Nesibe TÜKEL
Köşe Yazarı
Nesibe TÜKEL
 

YA RABBİ, BİZLERE BİR DAHA GÖSTERME

RABBİM, MİLLETİMİZE VE DEVLETİMİZE O KARANLIK GÜNLERİ BİR DAHA GÖSTERMESİN!” -1- 1923-1950 arasındaki dönem  yaşanmış  büyük acılara misal...  Lütfen okuyun...  Yavuz Bülent BAKİLER:  Hocanın elini öpüp İstanbul’dan ayrıldım. Ben Kastamonu’ya döndükten bir süre sonra, tekkeler ve türbeler kapatıldı.  Esad Efendinin dedikleri bir bir çıkmaya başladı. Dindarlar göz hapsine alındı. Kur’an kursları yasaklandı. 1928 yılında Harf inkılabı ilan edilince, biz Kastamonu’da iki dehşetli hadiseyle karşı karşıya kaldık:  Vali tellal bağırttırdı: “Ey ahali! Bundan sonra hiç kimse Arap alfabesiyle okuyup-yazmayacak!  Arap alfabesi yasaklanmıştır. Kimin evinde eski Türkçeyle yazılı kitap varsa getirip vilayete teslim etsin! Evlerinde, dükkânlarında eski Türkçe eser bulunduranlar şiddetle cezalandırılacaktır!  Duyduk duymadık demeyin haaa!” Halk korku içindeydi. Bazı kimseler, evlerindeki eski Türkçe kitapları, bahçelerinin bir tarafına gömdüler. Bazı kimseler, o kitapların değerine bakmadan götürüp sulara attılar. Bazı kimseler de getirip vilayetteki yetkililere teslim ettiler.(Moğol baskınları ile yakıp yıkılan nice değerli kütüphanelerimizin hikayesi ciğerlerimizi dağlarken o günün şartlarındaki uygulamaya ne demeli)  Gözlerimle gördüğüm dehşetli bir hadiseyi hiç unutamıyorum:  Hacı Kadı Camiinin (Ferhat Paşa Camii) kitaplığında, binlerce kitap vardı ki hepsi de eski harflerle yazılıydı. O kitaplar arasında el yazması çok kıymetli eserler, salnameler, cönkler, divanlar, padişah fermanları, ilim ve fen kitapları da bulunuyordu. Bir gün o eserlerin hepsini, belediyenin gübür (çöp) arabalarına abur-cubur yığarak şehrin dışına çıkardılar ve orada hepsini birden cayır cayır yaktılar. Dersaadetten gelen padişah fermanları, gümüş çerçeveliydi.  Kitap yangınına o gümüş çerçeveli fermanlar da atıldı. Halk üzerinde öyle büyük bir korku vardı ki, oradaki vazifelilerden hiçbiri, cesaret edip de o gümüş çerçeveleri olsun alamadı. Kastamonu, sanki yunan işgaline uğramıştı. Artık, Kur’an okumak da, okutturmak da suç sayılıyordu.  Sokaklarda zaman zaman şöyle manzaralarla karşılaşıyorduk:  Bekçiler veya jandarmalar önünde bir cami imamı görüyorduk.  Adamın elleri kelepçeli olurdu. Bazen de bilekleri bir dana ipiyle bağlanırdı. Koltuğunun altında suç unsuru olan bir Kur’an-ı Kerim bulunurdu. İmamın yanında da 8-10 yaşlarında üç beş çocuk yürürdü. Adamın suçu: Çocuklara Kur’an okumayı öğretmekti. Bu kitap yakma işinden sonra sıra vakıf eseri olan camilerimizin satışına geldi.  Diyeceksiniz ki, “vakıf eseri hiç satılır mı? Vakfeden kişilerin maksatları dışında kullanılır mı?”  Devir, başka devir beyefendi!  Memlekette muhalefet yok!  Muhaliflerin kafaları koparılıyor!  Muhalifler zindanlara atılıyor!  Padişahlık kaldırılmış ama herkes bir padişah gibi! Not: Bir sonraki yazımızda kaldığı yerden devam edelim. ınşaallah. ALINTI Nesibe TÜKEL 
Ekleme Tarihi: 09 Ocak 2020 - Perşembe

YA RABBİ, BİZLERE BİR DAHA GÖSTERME

RABBİM, MİLLETİMİZE VE DEVLETİMİZE O KARANLIK GÜNLERİ BİR DAHA GÖSTERMESİN!” -1-

1923-1950 arasındaki dönem  yaşanmış  büyük acılara misal... 
Lütfen okuyun... 

