İYİ Parti Çiğli İlçe Başkanı’ndan gazeteciye tehdit iddiası: İzmir basını ayakta

İzmir’de gazeteci Cevdet Laçinkaya’ya yönelik tehdit iddiası, basın camiasını harekete geçirdi. Ege Basın Yayın Derneği ve yerel medya temsilcileri “Gazeteci yalnız değildir” diyerek ortak tepki gösterdi.

Tehdit iddiası İzmir basınını ayağa kaldırdı İYİ Parti Çiğli İlçe Başkanı Şükran Dumlu Çınaroğlu'nun, gazeteci ve Ege Basın Yayın Derneği Genel Sekreteri Cevdet Laçinkaya'yı tehdit ettiği iddiası, kentteki basın çevrelerinde büyük yankı uyandırdı. Ege Basın Yayın Derneği ve yerel medya temsilcileri, iddiaya sert tepki gösterdi. Gazeteci Cevdet Laçinkaya, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada, Çınaroğlu tarafından tehdit edildiğini kamuoyuna duyurdu. Laçinkaya, "Demir Leydi diyince gazetecilere de hükmedeceğini sandı. Ancak biz gazeteciler boyun eğmeyiz" ifadelerini kullandı. "Basın özgürlüğü kırmızı çizgimizdir" Ege Basın Yayın Derneği Başkanı Aydan Yalçın da yaptığı açıklamada, dernek genel sekreterine yöneltilen tehdidin kabul edilemez olduğunu belirtti: "Gazeteci Cevdet Laçinkaya yalnız değildir. Hiç kimse, mesleğini tarafsız ve onurlu şekilde yapan bir basın mensubunu tehdit edemez. Burası bir hukuk devletidir. Gazetecileri telefonla, mesajla ya da aba altından sopa göstererek korkutamazsınız. Basın özgürlüğü bizim kırmızı çizgimizdir." Yerel basından net duruş: "Sorulara cevap verin!" Yerel medya temsilcileri de Laçinkaya'ya destek verdi. Bir gazeteci, "Çiğli çok ilçe başkanı gördü. Haddini bilmeyene bilgi ve belgelerle yanıt verilir. Telefon açıp ahkâm kesmekle bu işler olmaz" sözleriyle tepkisini dile getirdi. Bir diğer gazeteci ise şu değerlendirmede bulundu: "Toplumun sorunlarına dair tek bir açıklaması olmayan bu ilçe başkanı, bir gazeteciyi tehdit ederek gündem yaratmaya çalışıyor. Ancak bu yöntemlerle o koltuklar uzun süre korunamaz." "Gazeteciler boyun eğmez" Basına yönelen tehdidin aynı zamanda basın özgürlüğüne doğrudan bir müdahale olarak görüldüğü vurgulandı. İzmir basın camiası, "Gazeteciler susmaz, susturulamaz" diyerek ortak bir duruş sergiledi. Eylemler ve tepkiler, olayın sadece kişisel bir kriz değil, ifade özgürlüğüne yönelik sistematik bir sorun olarak da ele alındığını ortaya koydu.