Bülent Ertekin
Köşe Yazarı
Bülent Ertekin
 

ACABA MAHŞER BU MUYDU?

Aşağıda okuyacağınız satırlar Cemalettin TAŞKIRAN beyin kaleminden  ÖLÜME YÜRÜYÜŞ adlı Sarıkamış dramını roman tarzında anlatan kitabının sonlarına doğru yazılan bir bölümünden alıntıdır. Sarıkamış bir destandır.   Lâkin kanla yazılan bir destandır.  Ve bu destan 118 bin kişilik 3.ordu komutanlığında   80 bin gencecik, pırıl pırıl, yüreklerinde iman, zihinlerinde ilâhi kelimetullah düşüncesi ile -35 derecede canlarını bu vatan için veren Ahmet'ler, Hasan'lar, Hüseyin'ler,  Mehmet'lerin ŞEHADETE YÜRÜYEREK YAZDIKLARI BİR DESTANDIR. Bu romanda sıkıntı, yokluk, hastalık, açlık ve en önemlisi de -35 derecelere varan soğuk ile mücadele ile geçen bir savaşın romanı. Bu romanda; donmak üzere olan Ahmet'leri, soğuktan aklını yitiren  Mehmet'leri görecek ve kendinizi onların yerine koyacak, okurken gözyaşlarına boğulacaksınız. Aşağıdaki okuyacağınız satırlar romanın son bölümleridir. 103. yılı dualar ile anılacak, yâd edilecek olan Sarıkamış şehitleri ve onların aziz ruhlarına okunması ve canlarını vatan, bayrak, millet ve istiklâl için şehadet getire getire LAİLAHEİLLALLAH diyerek veren aziz şehitlere fatihalar  göndermeniz duası ile. ....... Enver Paşa hemen subayın sözünü kesti: -Asla... Bu kadar mevzi, bu kadar toprak  kolay kazanılmadı... Biz çekilir çekilmez Ruslar geri gelir... Bu şehitlerin  kanı ne olacak o zaman? Bir subay sesini yükselterek cevap verdi Paşa'ya: -Komutanım, sıfırın altında  -25 derecede, açıkta, ormanda, dağlardayız... Kalanların canı ne olacak o zaman? Enver Paşa sinirlendi. Çünkü subay haklıydı. -Emri tartışanı  vururum! Asker mevzilerden ayrılmayacak... Enver Paşa sinirli bir şekilde ayrıldı bulunduğu yerden. Emir ekledi. Askerler biraz geriye, ormanlık bir bölgeye çekildiler. Ertesi sabah takviye gelinceye  kadar burada sabahlayacaklardı. Herkes başının çaresine bakmaya başladı. Kışın soğuğu, gecenin ayazı, kar, tipi, hastalık, açlık, yorgunluk... Hepsi bir aradaydı. Gece arasıra  ateş sesleri geliyordu...Ama ateş sesleri de gittikçe azaldı.  Ruslar mecbur kalmazlarsa gece savaşmıyorlardı.  Askerlerimiz arasında yasak olmasına rağmen odun arayıp bulup yakmaya çalışanlar vardı... Yanlarında getirdikleri muşambaların altına girerek uyuyanlar vardı... Soğuktan inleyenler vardı...Ayaklarını, çıplak ayaklarını ovuşturanlar pek çoktu...Kaçanlar vardı...Ağaçlara çıkanlar vardı... Ağaç üstünde yatmaya, uyumaya çalışanlar vardı... Birbirlerine sarılanlar, grup olanlar pek çoktu... Kar yağmaktaydı... Hava sıfırın altında -25 ila -30 dereceydi... Her şey donmuştu... Enver Paşa ve zabitler de askerlerle beraberdiler. Ben de onların yanındaydım... Ağaç altındaydık... Üzerimizde muşambamsı  su geçirmez çadır bezi vardı... Subaylar kapıylaydılar... Uyumadılar... Sabaha kadar askerlerin iniltileri, gürültüleri, faaliyetleri devam etti. Bir müddet sonra tam bir sessizlik vardı... Sadece kurtlar  ulumaktaydı... Uyumamak için direnen ama uyuyan askerler ve onların perişanlığı, çaresizliği...  