Mücahit Güler
Köşe Yazarı
Mücahit Güler
 

Mesele cinsiyet meselesi değil, şahsiyet meselesidir…!

Mesele cinsiyet meselesi değil, şahsiyet meselesidir…! Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla Dün iki elim hadise vuku buldu. Birinci olayda kadın cinayeti vardı, ikinci olayda ise erkek cinayeti vardı. Bu tarz yabani olaylar geçmişten bugüne kadar hep olmasına rağmen son yıllarda ciddi bir artış göstermektedir. Kadın-erkek cinayetlerinin neden bu kadar artış gösterdiği ile ilgili yeterli bir araştırma yapılmadığı kanaatindeyiz. Öncelikle şunu söyleyelim: “Şiddet kimden gelirse, kime karşı olursa olsun zulümdür…” Biz de bir müslüman olarak zulme karşıyız. Ama bu olaylardan nemalanan ve bu şiddet olaylarını suistimal eden birilerinin olduğunu düşünüyoruz. Bu olaylarla ilgili yorumlara baktığımızda büyük çoğunluk meselenin “cinsiyet meselesi” olduğunu söylemekte ve halkı bu yolla kanalize ederek, “erkek düşmanı bir kadın zihniyeti” oluşturma gayretinde olduklarını görmekteyiz. Geriye kalan azınlık ise “meselenin cinsiyet meselesi değil, şahsiyet meselesi” olduğunu söylemektedir.      Ortada bir “zulüm” var ve bunun üzerinde durulması gerektiği halde, birileri algı operasyonu yaparak olayı başka yollara kanalize etmekte ve gerçek çözümden kaçmaktadır. Kanalize edilmeye çalışılan yollardan birkaç tanesinden bahsedelim. Bir grup “erkeklerin despot” olduğunu ve kadına şiddetin sebebinin bu olduğunu söylemektedir. Halbuki biraz aklı selim düşünseler, böyle bir genellemenin doğru olmadığını göreceklerdir. Elbette despot olan erkekler var ama bunların sayısı çok azdır ve bu azlar çoğa delil olamaz.   Başka bir grup kadına zulmün sebebinin “din olduğunu” söylemektedir. “Mübarek gün ve geceler, bir de taziye haricinde” Kur’an okumayan bir toplumda yaşarken böyle trajikomik bir söylemle karşı karşıyayız. Eşlerine zulmeden erkeklere sorsanız acaba %3-4’lük bir kısmı bile “dini nedenden” dolayı dövdüm diyebilir mi? Açık konuşalım arkadaşlar, dini değerlerden fersah fersah uzak yaşayan bir toplum haline geldik. Bu konularla alakalı ayet-hadisleri dikkate alan kaç kişi olabilir? Bu şekilde konuşan insanlara birkaç misal vermek istiyorum. Bu dini en iyi bilen Peygamberimiz (sav) eşlerini dövmeyip onlara merhametle yaklaşmasını ve onlara insan gibi muamele etmesini nasıl anlayacağız? Veya ayetlerin indiği ve hadislerin söylendiğini gören sahabe nesli neden bu ayet ve hadislere dayanarak eşlerine zulmetmediler? Çünkü Peygamberimiz ve Sahabe nesli meselenin cinsiyetle alakası olmadığını, meselenin şahsiyet meselesi olduğunu bilmekteydiler.     Bu tarz yorumları gördükçe ortada bir algı operasyonu yapıldığını daha net görebiliyoruz. İnsan ölüyor, insanlık ölüyor, aile kurumu yok ediliyor, kadın-erkek çatışması meydana getiriliyor. Bu konular üzerinde durulması ve çözüm üretilmesi gerektiği halde birileri çıkıp “kadına şiddet var diyorsa” ve bunu bahane ederek “İstanbul Sözleşmesi” iptal edilmesin diyorsa bu insandan uzak durulmalı. Böyle konuşan insanın derdi “çözüm” değil, “fitne” çıkarmaktır.  Erkek-kadın çatışmasının durmasını isteyenler çözümü mahkeme kapılarında, batının kukla sözleşmelerinde değil, İslami değerlerde aramalıdır. İnsanı en iyi tanıyan “Allah” cc olduğu için, “gerçek çözüm” yolunu da bizlere  Rabbimiz gösterecektir. Mahkeme kapılarında kadına zulmü durdurmaya çalışmak gerçek bir çözüm değildir. Gerçek çözümü  “Kur’an ve Sünnet” koyar.    Bu çatışmasının hesabını sormak isteyenler hesabı erkeklere değil; ruhumuzu çalan kapitalist, egoist, insanı ilahlaştıran sisteme hesabını sormalıdır. Bu sistem insanı insanlıktan çıkardı ve hayvanların yapamayacağı şeyleri insanlara yaptırmaya başladı. Bir yerde zulüm varsa sebebi “referansı insan mahsulü olan ideoloji ve izmler”dir. Beşeri ideolojiler ancak ve ancak bir sülük gibi kandan beslenir. Tarih boyunca bunu gördük ve görmeye de devam edeceğiz.    Bu yarayı sarmanın yolu, referansı Allah olan bir “Medeniyet” kurmaktan geçmektedir. Bu medeniyet, insana yeniden insan olduğunu hatırlatmak, hatta yeniden insan olduğunu öğretmekten geçmektedir. İnsanı sadece tüketici olarak gören, insanı değerlerinden uzaklaştıran, yozlaştıran bu kapitalist sistemin bir an önce farkına varmalı, İslami değerlere yeniden dönülmelidir.  Rabbim bu zulümlerin işlenmediği, hayırlı eşlerin olduğu ve hayırlı nesillerin yetiştiği günlere bizleri ulaştırsın. Mücahit GÜLER Samsung Galaxy akıllı telefonumdan gönderildi.
Ekleme Tarihi: 22 Temmuz 2020 - Çarşamba

