Adnan Bayraktar
Köşe Yazarı
Adnan Bayraktar
 

İSLAM MEDENİYETİ İBADET VE DUA

Medeniyet; Peygamberimiz Muhammed aleyhisselam'ın şehri Medine-i Münevvere ve oradaki Mescidi nebevidir. Mescidin kıblesi mihraptır. Kısaca medeniyet; Medine, Mescid ve mihraptır. Bundan uzak olan medeni değil olsa olsa mimsiz medeniyet olan "DENİYET" tir. O'da Vahşilik, denîlik. Alçaklık anlamına gelmektedir. Bugün dünya vahşi kapitalist batı ve şu anda savaş ile içine düşmuş oldukları durum bu vahşeti en güzel şekilde açıklamaktadır. İslam medeniyeti, Muhammed Mustafa aleyhisselam ve ona inen vahiy temelinde ele alındığında kıymeti harbiyesi vardır. Aksi halde deniyet ifade eder. Tarihte ve bugün batının bilhassa islam coğrafyasında yaptığı vahşet, afrikada insanları köleleştirerek sömürmeleri, nesilleri dejenere ederek asimilasyona maruz bırakmaları, toplu katliamla soykırım yapmaları ne derece vahşi ve alçak olduklarının bir göstergesidir. İslam medeniyetinin başlangıç noktası ibadettir. İnsanın dünya gelmesi, sağ kulağına ezan, sol kulağına kamet getirilmesi, akika kurbanı kesilmesi, sadaka verilmesinden tutunda vefatında cenaze namazı birer ibadettir. Rabbımız yaratılış gayemiz için buyur ki: وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ Ben cinleri ve insanları ancak beni tanıyıp bana kulluk etsinler diye yarattım.(Zariyat, 56) Allah’a ibâdet etmek, insanın fıtratının gereğidir. Çünkü insan Rabbine ibâdet etmek için yaratılmıştır ve fıtratının aksine davranması kendi zararınadır. yette geçen “ibâdet” kelimesi sadece namaz, oruç, hac vs. gibi belli bir niyet, şekil ve şartlar içinde yapılan ibâdetler mânasında değildir. Bu ifadenin tam anlamı, cin ve insanların Allah’tan başkasına tapmamaları, itaat etmemeleri, hiç kimseye boyun eğmeyip sadece Allah’ın huzurunda eğilmeleri, O’nun emirlerine itaat edip O’ndan korkmaları, sadece Allah’ın dininin kanunlarına uymaları, O’nun dışında hiç kimseden bir şey beklememeleri ve hiç kimsenin önünde dua etmek için el açmamaları demektir. Diğer bildiğimiz ibâdetler zaten bu tarifin içinde yer almaktadır. İbâdetler, genel anlamda Allah’ın rızasını kazandıracak her türlü eylemlerdir ve dinî yaşamda merkezî bir rol oynamaktadır. Hayatın bir bölümüne has olmayıp tümünü kapsamaktadır. İbâdet etmek, insanın karşılaştığı imtihanlarla ve buna bağlı olarak ortaya çıkan stresle başa çıkabilmesinin en etkili yollarından birisidir. Bu bakımdan ibâdetler ve bu ibâdetleri edâ ederken yapılan dualar, çok kıymetlidir. Zira mümin, ibâdetle ve duayla meşgul olduğunda kalbi huzur bulur. Ruhu sekînete, huzura, saadete erişir.(Ra’d 13/28; Râzî, Mefâtîhu’l-ğayb, c. XIX, s. 50; Gazzâlî, İhyâ’u ‘ulûmi’d-dîn, c. II, s. 453.) Islam toplumunda medeniyetinde ibadetler o kadar öneme haizdir ki; fetih yoluyla alınan veya teslim olan bir beldenin en güzel yerine mescid yapımı öncelikli bir olaydı. Hangi şart ve durumda olursa olsun tevhid inancının aslı olan ibadetten ayrı kalmak çok büyük bir olaydı ve bedduaya vesile olurdu.. Hendek savaşında ; çarpışma öylesine şiddede devam ediyordu ki, Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, o günün öğle, ikindi ve akşam namazlarını bile vaktinde kılma imkân ve