Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu
Köşe Yazarı
Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu
 

EĞİTİM III

Üniversiteler, artık yüksek lise mektepleri olma durumundadır. Lise son sınıfta boşa geçirilen devlete, millete ve aileye maliyeti çok büyük atıl koca bir yılın eğitimi, birinci sınıfta tekrar edilen ve daha çok öğretmeye ve deneysiz ve uygulamasız öğretime dayanan bir müessese haline geldiler.  Üniversite eğitimin problemleri öncelikle uzman ve araştırmacı kişilerin katılacağı bilimsel platformlarda tartışılması gerekmektedir. Öğrenci için eğitimin niçin “çekilmez bir yük”, sınavların “bir bela” olduğu araştırılmalıdır. Gelişen teknoloji eğitim ve öğretime ne kazandırmakta ve ne kaybettirmekte olduğu araştırılmalıdır. Bu imkânlar, adayın eğitim ve öğrenimini ne yönünde nasıl yönlendireceği üzerinde durulmalıdır. Üniversiteyi bitiren neden sahasında meslek edinemediği veya mesleğinde çalışamadığı araştırılmalıdır.  Gelişen teknolojiler, özellikle bilgisayarların eğitime katkısı inkâr edilemez bir durumdur. Ancak hangi alanlarda bu katkının neler olacağını, bir öğrencinin üniversite eğitimini sürdürebilmesi için evinde veya yurt dışı eğitimini ülkesini terk etmeden gerçekleştirebileciği üzerinde durulması lazım. Çünkü artık dünya e-öğrenme imkânlarıyla, herhangi bir üniversite öğrencisine evinde üniversitede öğreneceği bilgilerini verebilmekte, öğrenci dünyada kendisi ile ilgili bilgilere ulaşabilmekte, artık üniversite tahsili yapmak için üniversiteye bağlı kalmak, bu şartlarda çok zorunlu mu? Büyük büyük üniversite binaları yaptırmak yerine eğitime yatırım için daha önemli alanlara transfer etmek daha iyi olmaz mı? Bunların da iyi bir şekilde değerendirilmesı gerekir.  TEMEL EĞİTİMİN HAYATI OLAN EĞİTİM FAKÜLTELERİ SORGULANMALI  Eğitim fakültelerinde verilen müfredatlar ve uygulamalar, Avrupa’da kabul görmemekte, öğretmenlerimize güvenerek çocuklarını teslim etmeleri için yeniden bir eğitime tabi tutmaları, gerçekleri görmemize yetmelidir. Ne yazık ki sorgulama ve nedenini araştırma adeta yasak hale gelmiş, deneyerek, yaşayarak ve nedenini merak ettirerek “öğrenme” (özellikle öğretmeyi kullanmıyorum) neredeyse üniversitelerde bile yerini test değerlendirmesine terk ederek yok duruma gelmiştir. Öğrenci üniversiteye kendisine meslek edinmek veya mevcut bilgileri üzerine bir artı değer katılacağını inanarak gelmiyor. Ülkemizde itibar edilen, üniversite mezunuyum dedirtmek ve diplomasını almak için geliyor. Öğrenci sıralarında kendisine sorarsanız, hiç eğitim görmeden lisans diplomasını kabul edecektir. Oysa bu diplomayı ben bilgi seviyemi liseden üniversiteye yükselterek elde etmek istiyorum düşüncesi ve gayreti içerisinde olan öğrenci sayımız çok azdır. Bunun sebebi eğitim sistemimizdir. Öğrenciyi sorgulamak yerine hala eğitim sistemimizi sorgulamayacak mıyız? Öğretmenimiz bu mantıkla yetişirse, yetişenlerde ve öğrencilerde ne arayacağız. Ya da ehliyeti, tecrübeyi, yeteneği, çalışmayı, gayreti, üretmeyi, ilgi alanında kendini geliştirmeyi gaye edinmeyen bir öğretmen, öğrencisine ne verecektir. Bu devletin bütün kademelerine bu şekilde sirayet edecektir. Onun için ülkenin de gelişmesi iyi bir eğitim temelinden geçmekte olduğu artık tartışılmalıdır.  ÖĞRENCİLER İSTEMEDİKLERİ YERDE OKUYORLAR  Ülkemizde Üniversite öğrencisi tercih edeceği ve meslek edineceği eğitimi, yeteneğine göre seçme imkânına sahip değildir. Ya aile cazip bir meslek edinmesi için adayı yönlendirmekte, ya da ülkemizde meslekler arasındaki içtimai farklılıklar ve aradaki uçurumlar, insanları üretken olamayacağı ve yeteneğine uygun olmayan meslek seçmeye zorlamaktadır. Getirilecek ve halen dünyada uygulanmakta olan eğitim reformu ile “ilkokul öğrencilerinden başlayarak, öncelikle beyni doğru kullanmayı öğretip, sonra da beyin fırtınası tekniği ile yetiştirilmesi gerekmektedir. Öğrenme durumunda olan aday, doğruların değişebileceğini bilmeli, üretici ve mucit düşüncelerin sonradan geliştiğini göz önünde bulundurmalı, problem çözümüne iştirak etme yeteneğine sahip olduğu sorumluluğu ile yetişmelidir.  YENİ ÜNİVERSİTE AÇMA  Ülkemizde en önemli problemlerden bir tanesi her ilimize bir üniversite kurma düşüncesiyle, ülkemizin kalkınma bakanlığı YÖK, Milli Eğitim Bakanlığı, Maliye Bakanlığı vb. birimler bir araya gelerek gelecek yüzyılda, ihtiyaç olan meslekleri ortaya koyup, kurulan üniversitelerin o planlama üzerine tesis edilmesi gerekirken; bunlar dikkate alınmadan birçok fakülte ve bölümlü üniversite kurulmaktadır. Bir müddet sonra da plansız olarak açılan bölümler rağbet görmediği için birleştirilmekte veya kapanmaktadır. Üniversiteler gelenekleri ile yaşarlar. Öyle ki bölüm açanlar kendi çocuklarını göndermediği bölümleri ülkeye reva görüyorlar. Bunun böyle olmaması gerekir. En azından okuryazar seviyesini lisans alanında arttırmayı planlıyorsak, o alanda gelecek için altyapı ve yatırım olacak bölümleri de dikkate alarak, bu alanlarda yatırım yapmak, o mesleklerde iş alanları kurmak ve hiç olmazsa yeni istihdam alanlarına da kurulan yeni üniversiteleri vesile yapmak gerekir. Üniversiteler toplumun eğitim seviyesini yükseltirken; kültür seviyesini de yükseltmeye hizmet etmelidir. Üniversite kültür noktasından toplumdan farklı bir yol takip etmemelidir. Devleti farklı bir program takip ediyor, siyasi otorite farklı bir yol takip ediyor. Ülkenin menfaatleri bunu kaldırır mı? Bu konsensüs ve ortayı bulma görevine tabii ki üniversite öncülük yapmalıdır. Artık böyle şeylere bir fikir birliği içerisinde ülkemizin meseleleri diye herkesin el atması gerektiğini düşünmekteyim. Prof. Dr. Cahit KURBANOĞLU
Ekleme Tarihi: 27 Aralık 2018 - Perşembe

