Bülent Ertekin
Köşe Yazarı
Bülent Ertekin
 

BEN HÂLÂ "O'YUM" DİYENLER NEREDE?

BEN HÂLÂ "O'YUM" DİYENLER NEREDE? Zaman... Mekân... Yediklerimiz... İçtiklerimiz... Giydiklerimiz... DOSTLARIMIZ... DOSTLUKLARIMIZ... Hepsi yukarıda saydığımız kavramlarla beraber zaman zaman değişti. Kimbilir, belki biz değiştik. Büyüdük... Okuduk... Makam ve mevki sahibi olduk. Öğretmen, esnaf, sanatçı, sanatkar, mühendis, vali, kaymakam. Ve hepimiz dağıldık gittik. Aynı ülkede, aynı şehirde, bazen aynı mahallede birbirimizi tanımaz, tanıyamaz olduk. Peki neden? Peki niçin? Peki niye? Aşağıda beni, seni, bizi,hepimizi anlatan güzel bir hikaye  Lütfen sonuna kadar okuyun mümkünse okutun ve sonunda da         BEN HÂLÂ "O'YUM" DEYİN. Buyrun o halde...                                                                                                                                                       Eski tarihlerde bir medresede eğitim gören çok samîmi üç arkadaş medreseden mezun olduktan sonra birbirlerinden ayrılmaları çok zor olmuş. Yedikleri ve içtikleri ayrı gitmeyen bu üç samîmî arkadaş; Nerede, hangi işte ve hangi görevde olurlarsa olsunlar, birbirleri ile; -İrtibatı asla kesmeyeceklerine, -Doğru Yol’dan, -Adalet ve Hakkâniyetten ayrılmayacaklarına, Dine ve vatana  hizmet dâvasından hiçbir zaman geri kalmayacaklarına" dair söz vermişler. Aradan yıllar geçmiş birbirleri ile irtibat kuramamışlar. Çünkü o dönemde iletişim araçları sınırlı imiş. Bunu bilen arkadaşlar zaman hepimizi yıpratır, yaşlanırız, şeklimiz şemâlimiz değişir, ileride karşılaştığımızda birbirlerimizi tanımakta zorluk çekebiliriz onun için aramızda bir şifre belirleyelim oradan birbirimizi tanırız diye şifre belirlemeye karar vermişler. Çok kısa ve hatırda kalıcı bir şifrede anlaşmışlar. O da: “BEN O' YUM !”... olmuş. Aradan uzun yıllar geçmiş, bizim üç idealist dava arkadaşının her biri bir köşeye savrulmuş: - Biri Müderris (hoca), - Diğeri sayılır bir tüccar, - Bir diğeri de Mutasarrıf (vali) olmuş. Tüccar olan şehir şehir dolaşırken, bir şehirde arkadaşının o şehrin mutasarrıfı (valisi) olduğunu öğrenir. Hemen kadim dostu ve dâva arkadaşını ziyaret ve tebrik etmek ister. Kapıya varır görüşmek ister  fakat güvenlik ve bürokrasi çarkını aşmak kolay olmaz. Görevlilere kendini tanıtıp, vali beyin medrese arkadaşı olduğunu, yıllar öncesinden tanıştıklarını, anlatmışsa da fayda etmez, sırasını beklemek zorunda kalır. Vakit geçmiş, lâkin kendisine bir türlü sıra gelmemiş… Nice sonra bizim tüccarın aklına mezuniyet günündeki belirledikleri şifre gelmiş. Derhal küçük bir kâğıt parçasına: “BEN O’ YUM” diye yazmış ve görevliye uzatarak bunu, vali beye iletmesini istirham etmiş… Onun bu ricasını isteksizce yerine getiren görevli az sonra geri dönüp aynı kâğıdı tüccara uzatmış… Bizimki şaşırmış… Ama asıl şaşkınlığı kâğıdın arkasını çevirince yaşamış. Kağıdın arkasında: “SEN O' OLABİLİRSİN AMMA BEN O' DEĞİLİM!” yazmaz mı! Bu kıssa, günümüz insanlarını ne kadar da güzel anlatmıyor mu? Hakikat şu ki, nice arkadaşlar makamla, parayla, şöhretle tanışıp  her imkâna sahip olunca, âdeta "TANINMAZ" hâle geliyorlar ve: "BEN O DEĞİLİM" çizgisine savruluyorlar. Çünkü bu kişiler, ulvi ideallerle yola çıktıkları halde amaca ulaşmak için: Yolda bulduklarını, yola çıktıklarına değişen ve amacına ulaşmak için her yolu mübah gören zayıf insanlardır... Kıssamıza uygun bu gün: “Ben O’yum!” diyebilen kaç gerçek dost ve arkadaş var ? Öte yandan; “BEN O' DEĞİLİM ! diyenler dünyaya sultan olsa ne yazar? Gerçek dostlarınızın çoğalması temennisiyle, hayırlı ve huzurlu günler dilerim.  Selam ve Dua ile... Bülent ERTEKİN                       
Ekleme Tarihi: 04 Aralık 2018 - Salı

BEN HÂLÂ "O'YUM" DİYENLER NEREDE?

