Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu
Köşe Yazarı
Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu
 

ASRIN DERDİ İLE DERTLENEN ADAM 22

(Vefatının sene-i devriyesi vesilesiyle) BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ 22 Bir Müslüman, Muhammed aleyhissalâtü vesselâmın zincirinden çıksa, anarşist olur. Bugün insanı inanmaya ve Allah’a kulluk yapmaya, çağıran vasıtalar ve kaynaklar çok azaldığı; buna karşılık dinsizliğe, sefahate, günahlara girmeye çağıran oldukça çok sebepler ve sosyal medya gibi bir canavar vardır. Sosyal medyanın avına düşen evlatları, aileler her türlü imkanlarını seferber etmekle beraber kurtaramıyorlar. İyi kullanılmadığı takdirde aileyi bu kadar tehdit eden, ceplere kadar giren ve bütün dünyayı sarsan bu ve benzer tehlikeler, bugün ciddiye alınmak zorundadır.   Onun için Kur’an-ı Hakîm’in bu asırda bir mu’cize-i maneviyesi olarak Risale-i Nur, teslimiyetle okuyanlarına ve talebelerine bu dersi veriyor. Mutlak dinsizliğe ve anarşistliğe karşı set çekiyor. Bediüzzaman bugünün gençliğinin başına gelecek tehlikeyi bir asır önce gördüğü için yokluk ve imkansızlıklar içerisinde gecesini gündüzüne katmıştır. Yerine göre kibrit çöpleri ile kibrit kutularına yazarak çoğaltıp bizim elimize verdiği böyle eserler varken, bize rahat yatmak yakışır mı?   “Evet, Çin’i hem yarı Avrupa’yı ve Balkanları istila eden bu cereyana karşı bizi muhafaza eden Kur’an-ı Hakîm'in bu dersidir ki o hücuma karşı set çekmiş, bu suretle o tehlikeye karşı çare bulmuştur. Demek bir Müslüman mümkün değil, başka bir dine girip ya Hristiyan ve Yahudi hususan Bolşevik gibi olmak… Çünkü bir İsevî, Müslüman olsa İsa aleyhisselâmı daha ziyade sever. Bir Musevî, Müslüman olsa Musa aleyhisselâmı daha ziyade sever. Fakat bir Müslüman, Muhammed aleyhissalâtü vesselâmın zincirinden çıksa dinini bıraksa daha hiçbir dine girmez, anarşist olur; ruhunda kemalâta medar hiçbir halet kalmaz. Vicdanı tefessüh eder, hayat-ı içtimaiyeye bir zehir olur.”(6/244)   Cenab-ı Hakk'a ne kadar şükretsek azdır. Kur'an-ı Hakîm'in mensupları olarak, Kur’an’a bin yıldır bayraktarlık yapmış, kahraman Türk milleti, Arap milleti ile 55 adet başka milletler içinde Türkçe, Arapça ve diğer lisanlarında, bu asrın insanlarını kurtaracak bir mu'cize-i Kur'aniyenin Risale-i Nurlar namıyla eserleri, elhamdülillah Diyanet İşleri Başkanlığınca da neşriyata başlamıştır. Bu konuda Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı ilk basılan eserin kapağına kendi el yazısı ile 25.01.2014 tarihinde “Merhum Üstadımızın arzularının yerine getirilmiş olmasının huzuru içindeyiz. Devamı niyetiyle...imza R. Tayyip ERDOĞAN” notunu düşmüşlerdir.   Risale-i Nur, neşre başladığından itibaren milyonlarca insanın imanının kurtulmasına vesile olduğu gibi, şimdi de çevrildiği dillerde, o ülkelerde binlercesinin imanını kurtardığı, yeni Müslüman olanların sayısının günden güne çoğaldığı görülmektedir.    Risale-i Nurlar; insanlığı dinsizlikten, deizmden, anarşistlikten kurtarmaya vesile olacağı gibi İslâm kardeşliğinin tesisine, İslâm mensuplarını birleştirmeye, dünyada Kur'an'ı, Kanun-u Esasî olarak hakim kılmaya vesile olacak, düşmanlarının korkulu rüyası eserlerdir. Ancak başka çare de kalmamıştır.  ASRIMIZIN HASTALIĞI Tekrar tekrar üzerinde durduğumuz ve Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin de bu zamanın en büyük hastalığı olarak belirttiği dinsizliği, Risale-i Nur eserleriyle tedavi etmeye çalışıyor. İnanmayanların Allah’a inkarda kullandığı vasıtaları, Risale-i Nur eserleri Allah’ın varlığını ispat için kullanıyor. Bu asırda ancak böyle eserler müspet bilimler tahsili yapan yüksek öğrenim gençliğimizi, vartalardan kurtarmaya vesile ve vasıta olabilirler. Çünkü merhum Akif; “Kur’an’dan almalı ilhamı ve bu zamanın insanlarına yansıtmalı imanı”, diyor. İşte Risale-i Nur böyle bir eserdir. Bakın küfrü mutlaka (mutlak dinsizliğe karşı) karşı Üstadımız ne söylüyor:   “Madem bu zamanda küfr-ü mutlak Kur’an’a karşı çıkıyor. Küfr-ü mutlakta cehennemden ziyade dünyada da daha büyük bir cehennem var. Çünkü ölüm madem öldürülmüyor. Her gün beşerde otuz bin (şimdi üçyüzbin) cenaze ölümün devamına şehadet ediyor. Bu ölüm küfr-ü mutlaka düşenlere, yahut taraftar olanlara hem şahsın idam-ı ebedîsi (sonsuza kadar idamı) ve bütün geçmiş, gelecek akrabalarının da idam-ı ebedîsi olarak düşündüğü için cehennemden on defa daha fazla dehşetli cehennem azabı çeker. Demek, o cehennem azabını küfr-ü mutlakla kalbinde duyuyor. Çünkü her bir insan akrabasının saadetiyle mesud, azabıyla muazzeb (sıkıntıda) olduğu gibi; Allah'ı inkâr edenlerin itikadlarınca bütün o saadetleri mahvoluyor, yerine azaplar geliyor. "(6/245)   Müslümanlar için bakınız nasıl bir kanaat oluşmuştur. Nerede bir Müslüman varsa nispeten fakir, gafil, cahil, yanlış davranışlar içinde ve bedevidir. Diğer dinlerin mensupları ise, bir derece medenî, uyanık, güzel davranışlara sahip, makam ve servet sahibidir. Bu kanaat nereden ileri geliyor. Acaba din mi bizi böyle yapıyor?  Bakınız Avrupa üstünlüğü düşüncesine Bediüzzaman ne cevap veriyor: “Ben de derim ki:  -Ey Müslüman! Biri maddî, biri manevî Avrupa rüchanının (üstünlüğünün) iki sebebinin şu netice-i müdhişiyle (dehşetli sonucuyla) o neticenin tesir-i muharribanesine (yıkıcı tesirine) karşı, mevcudiyetimizin hâmisi olan (varlığımızı koruyan) İslâmiyet’ten elini gevşetme. Dört el ile sarıl, yoksa mahvolursun.” (11/63)   Demek ki bizi geri bırakan dindarlığımız değil, dinimize karşı ilgisiz oluşumuz ve cehaletimizdir. Biz gerçek manada İslamiyet’i halimizle yaşasak, diğer dinlerin tabileri, gruplar halinde İslamiyet’i kabul edeceklerini Bediüzzaman Hazretleri söylüyor.   10.08.2019 Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu
Ekleme Tarihi: 10 Ağustos 2019 - Cumartesi

