Mücahit Güler
Köşe Yazarı
Mücahit Güler
 

ALLAH'IN KULUNU SEVMESİ

Allah'ın Kulunu Sevmesi... Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla...   Allah'ın kulunu sevmesinin birçok yolu vardır. Biz bu yazımızda bu yollardan sadece birkaç tanesinden  bahsedeceğiz. Rabbimiz Teala Al-i İmran sûresi 31. ayette şöyle buyuruyor: "(Ey Resul'üm) De ki: Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayan ve merhamet edendir." Bu ayet-i kerimeyi biraz açalım. ALLAH(cc), sevme duygusunu biz insanoğluna yerleştirmiştir. Bu duyguyu veren ALLAH'ın elbette o duyguyu kendisi için kullanılmasını ister. Çünkü bu O'nun hakkıdır. Allah (cc) bu duygunun kendisine yönlendirilmesi için de peygamberler ve kitaplar göndermiştir. Nasıl ki insan hayatta bazı şeyleri sever, işte bu sevdiklerinin en başında ve en çok olarak ALLAH(cc) olması gerekir. Yoksa ALLAH'ın bizi sevmesi gerçekleşmeyecektir. Allah'ın (cc) kulunu sevmesi için birkaç şart vardır.  Bunlardan birincisi kulun Allah'ı tanımasından geçer. ALLAH'ın kulu sevebilmesi için kulun yaratıcısını tanıması gerekir. Onu hakkıyla  tanıyabilmek için ise temelde iki şart vardır. Bu şartlar hakkıyla  yerine getirilmediği takdirde Allah'ı (cc) gerçek manada sevemeyiz. Allah'ı (cc) sevmeden Allahçı olunmaz. Allah'ı sevmeden Allahçı olanlar, bu yolda çok çabuk dökülürler. Allah'ı tanımadan Allahçı olanlar "3M" kuralına tabi olurlar. Yani başta Mücahid,  sonra Müteahhit, en nihayetinde ise her şeye Müsait hale gelirler. Bu yolda  dökülenlerden olmamak için Allah'ı (cc) hakkıyla tanımamız gerekiyor. Allah'ı (cc) gerçek manada  tanıyabilmenin birinci şartı Kâinat kitabını okumaktır. Yani kâinatı tefekkür etmektir. Yaratılmış olan canlı veya cansız her varlığa tefekkür gözüyle bakabilmek gerekiyor. Tefekkür gözüyle baktıkça, ALLAH'ın ilmini, sanatını, kudretini görür ve Allah'a olan hayranlığımız artar ve kendi acziyetimizi hissetmeye başlarız. Allah, kâinat  kitabıyla yani eserleri ile kendisini bize tanıtır. Bu hayranlık ve acziyetle beraber ikinci şart olan Kur'an-ı Kerim'e yönelmeliyiz.  