Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu
Köşe Yazarı
Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu
 

Kutlu Doğum 56

KUTLU DOĞUM 56   O’nu, kendinden önce gelen her peygamber, sorumlulukları ölçüsünde ve çerçevesinde anlatmış ve haber vermiştir.  Meselâ, Endülüslü büyük alim Kadı Iyaz’ın Şifa-i Şerif’inde geçtiği üzere,  Hz. Âdem, kendisine yasaklanan meyveden yedikten sonra  Cenâb-ı Allah’a O’nu şefaatçi ederek yalvarmış;  “Muhammed hürmetine beni affet!” demiştir.  Cenâb-ı Allah’ın, “Sen Muhammed’i nereden biliyorsun?” sorusuna karşılık da, “Ben, Cennet’in kapısında ‘Lâ ilâhe illallah, Muhammed’ün Rasûlullâh’ yazısını gördüm.    İsmi, senin İsm-i Şerifi’nin yanında anılan biri,  Sen’in yanında en kıymetli olmalıdır.” şeklinde cevap vermiştir.  En son Hz. İsa da O’ndan çok bahsetmiş, İncillerin eldeki nüshalarında; “Size daha çok söyleyeceklerim var;  fakat, şimdi siz bunları kaldıramazsınız.  Ben gideyim, ta ki, dünyanın Efendisi,  gerçeğin ruhu, hakkı bâtıldan ayıran Zât gelsin ve  size bütün hakikatleri anlatsın.”  (Yuhanna, Bab 16/12-14) demiştir. (sorularlarisale.com)   - Demek ki, kâinatın yaratılmasının asıl hikmeti,  asıl maksadı,  gerçek hedefi,  hakiki ille-i gayesi Rabbimizin kendini tanıtmak istemesidir.    Bunu ikinci derecede takip eden bir hikmet,  bir maksat da Allah’ın ilminde,  bu kâinatın Allah’a olan şahadetini,  kudret ve ilmine olan delâletini en güzel anlatacak olan  Hz. Peygamberin yaratılacak olmasıdır.   İkinci bir nokta:  Kâinatın yaratılış gayesi,  yüce yaratıcının varlığı ve birliğini tanıtmak ve  onun hak mabud olduğunu gönüllere nakşetmektir.    Özellikle şuurlu varlıktan cinlerin ve insanların sırf bu görevle yükümlü tutulduğunu,  “Ben cinleri ve insanları sırf beni tanıyıp yalnız bana ibadet/kulluk etsinler diye yarattım.” (ZARİYAT, 50/56) mealindeki ayetten anlamaktayız. (sorularlaislamiyet.com)   SİKKE-İ SAMEDİYED   Evet, gayr-ı mütenahi (nihayetsiz) ehadiyet sikkelerinden  (Allah’ın birliğinin her bir varlıkta ayrı ayrı tecellî etmesi damgalarından) ve samedâniyet hâtemlerinden  (herşey Ona muhtaç ve O hiçbir şeye muhtaç olmayan Allah’ın CC mühürlerinden),  yalnız bahar mevsiminde sahife-i arza darb edilen (vurulan) sikkeye (damgaya) bak ki, şu zikredilecek müteselsil fıkralar (peşpeşe kısımlar), cümleler  o sikkeyi güneş gibi gösteriyorlar ve izhar ediyorlar.   Evet, sahife-i arzda (yeryüzü sayfasında) pek garip,  hakîmâne (anlamlı ve tam yerli yerinde, bir maksat ve faydaya yönelik olarak)  bir icad (yaratma) görünüyor.    30.05.2025 Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu
Ekleme Tarihi: 30 May 2025 - Friday

Kutlu Doğum 56

KUTLU DOĞUM 56

 

O’nu, kendinden önce gelen her peygamber, sorumlulukları ölçüsünde ve çerçevesinde anlatmış ve haber vermiştir. 

Meselâ, Endülüslü büyük alim Kadı Iyaz’ın Şifa-i Şerif’inde geçtiği üzere, 

Hz. Âdem, kendisine yasaklanan meyveden yedikten sonra 

Cenâb-ı Allah’a O’nu şefaatçi ederek yalvarmış; 

“Muhammed hürmetine beni affet!” demiştir. 

Cenâb-ı Allah’ın, “Sen Muhammed’i nereden biliyorsun?” sorusuna karşılık da,

“Ben, Cennet’in kapısında ‘Lâ ilâhe illallah, Muhammed’ün Rasûlullâh’ yazısını gördüm. 

 

İsmi, senin İsm-i Şerifi’nin yanında anılan biri, 

Sen’in yanında en kıymetli olmalıdır.” şeklinde cevap vermiştir. 

En son Hz. İsa da O’ndan çok bahsetmiş, İncillerin eldeki nüshalarında;

“Size daha çok söyleyeceklerim var; 

fakat, şimdi siz bunları kaldıramazsınız. 

Ben gideyim, ta ki, dünyanın Efendisi, 

gerçeğin ruhu, hakkı bâtıldan ayıran Zât gelsin ve 

size bütün hakikatleri anlatsın.” 

(Yuhanna, Bab 16/12-14) demiştir. (sorularlarisale.com)

 

- Demek ki, kâinatın yaratılmasının asıl hikmeti, 

asıl maksadı, 

gerçek hedefi, 

hakiki ille-i gayesi Rabbimizin kendini tanıtmak istemesidir. 

 

Bunu ikinci derecede takip eden bir hikmet, 

bir maksat da Allah’ın ilminde, 

bu kâinatın Allah’a olan şahadetini, 

kudret ve ilmine olan delâletini en güzel anlatacak olan 

Hz. Peygamberin yaratılacak olmasıdır.

 

İkinci bir nokta: 

Kâinatın yaratılış gayesi, 

yüce yaratıcının varlığı ve birliğini tanıtmak ve 

onun hak mabud olduğunu gönüllere nakşetmektir. 

 

Özellikle şuurlu varlıktan cinlerin ve insanların sırf bu görevle yükümlü tutulduğunu,

 “Ben cinleri ve insanları sırf beni tanıyıp yalnız bana ibadet/kulluk etsinler diye yarattım.” (ZARİYAT, 50/56)

mealindeki ayetten anlamaktayız. (sorularlaislamiyet.com)

 

SİKKE-İ SAMEDİYED

 

Evet, gayr-ı mütenahi (nihayetsiz) ehadiyet sikkelerinden 

(Allah’ın birliğinin her bir varlıkta ayrı ayrı tecellî etmesi damgalarından) ve samedâniyet hâtemlerinden 

(herşey Ona muhtaç ve O hiçbir şeye muhtaç olmayan Allah’ın CC mühürlerinden), 

yalnız bahar mevsiminde sahife-i arza darb edilen (vurulan) sikkeye (damgaya) bak ki, şu zikredilecek müteselsil fıkralar (peşpeşe kısımlar), cümleler 

o sikkeyi güneş gibi gösteriyorlar ve izhar ediyorlar.

 

Evet, sahife-i arzda (yeryüzü sayfasında) pek garip, 

hakîmâne (anlamlı ve tam yerli yerinde, bir maksat ve faydaya yönelik olarak) 

bir icad (yaratma) görünüyor. 

 

30.05.2025

Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.