Ellerinde tesbihler...  Ellerinde ayakları... Ellerinde başları... Acaba mahşer bu muydu? Ertesi sabah Enver Paşa ve subayların üzerleri tamamen karlarla kapanmıştı...  Karları  üzerlerinden atarak güçlükle kalktılar...  Ortalıkta sadece beyazlık vardı...  Bu beyazlık ölüm beyazlığıydı ...  Askerler kara gömülmüşlerdi... Zaman zaman ayak, kafa gözüküyordu, o kadar...  Enver Paşa ve subaylar kalkar kalkmaz askerlere koştular... Enver Paşa haykırıyordu: -Çocuklaaar!... Evlatlarım... Nerdesiniiiiiiz? Evlatlarım... Subaylarla birlikte etrafta koşuşturuyor ve askerleri kaldırmaya çalışıyorduk: -Askeeeer! Kalk! Askeeeeeer! Kalk! Askeeeeeeer... Koşarak sağda solda bulunan askerlerin yanına vardık. Yanına vardığımız bütün askerler donmuştu...1,3,5,10...  Hepsi donmuştu... Hemen Enver Paşa 'ya koştuk... Herkes hıçkıra hıçkıra ağlıyordu: -Donmuşlaaaar... Komutanım, donmuşlaaarrr! Paşam... Hepsi donmuş!  Zabitler Enver Paşa' ya sarıldı... Enver de onları kucakladı... Herkes ağlıyordu...Enver Paşa sessizce, zabitler ise hıçkırıklarla... Ortalığa hakim olan sessizliği ağlama ve bağırma sesleri bozuyordu. Bazı askerler ağaç üzerinde yatmış ve donmuşlardı... Pat diye zaman zaman yere düşüyorlardı... Donmayan askerler onları karla ovarak kurtarmaya çalışıyordu... Beyaz ölüm, gece, alayların büyük kısmını yok etmişti... Naylonların altında oturarak donanlar vardı.  Gruplaşmış, birbirlerine sarılmış olarak donanlar vardı... Bu arada askerler de çoktu... Birkaçı iki eliyle karı avuçluyor, yemeye çalışıyordu... Birkaçı karda yuvarlanıyordu... "Ateş! Ateş!" diye bağıran ve arkasından kahkahalarla gülen askerler vardı... Ağlayan askerler vardı... Bazıları  "Anaaa!" diye bağırıyor ve ormanın içinde koşarak kayboluyordu... Sağ kalan askerlerin de bir kısmı çıldırmıştı.  Bu arada Kızılkilise yönünden İhsan Paşa ve 9. Kolordu'nun kalan kısmı yavaş yavaş gelmekteydi... Manzarayı görünce durdular. Manzara şuydu: Sağa-sola koşuşan, yuvarlanan, bağıran askerler, onlara yardım etmeye çalışan subaylar... Ayakta dimdik yaşlı gözlerle askerlere  bakıyordu Enver Paşa... Daha sonra yazıp bana verdiği ve eşine yazdığı mektupta durumu şöyle bildirecekti:  "...Çocuklarımız  donuyor Naciye'm.. Gözlerimin önünde çocuklarım  donuyor... Kahroluyorum... İhsan Paşa  durumu kavrayamadı... Hafiz! Ah Hafiz! Mahvetti bizi...  Hâlâ yolda... Ne olacağını  bilmiyorum... Görelim Mevla neyler... Sizi, her zamanki gibi, Allah'a emanet ederim. Enver'in" Sarıkamış önlerine ulaşan birliklerimiz açıkta bekliyordu. Birlikler zayıf taarruzlarla her gün biraz daha  eriyor ve iklim şartlarına ve tifüse yenik düşüyorlardı. Üstün durumda olan Rus askerleri  ikmal ve ulaştırma imkanlarını daha da iyileştirmişlerdi. Sarıkamış'ı duvarı ve topçu birlikleriyle takviye ettiler. İkinci saldırımız da sonuç vermedi. Ruslar Türkleri bu defa Sarıkamış'a  sokmadılar... Ama inatla ve ısrarla saldırıların arkası geldi... ÖLÜME YÜRÜYÜŞ  A.G.K.SAYFA 113 / 116 Selâm ve dua ile  Bülent ERTEKİN 
Ekleme Tarihi: 26 Aralık 2017 - Salı

ACABA MAHŞER BU MUYDU?

