Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu
Köşe Yazarı
Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu
 

EN ÇOK YAPTIĞIMIZ ŞEY “EN KOLAY İŞLEDİĞİMİZ ” 2

“Fitne, katillikten daha kötüdür.” ( Bekara 191) Gıybet konusuna bu yazımızda da devam ediyoruz. Gıybet edilen kişinin beğenilmeyen yönü herkesle paylaşılınca düzeliyor mu? Gıybet edilen konudaki bir eksik görülerek, telafi ediliyor, düzeltiliyor mu? Bu halde bunlar mümkün değilse, ulu orta herkesin içerisinde gereksiz bir şeyi yapmanın anlamı ne? “Bir cemaat içinde bulunurken, bir kimse hakkında gıybet edildiğini görürsen, o kimse için yardımcı ol. Ve cemaatı da ondan men etmeye çalış veya oradan kalk git.” (İ.Ebiddünya) Özellikle gıybetin mahiyetini bilen bir mümin, müslüman, topluluk, grup, cemaat, tarikat vb. uluorta gıybeti rastgele yerde yaparsa, gıybet hakkında konuşulmaması gerektiği ikazını kim yapacaktır? "Kim, (din) kardeşinin ırz ve namusunu onu gıybet edene karşı savunursa, Allah da kıyamet günü o kimseyi cehennemden korur." (Tirmizî, Birr 20) Bugün içtimai hayatı zir ü zeber (alt üst) eden, toplumları, müslümanları, cemaatleri birbirlerine düşüren gıybet değil midir? Gıybet edilen kişi, farzedelim söz edilen  konuların failidir. Bu konuda hüküm verme görevimiz yoksa, yapılan kaynaksız, gereksiz konuşma bir tedavi ve bir onarım sağlamıyorsa ve faydası olmuyorsa yapılmaması gerekir. Peki bir de konuşulan tahmin yürütülen ve başkalarına yayılan konu, o kişi hakkında doğru değilse bu iftiradır. Bunun sorumluluğu bilinerek mi bu iftiraya başkaları da ortak edilmek için herkese yayılıyor? Ben olan bir şeyi söylüyorum. Onun yüzüne karşı da söylerim. Bu neyi değiştiriyor. Bilinmiyorsa başkaları bu günaha neden ortak ediliyor?  “Gıybet edeni dinleyen de günahta ortaktır.” (Taberani) Gıybetin affı mümkün mü? Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurur: "Gıybet edilen kimse affetmediği müddetçe gıybetçi mağfiret olunmaz." (Heysemî, VIII, 92) O kadar rahat konuşuluyor ki; öyle diyorlar hakkında böyle konuşuyorlar, birisinden duymuştum ve benzer ifadelerle delilsiz, istinatsiz, içtimai hayatın yıkılmasına de sebep olunuyor. Hazreti Ali RA, mezarlığa neden sık gittiğini soranlara şu cevabı vermiş:  “İki sebebi var. Anlattıklarıma itiraz etmiyorlar ve arkamdan gıybetimi yapmıyorlar.” Peki ne fayda sağlıyor gıybet eden? Zararından başka hiçbir faydası yoktur. Değil bu zararlı fiile bizim sebep olmamız, başkalarının buna yol açmasına da mani olmak görevimizin başında gelmektedir. Birisi gıybet ederken biz susuyorsak, bunda bir sorumluluğumuz olmadığını zannetmeyelim, çünkü biz de ayni gıybeti yapıp aynı günaha giriyoruz. "Üstadımız ne kimseyi zemmeder ve ne de yanında kimseyi gıybet ettirir. Bunlardan aslâ hoşlanmaz. Kusur ve hataları setrederler. Hem o kadar hüsn-ü zanna mâliktir ( iyi kanaat taşımaktadır) ki hattâ kendisi hakkında bir nâ-seza (layık olmayan) söz tebliğ edene "Hâşâ, bu yalandır. Bu sözü söyledi dediğin zat, böyle söylemez." buyururlar. "Tarihçe-i Hayat-316 "Bir adam senin hakkında konuştu" sözüne: Hz Halid bin Velid (RA): "Kendi sayfasıdır istediği ile doldurur" diyor. İmam Şafi (RA): "Eğer doğru diyorsa o dedikoducu, yalan söylüyorsan o fasıkdır" diyor. M. Şevket Eygi: “Nurcu kesinlikle gıybet etmez, başkalarının gizli günah ve ayıplarını tecessüs etmez, eskaza bunları öğrenecek olursa setreder, gizler.” demektedir.  Cengiz Numanoğlu’nun “ Babam derdi ki yavrum! Dedikodu zillettir; Dilden dile bulaşan, kronik bir illettir. Kuran; uzaklaş diyor, gıybetin vahşetinden; Çünkü insan tiksinir, ölmüş kardeş etinden...” Gıybetin yol açtığı en büyük yaralardan biri de kalp kırmaktır. Kalp nedir? Yaratanın nazar ettiği mahaldir. Nefs-i emmearenin (kütülüğü emreden nefis) hatırı için mü’min kardeşimize neden düşmanlık edip, kalbimize yerleştiriyor, kalbin hakiki sahibini incitiyoruz. “Adâvet (düşmanlık) etmek istersen kalbindeki adâvete adâvet et, onun ref'ine (yok olmasına) çalış. Hem en ziyade sana zarar veren nefs-i emmarene ve heva-i nefsine (nefsin isteklerine) adâvet et, ıslahına çalış. O muzır nefsin hatırı için mü'minlere adâvet etme. Eğer düşmanlık etmek istersen kâfirler, zındıklar çoktur; onlara adâvet et.”  RN-Mektubat O halde Müslüman olsun, kafir olsun hiç kimsenin kalbini kırmamalı. “Gıybetini yaptığı kişi, gıybet edeni affetmedikçe, mağfiret olunmaz.” [Deylemi] “Oruç, ateşe kalkandır. Gıybetle parçalanmadıkça korur.” [Buhari] Bu konuyu yazmaya en çok benim ihtiyacım vardı. Onun için de bu yazının muhatabı bizzat kendim ve nefsimdir. İhtiyaç duyanlara istifadeye sebep olursa ondan da mutlu olurum.  Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu
Ekleme Tarihi: 12 Mart 2019 - Salı