BEN HÂLÂ "O'YUM" DİYENLER NEREDE?


Zaman...
Mekân...
Yediklerimiz...
İçtiklerimiz...
Giydiklerimiz...
DOSTLARIMIZ...
DOSTLUKLARIMIZ...
Hepsi yukarıda saydığımız kavramlarla beraber zaman zaman değişti. Kimbilir, belki biz değiştik.
Büyüdük...
Okuduk...
Makam ve mevki sahibi olduk.
Öğretmen, esnaf, sanatçı, sanatkar, mühendis, vali, kaymakam. Ve hepimiz dağıldık gittik. Aynı ülkede, aynı şehirde, bazen aynı mahallede birbirimizi tanımaz, tanıyamaz olduk.
Peki neden?
Peki niçin?
Peki niye?
Aşağıda beni, seni, bizi,hepimizi anlatan güzel bir hikaye  Lütfen sonuna kadar okuyun mümkünse okutun ve sonunda da 
       BEN HÂLÂ "O'YUM" DEYİN.
Buyrun o halde...                                  
                                                                                                                    Eski tarihlerde bir medresede eğitim gören çok samîmi üç arkadaş medreseden mezun olduktan sonra birbirlerinden ayrılmaları çok zor olmuş. Yedikleri ve içtikleri ayrı gitmeyen bu üç samîmî arkadaş;
Nerede, hangi işte ve hangi görevde olurlarsa olsunlar, birbirleri ile;
-İrtibatı asla kesmeyeceklerine,
-Doğru Yol’dan,
-Adalet ve Hakkâniyetten ayrılmayacaklarına,
Dine ve vatana  hizmet dâvasından hiçbir zaman geri kalmayacaklarına" dair söz vermişler.

Aradan yıllar geçmiş birbirleri ile irtibat kuramamışlar. Çünkü o dönemde iletişim araçları sınırlı imiş.

Bunu bilen arkadaşlar zaman hepimizi yıpratır, yaşlanırız, şeklimiz şemâlimiz değişir, ileride karşılaştığımızda birbirlerimizi tanımakta zorluk çekebiliriz onun için aramızda bir şifre belirleyelim oradan birbirimizi tanırız diye şifre belirlemeye karar vermişler. Çok kısa ve hatırda kalıcı bir şifrede anlaşmışlar.
O da:
“BEN O' YUM !”... olmuş.

Aradan uzun yıllar geçmiş, bizim üç idealist dava arkadaşının her biri bir köşeye savrulmuş:
- Biri Müderris (hoca),
- Diğeri sayılır bir tüccar,
- Bir diğeri de Mutasarrıf (vali) olmuş.
Tüccar olan şehir şehir dolaşırken, bir şehirde arkadaşının o şehrin mutasarrıfı (valisi) olduğunu öğrenir.
Hemen kadim dostu ve dâva arkadaşını ziyaret ve tebrik etmek ister.
Kapıya varır görüşmek ister  fakat güvenlik ve bürokrasi çarkını aşmak kolay olmaz.
Görevlilere kendini tanıtıp, vali beyin medrese arkadaşı olduğunu, yıllar öncesinden tanıştıklarını, anlatmışsa da fayda etmez, sırasını beklemek zorunda kalır.
Vakit geçmiş, lâkin kendisine bir türlü sıra gelmemiş…
Nice sonra bizim tüccarın aklına mezuniyet günündeki belirledikleri şifre gelmiş.
Derhal küçük bir kâğıt parçasına:
“BEN O’ YUM”
diye yazmış ve görevliye uzatarak bunu, vali beye iletmesini istirham etmiş…
Onun bu ricasını isteksizce yerine getiren görevli az sonra geri dönüp aynı kâğıdı tüccara uzatmış…
Bizimki şaşırmış… Ama asıl şaşkınlığı kâğıdın arkasını çevirince yaşamış.
Kağıdın arkasında:
“SEN O' OLABİLİRSİN AMMA BEN O' DEĞİLİM!” yazmaz mı!

Bu kıssa, günümüz insanlarını ne kadar da güzel anlatmıyor mu?
Hakikat şu ki, nice arkadaşlar makamla, parayla, şöhretle tanışıp  her imkâna sahip olunca, âdeta "TANINMAZ" hâle geliyorlar ve: "BEN O DEĞİLİM" çizgisine savruluyorlar.
Çünkü bu kişiler, ulvi ideallerle yola çıktıkları halde amaca ulaşmak için:
Yolda bulduklarını, yola çıktıklarına değişen ve amacına ulaşmak için her yolu mübah gören zayıf insanlardır...

Kıssamıza uygun bu gün:
“Ben O’yum!” diyebilen kaç gerçek dost ve arkadaş var ?

Öte yandan;
“BEN O' DEĞİLİM !
diyenler dünyaya sultan olsa ne yazar?

Gerçek dostlarınızın çoğalması temennisiyle, hayırlı ve huzurlu günler dilerim. 

Selam ve Dua ile...
Bülent ERTEKİN                       

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.