fırsatını bulamadı. Zâtına eziyet ve hakaret edenlere bile bedduâ etmeyen Kâinatın Efendisi peygamberimiz Muhammed aleyhisselam, namazlarını kazaya bıraktırdıklarından dolayı, onlara şöyle bedduâ etti: "Onlar nasıl, güneş batıncaya kadar uğraştırıp, bizi, namazımızdan alıkoydularsa, Allah da onların evlerine, karınlarına ve kabirlerine ateş doldursun." Daha sonra, o günün öğle, ikindi ve akşam namazlarını Ashabıyla birlikte kaza etti. (Tabakât, 2:68; Tirmizî, 1:337.) Medeniyet kuracak insanın ruhen sağlıklı olması elzemdir. Buda ancak ibadet ve dua ile mümkündür. Bu durumu mespet ilim erbabı batılı müsteşriklerde eserlerinde anlatmaktadırlar. Islam; evladına 7 yaşında ibadetin başı olan namazı kılmasını, on yaşına geldiğinde kılmıyorsa ikazı emreden bir medeniyettir. İbadet ve dua ehli; kendisini sanki ruhu yıkanmış ve negatif enerjiden arınmış gibi hisseder. Ruhen rahatlar. Bu durum, ibâdetlerde yapılan duaların ruh sağlığı üzerindeki olumlu etkisinin çok büyük olduğunu ortaya koymaktadır. Örneğin namaz, oruç ve hac ibâdeti, içinde duanın çokça edildiği ibâdetlerdendir. İnsan, ibâdet edince ruhen kendisini nasıl huzurlu ve güçlü hissediyorsa, dua edince de ruhen kendisini huzurlu ve güçlü hisseder. İbâdet ve dua, insanın zihnen odaklandığı kötümser düşünce ve kuruntulardan kurtulmasına vesile olacağı gibi, kişide İslâm’ın önemle tavsiye ettiği tevekkül, sabır ve sebat etme gibi ahlaki duyguların pekişmesine de katkıda bulunur. Özellikle üzerine düşen sorumluluğu yerine getirip dua ettikten sonra Allah’a dayanarak sonuç beklemenin tam anlamıyla gerçek bir tevekkül hâline dönüştüğü söylenebilir. İnsan, korku, üzüntü, güçsüzlük ve çaresizlik hallerinde psikolojik olarak bunalır ve duaya yönelir. Yeşilçam sinemalarında morali bozulan, ayrılan, hasta olan, yakınını kaybedenlere huzur diye, saadet diye içki masalarında kafa çekmeyi beyinlere işleyen; bugün bile bir çok dizi filimlerinde huzuru kafa dağıtmayı ancak içki masaları olarak gösteren zihniyeti telin ediyorum. İslam medeniyetinin kitabı, onun peygamberinin bize tarif ettiği hususiyetler açık net ortadayken; bizlere medeniyet diye, ıçki, kumar, dans yolunu gösterenlere onlara medeniyet diyenleri de telin ediyorum. Alacaksan Avrupa'da alınacak medeniyete katlı sağlayacak o kadar mesele varken; neden, niçin ve nasıl oluyor da hususen islamın yasak ettiģi şeyleri alarak bizim aklımızla alay ediyorsunuz. Medeniyetin XIX. ve XX yüzyılın başlarına kadar özellikle, avrupaya okumaya gidenler, seyyahlar tarafından içki, tiyatro, dans, moda ve kıyafetin yanı sıra gazete, masa, sandalye, bıçak ve çatal gibi klasik İslâm toplumunda yaygın biçimde rastlanmayan unsurlara bağlı olarak anlatılması, buna karşılık bilim, edebiyat, sanat, sanayi ve ticaretin buna dahil edilmemesi, Batılılaşma hareketinin, bize nasıl yutturulduğunun ve ne kadar yüzeysel olduğunu göstermesi bakımından önemlidir. Osmanlı'nın yıkılmasından sonra; celladına aşık edilen veya mecbur bırakılan bir nesil yetiştirdiler."10 yılda 15 milyon genç yarattık her yaştan" diyerek marşlar bestelediler. Onların gençleri; içki, tiyatro, bale, dans, zina, livata gibi, tevhid inancında yasak olan hususiyetleri icra