Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu
Köşe Yazarı
Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu
 

ASRIN DERDİ İLE DERTLENEN ADAM 20

(Vefatının sene-i devriyesi vesilesiyle) BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ 20 Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri hiçbir zaman korku altında veya hatıra göre tavır takınmamış ve fetva vermemiştir. O bilmiş olduğu doğruları, hayatının sonuna kadar neye mal olursa olsun, söylemekten ve uygulamaktan vazgeçmemiştir. Onun zamanında şapka devrimi sonrası, şapka giymesini zorlayanlara, beş para ehemmiyet vermemiş ve geleneksel kıyafetinde israr etmiş, şapkayı başına takmamışlardır. Devrim adına bir gösterişten ibaret kalmış bir kıyafet ama çok bedeller ödenmiştir. Bu konuda bakınız Üstad ne diyor:   “Evet, otuz beş senedir münzevi olduğu halde hiç çarşı ve kasabalarda gezmeyen bir adamı “Sen Frenk serpuşunu giymiyorsun!” diye ittiham etmeye, dünyada hangi kanun müsaade eder? Yirmi sekiz seneden beri beş vilayet ve beş mahkeme ve beş vilayetin zabıtaları onun başına ilişmedikleri halde, hususan bu defa İstanbul Mahkeme-i Âdilesinde yüzden ziyade polislerin gözleri önünde hem iki ayda yaya olarak her yeri gezdiği halde, hiçbir polis ilişmediği ve Mahkeme-i Temyiz "Bere yasak değil." diye karar verdiği hem bütün kadınlar ve başı açık gezenler ve bütün askerî neferler ve vazifedar memurlar giymeye mecbur olmadıklarından ve giymesinde hiçbir maslahat bulunmadığından ve benim resmî bir vazifem olmadığından –ki resmî bir libastır– bereyi giyenler de mes'ul olmazlar denildiği halde, hususan münzevi ve insanlar arasına girmeyen ve ramazan-ı şerifin içinde böyle hilaf-ı kanun (kanuna aykırı) en çirkin bir şey ile ruhunu meşgul etmemek ve dünyayı hatırına getirmemek için has dostlarıyla dahi görüşmeyen, hattâ şiddetli hasta olduğu halde, ruhu ve kalbi vücuduyla meşgul olmamak için ilaçları almayan ve hekimleri çağırmayan bir adama şapka giydirmek, ecnebi papazlara benzetmek için ona teklif etmek ve adliye eliyle tehdit etmek, elbette zerre kadar vicdanı olan bundan nefret eder.” “Ey iman edenler Allah’a itaat edin sizden olan idarecilere de itaat edin. “(Nisa 59) Âyet, ulü’l-emre itaati emreder. Allah ve Resulünün itaatine zıt olmamak şartıyla, ...  Rus'un Başkumandanı kasden önünden üç defa geçtiği halde ayağa kalkmayan ve tenezzül etmeyen ve onun idam tehdidine karşı izzet-i İslâmiyeyi muhafaza için ona başını eğmeyen; İstanbul'u istila eden İngiliz Başkumandanına ve onun vasıtasıyla fetva verenlere karşı, İslâmiyet şerefi için idam tehdidine beş para ehemmiyet vermeyen ve "Tükürün zalimlerin o hayâsız yüzüne!" cümlesiyle ve matbuat lisanıyla karşılayan ve Mustafa Kemal'in elli mebus içinde hiddetine ehemmiyet vermeyip "Namaz kılmayan haindir!" diyen ve Divan-ı Harb-i Örfînin dehşetli suallerine karşı “Şeriatın tek bir meselesine ruhumu feda etmeye hazırım!" deyip dalkavukluk etmeyen ve yirmi sekiz sene, gâvurlara benzememek için inzivayı ihtiyar eden bir İslâm fedaisi ve hakikat-i Kur'aniyenin fedakâr hizmetkârına maslahatsız, kanunsuz denilse ki "Sen Yahudi ve Hristiyan papazlarına benzeyeceksin, onlar gibi başına şapka giyeceksin, bütün İslâm ulemasının icmaına muhalefet edeceksin; yoksa ceza vereceğiz!" denilse elbette öyle her şeyini hakikat-i Kur'aniyeye feda eden bir adam, değil dünyevî hapis veya ceza ve işkence, belki parça parça bıçakla kesilse cehenneme de atılsa kat'iyen yüz ruhu da olsa bütün tarihçe-i hayatının şehadetiyle, feda edecek. Acaba, bu vatan ve dinin gizli düşmanlarının bu eşedd-i zulm-ü nemrudanelerine karşı, manevî pek çok kuvveti bulunan bu fedakârın tahammülü ve maddî kuvvetle ve menfî cihette mukabele etmemesinin hikmeti nedir?  İşte bunu size ve umum ehl-i vicdana ilan ediyorum ki yüzde on zındık dinsizin yüzünden doksan masuma zarar gelmemek için bütün kuvvetiyle dâhildeki emniyet ve asayişi muhafaza etmek için Nur dersleriyle herkesin kalbine bir yasakçı bırakmak için Kur'an-ı Hakîm ona o dersi vermiş. Yoksa bir günde, yirmi sekiz senelik zalim düşmanlarımdan intikamımı alabilirim. Onun içindir ki asayişi masumların hatırı için muhafaza yolunda haysiyetini, şerefini tahkir edenlere karşı müdafaa etmiyor ve diyor ki: Ben değil dünyevî hayatı, lüzum olsa âhiret hayatımı da millet-i İslâmiye hesabına feda edeceğim.”(6/166-167)   02.08.2019 Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu
Ekleme Tarihi: 02 Ağustos 2019 - Cuma

