Dr. Vehbi Kara
Köşe Yazarı
Dr. Vehbi Kara
 

Çalışma İlişkilerinde Yeni Dönem

Çalışma İlişkilerinde Yeni Dönem Korona virüsü salgınından sonra bütün dünyada köklü değişiklikler meydana geldi. Eğitim okullarda değil artık evlerde veriliyor. Bir çok şirket çalışanların işlerini evden yapmasını istiyor. Otomasyon ve uzaktan çalışma neredeyse dünyanın bütün ülkelerinde uygulanmaya başladı. Bu durumu 2015 yılında yazmış olduğum “Kapitalizm Sonrası Dönem; Malikiyet ve Serbestiyet Devri” başlıklı doktora çalışmasında dile getirmiştim. Çalışmam İstanbul Üniversitesinde oybirliği ile kabul edilmişti. 2017 Yılında da bu çalışmayı kitap olarak yayınlamak nasip oldu. Yapmış olduğum bu çalışma, Bediüzzaman Said Nursi’nin Mektubat isimli eserinden istifade edilerek hazırlanmıştır. Said Nursi, bu eserinde bir gelecek tasavvurunda bulunarak insanlığın “Malikiyet ve Serbestiyet Devri” adını verdiği yeni bir dönemden bahsetmektedir. Bu dönemin en önemli özelliği “ücretli” sistemin sona erecek olması ve yerine özel mülkiyetin daha yaygınlaşacak olmasıdır. İnsanlar başkalarının yanında ücretli olarak çalışmak yerine; kendi işlerinin sahibi olacağı yeni bir çalışma ilişkisini öngörmektedir. İnsanlık tarihinde beş aşamalı bir sosyal değişim ve çalışma ilişkisi meydana gelmiştir. Bunlar Marx’a göre ilkel komünal dönem, kölelik devri, feodal dönem, kapitalizm ve sosyalizm (komünizm) devirleridir. Said Nursi, bu dönemleri benzer bir şekilde ele almakla birlikte kapitalizm ve komünizm dönemlerini  tek bir devirde ele alarak “ücretli sistem” ismini vermiştir. Ücretli sistemin dahi bir gün mutlaka sona ereceğini zira insanların esir olmak istemeyeceği gibi ücretli olmak da istemeyeceğini dile getirir. Bunun yerine serbest piyasa ekonomisi ve hürriyetin önem kazandığı özel mülkiyet sisteminin yerleşeceğini ifade etmiştir.     Gerçektende insanlık tarihi incelendiğinde ücretli sistemin yaygınlaşması ile birlikte toprak ağalığı yani feodalizm ortadan kalkmıştır. Fakat bu sefer de toprağa bağlı köleliğin yerine emeğin metalaştırılması süreciyle karşı karşıya kalınmıştır. İşte ücrete bağlı bu sistemin diğer bir adına da “modern kölelik” denilmektedir. Kapitalist sistem, ücretli emek ilişkisinin ve özel mülkiyet hakkının sürekliliğinin ve genişlemesini güvence altına almıştır. Bununla birlikte insan emeğinin sömürülmesi ve özgürlüklerinin kayıtlar altına alınmasına engel olamamıştır. Bu nedenle kapitalist sistemin anlaşılması ve değerlendirilebilmesi için ücret sistemlerini gözden geçirmek önemlidir. Michel Husson, “Çalışma Hakkı Ya da Evrensel Gelir” başlıklı çalışmasında ücretliliğin köleliğinden sadece yarı zamanlı kurtulmanın mümkün olmadığını dile getirmiştir. Yani günde iki saat dahi olsa bir başkasına ücretli olarak çalışmasının sömürülmek olduğunu ifade etmektedir. “Bu şekildeki bir çalışmaya mecbur olmak, zamanın geri kalanında köleleşmektir” demektedir. Said Nursi’nin eserlerinden ilham alarak ücretli sitemin aslında “modern kölelik” olduğunu yapmış olduğum çalışmalarda dile getirmiştim. Bunun yerine insanların kendi işlerine sahip olacağı eğer bu mümkün değil ise hiç olmaz ise ortaklık ilişkisi ile kısmen dahi olsa işine malik olacağı bir dönemin yaklaşmakta olduğunu ifade etmeye çalıştım. Husson ile birlikte bir çok ekonomist “kapitalizm sonrası dönemi” hayal bile edememektedir. Hatta Fukuyama “Tarihin Sonu ve Son İnsan” isimli eserinde komünizmin yıkılması ile birlikte kapitalizmin zaferini erken bir zamanda ilan ederek çok fazla