etmekten başka bir şey yapmadılar. Bu islam medeniyetinin yayılmasını, öğretilmesini yasaklayıp, salatin camilerinin bazılarını ahir bile yaptılar. Ezanımızı susturdular, ayasofyamızı kapattılar, Kur'an-ı Kerim okuyup òğrenen binlerce kişiyi idam ettiler. Medeni olacaklardı, batının muassır medeniyetine ulaşacaklardı.. Geride kocaman bir enkaz bıraktılar. Öyle enkaz ki; ne kaldırabiliyorsun, nede kurtulabiliyorsun. Osmanlı'yı yıkan, bilhasa Sultan Abdülhamid Han cennet mekanı deviren avrupanın bu süfli medeniyetini, şehit kanlarıyla yoğrulan bu topraklarda tatbik etmek isteyenleri engellemesiydi. Emperyalistlerin İslâm coğrafyasını işgal edişi, İslâm medeniyetinin sürekliliğini belirli ölçülerde engelledi. Parçaladıkları islâm coğrafyasında kurdukları kukla yönetimler, halkın, İslâmı ve kendi medeniyet varlıklarını öğrenmesini engellemek için ellerinden geleni yaptı. Gerçekleri tersyüz ederek, öğretim kurumlarında okutulan ders programlarıyla yeni nesilleri kendi geçmişleri ile olan bağlarından koparmaya çalıştılar. Sanki müslümanlar ilim, kültür ve medeniyet sahasında hiç bir şey üretmemişler gibi ne varsa unutturmaya çalıştılar. Ancak, tarihin derinliklerine kök salmış ve insanlık için tek kurtuluş yolu olduğunu ispatlamış bir kültür ve medeniyetin yok edilmesi mümkün değildi. Dolayısıyla kendi imkân alanında nisbeten zaafa düşmüş olan bu medeniyetin aynı ilkelerle sağlıklı bir temas kurmak olduğu her sağ duyu sahibinin kabul edeceği bir husustur. Bu medeniyetin ilk geçeceği durak ise; cami ve mihraptır. Selam ve dua ile Adnan Bayraktar
Ekleme Tarihi: 06 Nisan 2022 - Çarşamba

İSLAM MEDENİYETİ İBADET VE DUA

Medeniyet; Peygamberimiz Muhammed aleyhisselam'ın şehri Medine-i Münevvere ve oradaki Mescidi nebevidir. Mescidin kıblesi mihraptır. Kısaca medeniyet; Medine, Mescid ve mihraptır. Bundan uzak olan medeni değil olsa olsa mimsiz medeniyet olan "DENİYET" tir. O'da Vahşilik, denîlik. Alçaklık anlamına gelmektedir. Bugün dünya vahşi kapitalist batı ve şu anda savaş ile içine düşmuş oldukları durum bu vahşeti en güzel şekilde açıklamaktadır. İslam medeniyeti, Muhammed Mustafa aleyhisselam ve ona inen vahiy temelinde ele alındığında kıymeti harbiyesi vardır. Aksi halde deniyet ifade eder. Tarihte ve bugün batının bilhassa islam coğrafyasında yaptığı vahşet, afrikada insanları köleleştirerek sömürmeleri, nesilleri dejenere ederek asimilasyona maruz bırakmaları, toplu katliamla soykırım yapmaları ne derece vahşi ve alçak olduklarının bir göstergesidir. İslam medeniyetinin başlangıç noktası ibadettir. İnsanın dünya gelmesi, sağ kulağına ezan, sol kulağına kamet getirilmesi, akika kurbanı kesilmesi, sadaka verilmesinden tutunda vefatında cenaze namazı birer ibadettir. Rabbımız yaratılış gayemiz için buyur ki: وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ Ben cinleri ve insanları ancak beni tanıyıp bana kulluk etsinler diye yarattım.