Yavuz Bülent BAKİLER: 

Hocanın elini öpüp İstanbul’dan ayrıldım. Ben Kastamonu’ya döndükten bir süre sonra, tekkeler ve türbeler kapatıldı. 
Esad Efendinin dedikleri bir bir çıkmaya başladı. Dindarlar göz hapsine alındı. Kur’an kursları yasaklandı. 1928 yılında Harf inkılabı ilan edilince, biz Kastamonu’da iki dehşetli hadiseyle karşı karşıya kaldık: 

Vali tellal bağırttırdı:
“Ey ahali! Bundan sonra hiç kimse Arap alfabesiyle okuyup-yazmayacak! 
Arap alfabesi yasaklanmıştır. Kimin evinde eski Türkçeyle yazılı kitap varsa getirip vilayete teslim etsin! Evlerinde, dükkânlarında eski Türkçe eser bulunduranlar şiddetle cezalandırılacaktır! 
Duyduk duymadık demeyin haaa!”
Halk korku içindeydi. Bazı kimseler, evlerindeki eski Türkçe kitapları, bahçelerinin bir tarafına gömdüler. Bazı kimseler, o kitapların değerine bakmadan götürüp sulara attılar. Bazı kimseler de getirip vilayetteki yetkililere teslim ettiler.(Moğol baskınları ile yakıp yıkılan nice değerli kütüphanelerimizin hikayesi ciğerlerimizi dağlarken o günün şartlarındaki uygulamaya ne demeli) 

Gözlerimle gördüğüm dehşetli bir hadiseyi hiç unutamıyorum: 

Hacı Kadı Camiinin (Ferhat Paşa Camii) kitaplığında, binlerce kitap vardı ki hepsi de eski harflerle yazılıydı. O kitaplar arasında el yazması çok kıymetli eserler, salnameler, cönkler, divanlar, padişah fermanları, ilim ve fen kitapları da bulunuyordu. Bir gün o eserlerin hepsini, belediyenin gübür (çöp) arabalarına abur-cubur yığarak şehrin dışına çıkardılar ve orada hepsini birden cayır cayır yaktılar. Dersaadetten gelen padişah fermanları, gümüş çerçeveliydi. 

Kitap yangınına o gümüş çerçeveli fermanlar da atıldı. Halk üzerinde öyle büyük bir korku vardı ki, oradaki vazifelilerden hiçbiri, cesaret edip de o gümüş çerçeveleri olsun alamadı. Kastamonu, sanki yunan işgaline uğramıştı.

Artık, Kur’an okumak da, okutturmak da suç sayılıyordu. 

Sokaklarda zaman zaman şöyle manzaralarla karşılaşıyorduk: 

Bekçiler veya jandarmalar önünde bir cami imamı görüyorduk. 

Adamın elleri kelepçeli olurdu. Bazen de bilekleri bir dana ipiyle bağlanırdı. Koltuğunun altında suç unsuru olan bir Kur’an-ı Kerim bulunurdu. İmamın yanında da 8-10 yaşlarında üç beş çocuk yürürdü. Adamın suçu: Çocuklara Kur’an okumayı öğretmekti.

Bu kitap yakma işinden sonra sıra vakıf eseri olan camilerimizin satışına geldi. 

Diyeceksiniz ki, “vakıf eseri hiç satılır mı? Vakfeden kişilerin maksatları dışında kullanılır mı?” 
Devir, başka devir beyefendi! 
Memlekette muhalefet yok! 
Muhaliflerin kafaları koparılıyor! 
Muhalifler zindanlara atılıyor! 
Padişahlık kaldırılmış ama herkes bir padişah gibi!
Not: Bir sonraki yazımızda kaldığı yerden devam edelim. ınşaallah.

ALINTI
Nesibe TÜKEL 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.