YAZARIMIZ EYÜPHAN KAYA DAN BİR SEMİNER DAHA

KADIN/ÇOCUK (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 25.11.2019 - 18:28, Güncelleme: 28.03.2022 - 15:39 2216+ kez okundu.
 

YAZARIMIZ EYÜPHAN KAYA DAN BİR SEMİNER DAHA

YAZARIMIZ EYÜPHAN KAYA'DAN, İSTANBUL SÖZLEŞMESİNİN AKSAKLIKLARI ÜZERİNDE BİR SEMİNER
Diyarbakır İkra-Der’de İstanbul Sözleşmesinin aksaklıları üzerinde bir seminer veren Türkiye Aile Meclisi Güneydoğu Bölge Başkanı Eyüphan Kaya; “İstanbul Sözleşmesi Edep ve Namus kavramlarını tanımıyor” dedi. Örf, Adet, Gelenek, Töre, Din ve Namus kavramının insanlık tarihiyle eş değer yaşadığını hatta birçok yasa ve yönetmeliğin kaynağını oluşturduğunu hepimiz biliyoruz, bu sözleşme bu değerleri tanımıyor diyen Kaya; İstanbul Sözleşmesi Edep ve Namus kavramını kabul etmediğini vurguladı. Bir saatlik konuşmasını şu şekilde özetleyebiliriz; Kadın erkek eşitliğini insan fıtratına aykırı olarak savunan bu Deist ve Seküler sözleşmenin 48.maddesinde eşler arasında arabuluculuğu dahi kabul etmemektedir, Toplumsal cinsiyet eşitliği/eğilimi gibi sinsi ifadeler içeren bu sözleşme, cinsiyet değişimi ve LGBTİ gibi insanın yüz karası olan kimi mahlukların taleplerine de zemin hazırlamaktadır. Unutmayalım LGBTİ olarak bir hak iddia eden kimseler Allah’ı tanımadıkları gibi bu memleketin başına bir ilahi tufanın gelmesine öncülük yapanlardır, Lut kavminden bu  yüz kızartıcı suçu işleyenleri sayısı 100  kişiyi dahi bulmuyordu, ancak toplumun diğer fertlerin ilgisizliği ve vurdum duymazlığı yüzünden bir kavim komple helak oldu. Bu LGBTİ mensupları “onur yürüyüşü” adı altında ülkemizin farklı illerinde yürüyüşler yaparak, insanlığın en başta gelen kavramlardan birini lekelediler. 18 yaş altı çocukları kadın grubunda kabul edip çocuk şikayetlerini de yetişkinler gibi değerlendirip, kadını beyanı esastır ifadesi ile onları yetişkin sınıfında kabul etiği halde 18 yaş altı evliliği yasaklıyor, 9 bin insanımız bu anlamsız sözleşmenin getirdiği yasa ile cezaevinde yatarken, eş ve çocukları mağdur ve melül yaşamaktadırlar. Kadının beyanı esastır deyip erkeği cezalandırırsanız bunun hukuki bir izahı yoktur. Ne beşeri ne de İlahi hukukta böyle bir cezalandırma usulünü bulamazsınız. Bu sözleşme AB fonları tarafında finanse ediliyorsa bir amacı olmalı, o da aile yapımızı dağıtmaktır. Çünkü Aile edebi kişiyi kapitalist kimselerin emellerinde korumaktadır. Bu sözleşmeyi kabul eden ülkelerde babasız doğan çocukların oranı 10 yılda %10’lardan %60-70’lere çıkmıştır. Ülkemizde bu sözleşmenin uygulaması için çıkarılan 6284 numaralı yasa yüzünden 2 milyon insan mahkemelik olmuş, 746 bin erkek evden uzaklaştırma cezasını almıştır. Bunlardan 150 bin çift maalesef boşanmış, çocukları “sosyal yetim” olarak toplumda boynu bükük yaşamaktadır. İstanbul Sözleşmesini kabul eden birçok ülke şerh koymasına rağmen bizim ülkemiz hiçbir çekince koymadan kabul etmiş ve 4 partinin hayırsız oylarıyla 24 Kasım 2011 yılında 6284 numaralı yasa ile TBMM’nin onayını almıştır. Güya beğenmediğimiz Ermenistan ve Rusya dahi bu sözleşmeyi kabul etmemiştir. Tek çare 80.maddesinde beyan edildiği gibi bu sözleşmeden ülkemiz adına imzamızı geri çekerek 6284 numaralı yasayı mülga haline getirmektir.  Ondan dolayı oluşan boşluğu milli değerlerimiz çerçevesinde İlahi öğretiyi de dikkate alarak yeni bir yasa ile doldurmak olsa gerek. Malum biz Musa değiliz karşımızda Firavun da yok, ama uyarı görevimizi yapmak durumundayız. Bu sıkıntıyı Külliyeye de Meclise de anlatmak bizim vazifemizdir. Dedikten sonra, sonucunu şu dua ile bağlayalım dedi; Allah’ım bizi, çoluk çocuğumuzu İstanbul sözleşmesinin şerrinden muhafaza eyle, Allah’ım aile yapımızı 6284 numaralı yasanın fecaatinden koru, Allah’ım ailelerimize, sofra birliği, secde birliği, sohbet birliği ve seyahat birliği nasip et. Diyerek semineri sonlandırdı. Soru-cevap ve katkı şeklinde serbest sohbet devam eti.
YAZARIMIZ EYÜPHAN KAYA'DAN, İSTANBUL SÖZLEŞMESİNİN AKSAKLIKLARI ÜZERİNDE BİR SEMİNER

Diyarbakır İkra-Der’de İstanbul Sözleşmesinin aksaklıları üzerinde bir seminer veren Türkiye Aile Meclisi Güneydoğu Bölge Başkanı Eyüphan Kaya; “İstanbul Sözleşmesi Edep ve Namus kavramlarını tanımıyor” dedi.

