Sedat Memili
Köşe Yazarı
Sedat Memili
 

AT PAZARLIĞI VE HASAN’IN BEYGİRİ…

Adına ittifak dediğimiz at, seçim mahallesinde cılız sütçü beygirine dönüştü.   Seçimlerden önce, havada birçok kavram uçuştu. Bunlardan biri de “İttifaklarda At Pazarlığı” söylemiydi. Siyasiler bunu neden söylediler? Kendileri bilir. Bu deyimin ben de çağrıştırdığını paylaşayım.   İlkokulda iken babam bana bir arkadaşı için yazdığı şiiri ezberletmişti. Şiirin hikâyesi şu: Babamın arkadaşı Hasan saf ve herkese inanan bir çiftçidir. En büyük ideali bir at sahibi olmak… Çalışmış, didinmiş ve biriktirdiği para ile şehre gelip bir at satın almış. Atı alırken iri yarı besili bir at, ama şehirdeki pazardan Akkapı Mahallesine gelene kadar at, zayıflamış. Hasan, pazardan aldığı besili atın, mahalleye gelinceye kadar nasıl böyle kemikleri sayılır hala geldiğine bir türlü akıl erdirememiş.   İşin uzmanları sorunu anlamışlar. Satıcı atı satmadan evvel, zavallı hayvana öyle şeyler yedirmiş ki, atın karnı gaz dolmuş. İri görünen atı da Hasan besili zannetmiş. Mahalleye gidene kadar gaz çıkmış ve at, gerçek çelimsizliğine dönmüş. Hasan mahallenin diline düşmüş. Ama rezalete bile bir asalet gerek. Babam, Hasan’ın bu saflığını yazdığı bir şiir ile ölümsüzleştirmişti. Hepimiz ezbere bilirdik.       “Deh desen dehlemez Çüh desen çühlemez İki kilo yüklemez Hasan bir beygir almış   Su dökersen ayılır Su dökmezsen bayılır Kemikleri sayılır Hasan bir beygir almış   Ayakları sekili Kulakları dikili Sanki milletvekili Hasan bir beygir almış (*)   Babam, o yıllar seyyar tablacı idi. Bazen birkaç arkadaş bir araya geldiklerinde bana;” Hadi Sedat, ne olmuş Hasan’ın beygirine anlat bakalım?” derdi. Ben marş okur gibi hazrola geçip başlardım şiirir okumaya. Hasan Dayı’da aralarında olurdu. Yüzü kızararak; “Yapma Ramazan, bi halt ettik işte” siye tepki gösterirdi.   Hasan’ın Beygiri, bir umudun peşinden koşan, sonra o umudun albenisine kapılanların trajik sonunu anlatan bir sembol haline dönüştü. Biz kendi çevremizde, bazen, aldatılmışlar için: “Hasan’ın Beygiri gibi” deyim kullanırız. Toplumsal olaylarda umutların yerle bir olması, tarihte sık sık yaşanan olaylardandır. Seçim sonucu, bana “Hasan’ın beygiri” şiirini yeniden anımsattı. Millet ittifakın iriliğini görünce çok besili zannetti.   BİR DE AT HIRSIZLIĞI… Adamın mesleği at hırsızlığı… Kurulan pazara gider, gözüne bir atı kestirir ve ona müşteri olur. Satıcı ile sıkı bir pazarlığa girer.  Atı denemek üzere biner ve bir tur atmak ister. Ata binince vın… Dörtnala başka pazara… Başka şehrin pazarında atı satar… Yine böyle çaldığı atı, uygun bir pazarda satmaya çalışmaktadır.  Bir müşteri gelir. Pazarlık başlar. Müşteri, atı denemek için biner ve gidiş o gidiş. Vın… Adam çaldığı atın arkasından baka kalır. Bu alışverişe tanık olan komşusu: “Hayırdır ağa, atı sattın mı?” “He… Sattık işte…” “Kaça verdin?” “Maliyetine verdik gitti…” Bazen maliyetini kurtarmak da bir kazançtır. Bir yıldan beri halkımız bir araya gelen partilerin “Millet İttifakı” çatısı altında olduğunu düşünüyordu. Seçim bitti. Şimdi deniyor ki, “Bizimkisi millet ittifakı değil, seçim ittifakı idi..”   İttifakın ileri gelenleri: “Tüm ittifaklar seçim ittifakıdır, seçim bittiği zaman ittifaklar ortadan kalkar…” Kardeş, keşke daha önce söyleseydiniz de bu millet bilseydi. Seçimi kazanılmış olsaydı, ittifak devam etmeyecekti demek. Milletin Adına ittifak dediği at, seçim mahallesinde cılız sütçü beygirine dönüştü. Ey ittifakın mimarları, milletin umut bağladığı atına ne oldu? “Eh işte maliyetine verdiniz gitti” demek…   (*) Yıllar sonra buna benzer bir hikâyeye Mihail Şolohov’un “Durgun Akardı Don” romanında rastladım. Okurken, yüzümden hüzünlü tebessüm hiç eksik olmadı.
Ekleme Tarihi: 05 Haziran 2023 - Pazartesi

AT PAZARLIĞI VE HASAN’IN BEYGİRİ…

Adına ittifak dediğimiz at, seçim mahallesinde cılız sütçü beygirine dönüştü.

