Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu
Köşe Yazarı
Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu
 

Kutlu Doğum 39

KUTLU DOĞUM 39      Bundan önce On Birinci Sözde bir temsil ile bir hakikat ortaya koyularak alemin şifresini çözme konusu ele alınmıştı. Risale-i Nur, Sörler eserine müracaat edilebilir. Konuyu incelemeye devam ediyoruz:   Sonra aktar-ı memleketindeki (memleketin dört bir yanındaki) ahali (halk) ve raiyetini (vatandaşlarını),  seyre ve  tenezzühe (gezintiye) ve  ziyafete davet etti.    Sonra bir yaver-i ekremine (çok değerli, yüksek rütbeli memuruna)  sarayın hikmetlerini (herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde olmasını) ve  müştemilâtının manalarını (içindekilerin anlamlarını) bildirerek  onu üstad ve tarif edici tayin etti (öğretmen ve tanıtıcı olarak belirledi).    Tâ ki, sarayın Sâni’ini (sanatkârını),  sarayın müştemilâtıyla (içindekileriyle) ahaliye tarif etsin ve  sarayın nakışlarının rumuzlarını (sembollerini) bildirip,  içindeki san’atlarının işaretlerini öğretip,  derûnundaki (iç yapısındaki) manzum (düzenli) murassa’lar (değerli mücevherller, süslenmeler) ve  mevzun nukuş (ölçülü işlemeler) nedir?    Ve ne vecihle (yönüyle) saray sahibinin kemalâtına (üstünlüklerine) ve  hünerlerine (maharet ve inceliklerine) delalet (işaret) ettiklerini,  o saraya girenlere tarif etsin (tanıtsın) ve  girmenin âdâbını (edep ve görgü kurallarını) ve  seyrin merasimini (törenini) bildirip,  o görünmeyen sultana karşı marziyatı (hoşa giden, razı olunan şeyler) dairesinde  teşrifat merasimini (kabul, protokol törenini) tarif etsin.   İşte o muarrif üstadın (tarif edici, tanıtıcı hocanın, öğretmenin)  herbir dairede birer avenesi (yardımcısı) bulunuyor.  Kendisi en büyük dairede şakirdleri (öğrencileri) içinde durmuş,  bütün seyircilere şöyle bir tebligatta (bildirimde) bulunuyor. Diyor ki:   “Ey ahali (halk)!  Şu kasrın (köşkün, sarayın, büyük ve süslü konağın) meliki olan seyyidimiz (sahibi olan efendimiz),  bu şeylerin izharıyla (ortaya çıkarmayla) ve  bu sarayı yapmasıyla,  kendini size tanıttırmak istiyor.  Siz dahi onu tanıyınız ve güzelce tanımağa çalışınız.  Hem şu tezyinatla (süslemelerle) kendini size sevdirmek istiyor.  Siz dahi onun san’atını takdir ve işlerini istihsan (beğenme) ile kendinizi ona sevdiriniz.    Hem bu gördüğünüz ihsanat ile (iyilikler, bağışlar ile),  size muhabbetini (sevgisini) gösteriyor.  Siz dahi itaat ile (emirlerine uymakla) ona muhabbet ediniz (seviniz).  Hem şu görünen in’am (nimetler) ve ikramlar ile,  size şefkatini (karşılıksız sevgisini) ve merhametini gösteriyor.  Siz dahi şükür ile ona hürmet ediniz (saygı gösteriniz).   Hem şu kemalâtının âsârıyla (mükemmel ve kusursuz eserleriyle),  manevî cemalini (Maddeden münezzeh olan Allah'ın zâtının güzelliği gibi, sıfatlarının, isimlerinin güzelliklerini) size göstermek istiyor.  Siz dahi onu görmeğe ve  teveccühünü (ilgisini) kazanmağa iştiyakınızı (şiddetli arzunuzu) gösteriniz.    Hem bütün şu gördüğünüz masnuat (sanat eserleri varlıklar) ve  müzeyyenat (süslemeler) üstünde birer mahsus sikke (özel mühür),  birer hususî hâtem (özel damga),  birer taklid edilmez turra (benzeri yapılamaz nişan) koymakla,  herşey kendisine has olduğunu ve  kendi eser-i desti (el yapımı) olduğunu ve  kendisi tek ve yekta (benzersiz),  istiklal (bağımsızlık) ve infirad sahibi olduğunu (tek başına olduğunu) size göstermek istiyor.    Siz dahi onu tek ve yekta (benzersiz) ve  misilsiz (eşsiz),  nazirsiz (benzeri olmayan)  bîhemta (benzersiz, eşsiz) tanıyınız ve kabul ediniz.” Daha bunun gibi,  ona ve o makama münasip (uygun) sözleri seyircilere söyledi. (devam edecek)   Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu 18.11.2024
Ekleme Tarihi: 18 Kasım 2024 - Pazartesi

Kutlu Doğum 39

KUTLU DOĞUM 39 

 

 

Bundan önce On Birinci Sözde bir temsil ile bir hakikat ortaya koyularak alemin şifresini çözme konusu ele alınmıştı. Risale-i Nur, Sörler eserine müracaat edilebilir. Konuyu incelemeye devam ediyoruz:

 

Sonra aktar-ı memleketindeki (memleketin dört bir yanındaki) ahali (halk) ve raiyetini (vatandaşlarını), 

seyre ve 

tenezzühe (gezintiye) ve 

ziyafete davet etti. 

