Fehmi Demirbağ
Köşe Yazarı
Fehmi Demirbağ
 

HASTASIYIZ DEDE!

Akıl, ruh, beden sağlığımızı yitirir olduk. Modernleşme sekülerleşme toplumumuzu büyük bir hızla dönüştürüyor. İfsad ediyor desek yeridir. Geleneksel Müslüman Türk toplumunun yerini apışarası ve işkembeye hasretmiş geniş insan yığınları kaldı, enkaz olduk. İmsnsızlık ve ahlaksızlık cenderesinden ençok payını da ne yazık ki çocuklar ve gençler almakta. Siyaset, eğitim, hukuk, adalet, diyanet olan bitenin farkında bile değil. Ben ki özellikle parti pırtı işlerinden pek anlamam. Anladığım ilim, kültür,sanat, edebiyat ve ahlaki açıdan toplumu kavrayamadığımız. İmansızlaşan ve eşcinselleşen bir gençlikle karşı karşıyayız. Bunun sebebi de cehaletten kokuşmuş biz yetişkinleriz. Ülkemin geleceğiyle ilgili ciddi endişem var. Burada ufak bir detaya temas edeceğim. Prof. İbrahim İkizceli insanımızın vitrin müesseselerinden hastaneleri kaleme aldı, buyrun bu toplumsal otopsimize bir göz gezdirin. "Hastaneler bakıyoruz dolup taşıyor. Haberlere bakıyoruz Türkiye nüfusunun üç katında daha fazla yıllık hastane başvuru var. Geçen yıl hastane başvurularına baktığımızda rakam 300 milyonu geçti, acil servis başvurularına baktığımızda ise rakam 150 milyona yaklaşmış durumda. Bu rakam bir türlü sabitlenmiyor her geçen gün giderek artıyor.  İnsanın aklına gelmiyor değil "acaba Amerika mı bizim hastane başvuru sayısını arttırıyor". Şimdi oturmuş yazımı okurken "nasıl yaaani" diyorsunuzdur, "komplo teorisi olur da, bu kadar da olmaz" diyorsunuzdur, yada "Amerika şimdi de bizi hasta enflasyonu ile mi batıracak" diyorsunuzdur.  Aslında mantıklı düşünecek olursak hastane başvuru sayısını arttıran Amerika değil ama bizim Amerikalılara hayranlığımız olabilir. Biz yaşantımızı ne kadar Amerikalılara benzetmeye çalışırsak hastane başvurularımız da o kadar artacaktır. Neden mi? Neden çok basit. Biz sabahları erken kalkan, erkenden işine gücüne bakan, güneş battığında evine gelen, evde aile halkıyla beraber yemek yenip sohbet eden ve erken yatan bir toplumduk. Kızartılmış yağlarda pişirilen ve hızlıca yenen yemek menüleri bizim mutfağımızda yoktu. Gece saatlerine kadar alışveriş yapılan merkezlerimiz yoktu bizim.  Alışık olmadığımız bu yaşam tarzı bizlerin biyoritmini bozdu, alışık olmadığımız yemek menüleri bizim sindirim sistemimizi bozdu, alışık olmadığımız alışveriş kültürü bizlerin uyku düzenini bozdu. Bu şekilde tüm örnekleri sıralayacak olursa sayfalara sığmayacak kadar alışkanlığımız değişti ve bunların hazin sonucu olarak hem ruhen hem de bedenen sağlıksız hale geldik. Hem ruhen hem de bedenen sağlıksız hale gelince çareyi hastanelerde arar duruma geldik. Tüm bunların sonucunda hastaneler dolup taşıyor ve hastane başvuruları gelecekte de giderek artmaya devam edecek.  Peki ne zamana kadar devam edecek bu durum; ya ölü bir toplum olacağız, bunun sonucunda hastane başvuruları azalacak, ya da biz toplum olarak alışık olduğumuz eski yaşam tarzına döneceğiz.  Erken kalkıp erkenden işimizi yaptığımızda ve erkenden uyuduğumuzda hastane başvuruları da azalacaktır." Dokusunu yitiren insan vücudu nasıl ölümcül hale gelirse toplumsal dokularımızın tahrifatı da bu milletin, bu devletin sonunu elbet getirecektir. Bir aydın olarak uyaralım istedik. Fehmi Demirbağ
Ekleme Tarihi: 14 Aralık 2019 - Cumartesi

HASTASIYIZ DEDE!