Aşağıda okuyacağınız satırlar Cemalettin TAŞKIRAN beyin kaleminden  ÖLÜME YÜRÜYÜŞ adlı Sarıkamış dramını roman tarzında anlatan kitabının sonlarına doğru yazılan bir bölümünden alıntıdır.
Sarıkamış bir destandır.  
Lâkin kanla yazılan bir destandır.  Ve bu destan 118 bin kişilik 3.ordu komutanlığında   80 bin gencecik, pırıl pırıl, yüreklerinde iman, zihinlerinde ilâhi kelimetullah düşüncesi ile -35 derecede canlarını bu vatan için veren Ahmet'ler, Hasan'lar, Hüseyin'ler,  Mehmet'lerin ŞEHADETE YÜRÜYEREK YAZDIKLARI BİR DESTANDIR.
Bu romanda sıkıntı, yokluk, hastalık, açlık ve en önemlisi de -35 derecelere varan soğuk ile mücadele ile geçen bir savaşın romanı.
Bu romanda; donmak üzere olan Ahmet'leri, soğuktan aklını yitiren  Mehmet'leri görecek ve kendinizi onların yerine koyacak, okurken gözyaşlarına boğulacaksınız.
Aşağıdaki okuyacağınız satırlar romanın son bölümleridir. 103. yılı dualar ile anılacak, yâd edilecek olan Sarıkamış şehitleri ve onların aziz ruhlarına okunması ve canlarını vatan, bayrak, millet ve istiklâl için şehadet getire getire LAİLAHEİLLALLAH diyerek veren aziz şehitlere fatihalar  göndermeniz duası ile.
.......