Örf, Adet, Gelenek, Töre, Din ve Namus kavramının insanlık tarihiyle eş değer yaşadığını hatta birçok yasa ve yönetmeliğin kaynağını oluşturduğunu hepimiz biliyoruz, bu sözleşme bu değerleri tanımıyor diyen Kaya; İstanbul Sözleşmesi Edep ve Namus kavramını kabul etmediğini vurguladı.

Bir saatlik konuşmasını şu şekilde özetleyebiliriz;
Kadın erkek eşitliğini insan fıtratına aykırı olarak savunan bu Deist ve Seküler sözleşmenin 48.maddesinde eşler arasında arabuluculuğu dahi kabul etmemektedir, Toplumsal cinsiyet eşitliği/eğilimi gibi sinsi ifadeler içeren bu sözleşme, cinsiyet değişimi ve LGBTİ gibi insanın yüz karası olan kimi mahlukların taleplerine de zemin hazırlamaktadır.

Unutmayalım LGBTİ olarak bir hak iddia eden kimseler Allah’ı tanımadıkları gibi bu memleketin başına bir ilahi tufanın gelmesine öncülük yapanlardır, Lut kavminden bu  yüz kızartıcı suçu işleyenleri sayısı 100  kişiyi dahi bulmuyordu, ancak toplumun diğer fertlerin ilgisizliği ve vurdum duymazlığı yüzünden bir kavim komple helak oldu.
Bu LGBTİ mensupları “onur yürüyüşü” adı altında ülkemizin farklı illerinde yürüyüşler yaparak, insanlığın en başta gelen kavramlardan birini lekelediler.

18 yaş altı çocukları kadın grubunda kabul edip çocuk şikayetlerini de yetişkinler gibi değerlendirip, kadını beyanı esastır ifadesi ile onları yetişkin sınıfında kabul etiği halde 18 yaş altı evliliği yasaklıyor, 9 bin insanımız bu anlamsız sözleşmenin getirdiği yasa ile cezaevinde yatarken, eş ve çocukları mağdur ve melül yaşamaktadırlar.
Kadının beyanı esastır deyip erkeği cezalandırırsanız bunun hukuki bir izahı yoktur. Ne beşeri ne de İlahi hukukta böyle bir cezalandırma usulünü bulamazsınız.

Bu sözleşme AB fonları tarafında finanse ediliyorsa bir amacı olmalı, o da aile yapımızı dağıtmaktır. Çünkü Aile edebi kişiyi kapitalist kimselerin emellerinde korumaktadır.

Bu sözleşmeyi kabul eden ülkelerde babasız doğan çocukların oranı 10 yılda %10’lardan %60-70’lere çıkmıştır.

Ülkemizde bu sözleşmenin uygulaması için çıkarılan 6284 numaralı yasa yüzünden 2 milyon insan mahkemelik olmuş, 746 bin erkek evden uzaklaştırma cezasını almıştır. Bunlardan 150 bin çift maalesef boşanmış, çocukları “sosyal yetim” olarak toplumda boynu bükük yaşamaktadır.

İstanbul Sözleşmesini kabul eden birçok ülke şerh koymasına rağmen bizim ülkemiz hiçbir çekince koymadan kabul etmiş ve 4 partinin hayırsız oylarıyla 24 Kasım 2011 yılında 6284 numaralı yasa ile TBMM’nin onayını almıştır.
Güya beğenmediğimiz Ermenistan ve Rusya dahi bu sözleşmeyi kabul etmemiştir.

Tek çare 80.maddesinde beyan edildiği gibi bu sözleşmeden ülkemiz adına imzamızı geri çekerek 6284 numaralı yasayı mülga haline getirmektir. 
Ondan dolayı oluşan boşluğu milli değerlerimiz çerçevesinde İlahi öğretiyi de dikkate alarak yeni bir yasa ile doldurmak olsa gerek.
Malum biz Musa değiliz karşımızda Firavun da yok, ama uyarı görevimizi yapmak durumundayız.
Bu sıkıntıyı Külliyeye de Meclise de anlatmak bizim vazifemizdir. Dedikten sonra, sonucunu şu dua ile bağlayalım dedi;
Allah’ım bizi, çoluk çocuğumuzu İstanbul sözleşmesinin şerrinden muhafaza eyle,
Allah’ım aile yapımızı 6284 numaralı yasanın fecaatinden koru,
Allah’ım ailelerimize, sofra birliği, secde birliği, sohbet birliği ve seyahat birliği nasip et.
Diyerek semineri sonlandırdı. Soru-cevap ve katkı şeklinde serbest sohbet devam eti.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.