ASRIN DERDİ İLE DERTLENEN ADAM 22

(Vefatının sene-i devriyesi vesilesiyle)

BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ 22

Bir Müslüman, Muhammed aleyhissalâtü vesselâmın zincirinden çıksa, anarşist olur.

Bugün insanı inanmaya ve Allah’a kulluk yapmaya, çağıran vasıtalar ve kaynaklar çok azaldığı; buna karşılık dinsizliğe, sefahate, günahlara girmeye çağıran oldukça çok sebepler ve sosyal medya gibi bir canavar vardır. Sosyal medyanın avına düşen evlatları, aileler her türlü imkanlarını seferber etmekle beraber kurtaramıyorlar. İyi kullanılmadığı takdirde aileyi bu kadar tehdit eden, ceplere kadar giren ve bütün dünyayı sarsan bu ve benzer tehlikeler, bugün ciddiye alınmak zorundadır.

 

Onun için Kur’an-ı Hakîm’in bu asırda bir mu’cize-i maneviyesi olarak Risale-i Nur, teslimiyetle okuyanlarına ve talebelerine bu dersi veriyor. Mutlak dinsizliğe ve anarşistliğe karşı set çekiyor. Bediüzzaman bugünün gençliğinin başına gelecek tehlikeyi bir asır önce gördüğü için yokluk ve imkansızlıklar içerisinde gecesini gündüzüne katmıştır. Yerine göre kibrit çöpleri ile kibrit kutularına yazarak çoğaltıp bizim elimize verdiği böyle eserler varken, bize rahat yatmak yakışır mı?

 

“Evet, Çin’i hem yarı Avrupa’yı ve Balkanları istila eden bu cereyana karşı bizi muhafaza eden Kur’an-ı Hakîm'in bu dersidir ki o hücuma karşı set çekmiş, bu suretle o tehlikeye karşı çare bulmuştur.

Demek bir Müslüman mümkün değil, başka bir dine girip ya Hristiyan ve Yahudi hususan Bolşevik gibi olmak…

Çünkü bir İsevî, Müslüman olsa İsa aleyhisselâmı daha ziyade sever. Bir Musevî, Müslüman olsa Musa aleyhisselâmı daha ziyade sever.