(Zariyat, 56) Allah’a ibâdet etmek, insanın fıtratının gereğidir. Çünkü insan Rabbine ibâdet etmek için yaratılmıştır ve fıtratının aksine davranması kendi zararınadır. yette geçen “ibâdet” kelimesi sadece namaz, oruç, hac vs. gibi belli bir niyet, şekil ve şartlar içinde yapılan ibâdetler mânasında değildir. Bu ifadenin tam anlamı, cin ve insanların Allah’tan başkasına tapmamaları, itaat etmemeleri, hiç kimseye boyun eğmeyip sadece Allah’ın huzurunda eğilmeleri, O’nun emirlerine itaat edip O’ndan korkmaları, sadece Allah’ın dininin kanunlarına uymaları, O’nun dışında hiç kimseden bir şey beklememeleri ve hiç kimsenin önünde dua etmek için el açmamaları demektir. Diğer bildiğimiz ibâdetler zaten bu tarifin içinde yer almaktadır. İbâdetler, genel anlamda Allah’ın rızasını kazandıracak her türlü eylemlerdir ve dinî yaşamda merkezî bir rol oynamaktadır. Hayatın bir bölümüne has olmayıp tümünü kapsamaktadır. İbâdet etmek, insanın karşılaştığı imtihanlarla ve buna bağlı olarak ortaya çıkan stresle başa çıkabilmesinin en etkili yollarından birisidir. Bu bakımdan ibâdetler ve bu ibâdetleri edâ ederken yapılan dualar, çok kıymetlidir. Zira mümin, ibâdetle ve duayla meşgul olduğunda kalbi huzur bulur. Ruhu sekînete, huzura, saadete erişir.(Ra’d 13/28; Râzî, Mefâtîhu’l-ğayb, c. XIX, s. 50; Gazzâlî, İhyâ’u ‘ulûmi’d-dîn, c. II, s. 453.) Islam toplumunda medeniyetinde ibadetler o kadar öneme haizdir ki; fetih yoluyla alınan veya teslim olan bir beldenin en güzel yerine mescid yapımı öncelikli bir olaydı. Hangi şart ve durumda olursa olsun tevhid inancının aslı olan ibadetten ayrı kalmak çok büyük bir olaydı ve bedduaya vesile olurdu.. Hendek savaşında ; çarpışma öylesine şiddede devam ediyordu ki, Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, o günün öğle, ikindi ve akşam namazlarını bile vaktinde kılma imkân ve fırsatını bulamadı. Zâtına eziyet ve hakaret edenlere bile bedduâ etmeyen Kâinatın Efendisi peygamberimiz Muhammed aleyhisselam, namazlarını kazaya bıraktırdıklarından dolayı, onlara şöyle bedduâ etti: "Onlar nasıl, güneş batıncaya kadar uğraştırıp, bizi, namazımızdan alıkoydularsa, Allah da onların evlerine, karınlarına ve kabirlerine ateş doldursun." Daha sonra, o günün öğle, ikindi ve akşam namazlarını Ashabıyla birlikte kaza etti. (Tabakât, 2:68; Tirmizî, 1:337.) Medeniyet kuracak insanın ruhen sağlıklı olması elzemdir. Buda ancak ibadet ve dua ile mümkündür. Bu durumu mespet ilim erbabı batılı müsteşriklerde eserlerinde anlatmaktadırlar. Islam; evladına 7 yaşında ibadetin başı olan namazı kılmasını, on yaşına geldiğinde kılmıyorsa ikazı emreden bir medeniyettir. İbadet ve dua ehli; kendisini sanki ruhu yıkanmış ve negatif enerjiden arınmış gibi hisseder. Ruhen rahatlar. Bu durum, ibâdetlerde yapılan duaların ruh sağlığı üzerindeki olumlu etkisinin çok büyük olduğunu ortaya koymaktadır. Örneğin namaz, oruç ve hac ibâdeti, içinde duanın çokça edildiği ibâdetlerdendir. İnsan, ibâdet edince ruhen kendisini nasıl huzurlu ve güçlü hissediyorsa, dua edince de ruhen kendisini huzurlu ve güçlü hisseder. İbâdet ve dua, insanın zihnen odaklandığı kötümser düşünce ve kuruntulardan kurtulmasına vesile olacağı gibi, kişide İslâm’ın önemle tavsiye ettiği tevekkül, sabır ve sebat etme gibi ahlaki duyguların pekişmesine de katkıda bulunur. Özellikle üzerine düşen sorumluluğu yerine getirip dua ettikten sonra Allah’a dayanarak sonuç beklemenin tam anlamıyla gerçek bir tevekkül hâline dönüştüğü