 

Seçimlerden önce, havada birçok kavram uçuştu. Bunlardan biri de “İttifaklarda At Pazarlığı” söylemiydi.

Siyasiler bunu neden söylediler? Kendileri bilir. Bu deyimin ben de çağrıştırdığını paylaşayım.  

İlkokulda iken babam bana bir arkadaşı için yazdığı şiiri ezberletmişti.

Şiirin hikâyesi şu: Babamın arkadaşı Hasan saf ve herkese inanan bir çiftçidir. En büyük ideali bir at sahibi olmak… Çalışmış, didinmiş ve biriktirdiği para ile şehre gelip bir at satın almış. Atı alırken iri yarı besili bir at, ama şehirdeki pazardan Akkapı Mahallesine gelene kadar at, zayıflamış. Hasan, pazardan aldığı besili atın, mahalleye gelinceye kadar nasıl böyle kemikleri sayılır hala geldiğine bir türlü akıl erdirememiş.  

İşin uzmanları sorunu anlamışlar. Satıcı atı satmadan evvel, zavallı hayvana öyle şeyler yedirmiş ki, atın karnı gaz dolmuş. İri görünen atı da Hasan besili zannetmiş. Mahalleye gidene kadar gaz çıkmış ve at, gerçek çelimsizliğine dönmüş.

Hasan mahallenin diline düşmüş. Ama rezalete bile bir asalet gerek.

Babam, Hasan’ın bu saflığını yazdığı bir şiir ile ölümsüzleştirmişti. Hepimiz ezbere bilirdik.   

 

 “Deh desen dehlemez

Çüh desen çühlemez

İki kilo yüklemez

Hasan bir beygir almış

 

Su dökersen ayılır

Su dökmezsen bayılır

Kemikleri sayılır

Hasan bir beygir almış

 

Ayakları sekili

Kulakları dikili

Sanki milletvekili

Hasan bir beygir almış (*)

 

Babam, o yıllar seyyar tablacı idi. Bazen birkaç arkadaş bir araya geldiklerinde bana;” Hadi Sedat, ne olmuş Hasan’ın beygirine anlat bakalım?” derdi. Ben marş okur gibi hazrola geçip başlardım şiirir okumaya. Hasan Dayı’da aralarında olurdu. Yüzü kızararak; “Yapma Ramazan, bi halt ettik işte” siye tepki gösterirdi.  

Hasan’ın Beygiri, bir umudun peşinden koşan, sonra o umudun albenisine kapılanların trajik sonunu anlatan bir sembol haline dönüştü. Biz kendi çevremizde, bazen, aldatılmışlar için: “Hasan’ın Beygiri gibi” deyim kullanırız.

Toplumsal olaylarda umutların yerle bir olması, tarihte sık sık yaşanan olaylardandır.

Seçim sonucu, bana “Hasan’ın beygiri” şiirini yeniden anımsattı.

Millet ittifakın iriliğini görünce çok besili zannetti.

 

BİR DE AT HIRSIZLIĞI…

Adamın mesleği at hırsızlığı… Kurulan pazara gider, gözüne bir atı kestirir ve ona müşteri olur. Satıcı ile sıkı bir pazarlığa girer.  Atı denemek üzere biner ve bir tur atmak ister. Ata binince vın… Dörtnala başka pazara… Başka şehrin pazarında atı satar…

Yine böyle çaldığı atı, uygun bir pazarda satmaya çalışmaktadır.  Bir müşteri gelir. Pazarlık başlar. Müşteri, atı denemek için biner ve gidiş o gidiş. Vın…

Adam çaldığı atın arkasından baka kalır. Bu alışverişe tanık olan komşusu:

“Hayırdır ağa, atı sattın mı?”

“He… Sattık işte…”

“Kaça verdin?”

“Maliyetine verdik gitti…”

Bazen maliyetini kurtarmak da bir kazançtır.

Bir yıldan beri halkımız bir araya gelen partilerin “Millet İttifakı” çatısı altında olduğunu düşünüyordu. Seçim bitti. Şimdi deniyor ki, “Bizimkisi millet ittifakı değil, seçim ittifakı idi..”  

İttifakın ileri gelenleri: “Tüm ittifaklar seçim ittifakıdır, seçim bittiği zaman ittifaklar ortadan kalkar…” Kardeş, keşke daha önce söyleseydiniz de bu millet bilseydi.

Seçimi kazanılmış olsaydı, ittifak devam etmeyecekti demek.

Milletin Adına ittifak dediği at, seçim mahallesinde cılız sütçü beygirine dönüştü.

Ey ittifakın mimarları, milletin umut bağladığı atına ne oldu?

“Eh işte maliyetine verdiniz gitti” demek…

 

(*) Yıllar sonra buna benzer bir hikâyeye Mihail Şolohov’un “Durgun Akardı Don” romanında rastladım. Okurken, yüzümden hüzünlü tebessüm hiç eksik olmadı.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.