 

Sonra bir yaver-i ekremine (çok değerli, yüksek rütbeli memuruna) 

sarayın hikmetlerini (herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde olmasını) ve 

müştemilâtının manalarını (içindekilerin anlamlarını) bildirerek 

onu üstad ve tarif edici tayin etti (öğretmen ve tanıtıcı olarak belirledi). 

 

Tâ ki, sarayın Sâni’ini (sanatkârını), 

sarayın müştemilâtıyla (içindekileriyle) ahaliye tarif etsin ve 

sarayın nakışlarının rumuzlarını (sembollerini) bildirip, 

içindeki san’atlarının işaretlerini öğretip, 

derûnundaki (iç yapısındaki) manzum (düzenli) murassa’lar (değerli mücevherller, süslenmeler) ve 

mevzun nukuş (ölçülü işlemeler) nedir? 

 

Ve ne vecihle (yönüyle) saray sahibinin kemalâtına (üstünlüklerine) ve 

hünerlerine (maharet ve inceliklerine) delalet (işaret) ettiklerini, 

o saraya girenlere tarif etsin (tanıtsın) ve 

girmenin âdâbını (edep ve görgü kurallarını) ve 

seyrin merasimini (törenini) bildirip, 

o görünmeyen sultana karşı marziyatı (hoşa giden, razı olunan şeyler) dairesinde 

teşrifat merasimini (kabul, protokol törenini) tarif etsin.

 

İşte o muarrif üstadın (tarif edici, tanıtıcı hocanın, öğretmenin) 

herbir dairede birer avenesi (yardımcısı) bulunuyor. 

Kendisi en büyük dairede şakirdleri (öğrencileri) içinde durmuş, 

bütün seyircilere şöyle bir tebligatta (bildirimde) bulunuyor. Diyor ki:

 

“Ey ahali (halk)! 

Şu kasrın (köşkün, sarayın, büyük ve süslü konağın) meliki olan seyyidimiz (sahibi olan efendimiz), 

bu şeylerin izharıyla (ortaya çıkarmayla) ve 

bu sarayı yapmasıyla, 

kendini size tanıttırmak istiyor. 

Siz dahi onu tanıyınız ve güzelce tanımağa çalışınız. 

Hem şu tezyinatla (süslemelerle) kendini size sevdirmek istiyor. 

Siz dahi onun san’atını takdir ve işlerini istihsan (beğenme) ile kendinizi ona sevdiriniz. 

 

Hem bu gördüğünüz ihsanat ile (iyilikler, bağışlar ile), 

size muhabbetini (sevgisini) gösteriyor. 

Siz dahi itaat ile (emirlerine uymakla) ona muhabbet ediniz (seviniz). 

Hem şu görünen in’am (nimetler) ve ikramlar ile, 

size şefkatini (karşılıksız sevgisini) ve merhametini gösteriyor. 

Siz dahi şükür ile ona hürmet ediniz (saygı gösteriniz).

 

Hem şu kemalâtının âsârıyla (mükemmel ve kusursuz eserleriyle), 

manevî cemalini (Maddeden münezzeh olan Allah'ın zâtının güzelliği gibi, sıfatlarının, isimlerinin güzelliklerini) size göstermek istiyor. 

Siz dahi onu görmeğe ve 

teveccühünü (ilgisini) kazanmağa iştiyakınızı (şiddetli arzunuzu) gösteriniz. 

 

Hem bütün şu gördüğünüz masnuat (sanat eserleri varlıklar) ve 

müzeyyenat (süslemeler) üstünde birer mahsus sikke (özel mühür), 

birer hususî hâtem (özel damga), 

birer taklid edilmez turra (benzeri yapılamaz nişan) koymakla, 

herşey kendisine has olduğunu ve 

kendi eser-i desti (el yapımı) olduğunu ve 

kendisi tek ve yekta (benzersiz), 

istiklal (bağımsızlık) ve infirad sahibi olduğunu (tek başına olduğunu)

size göstermek istiyor. 

 

Siz dahi onu tek ve yekta (benzersiz) ve 

misilsiz (eşsiz), 

nazirsiz (benzeri olmayan) 

bîhemta (benzersiz, eşsiz)

tanıyınız ve kabul ediniz.”

Daha bunun gibi, 

ona ve o makama münasip (uygun)

sözleri seyircilere söyledi. (devam edecek)

 

Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu

18.11.2024

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.