Kur'an-ı Kerim'e yöneldiğimizde yüksek belâgat, mucizevi ayetler, dehşet verici kıyamet ve ahiret manzaraları, insanlığın nizâm-ı ve kurtuluşu için gelen muhteşem ayetler, insanı Kâinatın Padişahı'na hayran bırakacaktır. Hayranlıkla beraber bir o kadar da insanın acziyetini yine insana gösterecektir. Bu iki şartı hakkı ile yerine getirdiğimizde Allah'ı (cc) sevmeye başlayacağız. Allah'ı (cc) sevmenin üçüncü şartı ise Peygamber Efendimize (sav) ittibâ etmektir, yani ona  uymaktır. İşte yazımızın başında verdiğimiz bilgilere göre, Allah'ı (cc) gerçek manada sevebilmek ve Kur'an-ı Kerim'i hakkıyla anlayabilmek için peygambere ittibâ/uymak gerekiyor. Kur'an-ı Kerim'in teoriden ibaret bir kitap olmadığını göstermek için dini her konuda yaşayan bir pratiğe ihtiyaç vardı. Zaten kulun Allah'ı (cc) sevmesi demek, onun razı olacağı bir hayatı yaşaması demektir. Onun razı olacağı bir hayat ise peygambere tabi olmaktan geçer. Zira din satırlardan değil, sadırdan öğrenilir. Bu bağlamda peygambere uymak dini bir zarurettir. Peygambersiz dinin anlaşılması da Allah'a ulaşmak için hakiki manada mümkün değildir. Peygambersiz din nâkıstır, yani eksiktir. Peygambere tabi olma olgusu, mücadeleyi gerektirir. Çünkü Peygamberimiz(sav), İslam'ı hakim kılmada, çok zor mücadeleler vermiş ve çok zor dönemlerden geçmiştir. Her türlü belaya, musibete sabretmiş, ALLAH'tan gelenlere şükredebilmeyi bilmiştir. Yanındaki ashab ile küfrün belini, İslam baltası ile kırmak için ALLAH'ın yönlendirmesiyle mücadelesini sürdürmüştür. Yoksa rahatı yerinde olan bir insan bu işlere neden kalkışır. Neden fakir ve çileli bir hayatı, zengin ve rahat bir hayata tercih etsin? Bundan şunu anlıyoruz ki ALLAH'ın hakimiyeti için evinizde oturup etliye sütlüye karışmayan bir insan modeli, ALLAH'ın sevgisine nail olmaz. Toparlayacak olursak, insanoğlu Allah'ı (cc) gerçekten seviyorsa kâinat  kitabını tefekkür etmeli, Kur'an-ı Kerim'i okuyup, yaşayıp, anlatmalı ve her meselede Peygambere tabi olmalıdır. Mü'min bu üç şartı, hakkıyla yerine getirirse eğer, Allah da kulunu sever. Allah'ın (cc) kulunu sevmesi demek, ona merhamet etmesi demektir. Allah'ın kuluna merhamet etmesi demek, kulunu affedip onu cennetine koyması demektir. Allah'ı seven ve Allah'ın da kendisini sevdiği kullardan olmayı rabbim cümlemize nasip eylesin. Allah'ın razı olacağı bir hayatı yaşamak ümidi ve duasıyla Allah'a emanet olunuz. Mücahit GÜLER 
Ekleme Tarihi: 28 Ocak 2020 - Salı