abartmıştı. Öyle ki; insanlık aleminin çok büyük bir çoğunluğunun gelir adaletsizliğinden yakındığı, sağlık ve sosyal güvenlik sistemlerinden mahrum kaldığı bir dönemi, insanlığın son dönemi olarak ilan etmenin büyük bir talihsizlik olduğu çoğu yazar tarafından dile getirilmiştir. İnsanlara kan ve gözyaşından başka bir şey göstermeyen komünist sisteme geri dönülemeyeceğine göre elbette bambaşka ekonomik ve sosyal yaşam biçiminin geleceği; akla uygun gelmektedir. Zaten komünizm ve sosyalizm aynı kapitalist sistem gibi ücretlilik esası üzerine kurulmuş bir çalışma ilişkisini öngörmektedir. Bunun yerine insanların kendi işlerine sahip olduğu bir ekonomik sitsem çok daha cazip ve akılcı olacaktır. İşte korona virüsü ile birlikte işyerlerinin topluca terk edilerek çalışmaların evden yapıldığı yeni bir dönemin ucu görünmeye başlamıştır. Daha önce otomasyon ve robot teknolojisi ile birlikte işçilere çok az gereksinim duyan bunun yerine bilgisayar programcılığının önem kazandığı bir zaman aralığını zaten yaşamıştık.  Evlere kapanarak ortaya çıkan bu yeni çalışma biçimi ile birlikte yeni bir dönemi öngörebilme imkânına sahip olduk. Şimdi sırada büyük kapital sahiplerinin çeşitli spekülatif oyunlarla veya sömürü çarkları sayesinde elde ettiği büyük firmaların gerileme sürecine gelmiştir.  Artık ekonomide dev şirketler yerine küçük ve orta ölçekli firmalar daha fazla yer edinebilecektir. Hatta çok az sayıda kişinin sahip olduğu küçük ölçekli firmaların sayıca artacağı bir dönemi öngörebiliriz. Bundan 100 yıl önce “Malikiyet ve Serbestiyet Devri” fikrini ortaya atan Said Nursi’den çok şey öğrenilmesi gereklidir. Zira hürriyeti ve özgürlüğe kavuşturulmuş zaman kavramını ancak bu şekilde anlayabilmek mümkündür. Konuyu biraz açmaya ve herkesin anlayabileceği bir seviyeye getirelim. Çalışma yaşamında insanlar genellikle “bağımsız çalışanlar” ve “bağımlı çalışanlar” olarak iki ana grupta yer alırlar. Çalıştıran ile çalışan arasında sıkı bir bağımlılık ilişkisi vardır. Bağımlı olarak çalışanların tümü, iş hukuku açısından “işçi” olarak kabul edilir. Devlet ve kamu kuruluşunda çalışanlar ise “memur” olarak adlandırılırlar ve bunların durumu idare hukuku açısından ele alınır.  Bu anlamda işçi, işverenle yaptığı sözlü ya da yazılı sözleşmeye dayanarak, ister bedensel ister zihinsel nitelikte olsun, herhangi bir işte ücret karşılığı çalışan kişidir. İşveren ise genel anlamda bir kimseye yaptığı iş karşılığında ücret ödeyen kişidir. İşte insanlar doğası gereği esir ve bağımlı olarak çalışmak istemediği gibi ücretli olarak da çalışmak istemezler.  Malikiyet ve Serbestiyet Devrinde ise serbest çalışan ve girişimcilerin sayısı; ücretlilerin sayısından çok fazla olacaktır. Günümüzde özellikle Batı dünyasında ücretli çalışanların oranı % 92 gibi maksimum bir düzeye yükselmiştir. Demek ki Said Nursi’nin öngördüğü bu yeni devire henüz ulaşamadığımız görülmektedir. Fakat yaşanan gelişmeler çok hızlı bir şekilde cereyan etmektedir. Sadece son beş yılda bilişim teknolojileri sayesinde yüzlerce yeni meslek dalı ve çalışma biçimi ortaya çıkmıştır. Kendi işinin sahibi olarak çalışanların ücretli olanlardan daha fazla sayıya yükseldiği bir dönem pek yakında ortaya çıkmak üzeredir. 