EĞİTİM III

Üniversiteler, artık yüksek lise mektepleri olma durumundadır. Lise son sınıfta boşa geçirilen devlete, millete ve aileye maliyeti çok büyük atıl koca bir yılın eğitimi, birinci sınıfta tekrar edilen ve daha çok öğretmeye ve deneysiz ve uygulamasız öğretime dayanan bir müessese haline geldiler. 

Üniversite eğitimin problemleri öncelikle uzman ve araştırmacı kişilerin katılacağı bilimsel platformlarda tartışılması gerekmektedir. Öğrenci için eğitimin niçin “çekilmez bir yük”, sınavların “bir bela” olduğu araştırılmalıdır. Gelişen teknoloji eğitim ve öğretime ne kazandırmakta ve ne kaybettirmekte olduğu araştırılmalıdır. Bu imkânlar, adayın eğitim ve öğrenimini ne yönünde nasıl yönlendireceği üzerinde durulmalıdır. Üniversiteyi bitiren neden sahasında meslek edinemediği veya mesleğinde çalışamadığı araştırılmalıdır. 

Gelişen teknolojiler, özellikle bilgisayarların eğitime katkısı inkâr edilemez bir durumdur. Ancak hangi alanlarda bu katkının neler olacağını, bir öğrencinin üniversite eğitimini sürdürebilmesi için evinde veya yurt dışı eğitimini ülkesini terk etmeden gerçekleştirebileciği üzerinde durulması lazım. Çünkü artık dünya e-öğrenme imkânlarıyla, herhangi bir üniversite öğrencisine evinde üniversitede öğreneceği bilgilerini verebilmekte, öğrenci dünyada kendisi ile ilgili bilgilere ulaşabilmekte, artık üniversite tahsili yapmak için üniversiteye bağlı kalmak, bu şartlarda çok zorunlu mu? Büyük büyük üniversite binaları yaptırmak yerine eğitime yatırım için daha önemli alanlara transfer etmek daha iyi olmaz mı? Bunların da iyi bir şekilde değerendirilmesı gerekir. 

