Bazen bir binanın sessizliği, bir toplumun sesine dönüşür.
Bursa'nın göbeğinde, üç yıldır kapalı olan bir okul binası var: 15 Temmuz İlkokulu. Daha önce FETÖ bağlantısı nedeniyle el konulan ve “İlkbahar Koleji” iken Milli Eğitim’e devredilen bu okul, deprem güçlendirmesi gerekçesiyle boşaltıldı. Ama sonrası? Sessizlik.
Üç yıl geçti.
Binada ne bir vinç gördük, ne bir iskele…
Veliler haklı olarak soruyor:
“Güçlendirme nerede? Bu bina neden kaderine terk edildi?”
Bakın, eğitim bir memleketin kalp atışıdır. O atışı duymazsanız, hayata karşı sağırlaşırsınız.
Bugün mahalledeki çocuklar başka okullara dağıtıldı, sınıflar kalabalıklaştı, eğitim seviyesi düştü. Veliler diken üstünde, öğretmenler baskı altında, öğrenciler ise kendi mahallelerinde, kendi okullarında okuma hakkından mahrum bırakılmış durumda.
Devletin okulu bu kadar uzun süre boş tutulmaz.
Burası özel mülk değil, bir milletin mirası.
Güçlendirme bahanesiyle üç yıldır kapalı tutulan bu okulun durumu, sadece fiziksel bir yıkımı değil, eğitimdeki yönetim zafiyetini de gözler önüne seriyor.
Sadece soruyorum:
-
Proje onayı yapıldı mı?
-
İhale süreci neden tamamlanmadı?
-
Güçlendirme için ayrılan bütçe nereye yönlendirildi?
-
Bu sessizlikte kimin imzası var?
Biz kimseyi zan altında bırakmak istemeyiz ama kamuoyunun vicdanı ancak şeffaf bir açıklamayla rahatlatılabilir. Madem güçlendirme gerekiyordu, neden hâlâ ilk kazma vurulmadı?
Velilerin bir cümlesi her şeyi özetliyor:
“Çocuklarımız kendi mahallelerinde değil, kalabalık sınıflarda öğrenmeye çalışıyor. Eğitim kalitemiz düşüyor, ama kimse çıkıp nedenini açıklamıyor.”
Sayın Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’e buradan bir çağrım var:
Bursa'da bu okul binasının durumu artık göz ardı edilemez.
Üç yıldır atıl bekletilen bu kurumun akıbetiyle ilgili kamuoyuna açık, net ve güven verici bir açıklama yapılmalıdır.
Bu mesele sadece bir okul binasının meselesi değil.
Bu mesele, devletin vatandaşına verdiği sözü tutma meselesidir.
Ve bu sessizlik artık yeri göğü inletmeye başladı.