21. Yüzyıl ve sonrasında gelişen teknoloji ve iletişim imkânları ile insanlığın sınıf değiştireceği, yani işçi olanın devamlı işçi olarak kalmayı istemeyeceği, elde ettiği bilgi ve eğitimi sayesinde kendi işinin patronu ve emeğini kendi imkânları ile pazarlayabilecek konuma geleceği artık daha çok dillendirilmektedir. İşte Malikiyet ve Serbestiyet devrinde insanlar ücretli değil işyerlerinin sahibi veya ortağı olarak çalışmak isteyeceğini söyleyebiliriz. Bu durumda daha adil bir gelir dağılımının meydana geleceğini de rahatlıkla söylenebilir. Apple, Pixar, iPod, iTunes ve daha birçok şirketin kurucusu ve yöneticisi olmuş Steve Jobs’un ücret ile ilgili tutumu dikkate değer. Ücretli olmak yerine sahip olma yani malikiyetin tercih edildiğini gösteren en çarpıcı delillerden bir tanesi olarak da gösterebiliriz. Jobs, ilk yıllarda NeXT’ten hiç maaş almamış; ta ki evliliğinde sosyal güvenlik yasaları gereğince Pixar’da 50 dolar almak zorunda kalmıştı. Apple’da bile, şirket ayağa kalktıktan ve CEO’su için ciddi bir bütçe ayırabilecek hale geldikten sonra maaşı; sadece sağlık sigortası alabilmek için kabul etmişti. Çünkü Jobs, bir işin sahibi olmakla maaşlı çalışmak arasındaki ayırımı net bir şekilde belirlemişti. Maaş kabul etmek ona sevimsiz bir fikir gibi geliyordu ve geleceğin farklı bir şekilde olacağını kavramıştı. Jobs öleli çok oldu. Fakat onun fikirleri ve ortaya çıkardığı süper oyuncakları önemli olmakla birlikte ücret konusunda yeni düşünceleri de tartışmaya açmıştır. Günümüzde ücret konusunda çok farklı bir anlayış yerleşmeye başlıyor. Örneğin robotlar artık insanların yaptığı bir çok işi haftanın yedi günü 24 saat hiç itiraz etmeden yapabiliyor. İşin ilginç tarafı bunlar ücret falan da istemiyorlar. Demek ki robotların işyerlerimizi işgal edeceği gelecek zamanda çok farklı çalışma ilişkilerine sahne olacaktır, vesselam… Dr. Vehbi KARA  Samsung Galaxy akıllı telefonumdan gönderildi.
Ekleme Tarihi: 29 Mart 2020 - Pazar

Çalışma İlişkilerinde Yeni Dönem

Çalışma İlişkilerinde Yeni Dönem


Korona virüsü salgınından sonra bütün dünyada köklü değişiklikler meydana geldi. Eğitim okullarda değil artık evlerde veriliyor. Bir çok şirket çalışanların işlerini evden yapmasını istiyor. Otomasyon ve uzaktan çalışma neredeyse dünyanın bütün ülkelerinde uygulanmaya başladı.
Bu durumu 2015 yılında yazmış olduğum “Kapitalizm Sonrası Dönem; Malikiyet ve Serbestiyet Devri” başlıklı doktora çalışmasında dile getirmiştim. Çalışmam İstanbul Üniversitesinde oybirliği ile kabul edilmişti. 2017 Yılında da bu çalışmayı kitap olarak yayınlamak nasip oldu.
Yapmış olduğum bu çalışma, Bediüzzaman Said Nursi’nin Mektubat isimli eserinden istifade edilerek hazırlanmıştır. Said Nursi, bu eserinde bir gelecek tasavvurunda bulunarak insanlığın “Malikiyet ve Serbestiyet Devri” adını verdiği yeni bir dönemden bahsetmektedir.
Bu dönemin en önemli özelliği “ücretli” sistemin sona erecek olması ve yerine özel mülkiyetin daha yaygınlaşacak olmasıdır. İnsanlar başkalarının yanında ücretli olarak çalışmak yerine; kendi işlerinin sahibi olacağı yeni bir çalışma ilişkisini öngörmektedir.
İnsanlık tarihinde beş aşamalı bir sosyal değişim ve çalışma ilişkisi meydana gelmiştir. Bunlar Marx’a göre ilkel komünal dönem, kölelik devri, feodal dönem, kapitalizm ve sosyalizm (komünizm) devirleridir. Said Nursi, bu dönemleri benzer bir şekilde ele almakla birlikte kapitalizm ve komünizm dönemlerini  tek bir devirde ele alarak “ücretli sistem” ismini vermiştir.
Ücretli sistemin dahi bir gün mutlaka sona ereceğini zira insanların esir olmak istemeyeceği gibi ücretli olmak da istemeyeceğini dile getirir. Bunun yerine serbest piyasa ekonomisi ve hürriyetin önem kazandığı özel mülkiyet sisteminin yerleşeceğini ifade etmiştir.    