TEMEL EĞİTİMİN HAYATI OLAN EĞİTİM FAKÜLTELERİ SORGULANMALI 

Eğitim fakültelerinde verilen müfredatlar ve uygulamalar, Avrupa’da kabul görmemekte, öğretmenlerimize güvenerek çocuklarını teslim etmeleri için yeniden bir eğitime tabi tutmaları, gerçekleri görmemize yetmelidir. Ne yazık ki sorgulama ve nedenini araştırma adeta yasak hale gelmiş, deneyerek, yaşayarak ve nedenini merak ettirerek “öğrenme” (özellikle öğretmeyi kullanmıyorum) neredeyse üniversitelerde bile yerini test değerlendirmesine terk ederek yok duruma gelmiştir. Öğrenci üniversiteye kendisine meslek edinmek veya mevcut bilgileri üzerine bir artı değer katılacağını inanarak gelmiyor. Ülkemizde itibar edilen, üniversite mezunuyum dedirtmek ve diplomasını almak için geliyor. Öğrenci sıralarında kendisine sorarsanız, hiç eğitim görmeden lisans diplomasını kabul edecektir. Oysa bu diplomayı ben bilgi seviyemi liseden üniversiteye yükselterek elde etmek istiyorum düşüncesi ve gayreti içerisinde olan öğrenci sayımız çok azdır. Bunun sebebi eğitim sistemimizdir. Öğrenciyi sorgulamak yerine hala eğitim sistemimizi sorgulamayacak mıyız? Öğretmenimiz bu mantıkla yetişirse, yetişenlerde ve öğrencilerde ne arayacağız. Ya da ehliyeti, tecrübeyi, yeteneği, çalışmayı, gayreti, üretmeyi, ilgi alanında kendini geliştirmeyi gaye edinmeyen bir öğretmen, öğrencisine ne verecektir. Bu devletin bütün kademelerine bu şekilde sirayet edecektir. Onun için ülkenin de gelişmesi iyi bir eğitim temelinden geçmekte olduğu artık tartışılmalıdır. 

ÖĞRENCİLER İSTEMEDİKLERİ YERDE OKUYORLAR 

Ülkemizde Üniversite öğrencisi tercih edeceği ve meslek edineceği eğitimi, yeteneğine göre seçme imkânına sahip değildir. Ya aile cazip bir meslek edinmesi için adayı yönlendirmekte, ya da ülkemizde meslekler arasındaki içtimai farklılıklar ve aradaki uçurumlar, insanları üretken olamayacağı ve yeteneğine uygun olmayan meslek seçmeye zorlamaktadır. Getirilecek ve halen dünyada uygulanmakta olan eğitim reformu ile “ilkokul öğrencilerinden başlayarak, öncelikle beyni doğru kullanmayı öğretip, sonra da beyin fırtınası tekniği ile yetiştirilmesi gerekmektedir. Öğrenme durumunda olan aday, doğruların değişebileceğini bilmeli, üretici ve mucit düşüncelerin sonradan geliştiğini göz önünde bulundurmalı, problem çözümüne iştirak etme yeteneğine sahip olduğu sorumluluğu ile yetişmelidir. 

YENİ ÜNİVERSİTE AÇMA 

Ülkemizde en önemli problemlerden bir tanesi her ilimize bir üniversite kurma düşüncesiyle, ülkemizin kalkınma bakanlığı YÖK, Milli Eğitim Bakanlığı, Maliye Bakanlığı vb. birimler bir araya gelerek gelecek yüzyılda, ihtiyaç olan meslekleri ortaya koyup, kurulan üniversitelerin o planlama üzerine tesis edilmesi gerekirken; bunlar dikkate alınmadan birçok fakülte ve bölümlü üniversite kurulmaktadır. Bir müddet sonra da plansız olarak açılan bölümler rağbet görmediği için birleştirilmekte veya kapanmaktadır. Üniversiteler gelenekleri ile yaşarlar. Öyle ki bölüm açanlar kendi çocuklarını göndermediği bölümleri ülkeye reva görüyorlar. Bunun böyle olmaması gerekir. En azından okuryazar seviyesini lisans alanında arttırmayı planlıyorsak, o alanda gelecek için altyapı ve yatırım olacak bölümleri de dikkate alarak, bu alanlarda yatırım yapmak, o mesleklerde iş alanları kurmak ve hiç olmazsa yeni istihdam alanlarına da kurulan yeni üniversiteleri vesile yapmak gerekir. Üniversiteler toplumun eğitim seviyesini yükseltirken; kültür seviyesini de yükseltmeye hizmet etmelidir. Üniversite kültür noktasından toplumdan farklı bir yol takip etmemelidir. Devleti farklı bir program takip ediyor, siyasi otorite farklı bir yol takip ediyor. Ülkenin menfaatleri bunu kaldırır mı? Bu konsensüs ve ortayı bulma görevine tabii ki üniversite öncülük yapmalıdır. Artık böyle şeylere bir fikir birliği içerisinde ülkemizin meseleleri diye herkesin el atması gerektiğini düşünmekteyim.

Prof. Dr. Cahit KURBANOĞLU

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

20
Nisan
14
Nisan
11
Nisan
08
Nisan
06
Nisan
03
Nisan
29
Mart
22
Aralık
17
Aralık
12
Aralık
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.