dindar bir kimlik ve samimi bir inanıştı bizi birbirimize bağlayan. Sonra birden rüzgar ters yönden esmeye başladı. Önceden  İslam ve Müslüman karşıtlığı vardı ve saflar belliydi. Sonra  içten içe, içimizden olanların  başka bambaşka olmaya başlaması korkuttu. Değişen yönetimlerin getirdiği yasakçı zihniyete nerdeyse alkış tutan bizim gibi görünenler saf değiştirdiler. İçten içe bizden ayrılmışlar kendilerini kollamışlar, en büyük hedefleri zenginlik güç  ve iktidar hırsı olan bu insanlar; söz konusu Allah’ın emri olduğunda bizden olmadıklarını göstermiş oldular. Taraf değiştirdiler… Neyse! Bu malum yapıyı hepimiz biliyoruz da bilmediğimiz bu yapının  bizlere verdiği en büyük darbenin ‘Kardeşlik’ bağımız olduğunu, ‘Güvenimiz’ olduğunu çok geç anladık. Neyle sınanıyorduk ki biz? Bu yapı tüm Müslümanlara ‘Paranız olmazsa bir hiçsiniz’ duygusunu empoze ediyordu. Öyle miydi gerçekten?   Allah Rasûlü Efendimizi ziyarete gelen ve kendisinden çekinen birine’ Korkma ben de kuru et yiyen bir kadının oğluyum’ demesini hayatlarının merkezine koymadılar. Paralarına ve mevkilerine göre davrandılar ve  fakiri yok saydılar.(Eğer o fakir kendilerinden değilse)!  Bu malum yapının araladığı bir yaşam tarzı oluştu. Zenginlik ve ışıltılı ve muhafazakar bir yaşam biçimi. Kılık kıyafetler fetvaya uygun;   gösteriş ve kibir dolu ama ibadetli adı muhafazakar. Ezilmiş olmanın, hor görülmenin acısı böylelikle çıkarılmaya başlanıyordu. Olmasın mı? Olsun elbette. Zenginliğe karşı değilim ama kataloglardan fırlamış başı örtülü kızların sosyal medyada danslı sözlü paylaşımlarını görünce ne söyleyeceğimi bilemez oldum.  Bu duruma alet olan erkeklerin sadece olayı güzellik dış görüntü veya albenili bir hayatı yaşama tutkusu. İslami sınırlara riayet edenler, aynı mahallede ‘Öteki’ oluvermişti. Bu durum sadece dindar muhafazakar kesim için geçerli değilken tek bir taraf üzerinden nefret dilinin oluşmasına da karşıyım. Dernek çatısı altında biraya gelen genç kadınlar, şatafatlı bir yaşamı yaşıyorlar ama çok güzel işlere de imza atıyorlar. Umarım eksiklerin farkına çabuk varırlar  da güzelliklerine güzellik katılmış olur. Müslüman vakıf ve kadın  derneklerini yerden yere vurmak kimseye bir şey kazandırmaz. Onlar da bizim kardeşlerimiz. Size bakan kimsenin nasıl baktığından, siz sorumlu değilsiniz ama onlara nasıl baktığınızdan siz sorumlusunuz. İstesek de istemesek de ülke olarak çok büyük bela ve musibetler ile mücadele etmekteyiz. Aile ve gençlere yönelik tuzaklanmış belalar patlamaya başladı. Birbirimizin mahallelerini ateşe vermek yerine geçmişten biraz ders alıp ne yapabilirizin derdine düşmek en iyisi olacak. Kadın ve erkeği birbirine kırdırmak yerine birbirini tamamlayan fertler olarak görmek  ve cinsiyetçi bir yaklaşım değil de şahsiyetler üzerinden toplumun sorunları ele alınmalı. Taşladığımız her ev bir yangın yeri zaten. Ellerimize tutuşturulan ayrımcı ve nefrete  boğulmuş duyguları kusmak yerine  ortada olan yangınları ‘ nasıl söndürebiliriz ‘diye kafa yormak daha akıllıca olacaktır.  Allah’ın çizmiş olduğu emirler değil de  heva ve hevesler kavga konusu olursa vay bizim halimize.!                                                                                 Ravza  Zeybek
Ekleme Tarihi: 27 Nisan 2019 - Cumartesi

BİZ KİMİN ÇOCUKLARIYIZ


  
En güzel sözlerin sahibinin adıyla… Allah’ın adıyla…

‘’İman etmedikçe cennete giremezseniz. Birbirinizi sevmedikçe gerçek manada iman etmiş olmasınız..’’ Buyuruyor Allah Rasûlü efendimiz.

