Sedat Memili
Köşe Yazarı
Sedat Memili
 

BİR KAVAK ÖLÜSÜ KADAR ONURLU…

Bir kavak ağacının ölüsü kadar onuru unutanlara…   TAKUNYALAR Tırk… Tak… Trık… Tak… Vurur kafasını taşlara takunyalar… Takunyaların derdi büyük: Hazmedemiyor yerde sürünmeyi Kavağın ölüsü bile… Bir zamanlar tepeden baktığı Bir dal boyu Adem oğlunun Ayağına düşmek Koklamak ayak kokusunu; Hür maviliklerin havası yerine, Çekilir çile değil… Vurur kafasını taşlara Tırk… Tak… Tırk… Tak… İnler takunyalar…   (Adana Halkevi, “Görüşler” Dergisi… 1946 yılında bir şiir yarışması düzenlenir ve “Saffet Akman” adında Adanalı bir genç yukarıdaki şiiri ile 3. Olur.) Onurun henüz ayaklar altına alınmadığı yıllardı. “Giden atların parıldayan nallarına bakıp, bağırmadan, gidenleri geri çağırmadan, salkım söğütlerin altında sessizce ölenlerin…” (Nazım Hikmet) devriydi. Henüz yüzlerin kızardığı, utanma duygusunun insanlığın en büyük değerlerinden sayıldığı günlerdi. . Tevfik Fikret’in dizlerinden yayılan onur ışığı henüz sönmemişti:   “Kimseden ümmid-i feyz etmem, dilenmem perr-ü-bâl Kendi cevvim, kendi eflâkimde kendim tâirim, İnhinâ tavk-ı esaretten girandır boynuma;  Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür bir şairim.”   Bir kavağın ölüsü kadar onurlu olmayı unutanlara bir çift sözüm var:   “Sıfat verili, onur kazanılır…” O nedenle “Sıfat geri alınır, onur kaybedilir.” Sıfat geri alınınca yine kazanılabilir, kazanılamazsa bile sıfatsız yaşanabilir: ancak kaybedilen onur bir daha asla bulunamaz…    
Ekleme Tarihi: 17 Temmuz 2023 - Pazartesi

BİR KAVAK ÖLÜSÜ KADAR ONURLU…

Bir kavak ağacının ölüsü kadar onuru unutanlara…

 

TAKUNYALAR

Tırk… Tak… Trık… Tak…

Vurur kafasını taşlara takunyalar…

Takunyaların derdi büyük:

Hazmedemiyor yerde sürünmeyi

Kavağın ölüsü bile…

Bir zamanlar tepeden baktığı

Bir dal boyu Adem oğlunun

Ayağına düşmek

Koklamak ayak kokusunu;

Hür maviliklerin havası yerine,

Çekilir çile değil…

Vurur kafasını taşlara

Tırk… Tak… Tırk… Tak…

İnler takunyalar…

 

(Adana Halkevi, “Görüşler” Dergisi… 1946 yılında bir şiir yarışması düzenlenir ve “Saffet Akman” adında Adanalı bir genç yukarıdaki şiiri ile 3. Olur.)

Onurun henüz ayaklar altına alınmadığı yıllardı.

“Giden atların parıldayan nallarına bakıp,

bağırmadan, gidenleri geri çağırmadan,

salkım söğütlerin altında sessizce ölenlerin…” (Nazım Hikmet) devriydi.

Henüz yüzlerin kızardığı, utanma duygusunun insanlığın en büyük değerlerinden sayıldığı günlerdi. .

Tevfik Fikret’in dizlerinden yayılan onur ışığı henüz sönmemişti:

 

“Kimseden ümmid-i feyz etmem, dilenmem perr-ü-bâl
Kendi cevvim, kendi eflâkimde kendim tâirim,
İnhinâ tavk-ı esaretten girandır boynuma;

 Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür bir şairim.”

 

Bir kavağın ölüsü kadar onurlu olmayı unutanlara bir çift sözüm var:

 

“Sıfat verili, onur kazanılır…”

O nedenle “Sıfat geri alınır, onur kaybedilir.”

Sıfat geri alınınca yine kazanılabilir, kazanılamazsa bile sıfatsız yaşanabilir: ancak kaybedilen onur bir daha asla bulunamaz…

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.