ASRIN DERDİ İLE DERTLENEN ADAM 20


(Vefatının sene-i devriyesi vesilesiyle)
BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ 20
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri hiçbir zaman korku altında veya hatıra göre tavır takınmamış ve fetva vermemiştir. O bilmiş olduğu doğruları, hayatının sonuna kadar neye mal olursa olsun, söylemekten ve uygulamaktan vazgeçmemiştir. Onun zamanında şapka devrimi sonrası, şapka giymesini zorlayanlara, beş para ehemmiyet vermemiş ve geleneksel kıyafetinde israr etmiş, şapkayı başına takmamışlardır. Devrim adına bir gösterişten ibaret kalmış bir kıyafet ama çok bedeller ödenmiştir. Bu konuda bakınız Üstad ne diyor:
 
“Evet, otuz beş senedir münzevi olduğu halde hiç çarşı ve kasabalarda gezmeyen bir adamı “Sen Frenk serpuşunu giymiyorsun!” diye ittiham etmeye, dünyada hangi kanun müsaade eder? Yirmi sekiz seneden beri beş vilayet ve beş mahkeme ve beş vilayetin zabıtaları onun başına ilişmedikleri halde, hususan bu defa İstanbul Mahkeme-i Âdilesinde yüzden ziyade polislerin gözleri önünde hem iki ayda yaya olarak her yeri gezdiği halde, hiçbir polis ilişmediği ve Mahkeme-i Temyiz "Bere yasak değil." diye karar verdiği hem bütün kadınlar ve başı açık gezenler ve bütün askerî neferler ve vazifedar memurlar giymeye mecbur olmadıklarından ve giymesinde hiçbir maslahat bulunmadığından ve benim resmî bir vazifem olmadığından –ki resmî bir libastır– bereyi giyenler de mes'ul olmazlar denildiği halde, hususan münzevi ve insanlar arasına girmeyen ve ramazan-ı şerifin içinde böyle hilaf-ı kanun (kanuna aykırı) en çirkin bir şey ile ruhunu meşgul etmemek ve dünyayı hatırına getirmemek için has dostlarıyla dahi görüşmeyen, hattâ şiddetli hasta olduğu halde, ruhu ve kalbi vücuduyla meşgul olmamak için ilaçları almayan ve hekimleri çağırmayan bir adama şapka giydirmek, ecnebi papazlara benzetmek için ona teklif etmek ve adliye eliyle tehdit etmek, elbette zerre kadar vicdanı olan bundan nefret eder.”
“Ey iman edenler Allah’a itaat edin sizden olan idarecilere de itaat edin. “(Nisa 59)
Âyet, ulü’l-emre itaati emreder. Allah ve Resulünün itaatine zıt olmamak şartıyla, ... 
Rus'un Başkumandanı kasden önünden üç defa geçtiği halde ayağa kalkmayan ve tenezzül etmeyen ve onun idam tehdidine karşı izzet-i İslâmiyeyi muhafaza için ona başını eğmeyen;
İstanbul'u istila eden İngiliz Başkumandanına ve onun vasıtasıyla fetva verenlere karşı, İslâmiyet şerefi için idam tehdidine beş para ehemmiyet vermeyen ve
"Tükürün zalimlerin o hayâsız yüzüne!"
cümlesiyle ve matbuat lisanıyla karşılayan ve
Mustafa Kemal'in elli mebus içinde hiddetine ehemmiyet vermeyip
"Namaz kılmayan haindir!"
diyen ve
Divan-ı Harb-i Örfînin dehşetli suallerine karşı
“Şeriatın tek bir meselesine ruhumu feda etmeye hazırım!"
deyip dalkavukluk etmeyen ve
yirmi sekiz sene, gâvurlara benzememek için inzivayı ihtiyar eden bir İslâm fedaisi ve
hakikat-i Kur'aniyenin fedakâr hizmetkârına maslahatsız, kanunsuz denilse ki
"Sen Yahudi ve Hristiyan papazlarına benzeyeceksin, onlar gibi başına şapka giyeceksin, bütün İslâm ulemasının icmaına muhalefet edeceksin; yoksa ceza vereceğiz!"
denilse elbette öyle her şeyini hakikat-i Kur'aniyeye feda eden bir adam,
değil dünyevî hapis veya ceza ve işkence,
belki parça parça bıçakla kesilse cehenneme de atılsa
kat'iyen yüz ruhu da olsa bütün tarihçe-i hayatının şehadetiyle, feda edecek.
Acaba, bu vatan ve dinin gizli düşmanlarının bu eşedd-i zulm-ü nemrudanelerine karşı, manevî pek çok kuvveti bulunan bu fedakârın tahammülü ve
maddî kuvvetle ve menfî cihette mukabele etmemesinin hikmeti nedir? 
İşte bunu size ve umum ehl-i vicdana ilan ediyorum ki yüzde on zındık dinsizin yüzünden doksan masuma zarar gelmemek için bütün kuvvetiyle dâhildeki emniyet ve asayişi muhafaza etmek için
Nur dersleriyle herkesin kalbine bir yasakçı bırakmak için Kur'an-ı Hakîm ona o dersi vermiş.
Yoksa bir günde, yirmi sekiz senelik zalim düşmanlarımdan intikamımı alabilirim.
Onun içindir ki asayişi masumların hatırı için muhafaza yolunda haysiyetini, şerefini tahkir edenlere karşı müdafaa etmiyor ve diyor ki:
Ben değil dünyevî hayatı, lüzum olsa âhiret hayatımı da millet-i İslâmiye hesabına feda edeceğim.”(6/166-167)
 
02.08.2019
Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

20
Nisan
14
Nisan
11
Nisan
08
Nisan
06
Nisan
03
Nisan
29
Mart
22
Aralık
17
Aralık
12
Aralık
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.