En sevdiğim hadisi şeriflerden birisidir. Sevginin, Allah(c.c) için sevmenin önemini en güzel  şekilde anlatır bu hadis-i şerif…
 
Yetmişli yıların sonlarında gözünü dünyaya açmış biri olarak seksenli yılları pek  hatırlayamıyorum. Kendimi bilmem bir kimliğimin farkında olmam, doksanların başıydı. Müslüman bir kimse olmanın şuurunda davranmak nasıl olur bilmediğimiz günlerde bizler  en çok savaşlarda şehit olan yada yurtlarından edilen Müslüman kardeşlerimiz için ‘Ne yapabilirizin derdine düşmekti’. Üzülürdük o dönem Filistin için yumruklarımızı sıkar, Bosna’da bir pazar yerine düşen  bombalarla şehit olanları görünce, genzimize birikirdi sözcükler. Çeçenistan için dualar eder ama tüm bunları yaparken ‘Müslümanlar birbirinin kardeşi olduğu ‘şuurundan ayrılmazdık.

Sevgiyle birbirimize duyduğumuz güvenle birçok  güzel  işlere imza atmayı başarabilmiştik; el ele, gönül gönüle verdiğimizde. Sadece dindar bir kimlik ve samimi bir inanıştı bizi birbirimize bağlayan.

Sonra birden rüzgar ters yönden esmeye başladı. Önceden  İslam ve Müslüman karşıtlığı vardı ve saflar belliydi. Sonra  içten içe, içimizden olanların  başka bambaşka olmaya başlaması korkuttu. Değişen yönetimlerin getirdiği yasakçı zihniyete nerdeyse alkış tutan bizim gibi görünenler saf değiştirdiler. İçten içe bizden ayrılmışlar kendilerini kollamışlar, en büyük hedefleri zenginlik güç  ve iktidar hırsı olan bu insanlar; söz konusu Allah’ın emri olduğunda bizden olmadıklarını göstermiş oldular. Taraf değiştirdiler…

Neyse! Bu malum yapıyı hepimiz biliyoruz da bilmediğimiz bu yapının  bizlere verdiği en büyük darbenin ‘Kardeşlik’ bağımız olduğunu, ‘Güvenimiz’ olduğunu çok geç anladık. Neyle sınanıyorduk ki biz? Bu yapı tüm Müslümanlara ‘Paranız olmazsa bir hiçsiniz’ duygusunu empoze ediyordu. Öyle miydi gerçekten?
  Allah Rasûlü Efendimizi ziyarete gelen ve kendisinden çekinen birine’ Korkma ben de kuru et yiyen bir kadının oğluyum’ demesini hayatlarının merkezine koymadılar. Paralarına ve mevkilerine göre davrandılar ve  fakiri yok saydılar.(Eğer o fakir kendilerinden değilse)! 

Bu malum yapının araladığı bir yaşam tarzı oluştu. Zenginlik ve ışıltılı ve muhafazakar bir yaşam biçimi. Kılık kıyafetler fetvaya uygun;   gösteriş ve kibir dolu ama ibadetli adı muhafazakar. Ezilmiş olmanın, hor görülmenin acısı böylelikle çıkarılmaya başlanıyordu.

Olmasın mı? Olsun elbette. Zenginliğe karşı değilim ama kataloglardan fırlamış başı örtülü kızların sosyal medyada danslı sözlü paylaşımlarını görünce ne söyleyeceğimi bilemez oldum.  Bu duruma alet olan erkeklerin sadece olayı güzellik dış görüntü veya albenili bir hayatı yaşama tutkusu. İslami sınırlara riayet edenler, aynı mahallede ‘Öteki’ oluvermişti. Bu durum sadece dindar muhafazakar kesim için geçerli değilken tek bir taraf üzerinden nefret dilinin oluşmasına da karşıyım.

Dernek çatısı altında biraya gelen genç kadınlar, şatafatlı bir yaşamı yaşıyorlar ama çok güzel işlere de imza atıyorlar. Umarım eksiklerin farkına çabuk varırlar  da güzelliklerine güzellik katılmış olur.

Müslüman vakıf ve kadın  derneklerini yerden yere vurmak kimseye bir şey kazandırmaz. Onlar da bizim kardeşlerimiz. Size bakan kimsenin nasıl baktığından, siz sorumlu değilsiniz ama onlara nasıl baktığınızdan siz sorumlusunuz.

İstesek de istemesek de ülke olarak çok büyük bela ve musibetler ile mücadele etmekteyiz. Aile ve gençlere yönelik tuzaklanmış belalar patlamaya başladı. Birbirimizin mahallelerini ateşe vermek yerine geçmişten biraz ders alıp ne yapabilirizin derdine düşmek en iyisi olacak. Kadın ve erkeği birbirine kırdırmak yerine birbirini tamamlayan fertler olarak görmek  ve cinsiyetçi bir yaklaşım değil de şahsiyetler üzerinden toplumun sorunları ele alınmalı.

Taşladığımız her ev bir yangın yeri zaten. Ellerimize tutuşturulan ayrımcı ve nefrete  boğulmuş duyguları kusmak yerine  ortada olan yangınları ‘ nasıl söndürebiliriz ‘diye kafa yormak daha akıllıca olacaktır. 

Allah’ın çizmiş olduğu emirler değil de  heva ve hevesler kavga konusu olursa vay bizim halimize.!                                                                                

Ravza  Zeybek

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.