Mesele cinsiyet meselesi değil, şahsiyet meselesidir…!

Mesele cinsiyet meselesi değil, şahsiyet meselesidir…!


Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla

Dün iki elim hadise vuku buldu. Birinci olayda kadın cinayeti vardı, ikinci olayda ise erkek cinayeti vardı. Bu tarz yabani olaylar geçmişten bugüne kadar hep olmasına rağmen son yıllarda ciddi bir artış göstermektedir. Kadın-erkek cinayetlerinin neden bu kadar artış gösterdiği ile ilgili yeterli bir araştırma yapılmadığı kanaatindeyiz. Öncelikle şunu söyleyelim: “Şiddet kimden gelirse, kime karşı olursa olsun zulümdür…” Biz de bir müslüman olarak zulme karşıyız. Ama bu olaylardan nemalanan ve bu şiddet olaylarını suistimal eden birilerinin olduğunu düşünüyoruz. Bu olaylarla ilgili yorumlara baktığımızda büyük çoğunluk meselenin “cinsiyet meselesi” olduğunu söylemekte ve halkı bu yolla kanalize ederek, “erkek düşmanı bir kadın zihniyeti” oluşturma gayretinde olduklarını görmekteyiz. Geriye kalan azınlık ise “meselenin cinsiyet meselesi değil, şahsiyet meselesi” olduğunu söylemektedir. 

    Ortada bir “zulüm” var ve bunun üzerinde durulması gerektiği halde, birileri algı operasyonu yaparak olayı başka yollara kanalize etmekte ve gerçek çözümden kaçmaktadır. Kanalize edilmeye çalışılan yollardan birkaç tanesinden bahsedelim. Bir grup “erkeklerin despot” olduğunu ve kadına şiddetin sebebinin bu olduğunu söylemektedir. Halbuki biraz aklı selim düşünseler, böyle bir genellemenin doğru olmadığını göreceklerdir. Elbette despot olan erkekler var ama bunların sayısı çok azdır ve bu azlar çoğa delil olamaz.