EN ÇOK YAPTIĞIMIZ ŞEY “EN KOLAY İŞLEDİĞİMİZ ” 2

“Fitne, katillikten daha kötüdür.” ( Bekara 191)
Gıybet konusuna bu yazımızda da devam ediyoruz. Gıybet edilen kişinin beğenilmeyen yönü herkesle paylaşılınca düzeliyor mu?
Gıybet edilen konudaki bir eksik görülerek, telafi ediliyor, düzeltiliyor mu?
Bu halde bunlar mümkün değilse, ulu orta herkesin içerisinde gereksiz bir şeyi yapmanın anlamı ne?
“Bir cemaat içinde bulunurken, bir kimse hakkında gıybet edildiğini görürsen, o kimse için yardımcı ol. Ve cemaatı da ondan men etmeye çalış veya oradan kalk git.”
(İ.Ebiddünya)
Özellikle gıybetin mahiyetini bilen bir mümin, müslüman, topluluk, grup, cemaat, tarikat vb. uluorta gıybeti rastgele yerde yaparsa, gıybet hakkında konuşulmaması gerektiği ikazını kim yapacaktır?
"Kim, (din) kardeşinin ırz ve namusunu onu gıybet edene karşı savunursa, Allah da kıyamet günü o kimseyi cehennemden korur." (Tirmizî, Birr 20)
Bugün içtimai hayatı zir ü zeber (alt üst) eden, toplumları, müslümanları, cemaatleri birbirlerine düşüren gıybet değil midir?
Gıybet edilen kişi, farzedelim söz edilen  konuların failidir. Bu konuda hüküm verme görevimiz yoksa, yapılan kaynaksız, gereksiz konuşma bir tedavi ve bir onarım sağlamıyorsa ve faydası olmuyorsa yapılmaması gerekir.
Peki bir de konuşulan tahmin yürütülen ve başkalarına yayılan konu, o kişi hakkında doğru değilse bu iftiradır.
Bunun sorumluluğu bilinerek mi bu iftiraya başkaları da ortak edilmek için herkese yayılıyor?
Ben olan bir şeyi söylüyorum. Onun yüzüne karşı da söylerim. Bu neyi değiştiriyor. Bilinmiyorsa başkaları bu günaha neden ortak ediliyor? 
“Gıybet edeni dinleyen de günahta ortaktır.” (Taberani)
Gıybetin affı mümkün mü?
Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurur:
"Gıybet edilen kimse affetmediği müddetçe gıybetçi mağfiret olunmaz." (Heysemî, VIII, 92)
O kadar rahat konuşuluyor ki; öyle diyorlar hakkında böyle konuşuyorlar, birisinden duymuştum ve benzer ifadelerle delilsiz, istinatsiz, içtimai hayatın yıkılmasına de sebep olunuyor.
Hazreti Ali RA, mezarlığa neden sık gittiğini soranlara şu cevabı vermiş: 
“İki sebebi var. Anlattıklarıma itiraz etmiyorlar ve arkamdan gıybetimi yapmıyorlar.”
Peki ne fayda sağlıyor gıybet eden? Zararından başka hiçbir faydası yoktur.
Değil bu zararlı fiile bizim sebep olmamız, başkalarının buna yol açmasına da mani olmak görevimizin başında gelmektedir.