Enver Paşa hemen subayın sözünü kesti:
-Asla... Bu kadar mevzi, bu kadar toprak  kolay kazanılmadı... Biz çekilir çekilmez Ruslar geri gelir... Bu şehitlerin  kanı ne olacak o zaman?
Bir subay sesini yükselterek cevap verdi Paşa'ya:
-Komutanım, sıfırın altında  -25 derecede, açıkta, ormanda, dağlardayız... Kalanların canı ne olacak o zaman?
Enver Paşa sinirlendi. Çünkü subay haklıydı.
-Emri tartışanı  vururum! Asker mevzilerden ayrılmayacak...
Enver Paşa sinirli bir şekilde ayrıldı bulunduğu yerden.
Emir ekledi. Askerler biraz geriye, ormanlık bir bölgeye çekildiler. Ertesi sabah takviye gelinceye  kadar burada sabahlayacaklardı. Herkes başının çaresine bakmaya başladı. Kışın soğuğu, gecenin ayazı, kar, tipi, hastalık, açlık, yorgunluk... Hepsi bir aradaydı. Gece arasıra  ateş sesleri geliyordu...Ama ateş sesleri de gittikçe azaldı.  Ruslar mecbur kalmazlarsa gece savaşmıyorlardı. 
Askerlerimiz arasında yasak olmasına rağmen odun arayıp bulup yakmaya çalışanlar vardı... Yanlarında getirdikleri muşambaların altına girerek uyuyanlar vardı... Soğuktan inleyenler vardı...Ayaklarını, çıplak ayaklarını ovuşturanlar pek çoktu...Kaçanlar vardı...Ağaçlara çıkanlar vardı... Ağaç üstünde yatmaya, uyumaya çalışanlar vardı... Birbirlerine sarılanlar, grup olanlar pek çoktu... Kar yağmaktaydı... Hava sıfırın altında -25 ila -30 dereceydi... Her şey donmuştu...
Enver Paşa ve zabitler de askerlerle beraberdiler. Ben de onların yanındaydım... Ağaç altındaydık... Üzerimizde muşambamsı  su geçirmez çadır bezi vardı... Subaylar kapıylaydılar... Uyumadılar... Sabaha kadar askerlerin iniltileri, gürültüleri, faaliyetleri devam etti. Bir müddet sonra tam bir sessizlik vardı... Sadece kurtlar  ulumaktaydı... Uyumamak için direnen ama uyuyan askerler ve onların perişanlığı, çaresizliği... 
Ellerinde tesbihler... 
Ellerinde ayakları...
Ellerinde başları...
Acaba mahşer bu muydu?
Ertesi sabah Enver Paşa ve subayların üzerleri tamamen karlarla kapanmıştı... 
Karları  üzerlerinden atarak güçlükle kalktılar... 
Ortalıkta sadece beyazlık vardı... 
Bu beyazlık ölüm beyazlığıydı ... 
Askerler kara gömülmüşlerdi... Zaman zaman ayak, kafa gözüküyordu, o kadar... 
Enver Paşa ve subaylar kalkar kalkmaz askerlere koştular...
Enver Paşa haykırıyordu:
-Çocuklaaar!... Evlatlarım... Nerdesiniiiiiiz? Evlatlarım...
Subaylarla birlikte etrafta koşuşturuyor ve askerleri kaldırmaya çalışıyorduk:
-Askeeeer! Kalk! Askeeeeeer! Kalk! Askeeeeeeer...
Koşarak sağda solda bulunan askerlerin yanına vardık. Yanına vardığımız bütün askerler donmuştu...1,3,5,10... 
Hepsi donmuştu...
Hemen Enver Paşa 'ya koştuk...
Herkes hıçkıra hıçkıra ağlıyordu:
-Donmuşlaaaar...
Komutanım, donmuşlaaarrr! Paşam... Hepsi donmuş! 
Zabitler Enver Paşa' ya sarıldı... Enver de onları kucakladı... Herkes ağlıyordu...Enver Paşa sessizce, zabitler ise hıçkırıklarla...
Ortalığa hakim olan sessizliği ağlama ve bağırma sesleri bozuyordu. Bazı askerler ağaç üzerinde yatmış ve donmuşlardı... Pat diye zaman zaman yere düşüyorlardı... Donmayan askerler onları karla ovarak kurtarmaya çalışıyordu... Beyaz ölüm, gece, alayların büyük kısmını yok etmişti... Naylonların altında oturarak donanlar vardı. 
Gruplaşmış, birbirlerine sarılmış olarak donanlar vardı...
Bu arada askerler de çoktu... Birkaçı iki eliyle karı avuçluyor, yemeye çalışıyordu... Birkaçı karda yuvarlanıyordu... "Ateş! Ateş!" diye bağıran ve arkasından kahkahalarla gülen askerler vardı... Ağlayan askerler vardı... Bazıları  "Anaaa!" diye bağırıyor ve ormanın içinde koşarak kayboluyordu... Sağ kalan askerlerin de bir kısmı çıldırmıştı. 
Bu arada Kızılkilise yönünden İhsan Paşa ve 9. Kolordu'nun kalan kısmı yavaş yavaş gelmekteydi... Manzarayı görünce durdular. Manzara şuydu: Sağa-sola koşuşan, yuvarlanan, bağıran askerler, onlara yardım etmeye çalışan subaylar... Ayakta dimdik yaşlı gözlerle askerlere  bakıyordu Enver Paşa... Daha sonra yazıp bana verdiği ve eşine yazdığı mektupta durumu şöyle bildirecekti: 
"...Çocuklarımız  donuyor Naciye'm..
Gözlerimin önünde çocuklarım  donuyor... Kahroluyorum...
İhsan Paşa  durumu kavrayamadı...
Hafiz! Ah Hafiz! Mahvetti bizi... 
Hâlâ yolda... Ne olacağını  bilmiyorum...

Görelim Mevla neyler... Sizi, her zamanki gibi, Allah'a emanet ederim. Enver'in"
Sarıkamış önlerine ulaşan birliklerimiz açıkta bekliyordu. Birlikler zayıf taarruzlarla her gün biraz daha  eriyor ve iklim şartlarına ve tifüse yenik düşüyorlardı. Üstün durumda olan Rus askerleri  ikmal ve ulaştırma imkanlarını daha da iyileştirmişlerdi. Sarıkamış'ı duvarı ve topçu birlikleriyle takviye ettiler.
İkinci saldırımız da sonuç vermedi. Ruslar Türkleri bu defa Sarıkamış'a  sokmadılar... Ama inatla ve ısrarla saldırıların arkası geldi...

ÖLÜME YÜRÜYÜŞ 
A.G.K.SAYFA 113 / 116

Selâm ve dua ile 
Bülent ERTEKİN 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.