Fakat bir Müslüman, Muhammed aleyhissalâtü vesselâmın zincirinden çıksa dinini bıraksa daha hiçbir dine girmez, anarşist olur; ruhunda kemalâta medar hiçbir halet kalmaz. Vicdanı tefessüh eder, hayat-ı içtimaiyeye bir zehir olur.”(6/244)

 

Cenab-ı Hakk'a ne kadar şükretsek azdır. Kur'an-ı Hakîm'in mensupları olarak, Kur’an’a bin yıldır bayraktarlık yapmış, kahraman Türk milleti, Arap milleti ile 55 adet başka milletler içinde Türkçe, Arapça ve diğer lisanlarında, bu asrın insanlarını kurtaracak bir mu'cize-i Kur'aniyenin Risale-i Nurlar namıyla eserleri, elhamdülillah Diyanet İşleri Başkanlığınca da neşriyata başlamıştır. Bu konuda Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı ilk basılan eserin kapağına kendi el yazısı ile 25.01.2014 tarihinde “Merhum Üstadımızın arzularının yerine getirilmiş olmasının huzuru içindeyiz. Devamı niyetiyle...imza R. Tayyip ERDOĞAN” notunu düşmüşlerdir.

 

Risale-i Nur, neşre başladığından itibaren milyonlarca insanın imanının kurtulmasına vesile olduğu gibi, şimdi de çevrildiği dillerde, o ülkelerde binlercesinin imanını kurtardığı, yeni Müslüman olanların sayısının günden güne çoğaldığı görülmektedir. 

 

Risale-i Nurlar; insanlığı dinsizlikten, deizmden, anarşistlikten kurtarmaya vesile olacağı gibi İslâm kardeşliğinin tesisine, İslâm mensuplarını birleştirmeye, dünyada Kur'an'ı, Kanun-u Esasî olarak hakim kılmaya vesile olacak, düşmanlarının korkulu rüyası eserlerdir. Ancak başka çare de kalmamıştır. 

ASRIMIZIN HASTALIĞI

Tekrar tekrar üzerinde durduğumuz ve Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin de bu zamanın en büyük hastalığı olarak belirttiği dinsizliği, Risale-i Nur eserleriyle tedavi etmeye çalışıyor.

İnanmayanların Allah’a inkarda kullandığı vasıtaları, Risale-i Nur eserleri Allah’ın varlığını ispat için kullanıyor.

Bu asırda ancak böyle eserler müspet bilimler tahsili yapan yüksek öğrenim gençliğimizi, vartalardan kurtarmaya vesile ve vasıta olabilirler.

Çünkü merhum Akif; “Kur’an’dan almalı ilhamı ve bu zamanın insanlarına yansıtmalı imanı”, diyor. İşte Risale-i Nur böyle bir eserdir.

Bakın küfrü mutlaka (mutlak dinsizliğe karşı) karşı Üstadımız ne söylüyor:

 

“Madem bu zamanda küfr-ü mutlak Kur’an’a karşı çıkıyor. Küfr-ü mutlakta cehennemden ziyade dünyada da daha büyük bir cehennem var. Çünkü ölüm madem öldürülmüyor. Her gün beşerde otuz bin (şimdi üçyüzbin) cenaze ölümün devamına şehadet ediyor. Bu ölüm küfr-ü mutlaka düşenlere, yahut taraftar olanlara hem şahsın idam-ı ebedîsi (sonsuza kadar idamı) ve bütün geçmiş, gelecek akrabalarının da idam-ı ebedîsi olarak düşündüğü için cehennemden on defa daha fazla dehşetli cehennem azabı çeker. Demek, o cehennem azabını küfr-ü mutlakla kalbinde duyuyor. Çünkü her bir insan akrabasının saadetiyle mesud, azabıyla muazzeb (sıkıntıda) olduğu gibi; Allah'ı inkâr edenlerin itikadlarınca bütün o saadetleri mahvoluyor, yerine azaplar geliyor. "(6/245)

 

Müslümanlar için bakınız nasıl bir kanaat oluşmuştur. Nerede bir Müslüman varsa nispeten fakir, gafil, cahil, yanlış davranışlar içinde ve bedevidir. Diğer dinlerin mensupları ise, bir derece medenî, uyanık, güzel davranışlara sahip, makam ve servet sahibidir. Bu kanaat nereden ileri geliyor. Acaba din mi bizi böyle yapıyor? 

Bakınız Avrupa üstünlüğü düşüncesine Bediüzzaman ne cevap veriyor:

“Ben de derim ki: 

-Ey Müslüman! Biri maddî, biri manevî Avrupa rüchanının (üstünlüğünün) iki sebebinin şu netice-i müdhişiyle (dehşetli sonucuyla) o neticenin tesir-i muharribanesine (yıkıcı tesirine) karşı, mevcudiyetimizin hâmisi olan (varlığımızı koruyan) İslâmiyet’ten elini gevşetme. Dört el ile sarıl, yoksa mahvolursun.” (11/63)

 

Demek ki bizi geri bırakan dindarlığımız değil, dinimize karşı ilgisiz oluşumuz ve cehaletimizdir. Biz gerçek manada İslamiyet’i halimizle yaşasak, diğer dinlerin tabileri, gruplar halinde İslamiyet’i kabul edeceklerini Bediüzzaman Hazretleri söylüyor.

 

10.08.2019

Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

20
Nisan
14
Nisan
11
Nisan
08
Nisan
06
Nisan
03
Nisan
29
Mart
22
Aralık
17
Aralık
12
Aralık
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.