Dr. Vehbi Kara
Köşe Yazarı
Dr. Vehbi Kara
 

19 Mayıs 1915’te Çanakkale’de Neler Oldu?

19 Mayıs 1915’te Çanakkale’de Neler Oldu? Çanakkale’de bir Alay’ın tamamen şehit olması ve sadece komutanının kurtulması ne ilginçtir ki utanç verici bir olay olmasına rağmen bir kahramanlık destanı olarak sunulur. Bu ilginç olayı çıkıp derinlemesine analiz edecek bir yiğit bu güne kadar çıkmamıştır.  Çünkü düşünce insanlarına ve yazarlara karşı öylesine dehşetli bir terör estirilmiştir ki; kimse buna cesaret edememektedir. Yetmedi, bu konularla ilgili olarak yazı kaleme alırsanız 5816 Sayılı Kanun gereğince hapse atılırsınız. Herkese af çıksa bile size bu af uğramaz. Ayrıca devlet düşmanı ilan edilmeniz de muhtemeldir.  Resmi tarih yazarları ve geçimini hamasi nutuklar atarak sağlayan yazarlar için bu konularda fikir beyan etmemek çok önemlidir. Çünkü bu sayede para kazanıp milletin sırtından geçiniyorlar. İşin kötüsü tarihi olayları yazıp fikir yürüten kişilerin en büyük düşmanı da bu resmi tarih yazarlarıdır. Eleştiri düzeyinde kalan yazılara dahi tahammülleri yoktur. Muhakkak işi hakaret noktasına getirerek tarihi olaylar hakkında görüş beyan edenleri ahlaksızca susturmaya çalışırlar. Balkan Savaşları, Birinci Dünya Harbi ve Milli Mücadele savaşları üzerinden 100 yıl geçti. Bu savaşları yaşayan insanların tamamı öldü. Başarılar birkaç kişiye, başarısızlıklar ise çoğunlukla askerlerimiz üzerine yıkıldı. Hâlbuki bunun tersi olması gerekmez miydi? Genel bir kaidedir; galibiyetler orduya ve millete verilir, mağlubiyetler ise tedbirsizliği nedeniyle komutana ve yöneticiye fatura edilir. Çünkü başarıyı ne kadar çok kişi ile paylaşırsak küçülmez, aksine büyür. Keza mağlubiyeti de bir şahsa yüklediğimiz takdirde küçülür ve milletimiz üzerindeki olumsuz moral etkisi azalır. Elbette bir gün gelecek çocuklarımız bizleri çok kötü bir şekilde eleştirecekler. Tarihi gerçekleri çarptırmakla suçlayacaklar. Bu nedenle acı gerçekleri yazacağız lakin hukuki sorunlara yol açmamak için tarihi olaylarda geçen şahısların ismini vermeyeceğiz. Merak edenler internet arama motorlarından girerek bu savaşların kahramanlarını kolayca öğrenebilirler. Avusturyalı tarihçi Robin Prior, 19 Mayıs 1915 Taarruzundan bahsederek “Bütün Çanakkale savaşında Türklerin yaşadığı en büyük felaket oldu” ve taarruz neticesinde “30 veya 42 bin Türk askerinden 10 bini kaybedilmişti” demektedir. Bu zatın ne kadar doğru söylediğini yayınlanmış tarih belgelerine dayanarak araştırmaya çalışalım. Zaten tarihin bir huyu vardır ki gerçekler bir gün mutlaka ortaya çıkar. Bu konu hakkında açıklanmayan belgeler de bulunabilir. Fakat iddialara cevap verme zarureti bulunmaktadır. Genelkurmay’ın Çanakkale Tarihi (Cilt V, 3. Kitap) ve diğer kitaplarda olduğu üzere 19. Tümen Arıburnu cephesinde taarruza geçmiş ve yukarıda iddia edildiği gibi sonuç tam bir felaket olmuştur. Lakin kayıp sayısı çok daha az olarak gösterilmekte ve komutan hakkında isim verilmemektedir. General Celil Erikan, bir kitabında bu tarihteki 19. Tümen mevcudu ile ilgili olarak 89 subay ve 10877 er bulunduğunu 57. Alay ile birlikte 27. ve 64. Arap Alaylarında bu komutanlığın emrine verildiğini ifade etmektedir. Bu başarısız taarruz için resmi tarihçiler 1181 askerimizin şehit olduğu ifade etse de gerçek maalesef böyle değildir. Nigel Blundel isimli bir yazarın “Tarih Boyunca Dünyayı Sarsan Yanlışlar- Milliyet Yayınları) isimli kitabında “Çanakkale’nin en kanlı savaşı 18 Mayıs’ta Anzak Koyunda oldu” demektedir. Burada kafa karıştırmaması için şu düzeltmeyi yapmak gerekiyor. Çünkü Türk taarruzdan önce top atışı 18 Mayıs akşamı başlamış asıl