Adnan Bayraktar
Köşe Yazarı
Adnan Bayraktar
 

FATİH VE İSTANBUL'UN FETHİ 2

FATİH VE İSTANBUL'UN FETHİ. 2 Fatih Sultan Mehmed Han; Maddeten ve manen dünyanın en kuvvetli devletin temellerini atarak; o temeli sağlamlaştırdı. Allah Teâlâ'ya hakiki manada kul olmaya, onun Rasulü Muhammed aleyhisselam'a Ümmetlik ilk hedefiydi. Allah celle ve âlâ O'nu aziz eyledi, süper güç oldu. Evet, ihlâs ile kim ne isterse Allah verir. Sultan Fâtih, ihlâslı niyetini şöyle açıklamıştır: "İmtisal ü câhid ü fillah oluptur niyetim, Dîn-i İslâm'ın mücerred gayretidir gayretim." Evet, ecdadımızın gayesi, İslâm dinini yaymaktı. Davaları islam davası, niyetleri Allah Teala’nın rızasıydı... Türk tarihi, sayılamayacak kadar çok kahraman ve cihangir lerle doludur. Fatih Sultan Mehmed de bunların başında gelenlerdendir. Çünkü o kılıçla keşfi yan yana yürütmüş, çağ açıp, çağ kapatmıştır. Onun için, asırlar boyu her cephesiyle yazılmış, çizilmiş, hakkında Garp’ta ve Şark’ta çok şeyler söylenmiştir. Tetkik edildikçe derinleşen, derinleştikçe deryalaşan bu cihangirin sayısız vasıflarından bazıları şunlardır: Fatih Sultan Mehmed, soğuk kanlı ve cesurdu. Bu özelliğinin en güzel misalini, Belgrad Muhasarası sırasında, askerin gevşediğini gördüğü zaman önlerine geçip düşman hatlarına girerek gösterdi. İstanbul Muhasarasında da donanmanın başarısızlığı yüzünden atını denize sürmesi bu cesaretinin büyük örneğidir. Ne istediğini, ne yapacağını, ne yapabileceğini bilen ve bu büyük işleri başarabilmek için gerekli tedbirleri, yorulmak bilmeyen bir azim, sabır ve sükunetle hazırlayan bir insandı. Bir İtalyan tarihçi Langusta, İstanbul’un fethinden sonra şöyle yazmıştır: “Sultan Mehmed, ince yüzlü, ortadan fazla uzun boylu, silahlar kuşanmış, asil tavırlı, çok az gülen, devamlı öğrenmek ihtirası ile yanan, cömert ve iyi kalbli, gayelerine ulaşmakta inatçı bir hükümdardı. En çok harp sanatına meraklıydı. Her şeyi öğrenmek isteyen zeki bir araştırmacıydı. Sefahat düşkünlüğü olmayıp, kötü âdetleri yoktu. Nefsine hakim ve uyanıktı. Her şarta tahammül gösterebilirdi ve bir cihan devleti peşindeydi.” Alman müsteşrik Franz Babinger, (Mehmed-II der Eroberer und seine Zeit Weltenstürmer einer Zeitenwende) adlı eserinde şöyle yazmaktadır: “Türk dünyası için Fatih günümüze kadar, bütün imparatorların en büyüğü olup, beşer tarihinde başka her hangi bir şahsın kendisiyle mukayese edilmesi zordur. O Türk milletine, bütün tarihinin en harikulade ve en yaklaşılması gayr-i kabil şahsiyet olarak takdim edilmiştir. Batı âleminin mukadderatı, Fatih Sultan Mehmed’in görünmesiyle sarih bir şekilde işaretlenmiştir. Kudretli şahsiyeti, büyük Avrupa sahalarının dış görünüşünü derinden değiştirmiştir. Ortaçağdan çıkarken insanları ve dünyayı görüş tarzında, Fatih’in şahsiyeti, zekaları tesir altında bırakmıştır.” Demek ki, İstanbul'un İslâm eliyle fethedilmesi öyle sıradan bir fetih değil; her sözü doğru, her haberi hakikat, her işareti hak olan Allah Resulü Muhammed aleyhisselam'ın bir mucizesinin bütün insanlığın gözü önünde güneş gibi parlamasıdır. Bedir'den başlayıp Mekke-i