Gerçektende insanlık tarihi incelendiğinde ücretli sistemin yaygınlaşması ile birlikte toprak ağalığı yani feodalizm ortadan kalkmıştır. Fakat bu sefer de toprağa bağlı köleliğin yerine emeğin metalaştırılması süreciyle karşı karşıya kalınmıştır. İşte ücrete bağlı bu sistemin diğer bir adına da “modern kölelik” denilmektedir.
Kapitalist sistem, ücretli emek ilişkisinin ve özel mülkiyet hakkının sürekliliğinin ve genişlemesini güvence altına almıştır. Bununla birlikte insan emeğinin sömürülmesi ve özgürlüklerinin kayıtlar altına alınmasına engel olamamıştır. Bu nedenle kapitalist sistemin anlaşılması ve değerlendirilebilmesi için ücret sistemlerini gözden geçirmek önemlidir.
Michel Husson, “Çalışma Hakkı Ya da Evrensel Gelir” başlıklı çalışmasında ücretliliğin köleliğinden sadece yarı zamanlı kurtulmanın mümkün olmadığını dile getirmiştir. Yani günde iki saat dahi olsa bir başkasına ücretli olarak çalışmasının sömürülmek olduğunu ifade etmektedir. “Bu şekildeki bir çalışmaya mecbur olmak, zamanın geri kalanında köleleşmektir” demektedir.
Said Nursi’nin eserlerinden ilham alarak ücretli sitemin aslında “modern kölelik” olduğunu yapmış olduğum çalışmalarda dile getirmiştim. Bunun yerine insanların kendi işlerine sahip olacağı eğer bu mümkün değil ise hiç olmaz ise ortaklık ilişkisi ile kısmen dahi olsa işine malik olacağı bir dönemin yaklaşmakta olduğunu ifade etmeye çalıştım.
Husson ile birlikte bir çok ekonomist “kapitalizm sonrası dönemi” hayal bile edememektedir. Hatta Fukuyama “Tarihin Sonu ve Son İnsan” isimli eserinde komünizmin yıkılması ile birlikte kapitalizmin zaferini erken bir zamanda ilan ederek çok fazla abartmıştı.
Öyle ki; insanlık aleminin çok büyük bir çoğunluğunun gelir adaletsizliğinden yakındığı, sağlık ve sosyal güvenlik sistemlerinden mahrum kaldığı bir dönemi, insanlığın son dönemi olarak ilan etmenin büyük bir talihsizlik olduğu çoğu yazar tarafından dile getirilmiştir.
İnsanlara kan ve gözyaşından başka bir şey göstermeyen komünist sisteme geri dönülemeyeceğine göre elbette bambaşka ekonomik ve sosyal yaşam biçiminin geleceği; akla uygun gelmektedir.
Zaten komünizm ve sosyalizm aynı kapitalist sistem gibi ücretlilik esası üzerine kurulmuş bir çalışma ilişkisini öngörmektedir. Bunun yerine insanların kendi işlerine sahip olduğu bir ekonomik sitsem çok daha cazip ve akılcı olacaktır.
İşte korona virüsü ile birlikte işyerlerinin topluca terk edilerek çalışmaların evden yapıldığı yeni bir dönemin ucu görünmeye başlamıştır. Daha önce otomasyon ve robot teknolojisi ile birlikte işçilere çok az gereksinim duyan bunun yerine bilgisayar programcılığının önem kazandığı bir zaman aralığını zaten yaşamıştık. 
Evlere kapanarak ortaya çıkan bu yeni çalışma biçimi ile birlikte yeni bir dönemi öngörebilme imkânına sahip olduk. Şimdi sırada büyük kapital sahiplerinin çeşitli spekülatif oyunlarla veya sömürü çarkları sayesinde elde ettiği büyük firmaların gerileme sürecine gelmiştir. 
Artık ekonomide dev şirketler yerine küçük ve orta ölçekli firmalar daha fazla yer edinebilecektir. Hatta çok az sayıda kişinin sahip olduğu küçük ölçekli firmaların sayıca artacağı bir dönemi öngörebiliriz.
Bundan 100 yıl önce “Malikiyet ve Serbestiyet Devri” fikrini ortaya atan Said Nursi’den çok şey öğrenilmesi gereklidir. Zira hürriyeti ve özgürlüğe kavuşturulmuş zaman kavramını ancak bu şekilde anlayabilmek mümkündür. Konuyu biraz açmaya ve herkesin anlayabileceği bir seviyeye getirelim.