taarruz ise 19 Mayıs sabahı gerçekleşmiştir. Kısaca bu savaşın tarihi olarak 18-10 Mayıs taarruzu da denilebilir. Blundel, kitabında savaşın bazı detaylarından da bahsetmekteydi. Şöyle yazmıştır: “Yeni yeni birlikler getiren Türkler, şimdi ayakta duran 12000 Avusturyalı ve Yeni Zelandalının üç katı güce sahiptiler. Saat 1700’da o güne kadar görülen en büyük baraj atışı başladı. Askerler siperlere ve boy çukurlarına büzülmüş beklerken topçu ateşi gecenin geç saatlerine kadar sürdü. Sabah saat 3’te birliklerin saldırıya hazır olmaları emredildi… Ardından Türkler siperlerinden çıkıp Anzakların üzerlerine yürüdüler… Türk komutanları saldırıya son verdiklerinde çoğunluğu Anzak siperlerine birkaç adım kala yaşamını yitirmiş 10 bin kayıp vermiş bulunuyorlardı”. Bu durum  “Alman Subaylarının Hatıraları Göre Çanakkale’de … …” isimli kitapta da geçmektedir. 18-19 Mayıs 1915 taarruzu sonucunda 9 bin asker kaybı yaşandığı ve ordumuzun taarruz gücünün kırıldığı ifade edilmektedir. (Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, C. 3, S. 11 ) Bazı okuyucular Çanakkale’de İngilizleri yendiğimiz halde 250 bin şehit ve yaralı kaybının çok büyük olduğunu düşünebilirler. İşte bunun en önemli sebeplerinden bir tanesi bu başarısız taarruzlar nedeni ile olsa gerektir. Bu kayıpların önemi daha sonra ortaya çıkacaktır. İngiliz ve Fransızlar sömürgelerinden getirdikleri askerlerle savaş cephelerini kuvvetlendirirken Osmanlı devleti asker bulmakta sorun yaşamıştır. Daha kötüsü İngilizlere daha fazla kayıp verdirilememiş olması savaşın sona erdirilmesini engellemiştir.  Çanakkale Savaşında verilen ağır kayıplar askerlerimizin saldırı gücünü kırmış sonraki taarruzların yapılamaması sonucunu getirmiştir. Halbuki savunma savaşında olduğu gibi taarruz da da çok dikkatli olmak komutanlığın en önemli görevlerinden bir tanesidir. Bu ciddi yönetim beceriksizliğine mukabil İngilizler öylesine başarılı bir şekilde geri çekilmişlerdir ki; çok az esir ve kayıpla siperleri boşaltmayı başarmışlardır. Ancak bir yıl sonrasında Irak’taki Kut savaşında 20 bin esir vererek oldukça sıkıntılı bir sürece girmişlerdir. Zira basına yansıtılmayan ve tarihe “İspanyol Gribi” olarak geçen hastalık; İngilizlerde büyük kayıplara yol açmıştı.  Nihayet General Allenby, 1918’de hastalık nedeniyle savaş sona erecek iken Filistin’de saldırıya geçmiş Dördüncü, Yedinci ve Sekizinci Ordu’yu mağlup ederek Adana önlerine kadar gelmişti. Burada da 250 bin civarında şehit-esir-kayıp verdik. Zaten İngiliz taarruzundan 3 hafta sonra Mondros Mütarekesi imzalanarak savaştan mağlup olarak ayrılmıştık.    Osmanlı Ordusunda durum bu derece vahimdi. Zira Sabetaist kökenli generaller birbirlerini koruyup kolluyor, istemedikleri Türk komutanları ise suçlayarak saf dışı ediyorlardı. Zaten Balkan savaşlarında yaşadığımız facianın en önemli sebebi; ordu içindeki bu generallerin kendi geleceklerini kurtarmak adına askerlerimizi heba etmeleri olduğu çok açıktır.  Elbette yapılan fenalıkların failleri ruz-i mahşerde ortaya dökülecek ve hesabı acı bir şekilde görülecektir. Bizim burada yapmaya çalıştığımız husus “dünyada iken dahi müsebbipleri” tespit etmektir, vesselam Dr. Vehbi KARA  Samsung Galaxy akıllı telefonumdan gönderildi.
Ekleme Tarihi: 09 Nisan 2020 - Perşembe

19 Mayıs 1915’te Çanakkale’de Neler Oldu?

19 Mayıs 1915’te Çanakkale’de Neler Oldu?

Çanakkale’de bir Alay’ın tamamen şehit olması ve sadece komutanının kurtulması ne ilginçtir ki utanç verici bir olay olmasına rağmen bir kahramanlık destanı olarak sunulur. Bu ilginç olayı çıkıp derinlemesine analiz edecek bir yiğit bu güne kadar çıkmamıştır. 

