Adnan Bayraktar
Köşe Yazarı
Adnan Bayraktar
 

ADALET

ADALETİN TERAZİSİ ŞAŞMAZ. Adaletin terazisi şaşmaz, er veya geç iyilik ve kötülükten ne yaparsan o sana döner. Bugün dünyanın başında olan her türlü bela musibetlerin ekserisi, fitne, fesad, savaş hepsi insanların adaletten ayrılıp kendi çıkarları, dünyada kalacak menfaat peşinde koşmalarıdır. Bu cennet vatanda Anadolu topraklarında adalet duygusu dolayısıyla Allah korkusu insanlardan izale olalı; ayrımcılık, işin ehline verilmemesi, adamcılık ortaya çıkalı; bir çok meselede adaletin yerinde yeller esmektedir. Adâlet: Her şeyi layık olduğu yere koymak, hakkı yerine getirmek, her hususta ölçülü olmak demektir. Bu bakımdan adâlet azgınlığın, haksızlığın ve zulmün zıddıdır. Adâletin başı Allah Teâlâ'nın birliğine inanıp O’nun ilâhlık hukukunu yerine getirmektir. Bunu mütâkiben ibâdet, ahlâk ve muâmelatta; beşerî münâsebetlerin her alanında adâletli olmaya çalışmaktır. Allah Teâlâ buyurur ki: اِنَّ اللّٰهَ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِ وَالْاِحْسَانِ وَا۪يتَٓائِ ذِي الْقُرْبٰى وَيَنْهٰى عَنِ الْفَحْشَٓاءِ وَالْمُنْكَرِ وَالْبَغْيِۚ يَعِظُكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ "Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder, çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor".(Nahl, 90) Ibn Mes'ud(radıyallahu anh) buyururu ki: "Bu Kur'an-ı kerimde uyulacak her bir hayrın ve uzak durulması gereken her bir şerrin dile getirildiği en kapsamlı Ayeti kerime budur" Adalet her insan için müsavi olmalı: Bir gün Mahzumoğulları kabîlesine mensup eşraftan Fâtıma adında bir kadının hırsızlık yaptığı söylenerek Peygamberimiz Muhammed (aleyhisselam)'in huzuruna getirilmişti. Kadının 'elinin kesilmesi'ne hükmedildi. Fakat daha önceki gelenek ve alışkanlıklara göre Kureyş'ten olan asil bir kadın hakkında suç işlemiş olsa dahî böyle bir hüküm verilemezdi. Hükmün infâzının durdurulması için Kureyş'in ileri gelenleri Hz. Peygamber'in çok sevdiği Üsâme b. Zeyd'i araya koyarak bu kadının affedilmesini istediler. Üsâme'nin böyle bir şefaatte bulunması Hz. Peygamberimiz Muhammed(aleyhisselam)'a çok ağır geldi. Hemen ashâbını mescitte toplayıp bu konuda onlara şöyle hitap etti: "Ey insanlar! Sizden evvel yaşamış toplumların neden dolayı yollarını şaşırıp saptıklarını biliyor musunuz? Asilzâdeleri bir hırsızlık yaptığı zaman onu affeder, zayıf ve kimsesizleri bir şey çalarsa onları cezalandırırlardı. Allah Teâlâ'ya yemin ederim ki, böylesine kötü bir hırsızlığı Mahzum kabilesine mensup Fatıma değil, kendi kızım Fatıma yapmış olsaydı, kesinlikle onun elini kestirirdim. " (Müslim, Hudûd, 2) Evlatlar arasında adalet: Nûman İbnu Bişr anlatıyor: “Babam bana malından bir şeyler hibe etmişti. Annem Amra Bintu Ravâha: “Bu hibeye Resûlullahı şâhit kılmazsan kabul etmiyorum.” dedi. Bunun üzerine bana yaptığı hibeye şâhit kılmak için babam, beni de alarak Resûlullaha (aleyhisselam) gitti. Durumu öğrenen Hz.Peygamberimiz (aleyhisselam): “Başka çocukların da var mı?” diye sordu. “Evet!” cevabı üzerine, “Aynı şekilde bütün çocuklarına hibede bulundun mu?” diye sordu. Babam: “Hayır!” deyince, “Allah'tan korkun, çocuklarınız husûsunda âdil olun!” dedi. Babam oradan ayrıldı ve hibeden rücû etti.” Bu hadîsin