Çalışma yaşamında insanlar genellikle “bağımsız çalışanlar” ve “bağımlı çalışanlar” olarak iki ana grupta yer alırlar. Çalıştıran ile çalışan arasında sıkı bir bağımlılık ilişkisi vardır. Bağımlı olarak çalışanların tümü, iş hukuku açısından “işçi” olarak kabul edilir. Devlet ve kamu kuruluşunda çalışanlar ise “memur” olarak adlandırılırlar ve bunların durumu idare hukuku açısından ele alınır. 
Bu anlamda işçi, işverenle yaptığı sözlü ya da yazılı sözleşmeye dayanarak, ister bedensel ister zihinsel nitelikte olsun, herhangi bir işte ücret karşılığı çalışan kişidir. İşveren ise genel anlamda bir kimseye yaptığı iş karşılığında ücret ödeyen kişidir. İşte insanlar doğası gereği esir ve bağımlı olarak çalışmak istemediği gibi ücretli olarak da çalışmak istemezler. 
Malikiyet ve Serbestiyet Devrinde ise serbest çalışan ve girişimcilerin sayısı; ücretlilerin sayısından çok fazla olacaktır. Günümüzde özellikle Batı dünyasında ücretli çalışanların oranı % 92 gibi maksimum bir düzeye yükselmiştir. Demek ki Said Nursi’nin öngördüğü bu yeni devire henüz ulaşamadığımız görülmektedir.
Fakat yaşanan gelişmeler çok hızlı bir şekilde cereyan etmektedir. Sadece son beş yılda bilişim teknolojileri sayesinde yüzlerce yeni meslek dalı ve çalışma biçimi ortaya çıkmıştır. Kendi işinin sahibi olarak çalışanların ücretli olanlardan daha fazla sayıya yükseldiği bir dönem pek yakında ortaya çıkmak üzeredir.
21. Yüzyıl ve sonrasında gelişen teknoloji ve iletişim imkânları ile insanlığın sınıf değiştireceği, yani işçi olanın devamlı işçi olarak kalmayı istemeyeceği, elde ettiği bilgi ve eğitimi sayesinde kendi işinin patronu ve emeğini kendi imkânları ile pazarlayabilecek konuma geleceği artık daha çok dillendirilmektedir.
İşte Malikiyet ve Serbestiyet devrinde insanlar ücretli değil işyerlerinin sahibi veya ortağı olarak çalışmak isteyeceğini söyleyebiliriz. Bu durumda daha adil bir gelir dağılımının meydana geleceğini de rahatlıkla söylenebilir.
Apple, Pixar, iPod, iTunes ve daha birçok şirketin kurucusu ve yöneticisi olmuş Steve Jobs’un ücret ile ilgili tutumu dikkate değer. Ücretli olmak yerine sahip olma yani malikiyetin tercih edildiğini gösteren en çarpıcı delillerden bir tanesi olarak da gösterebiliriz.
Jobs, ilk yıllarda NeXT’ten hiç maaş almamış; ta ki evliliğinde sosyal güvenlik yasaları gereğince Pixar’da 50 dolar almak zorunda kalmıştı. Apple’da bile, şirket ayağa kalktıktan ve CEO’su için ciddi bir bütçe ayırabilecek hale geldikten sonra maaşı; sadece sağlık sigortası alabilmek için kabul etmişti. Çünkü Jobs, bir işin sahibi olmakla maaşlı çalışmak arasındaki ayırımı net bir şekilde belirlemişti. Maaş kabul etmek ona sevimsiz bir fikir gibi geliyordu ve geleceğin farklı bir şekilde olacağını kavramıştı.
Jobs öleli çok oldu. Fakat onun fikirleri ve ortaya çıkardığı süper oyuncakları önemli olmakla birlikte ücret konusunda yeni düşünceleri de tartışmaya açmıştır. Günümüzde ücret konusunda çok farklı bir anlayış yerleşmeye başlıyor. Örneğin robotlar artık insanların yaptığı bir çok işi haftanın yedi günü 24 saat hiç itiraz etmeden yapabiliyor. İşin ilginç tarafı bunlar ücret falan da istemiyorlar. Demek ki robotların işyerlerimizi işgal edeceği gelecek zamanda çok farklı çalışma ilişkilerine sahne olacaktır, vesselam…


Dr. Vehbi KARA 

Samsung Galaxy akıllı telefonumdan gönderildi.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.