Çünkü düşünce insanlarına ve yazarlara karşı öylesine dehşetli bir terör estirilmiştir ki; kimse buna cesaret edememektedir. Yetmedi, bu konularla ilgili olarak yazı kaleme alırsanız 5816 Sayılı Kanun gereğince hapse atılırsınız. Herkese af çıksa bile size bu af uğramaz. Ayrıca devlet düşmanı ilan edilmeniz de muhtemeldir. 

Resmi tarih yazarları ve geçimini hamasi nutuklar atarak sağlayan yazarlar için bu konularda fikir beyan etmemek çok önemlidir. Çünkü bu sayede para kazanıp milletin sırtından geçiniyorlar. İşin kötüsü tarihi olayları yazıp fikir yürüten kişilerin en büyük düşmanı da bu resmi tarih yazarlarıdır. Eleştiri düzeyinde kalan yazılara dahi tahammülleri yoktur. Muhakkak işi hakaret noktasına getirerek tarihi olaylar hakkında görüş beyan edenleri ahlaksızca susturmaya çalışırlar.

Balkan Savaşları, Birinci Dünya Harbi ve Milli Mücadele savaşları üzerinden 100 yıl geçti. Bu savaşları yaşayan insanların tamamı öldü. Başarılar birkaç kişiye, başarısızlıklar ise çoğunlukla askerlerimiz üzerine yıkıldı. Hâlbuki bunun tersi olması gerekmez miydi?

Genel bir kaidedir; galibiyetler orduya ve millete verilir, mağlubiyetler ise tedbirsizliği nedeniyle komutana ve yöneticiye fatura edilir. Çünkü başarıyı ne kadar çok kişi ile paylaşırsak küçülmez, aksine büyür. Keza mağlubiyeti de bir şahsa yüklediğimiz takdirde küçülür ve milletimiz üzerindeki olumsuz moral etkisi azalır.

Elbette bir gün gelecek çocuklarımız bizleri çok kötü bir şekilde eleştirecekler. Tarihi gerçekleri çarptırmakla suçlayacaklar. Bu nedenle acı gerçekleri yazacağız lakin hukuki sorunlara yol açmamak için tarihi olaylarda geçen şahısların ismini vermeyeceğiz. Merak edenler internet arama motorlarından girerek bu savaşların kahramanlarını kolayca öğrenebilirler.

Avusturyalı tarihçi Robin Prior, 19 Mayıs 1915 Taarruzundan bahsederek “Bütün Çanakkale savaşında Türklerin yaşadığı en büyük felaket oldu” ve taarruz neticesinde “30 veya 42 bin Türk askerinden 10 bini kaybedilmişti” demektedir. Bu zatın ne kadar doğru söylediğini yayınlanmış tarih belgelerine dayanarak araştırmaya çalışalım.

Zaten tarihin bir huyu vardır ki gerçekler bir gün mutlaka ortaya çıkar. Bu konu hakkında açıklanmayan belgeler de bulunabilir. Fakat iddialara cevap verme zarureti bulunmaktadır.

Genelkurmay’ın Çanakkale Tarihi (Cilt V, 3. Kitap) ve diğer kitaplarda olduğu üzere 19. Tümen Arıburnu cephesinde taarruza geçmiş ve yukarıda iddia edildiği gibi sonuç tam bir felaket olmuştur. Lakin kayıp sayısı çok daha az olarak gösterilmekte ve komutan hakkında isim verilmemektedir.

General Celil Erikan, bir kitabında bu tarihteki 19. Tümen mevcudu ile ilgili olarak 89 subay ve 10877 er bulunduğunu 57. Alay ile birlikte 27. ve 64. Arap Alaylarında bu komutanlığın emrine verildiğini ifade etmektedir.

Bu başarısız taarruz için resmi tarihçiler 1181 askerimizin şehit olduğu ifade etse de gerçek maalesef böyle değildir. Nigel Blundel isimli bir yazarın “Tarih Boyunca Dünyayı Sarsan Yanlışlar- Milliyet Yayınları) isimli kitabında “Çanakkale’nin en kanlı savaşı 18 Mayıs’ta Anzak Koyunda oldu” demektedir.