Akıl, ruh, beden sağlığımızı yitirir olduk. Modernleşme sekülerleşme toplumumuzu büyük bir hızla dönüştürüyor. İfsad ediyor desek yeridir. Geleneksel Müslüman Türk toplumunun yerini apışarası ve işkembeye hasretmiş geniş insan yığınları kaldı, enkaz olduk.
İmsnsızlık ve ahlaksızlık cenderesinden ençok payını da ne yazık ki çocuklar ve gençler almakta.
Siyaset, eğitim, hukuk, adalet, diyanet olan bitenin farkında bile değil.
Ben ki özellikle parti pırtı işlerinden pek anlamam.
Anladığım ilim, kültür,sanat, edebiyat ve ahlaki açıdan toplumu kavrayamadığımız.
İmansızlaşan ve eşcinselleşen bir gençlikle karşı karşıyayız. Bunun sebebi de cehaletten kokuşmuş biz yetişkinleriz.
Ülkemin geleceğiyle ilgili ciddi endişem var.
Burada ufak bir detaya temas edeceğim.
Prof. İbrahim İkizceli insanımızın vitrin müesseselerinden hastaneleri kaleme aldı, buyrun bu toplumsal otopsimize bir göz gezdirin.

"Hastaneler bakıyoruz dolup taşıyor. Haberlere bakıyoruz Türkiye nüfusunun üç katında daha fazla yıllık hastane başvuru var. Geçen yıl hastane başvurularına baktığımızda rakam 300 milyonu geçti, acil servis başvurularına baktığımızda ise rakam 150 milyona yaklaşmış durumda. Bu rakam bir türlü sabitlenmiyor her geçen gün giderek artıyor. 

İnsanın aklına gelmiyor değil "acaba Amerika mı bizim hastane başvuru sayısını arttırıyor". Şimdi oturmuş yazımı okurken "nasıl yaaani" diyorsunuzdur, "komplo teorisi olur da, bu kadar da olmaz" diyorsunuzdur, yada "Amerika şimdi de bizi hasta enflasyonu ile mi batıracak" diyorsunuzdur. 

Aslında mantıklı düşünecek olursak hastane başvuru sayısını arttıran Amerika değil ama bizim Amerikalılara hayranlığımız olabilir.

Biz yaşantımızı ne kadar Amerikalılara benzetmeye çalışırsak hastane başvurularımız da o kadar artacaktır. Neden mi? Neden çok basit. Biz sabahları erken kalkan, erkenden işine gücüne bakan, güneş battığında evine gelen, evde aile halkıyla beraber yemek yenip sohbet eden ve erken yatan bir toplumduk. Kızartılmış yağlarda pişirilen ve hızlıca yenen yemek menüleri bizim mutfağımızda yoktu. Gece saatlerine kadar alışveriş yapılan merkezlerimiz yoktu bizim. 

Alışık olmadığımız bu yaşam tarzı bizlerin biyoritmini bozdu, alışık olmadığımız yemek menüleri bizim sindirim sistemimizi bozdu, alışık olmadığımız alışveriş kültürü bizlerin uyku düzenini bozdu. Bu şekilde tüm örnekleri sıralayacak olursa sayfalara sığmayacak kadar alışkanlığımız değişti ve bunların hazin sonucu olarak hem ruhen hem de bedenen sağlıksız hale geldik. Hem ruhen hem de bedenen sağlıksız hale gelince çareyi hastanelerde arar duruma geldik. Tüm bunların sonucunda hastaneler dolup taşıyor ve hastane başvuruları gelecekte de giderek artmaya devam edecek. 

Peki ne zamana kadar devam edecek bu durum; ya ölü bir toplum olacağız, bunun sonucunda hastane başvuruları azalacak, ya da biz toplum olarak alışık olduğumuz eski yaşam tarzına döneceğiz. 

Erken kalkıp erkenden işimizi yaptığımızda ve erkenden uyuduğumuzda hastane başvuruları da azalacaktır."

Dokusunu yitiren insan vücudu nasıl ölümcül hale gelirse toplumsal dokularımızın tahrifatı da bu milletin, bu devletin sonunu elbet getirecektir.
Bir aydın olarak uyaralım istedik.

Fehmi Demirbağ

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.