başka vecihlerinde, Hz.Peygamberimiz Muhammed (aleyhisselam)'in şu cümleleri de sarfettiği belirtilmektedir: “Çocuklarınızın arasını eşit tutun”, “Bunu iade et”, “Beni şâhit kılma, ben cevre (zulme) şahitlikte bulunamam”, “Bu doğru değil, ben ancak hakka şahâdet ederim”, “Buna benden başkasını şâhit kıl”, “... çocuğun senin üzerindeki haklarından biri, onlara eşit davranmandır.” Tirmizînin açıklamasına göre, bu hadîsten hareketle, İslâm âlimleri, “ihsân ve atiyye”de olduğu gibi “öpücüğe varıncaya kadar” zâhire akseden her husûsta eşitliği şart koşmuştur. (Hz.Peygamberimiz Muhammed aleyhisselamın Sünnetinde Terbiye, s. 172-177.) Ulemâ bu hükme giderken, Resûlullah (aleyhisselam)'ın: “Allah, öpücüğe varıncaya kadar her husûsta, çocuklar arasında adâletli davranmanızı sever.” Hadîs-i şerifini esas almış olmalıdır.(el-Câmius-Sağîr, II/297.) Ziyâ Paşa der ki: “Dursun kef-i hükmünde terâzû-yı adâlet, Havfin var ise mahkeme-i rûz-i cezadan.” “Eğer amellerin hesabının görülüp karşılığının verileceği kıyâmet günü mahkemesinden korkun varsa, herhangi bir konuda hüküm verirken adâlet terâzisi hiç elinden düşmesin.” Fudayl b. İyâz (rahmetullahi aleyh) şöyle buyurmuştur: “Bana, «Senin bir duan kabul edilecektir, her ne istersen onu dile!» diye bir haber gelse, ben bu dua hakkımı, hükümdarın âdil olması için kullanırım. Çünkü kendi iyiliğim için dua etsem, benim dirlik düzen içinde olmam münferid bir hâdisedir. Halbuki hükümdarların dirliği düzeni, bütün âlemin dirliği düzeni demektir.” (Feridüddin Attâr, Tezkiretü’l-Evliyâ, I, 120) Selam ve dua ile Adnan Bayraktar 15.04.2022
Ekleme Tarihi: 15 Nisan 2022 - Cuma

ADALET

ADALETİN TERAZİSİ ŞAŞMAZ. Adaletin terazisi şaşmaz, er veya geç iyilik ve kötülükten ne yaparsan o sana döner. Bugün dünyanın başında olan her türlü bela musibetlerin ekserisi, fitne, fesad, savaş hepsi insanların adaletten ayrılıp kendi çıkarları, dünyada kalacak menfaat peşinde koşmalarıdır. Bu cennet vatanda Anadolu topraklarında adalet duygusu dolayısıyla Allah korkusu insanlardan izale olalı; ayrımcılık, işin ehline verilmemesi, adamcılık ortaya çıkalı; bir çok meselede adaletin yerinde yeller esmektedir. Adâlet: Her şeyi layık olduğu yere koymak, hakkı yerine getirmek, her hususta ölçülü olmak demektir. Bu bakımdan adâlet azgınlığın, haksızlığın ve zulmün zıddıdır. Adâletin başı Allah Teâlâ'nın birliğine inanıp O’nun ilâhlık hukukunu yerine getirmektir. Bunu mütâkiben ibâdet, ahlâk ve muâmelatta; beşerî münâsebetlerin her alanında adâletli olmaya çalışmaktır. Allah Teâlâ buyurur ki: اِنَّ اللّٰهَ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِ وَالْاِحْسَانِ وَا۪يتَٓائِ ذِي الْقُرْبٰى وَيَنْهٰى عَنِ الْفَحْشَٓاءِ وَالْمُنْكَرِ وَالْبَغْيِۚ يَعِظُكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ "Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder, çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor".(Nahl, 90) Ibn Mes'ud(radıyallahu anh) buyururu ki: "Bu Kur'an-ı kerimde uyulacak her bir hayrın ve uzak durulması gereken her bir şerrin dile getirildiği en kapsamlı Ayeti kerime budur" Adalet her insan için müsavi olmalı: Bir gün Mahzumoğulları kabîlesine mensup eşraftan Fâtıma adında bir kadının hırsızlık yaptığı söylenerek Peygamberimiz Muhammed (aleyhisselam)'in huzuruna getirilmişti. Kadının 'elinin kesilmesi'ne hükmedildi. Fakat daha önceki gelenek ve alışkanlıklara göre Kureyş'ten olan asil bir kadın hakkında suç işlemiş olsa dahî böyle bir hüküm verilemezdi. Hükmün infâzının durdurulması için Kureyş'in ileri gelenleri Hz. Peygamber'in çok sevdiği Üsâme b. Zeyd'i araya koyarak bu kadının affedilmesini istediler. Üsâme'nin böyle bir şefaatte bulunması Hz. Peygamberimiz Muhammed(aleyhisselam)'a çok ağır geldi. Hemen ashâbını mescitte toplayıp bu konuda onlara şöyle hitap etti: "Ey insanlar! Sizden evvel yaşamış toplumların neden dolayı yollarını şaşırıp saptıklarını biliyor musunuz? Asilzâdeleri bir hırsızlık yaptığı zaman onu affeder, zayıf ve kimsesizleri bir şey çalarsa onları cezalandırırlardı. Allah Teâlâ'ya yemin ederim ki, böylesine kötü bir hırsızlığı Mahzum kabilesine mensup Fatıma değil, kendi kızım Fatıma yapmış olsaydı, kesinlikle onun elini kestirirdim. " (Müslim, Hudûd, 2) Evlatlar arasında adalet: Nûman İbnu Bişr anlatıyor: “Babam bana malından bir şeyler hibe etmişti. Annem Amra Bintu Ravâha: “Bu hibeye Resûlullahı şâhit kılmazsan kabul etmiyorum.” dedi. Bunun üzerine bana yaptığı hibeye şâhit kılmak için babam, beni de alarak Resûlullaha (aleyhisselam) gitti. Durumu öğrenen Hz.Peygamberimiz (aleyhisselam): “Başka çocukların da var mı?” diye sordu. “Evet!” cevabı üzerine, “Aynı şekilde bütün çocuklarına hibede bulundun mu?” diye sordu. Babam: “Hayır!” deyince, “Allah'tan korkun, çocuklarınız husûsunda âdil olun!” dedi. Babam oradan ayrıldı ve hibeden rücû etti.” Bu hadîsin başka vecihlerinde, Hz.Peygamberimiz Muhammed (aleyhisselam)'in şu cümleleri de sarfettiği belirtilmektedir: “Çocuklarınızın arasını eşit tutun”, “Bunu iade et”, “Beni şâhit kılma, ben cevre (zulme) şahitlikte bulunamam”, “Bu doğru değil, ben ancak hakka şahâdet ederim”, “Buna benden başkasını şâhit kıl”, “... çocuğun senin üzerindeki haklarından biri, onlara eşit davranmandır.” Tirmizînin açıklamasına göre, bu hadîsten hareketle, İslâm âlimleri, “ihsân ve atiyye”de olduğu gibi “öpücüğe varıncaya kadar” zâhire akseden her husûsta eşitliği şart koşmuştur. (Hz.Peygamberimiz Muhammed aleyhisselamın Sünnetinde Terbiye, s. 172-177.) Ulemâ bu hükme giderken, Resûlullah (aleyhisselam)'ın: “Allah, öpücüğe varıncaya kadar her husûsta, çocuklar arasında adâletli davranmanızı sever.” Hadîs-i şerifini esas almış olmalıdır.(el-Câmius-Sağîr, II/297.) Ziyâ Paşa der ki: “Dursun kef-i hükmünde terâzû-yı adâlet, Havfin var ise mahkeme-i rûz-i cezadan.” “Eğer amellerin hesabının görülüp karşılığının verileceği kıyâmet günü mahkemesinden korkun varsa, herhangi bir konuda hüküm verirken adâlet terâzisi hiç elinden düşmesin.” Fudayl b. İyâz (rahmetullahi aleyh) şöyle buyurmuştur: “Bana, «Senin bir duan kabul edilecektir, her ne istersen onu dile!» diye bir haber gelse, ben bu dua hakkımı, hükümdarın âdil olması için kullanırım. Çünkü kendi iyiliğim için dua etsem, benim dirlik düzen içinde olmam münferid bir hâdisedir. Halbuki hükümdarların dirliği düzeni, bütün âlemin dirliği düzeni demektir.” (Feridüddin Attâr, Tezkiretü’l-Evliyâ, I, 120) Selam ve dua ile Adnan Bayraktar 15.04.2022
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.