  Başka bir grup kadına zulmün sebebinin “din olduğunu” söylemektedir. “Mübarek gün ve geceler, bir de taziye haricinde” Kur’an okumayan bir toplumda yaşarken böyle trajikomik bir söylemle karşı karşıyayız. Eşlerine zulmeden erkeklere sorsanız acaba %3-4’lük bir kısmı bile “dini nedenden” dolayı dövdüm diyebilir mi? Açık konuşalım arkadaşlar, dini değerlerden fersah fersah uzak yaşayan bir toplum haline geldik. Bu konularla alakalı ayet-hadisleri dikkate alan kaç kişi olabilir? Bu şekilde konuşan insanlara birkaç misal vermek istiyorum. Bu dini en iyi bilen Peygamberimiz (sav) eşlerini dövmeyip onlara merhametle yaklaşmasını ve onlara insan gibi muamele etmesini nasıl anlayacağız? Veya ayetlerin indiği ve hadislerin söylendiğini gören sahabe nesli neden bu ayet ve hadislere dayanarak eşlerine zulmetmediler? Çünkü Peygamberimiz ve Sahabe nesli meselenin cinsiyetle alakası olmadığını, meselenin şahsiyet meselesi olduğunu bilmekteydiler. 


   Bu tarz yorumları gördükçe ortada bir algı operasyonu yapıldığını daha net görebiliyoruz. İnsan ölüyor, insanlık ölüyor, aile kurumu yok ediliyor, kadın-erkek çatışması meydana getiriliyor. Bu konular üzerinde durulması ve çözüm üretilmesi gerektiği halde birileri çıkıp “kadına şiddet var diyorsa” ve bunu bahane ederek “İstanbul Sözleşmesi” iptal edilmesin diyorsa bu insandan uzak durulmalı. Böyle konuşan insanın derdi “çözüm” değil, “fitne” çıkarmaktır. 

Erkek-kadın çatışmasının durmasını isteyenler çözümü mahkeme kapılarında, batının kukla sözleşmelerinde değil, İslami değerlerde aramalıdır. İnsanı en iyi tanıyan “Allah” cc olduğu için, “gerçek çözüm” yolunu da bizlere  Rabbimiz gösterecektir. Mahkeme kapılarında kadına zulmü durdurmaya çalışmak gerçek bir çözüm değildir. Gerçek çözümü  “Kur’an ve Sünnet” koyar.

   Bu çatışmasının hesabını sormak isteyenler hesabı erkeklere değil; ruhumuzu çalan kapitalist, egoist, insanı ilahlaştıran sisteme hesabını sormalıdır. Bu sistem insanı insanlıktan çıkardı ve hayvanların yapamayacağı şeyleri insanlara yaptırmaya başladı. Bir yerde zulüm varsa sebebi “referansı insan mahsulü olan ideoloji ve izmler”dir. Beşeri ideolojiler ancak ve ancak bir sülük gibi kandan beslenir. Tarih boyunca bunu gördük ve görmeye de devam edeceğiz. 

  Bu yarayı sarmanın yolu, referansı Allah olan bir “Medeniyet” kurmaktan geçmektedir. Bu medeniyet, insana yeniden insan olduğunu hatırlatmak, hatta yeniden insan olduğunu öğretmekten geçmektedir. İnsanı sadece tüketici olarak gören, insanı değerlerinden uzaklaştıran, yozlaştıran bu kapitalist sistemin bir an önce farkına varmalı, İslami değerlere yeniden dönülmelidir.  Rabbim bu zulümlerin işlenmediği, hayırlı eşlerin olduğu ve hayırlı nesillerin yetiştiği günlere bizleri ulaştırsın.


Mücahit GÜLER


Samsung Galaxy akıllı telefonumdan gönderildi.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.