Birisi gıybet ederken biz susuyorsak, bunda bir sorumluluğumuz olmadığını zannetmeyelim, çünkü biz de ayni gıybeti yapıp aynı günaha giriyoruz.
"Üstadımız ne kimseyi zemmeder ve ne de yanında kimseyi gıybet ettirir. Bunlardan aslâ hoşlanmaz. Kusur ve hataları setrederler. Hem o kadar hüsn-ü zanna mâliktir ( iyi kanaat taşımaktadır) ki hattâ kendisi hakkında bir nâ-seza (layık olmayan) söz tebliğ edene "Hâşâ, bu yalandır. Bu sözü söyledi dediğin zat, böyle söylemez." buyururlar. "Tarihçe-i Hayat-316
"Bir adam senin hakkında konuştu" sözüne:
Hz Halid bin Velid (RA):
"Kendi sayfasıdır istediği ile doldurur" diyor.
İmam Şafi (RA):
"Eğer doğru diyorsa o dedikoducu, yalan söylüyorsan o fasıkdır" diyor.
M. Şevket Eygi:
“Nurcu kesinlikle gıybet etmez, başkalarının gizli günah ve ayıplarını tecessüs etmez, eskaza bunları öğrenecek olursa setreder, gizler.” demektedir. 
Cengiz Numanoğlu’nun “ Babam derdi ki yavrum!
Dedikodu zillettir;
Dilden dile bulaşan, kronik bir illettir.
Kuran; uzaklaş diyor, gıybetin vahşetinden;
Çünkü insan tiksinir, ölmüş kardeş etinden...”
Gıybetin yol açtığı en büyük yaralardan biri de kalp kırmaktır.
Kalp nedir?
Yaratanın nazar ettiği mahaldir. Nefs-i emmearenin (kütülüğü emreden nefis) hatırı için mü’min kardeşimize neden düşmanlık edip, kalbimize yerleştiriyor, kalbin hakiki sahibini incitiyoruz.
“Adâvet (düşmanlık) etmek istersen kalbindeki adâvete adâvet et, onun ref'ine (yok olmasına) çalış. Hem en ziyade sana zarar veren nefs-i emmarene ve heva-i nefsine (nefsin isteklerine) adâvet et, ıslahına çalış. O muzır nefsin hatırı için mü'minlere adâvet etme. Eğer düşmanlık etmek istersen kâfirler, zındıklar çoktur; onlara adâvet et.”  RN-Mektubat
O halde Müslüman olsun, kafir olsun hiç kimsenin kalbini kırmamalı.
“Gıybetini yaptığı kişi, gıybet edeni affetmedikçe, mağfiret olunmaz.” [Deylemi]
“Oruç, ateşe kalkandır. Gıybetle parçalanmadıkça korur.” [Buhari]
Bu konuyu yazmaya en çok benim ihtiyacım vardı. Onun için de bu yazının muhatabı bizzat kendim ve nefsimdir. İhtiyaç duyanlara istifadeye sebep olursa ondan da mutlu olurum. 

Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

20
Nisan
14
Nisan
11
Nisan
08
Nisan
06
Nisan
03
Nisan
29
Mart
22
Aralık
17
Aralık
12
Aralık
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.