Burada kafa karıştırmaması için şu düzeltmeyi yapmak gerekiyor. Çünkü Türk taarruzdan önce top atışı 18 Mayıs akşamı başlamış asıl taarruz ise 19 Mayıs sabahı gerçekleşmiştir. Kısaca bu savaşın tarihi olarak 18-10 Mayıs taarruzu da denilebilir.

Blundel, kitabında savaşın bazı detaylarından da bahsetmekteydi. Şöyle yazmıştır: “Yeni yeni birlikler getiren Türkler, şimdi ayakta duran 12000 Avusturyalı ve Yeni Zelandalının üç katı güce sahiptiler. Saat 1700’da o güne kadar görülen en büyük baraj atışı başladı. Askerler siperlere ve boy çukurlarına büzülmüş beklerken topçu ateşi gecenin geç saatlerine kadar sürdü. Sabah saat 3’te birliklerin saldırıya hazır olmaları emredildi… Ardından Türkler siperlerinden çıkıp Anzakların üzerlerine yürüdüler… Türk komutanları saldırıya son verdiklerinde çoğunluğu Anzak siperlerine birkaç adım kala yaşamını yitirmiş 10 bin kayıp vermiş bulunuyorlardı”.

Bu durum  “Alman Subaylarının Hatıraları Göre Çanakkale’de … …” isimli kitapta da geçmektedir. 18-19 Mayıs 1915 taarruzu sonucunda 9 bin asker kaybı yaşandığı ve ordumuzun taarruz gücünün kırıldığı ifade edilmektedir. (Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, C. 3, S. 11 )

Bazı okuyucular Çanakkale’de İngilizleri yendiğimiz halde 250 bin şehit ve yaralı kaybının çok büyük olduğunu düşünebilirler. İşte bunun en önemli sebeplerinden bir tanesi bu başarısız taarruzlar nedeni ile olsa gerektir.

Bu kayıpların önemi daha sonra ortaya çıkacaktır. İngiliz ve Fransızlar sömürgelerinden getirdikleri askerlerle savaş cephelerini kuvvetlendirirken Osmanlı devleti asker bulmakta sorun yaşamıştır. Daha kötüsü İngilizlere daha fazla kayıp verdirilememiş olması savaşın sona erdirilmesini engellemiştir. 

Çanakkale Savaşında verilen ağır kayıplar askerlerimizin saldırı gücünü kırmış sonraki taarruzların yapılamaması sonucunu getirmiştir. Halbuki savunma savaşında olduğu gibi taarruz da da çok dikkatli olmak komutanlığın en önemli görevlerinden bir tanesidir.

Bu ciddi yönetim beceriksizliğine mukabil İngilizler öylesine başarılı bir şekilde geri çekilmişlerdir ki; çok az esir ve kayıpla siperleri boşaltmayı başarmışlardır. Ancak bir yıl sonrasında Irak’taki Kut savaşında 20 bin esir vererek oldukça sıkıntılı bir sürece girmişlerdir. Zira basına yansıtılmayan ve tarihe “İspanyol Gribi” olarak geçen hastalık; İngilizlerde büyük kayıplara yol açmıştı. 

Nihayet General Allenby, 1918’de hastalık nedeniyle savaş sona erecek iken Filistin’de saldırıya geçmiş Dördüncü, Yedinci ve Sekizinci Ordu’yu mağlup ederek Adana önlerine kadar gelmişti. Burada da 250 bin civarında şehit-esir-kayıp verdik. Zaten İngiliz taarruzundan 3 hafta sonra Mondros Mütarekesi imzalanarak savaştan mağlup olarak ayrılmıştık.   

Osmanlı Ordusunda durum bu derece vahimdi. Zira Sabetaist kökenli generaller birbirlerini koruyup kolluyor, istemedikleri Türk komutanları ise suçlayarak saf dışı ediyorlardı. Zaten Balkan savaşlarında yaşadığımız facianın en önemli sebebi; ordu içindeki bu generallerin kendi geleceklerini kurtarmak adına askerlerimizi heba etmeleri olduğu çok açıktır. 

Elbette yapılan fenalıkların failleri ruz-i mahşerde ortaya dökülecek ve hesabı acı bir şekilde görülecektir. Bizim burada yapmaya çalıştığımız husus “dünyada iken dahi müsebbipleri” tespit etmektir, vesselam

Dr. Vehbi KARA 


Samsung Galaxy akıllı telefonumdan gönderildi.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.