Mükerreme'nin fethi, Hayber'in, Şam, Irak, İran ve Kudüs-ü Şerifin fethiyle devam eden fetih silsilesinin mühim bir halkasıdır. Fatih Sultan Mehmed, kelam ve matematik ilminde devrinin en büyük otoritelerinden biriydi. Bizanslı tarihçi Kritobulos’un hayranlıkla anlattığı, balistik sahasındaki keşifleri, ortaçağın surlarını yıkmıştır. Fatihi babası 2. Murad Han gibi sultanlık kesmemiş, derviş olarak hayatını devam ettirmek istediğinde! Hocası Akşemseddin’in elini öpüp, tahtı tacı bırakıp derviş olmak istedi. Akşemseddin bu teklifi reddederek, devlet işlerine memur edilen padişahın asıl vazifesini yapmamış olacağını, din-i İslam ve adaletle memleketi ve dünyayı idare etmenin daha makbul olduğunu; aksi halde din ve devletin zarar göreceği için, ikisinin de Allah indinde mesul olacaklarını bildirdi. Buna üzülen Sultan Fatih Sultan Mehmed Han; ‘’Bir Türk bir söylese kabul edersin’’ diyerek Sultan olmak mı suçum dedi. Allah aşkı ile yanan kalbinin ateşini de şiirleriyle ortaya döktü.(Prof.Dr. Osman Turan:Türk cihan Hakimiyeti mefkuresi, cilt 2; s 56) Fatih’in ölümü, Türk milletini büyük mateme gark etti. Ölüm haberi Roma’ya ulaşınca, İtalya’da toplar atılıp günlerce şenlikler yapıldı. Papa bütün Avrupa kiliselerinde üç gün çanlar çaldırıp, şükür âyini yapılmasını emretti. Bu efsane kahramanlarımızı yazılarla anlatmak mümkün değildir. Bunları genç nesillerimize ilmik ilmik işlemek lazım. Onları, ecdadı iyi tanıyabilirsek gelecek günlerimiz çok daha güzel olur... Selam ve dua ile Adnan Bayraktar
Ekleme Tarihi: 01 Haziran 2022 - Çarşamba

FATİH VE İSTANBUL'UN FETHİ 2

FATİH VE İSTANBUL'UN FETHİ. 2 Fatih Sultan Mehmed Han; Maddeten ve manen dünyanın en kuvvetli devletin temellerini atarak; o temeli sağlamlaştırdı. Allah Teâlâ'ya hakiki manada kul olmaya, onun Rasulü Muhammed aleyhisselam'a Ümmetlik ilk hedefiydi. Allah celle ve âlâ O'nu aziz eyledi, süper güç oldu. Evet, ihlâs ile kim ne isterse Allah verir. Sultan Fâtih, ihlâslı niyetini şöyle açıklamıştır: "İmtisal ü câhid ü fillah oluptur niyetim, Dîn-i İslâm'ın mücerred gayretidir gayretim." Evet, ecdadımızın gayesi, İslâm dinini yaymaktı. Davaları islam davası, niyetleri Allah Teala’nın rızasıydı... Türk tarihi, sayılamayacak kadar çok kahraman ve cihangir lerle doludur. Fatih Sultan Mehmed de bunların başında gelenlerdendir. Çünkü o kılıçla keşfi yan yana yürütmüş, çağ açıp, çağ kapatmıştır. Onun için, asırlar boyu her cephesiyle yazılmış, çizilmiş, hakkında Garp’ta ve Şark’ta çok şeyler söylenmiştir. Tetkik edildikçe derinleşen, derinleştikçe deryalaşan bu cihangirin sayısız vasıflarından bazıları şunlardır: Fatih Sultan Mehmed, soğuk kanlı ve cesurdu. Bu özelliğinin en güzel misalini, Belgrad Muhasarası sırasında, askerin gevşediğini gördüğü zaman önlerine geçip düşman hatlarına girerek gösterdi. İstanbul Muhasarasında da donanmanın başarısızlığı yüzünden atını denize sürmesi bu cesaretinin büyük örneğidir. Ne istediğini, ne yapacağını, ne yapabileceğini bilen ve bu büyük işleri başarabilmek için gerekli tedbirleri, yorulmak bilmeyen bir azim, sabır ve sükunetle hazırlayan