ALLAH'IN KULUNU SEVMESİ

Allah'ın Kulunu Sevmesi...


Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla...


  Allah'ın kulunu sevmesinin birçok yolu vardır. Biz bu yazımızda bu yollardan sadece birkaç tanesinden  bahsedeceğiz. Rabbimiz Teala Al-i İmran sûresi 31. ayette şöyle buyuruyor: "(Ey Resul'üm) De ki: Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayan ve merhamet edendir."
Bu ayet-i kerimeyi biraz açalım. ALLAH(cc), sevme duygusunu biz insanoğluna yerleştirmiştir. Bu duyguyu veren ALLAH'ın elbette o duyguyu kendisi için kullanılmasını ister. Çünkü bu O'nun hakkıdır. Allah (cc) bu duygunun kendisine yönlendirilmesi için de peygamberler ve kitaplar göndermiştir. Nasıl ki insan hayatta bazı şeyleri sever, işte bu sevdiklerinin en başında ve en çok olarak ALLAH(cc) olması gerekir. Yoksa ALLAH'ın bizi sevmesi gerçekleşmeyecektir.

Allah'ın (cc) kulunu sevmesi için birkaç şart vardır.  Bunlardan birincisi kulun Allah'ı tanımasından geçer. ALLAH'ın kulu sevebilmesi için kulun yaratıcısını tanıması gerekir. Onu hakkıyla  tanıyabilmek için ise temelde iki şart vardır. Bu şartlar hakkıyla  yerine getirilmediği takdirde Allah'ı (cc) gerçek manada sevemeyiz. Allah'ı (cc) sevmeden Allahçı olunmaz. Allah'ı sevmeden Allahçı olanlar, bu yolda çok çabuk dökülürler. Allah'ı tanımadan Allahçı olanlar "3M" kuralına tabi olurlar. Yani başta Mücahid,  sonra Müteahhit, en nihayetinde ise her şeye Müsait hale gelirler. Bu yolda  dökülenlerden olmamak için Allah'ı (cc) hakkıyla tanımamız gerekiyor. Allah'ı (cc) gerçek manada  tanıyabilmenin birinci şartı Kâinat kitabını okumaktır. Yani kâinatı tefekkür etmektir. Yaratılmış olan canlı veya cansız her varlığa tefekkür gözüyle bakabilmek gerekiyor. Tefekkür gözüyle baktıkça, ALLAH'ın ilmini, sanatını, kudretini görür ve Allah'a olan hayranlığımız artar ve kendi acziyetimizi hissetmeye başlarız. Allah, kâinat  kitabıyla yani eserleri ile kendisini bize tanıtır. Bu hayranlık ve acziyetle beraber ikinci şart olan Kur'an-ı Kerim'e yönelmeliyiz.  Kur'an-ı Kerim'e yöneldiğimizde yüksek belâgat, mucizevi ayetler, dehşet verici kıyamet ve ahiret manzaraları, insanlığın nizâm-ı ve kurtuluşu için gelen muhteşem ayetler, insanı Kâinatın Padişahı'na hayran bırakacaktır. Hayranlıkla beraber bir o kadar da insanın acziyetini yine insana gösterecektir. Bu iki şartı hakkı ile yerine getirdiğimizde Allah'ı (cc) sevmeye başlayacağız. Allah'ı (cc) sevmenin üçüncü şartı ise Peygamber Efendimize (sav) ittibâ etmektir, yani ona  uymaktır. İşte yazımızın başında verdiğimiz bilgilere göre, Allah'ı (cc) gerçek manada sevebilmek ve Kur'an-ı Kerim'i hakkıyla anlayabilmek için peygambere ittibâ/uymak gerekiyor. Kur'an-ı Kerim'in teoriden ibaret bir kitap olmadığını göstermek için dini her konuda yaşayan bir pratiğe ihtiyaç vardı. Zaten kulun Allah'ı (cc) sevmesi demek, onun razı olacağı bir hayatı yaşaması demektir. Onun razı olacağı bir hayat ise peygambere tabi olmaktan geçer. Zira din satırlardan değil, sadırdan öğrenilir. Bu bağlamda peygambere uymak dini bir zarurettir. Peygambersiz dinin anlaşılması da Allah'a ulaşmak için hakiki manada mümkün değildir. Peygambersiz din nâkıstır, yani eksiktir.

Peygambere tabi olma olgusu, mücadeleyi gerektirir. Çünkü Peygamberimiz(sav), İslam'ı hakim kılmada, çok zor mücadeleler vermiş ve çok zor dönemlerden geçmiştir. Her türlü belaya, musibete sabretmiş, ALLAH'tan gelenlere şükredebilmeyi bilmiştir. Yanındaki ashab ile küfrün belini, İslam baltası ile kırmak için ALLAH'ın yönlendirmesiyle mücadelesini sürdürmüştür. Yoksa rahatı yerinde olan bir insan bu işlere neden kalkışır. Neden fakir ve çileli bir hayatı, zengin ve rahat bir hayata tercih etsin? Bundan şunu anlıyoruz ki ALLAH'ın hakimiyeti için evinizde oturup etliye sütlüye karışmayan bir insan modeli, ALLAH'ın sevgisine nail olmaz.

Toparlayacak olursak, insanoğlu Allah'ı (cc) gerçekten seviyorsa kâinat  kitabını tefekkür etmeli, Kur'an-ı Kerim'i okuyup, yaşayıp, anlatmalı ve her meselede Peygambere tabi olmalıdır. Mü'min bu üç şartı, hakkıyla yerine getirirse eğer, Allah da kulunu sever. Allah'ın (cc) kulunu sevmesi demek, ona merhamet etmesi demektir. Allah'ın kuluna merhamet etmesi demek, kulunu affedip onu cennetine koyması demektir. Allah'ı seven ve Allah'ın da kendisini sevdiği kullardan olmayı rabbim cümlemize nasip eylesin. Allah'ın razı olacağı bir hayatı yaşamak ümidi ve duasıyla Allah'a emanet olunuz.

Mücahit GÜLER 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.