söylenebilir. İnsan, korku, üzüntü, güçsüzlük ve çaresizlik hallerinde psikolojik olarak bunalır ve duaya yönelir. Yeşilçam sinemalarında morali bozulan, ayrılan, hasta olan, yakınını kaybedenlere huzur diye, saadet diye içki masalarında kafa çekmeyi beyinlere işleyen; bugün bile bir çok dizi filimlerinde huzuru kafa dağıtmayı ancak içki masaları olarak gösteren zihniyeti telin ediyorum. İslam medeniyetinin kitabı, onun peygamberinin bize tarif ettiği hususiyetler açık net ortadayken; bizlere medeniyet diye, ıçki, kumar, dans yolunu gösterenlere onlara medeniyet diyenleri de telin ediyorum. Alacaksan Avrupa'da alınacak medeniyete katlı sağlayacak o kadar mesele varken; neden, niçin ve nasıl oluyor da hususen islamın yasak ettiģi şeyleri alarak bizim aklımızla alay ediyorsunuz. Medeniyetin XIX. ve XX yüzyılın başlarına kadar özellikle, avrupaya okumaya gidenler, seyyahlar tarafından içki, tiyatro, dans, moda ve kıyafetin yanı sıra gazete, masa, sandalye, bıçak ve çatal gibi klasik İslâm toplumunda yaygın biçimde rastlanmayan unsurlara bağlı olarak anlatılması, buna karşılık bilim, edebiyat, sanat, sanayi ve ticaretin buna dahil edilmemesi, Batılılaşma hareketinin, bize nasıl yutturulduğunun ve ne kadar yüzeysel olduğunu göstermesi bakımından önemlidir. Osmanlı'nın yıkılmasından sonra; celladına aşık edilen veya mecbur bırakılan bir nesil yetiştirdiler."10 yılda 15 milyon genç yarattık her yaştan" diyerek marşlar bestelediler. Onların gençleri; içki, tiyatro, bale, dans, zina, livata gibi, tevhid inancında yasak olan hususiyetleri icra etmekten başka bir şey yapmadılar. Bu islam medeniyetinin yayılmasını, öğretilmesini yasaklayıp, salatin camilerinin bazılarını ahir bile yaptılar. Ezanımızı susturdular, ayasofyamızı kapattılar, Kur'an-ı Kerim okuyup òğrenen binlerce kişiyi idam ettiler. Medeni olacaklardı, batının muassır medeniyetine ulaşacaklardı.. Geride kocaman bir enkaz bıraktılar. Öyle enkaz ki; ne kaldırabiliyorsun, nede kurtulabiliyorsun. Osmanlı'yı yıkan, bilhasa Sultan Abdülhamid Han cennet mekanı deviren avrupanın bu süfli medeniyetini, şehit kanlarıyla yoğrulan bu topraklarda tatbik etmek isteyenleri engellemesiydi. Emperyalistlerin İslâm coğrafyasını işgal edişi, İslâm medeniyetinin sürekliliğini belirli ölçülerde engelledi. Parçaladıkları islâm coğrafyasında kurdukları kukla yönetimler, halkın, İslâmı ve kendi medeniyet varlıklarını öğrenmesini engellemek için ellerinden geleni yaptı. Gerçekleri tersyüz ederek, öğretim kurumlarında okutulan ders programlarıyla yeni nesilleri kendi geçmişleri ile olan bağlarından koparmaya çalıştılar. Sanki müslümanlar ilim, kültür ve medeniyet sahasında hiç bir şey üretmemişler gibi ne varsa unutturmaya çalıştılar. Ancak, tarihin derinliklerine kök salmış ve insanlık için tek kurtuluş yolu olduğunu ispatlamış bir kültür ve medeniyetin yok edilmesi mümkün değildi. Dolayısıyla kendi imkân alanında nisbeten zaafa düşmüş olan bu medeniyetin aynı ilkelerle sağlıklı bir temas kurmak olduğu her sağ duyu sahibinin kabul edeceği bir husustur. Bu medeniyetin ilk geçeceği durak ise; cami ve mihraptır. Selam ve dua ile Adnan Bayraktar
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.