bir insandı. Bir İtalyan tarihçi Langusta, İstanbul’un fethinden sonra şöyle yazmıştır: “Sultan Mehmed, ince yüzlü, ortadan fazla uzun boylu, silahlar kuşanmış, asil tavırlı, çok az gülen, devamlı öğrenmek ihtirası ile yanan, cömert ve iyi kalbli, gayelerine ulaşmakta inatçı bir hükümdardı. En çok harp sanatına meraklıydı. Her şeyi öğrenmek isteyen zeki bir araştırmacıydı. Sefahat düşkünlüğü olmayıp, kötü âdetleri yoktu. Nefsine hakim ve uyanıktı. Her şarta tahammül gösterebilirdi ve bir cihan devleti peşindeydi.” Alman müsteşrik Franz Babinger, (Mehmed-II der Eroberer und seine Zeit Weltenstürmer einer Zeitenwende) adlı eserinde şöyle yazmaktadır: “Türk dünyası için Fatih günümüze kadar, bütün imparatorların en büyüğü olup, beşer tarihinde başka her hangi bir şahsın kendisiyle mukayese edilmesi zordur. O Türk milletine, bütün tarihinin en harikulade ve en yaklaşılması gayr-i kabil şahsiyet olarak takdim edilmiştir. Batı âleminin mukadderatı, Fatih Sultan Mehmed’in görünmesiyle sarih bir şekilde işaretlenmiştir. Kudretli şahsiyeti, büyük Avrupa sahalarının dış görünüşünü derinden değiştirmiştir. Ortaçağdan çıkarken insanları ve dünyayı görüş tarzında, Fatih’in şahsiyeti, zekaları tesir altında bırakmıştır.” Demek ki, İstanbul'un İslâm eliyle fethedilmesi öyle sıradan bir fetih değil; her sözü doğru, her haberi hakikat, her işareti hak olan Allah Resulü Muhammed aleyhisselam'ın bir mucizesinin bütün insanlığın gözü önünde güneş gibi parlamasıdır. Bedir'den başlayıp Mekke-i Mükerreme'nin fethi, Hayber'in, Şam, Irak, İran ve Kudüs-ü Şerifin fethiyle devam eden fetih silsilesinin mühim bir halkasıdır. Fatih Sultan Mehmed, kelam ve matematik ilminde devrinin en büyük otoritelerinden biriydi. Bizanslı tarihçi Kritobulos’un hayranlıkla anlattığı, balistik sahasındaki keşifleri, ortaçağın surlarını yıkmıştır. Fatihi babası 2. Murad Han gibi sultanlık kesmemiş, derviş olarak hayatını devam ettirmek istediğinde! Hocası Akşemseddin’in elini öpüp, tahtı tacı bırakıp derviş olmak istedi. Akşemseddin bu teklifi reddederek, devlet işlerine memur edilen padişahın asıl vazifesini yapmamış olacağını, din-i İslam ve adaletle memleketi ve dünyayı idare etmenin daha makbul olduğunu; aksi halde din ve devletin zarar göreceği için, ikisinin de Allah indinde mesul olacaklarını bildirdi. Buna üzülen Sultan Fatih Sultan Mehmed Han; ‘’Bir Türk bir söylese kabul edersin’’ diyerek Sultan olmak mı suçum dedi. Allah aşkı ile yanan kalbinin ateşini de şiirleriyle ortaya döktü.(Prof.Dr. Osman Turan:Türk cihan Hakimiyeti mefkuresi, cilt 2; s 56) Fatih’in ölümü, Türk milletini büyük mateme gark etti. Ölüm haberi Roma’ya ulaşınca, İtalya’da toplar atılıp günlerce şenlikler yapıldı. Papa bütün Avrupa kiliselerinde üç gün çanlar çaldırıp, şükür âyini yapılmasını emretti. Bu efsane kahramanlarımızı yazılarla anlatmak mümkün değildir. Bunları genç nesillerimize ilmik ilmik işlemek lazım. Onları, ecdadı iyi tanıyabilirsek gelecek günlerimiz çok daha güzel olur... Selam ve dua ile Adnan Bayraktar
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.